Bunca cömertlik ahireti gerektirir

bardak

Well-known member
BUNCA CÖMERTLİK AHİRETİ GEREKTİRİR


Nimeti nimet yapan ve aklı her şeyden lezzet alır hale getiren, o nimetlerin devamıdır. Binâenaleyh Allah, kendi ebedî ve sermedî olan Cemâlini devamlı bize göstereceği ayrı bir yurt açacak, bizi o diyarda haşr ve neşr edecek, sonsuz nimetlerini Cemâl ve Kemâlini bize orada gösterecektir.
Hem O’nun güzellikleri ebedîdir. Öyleyse güzelliklerin devam edeceği ebedî bir âlem gerekir. Tâ ki, buradan geçip giden güzellikler orada ebedî olarak devam etsin. Evet, bu dünyada cilvelerinin güzelliğiyle kendimizden geçtiğimiz gibi, bir gün Zâtı’nın Cemâl ve güzelliğini seyrederken de kendimizden geçeceğiz.
Güneş ve ay insana iki mûtî hizmetkâr gibi çalışıyor ve hizmet ediyor. Isısıyla başımızı okşarken, ihtiyacımız olan meyve, sebze ve hububatın olgunlaşmasını da deruhte ediyor. Eğer bütün bu cömertlikler geçici ve fani şu dünya misafirhanesine mahsus olsa ve devam etmese, düşündüğümüz ve her an bize gelmesi muhtemel ölüm sebebiyle, her nimetin ardından bir bardak zehir içiyor gibi ızdırap çekecektik. Zira itlâf ettiğimiz her nimet bize, bir gün bütün nimetlerden mahrum olacağımızı ihtar etmektedir. Bundan da korkuncu ebedî yokluğu hatırlatmaktadır.

Halbuki bu kadar cömert bir Zât, verdiği bunca nimetleri tattırdıktan sonra elimizden almaz. Belki o nimeti devam ettirir ve ebedîleştirir. İşte bu geçici âlemde bu kadar cömertliği cilvelenen Zât’ın, bir de ebedî ve tükenmeyen bir âlemi vardır ki, burada numunesini gördüğümüz cömertlikler orada bizzat ve ebedî olarak devam edecektir. Yoksa onun bunca cömertliği, aksiyle vasıflanır ki, bu da onun Zat-ı ulûhiyetiyle bağdaşamaz ve O, böyle çirkinliklerden münezzeh ve mukaddestir.

Hem hiç mümkün müdür ki, Rahman ve Rahim olan Yaratanın kendini tanıttır­masına mukabil; iman ile tanımakla, sevdirmesine mukabil, ibadetle sevmek ve sevdirmekle ve rahmetine mukabil şükür ile hürmet etmekle mukabele eden, ina­nanlara bir mükafaat diyarını, ebedi bir saadeti vermesin!

 
Üst