El-Latif

Sergerdan

Well-known member
“En ince ve gizli işleri, bütün incelikleriyle bilen
ve onlara çok kolay nüfuz eden.”

“Kullarına, sezilmez yollardan faydalar ulaştıran.”

“Lütufla muamele eden.”

Allah, kullarına karşı lütuf sahibidir; dilediğini rızıklandırır.
O, kuvvetlidir, Azîz’dir.”( Şûrâ sûresi, 19)
Latîf, kelime mânâsıyla, ‘katı olmayan, ince, hoş ve yumuşak’ mânâsına gelir. Latîf, kelimesinin, hem ‘lütuf ve yardım’la, hem de letafetle yani ‘kesif ve katı olmamak’la ilgisi vardır.

Bir ismi de Nur olan Allah’ın bütün sıfatları latîftir; zâtı da, sıfatları da maddeden münezzehtir.

Şu âyet-i kerîme Latîf isminin bu mânâsını bize ders verir:

Gözler O’nu göremez, O bütün gözleri görür. O Latîf’tir, Habîr’dir.” ( En’am sûresi, 103)

Allah kullarına latiftir, dilediğini rızıklandırır.” (Şura sûresi, 19)
âyetinde Latîf, ‘son derece lütufkâr olan, kullarına ince ve sezilmez yollardan ihsanlarda bulunan’ mânâsındadır.

Yaratan bilmez olur mu? O, Latîf’tir, Habîr’dir.”(Mülk sûresi, 14 )

âyetinde ise Latîf, “en ince şeyleri kolaylıkla bilen” mânâsına gelmektedir.

Varlık âleminde latîf varlıklar, maddî ve kesif eşyadan kat kat fazladır. İnsan ruhu ve ona bağlı ince hissiyatlar buna misal verilebilir. Midenin bir gıdayı hazmetmesiyle, aklın bir mânâyı kavraması ve anlaması birbirinden ne kadar farklıdır! Akıldaki bu ince faaliyet Latîf olan Allah’ın büyük bir ihsanıdır.

Yavrusunu kucağına alıp emziren bir annenin, kolları bebeği sardığı gibi, latîf şefkati de aynı şekilde yavrusunu her yönden kuşatır. Bu, Allah’ın hem o anneye, hem de yavrusuna büyük bir lütfudur.

Letafet denilince, aklımıza hemen yumuşaklık gelir. Bir insan, başkalarına karşı ne kadar yumuşak davranır ve ne kadar lütufkâr olursa Latîf isminin feyzinden o kadar fazla nasip almış demektir.

Sorularla İslamiyet
 

Sergerdan

Well-known member
Maddi olan birşey, kesafeti ne kadar fazla olursa o nisbette ince ve gizli şeyleri göremez ve onları idrakten kasırdır. Fakat nur ve nurani şeyler, ne kadar nuraniyette terakki ederse, o nisbette ince ve gizli şeylere nüfuzu tam ve keskin olur. Ve keza, ne kadar latif olursa, o derecede maddiyatın içlerini keşfeder: Röntgen şuası gibi. Mümkinatta mesele bu merkezde ise, Vacib, Vahid olan Nüru'l-Envar ne derece
b624.gif
olacağı bir derece anlaşıldı. Eyleyse, azameti, tam manasıyla ihata, nüfuz, şümulü iktiza ve istilzam eder. (Mesnevi-yi Nuriye)
 

Sergerdan

Well-known member
Ve keza, herşeyin bâtını zahirinden daha lâtif, daha şeffaftır. Bu ise, Sâniin o şeyden hariç ve baîd olmamasına delâlet eder. O şeyin sair eşyayla nizam ve muvazenesinin Sânii tarafından temin edildiği cihetle de, Sâniin o şeyde dahil olmamasını iktiza eder. Öyleyse, bir masnûun zatına bakılırsa, Sâniin ilim ve hikmeti görünür. Gayrısıyla birlikte bakılırsa, Sâniin fevkalküll bir sem' ve basara mâlik olduğu görünür. Bu hakikatten anlaşıldı ki, Sâni-i Âlem, âlemde dahil olmadığı gibi, âlemden hariç de değildir. İlmi ve kudretiyle herşeyin içinde olduğu gibi, herşeyin fevkindedir. Birşeyi gördüğü gibi, bütün eşyayı da beraber görür.
 

Sergerdan

Well-known member

İ'lem eyyühe'l-aziz! Her şeyin batını zahirinden daha ali, daha kamil, daha latif, daha güzel, daha müzeyyen olduğu gibi, hayatça daha kavi, şuurca daha tamdır. Ve zahirde görünen hayat, şuur, kemal ve saire, ancak batından zahire süzülen zayıf bir tereşşuhtur. Yoksa batın camid, meyyit olup da ilim ve hayatı dışarıya vermiş olduğuna zehaba ihtimal yoktur.

Evet, karnın (miden) evinden, cildin gömleğinden ve kuvve-i hafızan senin kitabından, nakış ve intizamca daha yüksek ve daha gariptir. Binaenaleyh, alem-i meleküt alem-i şehadetten, alem-i gayb dünya ve ahiretten daha ali ve daha yüksektir. Maalesef, nefs-i emmare, heva-i nefisle baktığı için, zahiri, hayatlı, ünsiyetli bir perde gibi meyyit ve zulmetli ve vahşetli zannettiği batın üstüne serilmiş olduğunu görüyor.
 

Sergerdan

Well-known member
Evet, kesif birşeyin aynası ne kadar latif olursa, o nisbette suretini vazıh gösterir. Ve nurani ve latif birşeyin de aynası ne kadar kesif olursa, o nisbette esmanın cilvelerini cilalı gösterir. Mesela, hava aynasında, yalnız şemsin zayıf bir ziyası görünür. Su aynasında şems ziyasıyla görünürse de elvan-ı seb'ası görünmüyor. Fakat toprak aynası, çiçeklerinin renkleriyle, şemsin ziyasındaki yedi rengi de gösterir.
 
Üst