Sorularla islamiyet
ER-REZZÂK
İnsan denilince, ruh ve beden birlikte düşünüldüğü gibi, rızık denilince de hem maddî, hem de manevî rızıklar hatırlanmalıdır. Bununla birlikte, genellikle, rızık denildiğinde, öncelikle, bedenin ihtiyacını karşılayan, ona güç ve kuvvet kazandıran maddî nimetler hatıra gelir.
Bu nimetlerin her biri bir mucizedir. Topraktan insan yaratan Allah, aynı topraktan insanın rızkını da yaratmıştır. Tek başına ne toprak, ne su, ne ışık, ne de hava insanın karnını doyururlar. Bunlar, ilâhî bir terbiyeden geçerek ‘rızık’ haline gelirler.
Rızkımız, bütün bir kâinatın bir fabrika gibi çalışmasıyla yaratılıyor. Bir tek faktör noksan olsa, rızka kavuşamıyoruz. Öyle ise yediğimiz bir meyvenin arkasında bütün bir kâinatı görüp, şükrümüzü ona göre yapmak durumundayız.
“Hayr-ı mahz olan vücudu sana giydiren Hâlık-ı Zülcelâl, sana iştihalı bir mide verdiğinden Rezzak ismiyle bütün mat’umatı bir sofra-i nimet içinde senin önüne koymuştur. Sonra sana hassasiyetli bir hayat verdiğinden, o hayat dahi bir mide gibi rızık ister. Göz, kulak gibi bütün duyguların, eller gibidir ki, rûy-i zemin kadar geniş bir sofra-i nimeti, o ellerin önüne koymuştur.”(Sözler)
Demek ki, rızık denilince sadece yiyecek maddelerini hatırlamak eksik kalıyor. Midesi tok fakat gözü kör bir insan da bir yönüyle aç demektir. O halde güneş de göze rızık oluyor. Buna göre, insanoğlu akşama kadar neye baksa, ağzından giren lokma misali, o şeyin görüntüsü gözünde teşekkül etmekte ve ona rızık olmaktadır.
Aynı şekilde işittiği sesler de kulağının rızkı; kokular da burnunun rızkıdır.
Manevî rızık denilince, öncelikle, ruh ve kalbi rahat ettirerek huzura kavuşturan şeyler hatıra gelir.
Aklın rızkı, nimetin kendisi değil, onu tefekkür etmektir.
Kalbin rızkı, çiçeğin rengi ve kokusu değil onu sevmek, onda tecelli eden ilâhî isimleri sevmek ve o isimlerin sahibi olan Allah’ı sevmektir.
•••
Rezzak ismi bize maddî ve manevî nice rızıklara muhtaç bir kul olduğumuzu hatırlatır.
Elementleri rızık haline getirerek bizim faydamıza sunan ve manevî ihtiyaçlarımızı da en güzel şekilde yerine getiren Rabbimizin o sonsuz rahmetine karşı kalbimizi hamd, şükür ve minnettarlıkla doldurur.
ER-REZZÂK
“Maddî ve manevî her türlü rızkı ve bu rızıklara muhtaçları yaratan.”
“Canlıların rızkını dilediği şekilde veren.”
“Hiç şüphesiz, Allah Rezzak’tır; O, kuvvet sahibi, Metîn’dir.”(Zâriyât, 51/58)
“Canlıların rızkını dilediği şekilde veren.”
“Hiç şüphesiz, Allah Rezzak’tır; O, kuvvet sahibi, Metîn’dir.”(Zâriyât, 51/58)
İnsan denilince, ruh ve beden birlikte düşünüldüğü gibi, rızık denilince de hem maddî, hem de manevî rızıklar hatırlanmalıdır. Bununla birlikte, genellikle, rızık denildiğinde, öncelikle, bedenin ihtiyacını karşılayan, ona güç ve kuvvet kazandıran maddî nimetler hatıra gelir.
Bu nimetlerin her biri bir mucizedir. Topraktan insan yaratan Allah, aynı topraktan insanın rızkını da yaratmıştır. Tek başına ne toprak, ne su, ne ışık, ne de hava insanın karnını doyururlar. Bunlar, ilâhî bir terbiyeden geçerek ‘rızık’ haline gelirler.
Rızkımız, bütün bir kâinatın bir fabrika gibi çalışmasıyla yaratılıyor. Bir tek faktör noksan olsa, rızka kavuşamıyoruz. Öyle ise yediğimiz bir meyvenin arkasında bütün bir kâinatı görüp, şükrümüzü ona göre yapmak durumundayız.
“Hayr-ı mahz olan vücudu sana giydiren Hâlık-ı Zülcelâl, sana iştihalı bir mide verdiğinden Rezzak ismiyle bütün mat’umatı bir sofra-i nimet içinde senin önüne koymuştur. Sonra sana hassasiyetli bir hayat verdiğinden, o hayat dahi bir mide gibi rızık ister. Göz, kulak gibi bütün duyguların, eller gibidir ki, rûy-i zemin kadar geniş bir sofra-i nimeti, o ellerin önüne koymuştur.”(Sözler)
Demek ki, rızık denilince sadece yiyecek maddelerini hatırlamak eksik kalıyor. Midesi tok fakat gözü kör bir insan da bir yönüyle aç demektir. O halde güneş de göze rızık oluyor. Buna göre, insanoğlu akşama kadar neye baksa, ağzından giren lokma misali, o şeyin görüntüsü gözünde teşekkül etmekte ve ona rızık olmaktadır.
Aynı şekilde işittiği sesler de kulağının rızkı; kokular da burnunun rızkıdır.
Manevî rızık denilince, öncelikle, ruh ve kalbi rahat ettirerek huzura kavuşturan şeyler hatıra gelir.
Aklın rızkı, nimetin kendisi değil, onu tefekkür etmektir.
Kalbin rızkı, çiçeğin rengi ve kokusu değil onu sevmek, onda tecelli eden ilâhî isimleri sevmek ve o isimlerin sahibi olan Allah’ı sevmektir.
•••
Rezzak ismi bize maddî ve manevî nice rızıklara muhtaç bir kul olduğumuzu hatırlatır.
Elementleri rızık haline getirerek bizim faydamıza sunan ve manevî ihtiyaçlarımızı da en güzel şekilde yerine getiren Rabbimizin o sonsuz rahmetine karşı kalbimizi hamd, şükür ve minnettarlıkla doldurur.