11. Evlenecek adayların birbirini tanıma ve görme adâbı
Kimi zaman, kimi gençler, hayatının dönüm noktasını teşkil edecek eşini tanıma ve görmek için haya ve hicap perdeleri aralayamıyor, veya tamamen perdeleri yırtıyor!
Bu, diğerleri gibi, hâyâ duygusunun da sapmasındandır.
Hâyâ, meşrû işlere, meşrû çerçevede kullanılmalı.
Ne var ki, birçok gencimiz, hicap perdelerine sarılıp boğuluyor! Şüphesiz ki bu “dinin” değil, çarpık eğitimle terbiyenin, örf ve geleneklerin baskısından kaynaklanıyor.
Dinimiz, her meselenin meşrû çerçevede, meşrû zeminlerde, meşrûiyet içinde tartışılmasını, konuşulmasını, öğrenilmesini, öğretilmesini emreder, öğütler.
Evlenmek, âile müessesesini ihya etmek, dinimizce mukaddes sayılmış; teşvik edilmiştir.
Öyle ise bu konuda çekingen değil, bilâkis cesaretli davranmak gerekir.
Çevrenin bâtıl ve yanlış baskılarını da aşmak için, müsbet bir şekilde mücâdele vermek, zaten herkesin vazifesi. Çünkü burada “emr-i bil-ma’rûf veya nehy-i anil-münker” söz konusu.
Evlenmek için adayların biribirini görmeleri, fikir sahibi olmaları, İslâmın “Eş seçme hürriyetinin” bir gereğidir.
Görmeden, tanımadan gerçekleştirilecek evlilikleri Kur’ân ve Sünnet zorbalık olarak değerlendirir ve buna asla cevaz vermez!
Bazı çevre ve bölgelerde kıza veya erkeğe sormadan böyle bir davranış içine girmeleri, İslâmiyet’i bağlamaz. O hareket, yanlış bir gelenek ve anlayıştır.
Gelenek ve cehâletten kaynaklanan yanlışlıkları, İslâmiyete fatura etmek, cinâyettir. Tıpkı, yanlış teşhis koyan ve yanlış ameliyat yapan doktorun hatasını, tıp ilmine mal etmek gibi...
Hiçbir erkek ve kız, istemediği kişi ile zorla evlendirilemez.Kişi, hayatını birleştireceği insanı görmeli.
Sadece görmek yetmez. Mutlaka biribirinin huyu, suyu, beklentileri, düşünceleri, hayata bakış açıları, hatta aileleri hakkında teferruatlı bilgiye sahip olmalı.
Ta ki, hayalî bir evlilik olmasın ve sonradan hayal kırıklıkları yaşanmasın.
Cemiyetin, sosyal yapının ana direği âiledir.
Dünyevî ve uhrevî saadetin kazanılması, sağlam bir âile yuvası kurmaya bağlıdır.
Muhkem bir yuvanın da kurulabilmesi için, tarafların denk olması gerekir. Bunun tesbiti için de, tarafların biribirini görmesi, araştırması lâzım değil, elzemdir!
Evlilik, âhiret âleminde de sürecek ebedî bir akittir. Elbette, evlenecek olan insanların biribirini görüp, gönüllerinin ısınıp, ısınmadığının tesbitini yapmaları şart.
Kur’ân ahlâkını yaşayan haya ve edep timsali Peygamberimiz (asm)
“Allah bir kişinin kalbine bir kadınla evlenme isteği koyduğunda ona bakmasında bir sakınca yoktur” 1 tavsiyesinde bulunmuştur.
Hatta, yüzüne, boynuna ve ayaklarına bakmasına da izin verilmiştir.
Hz. Enes’in (ra) rivayetine göre, Hz. Peygamber (a.s.m.) Ümmü Süleym’i, bakması için bir kadına göndermiş ve '‘ Ökçe üstü ayak kirişlerine bak boynunu kokla” 2 Bir başka rivayette, “dişlerini kokla” buyurmuştur.
Âlimlerin ekserisi, “yalnız el ve yüze bakılabilir” derken, Evzâî ve Ahmed bin Hanbel, “baş, kollar, dize kadar ayakların da görülebileceğini” ifâde eder.
Bir başka hadis-i şerîfte, rehber-i ekmel olan Peygamberimiz (a.s.m.) şöyle buyurduğunu Ebu Hureyre (r.a.) şöyle nakleder:
“Rasulullahın (asm) yanında bulunuyordum. Birisi gelerek, Ensar’dan bir kadınla evlenmek istediğini ona iletti. ona:
“O kadını gördün mü?” diye sordu. O zât:
“Hayır; görmedim” cevabını verdi. Bunun üzerine:
“Öyle ise git onu yakından gör. Çünkü Ensar’ın gözlerinde biraz kusur olabilir.” 3
Kız, erkek her iki taraf da biribirine mahrem sınırlar, yâni meşrû çerçevede bakabilir, konuşabilir, meseleleri müzakere edebilir, hatta etmelidirler.
Yüz, el ve boya bakmak zaten kâfi miktarda fikir verir.
Her iki taraf da araya aracı koyabilir, biribirleri hakkında malûmat sahibi olabilirler.
Erkeğin erkeğe, kadının da kadına diz ve göbek arasındaki kısım hariç, biribirine bakması caizdir.
Gizli ve habersiz (başka fitnelere kapı açılmaması durumunda) bakış da, “evlenmek kastı” ile olursa meşrû kabul edilmiştir. Hattâ, Peygamber Efendimizin (asm) ifâdesiyle, “Bu anlaşıp mutlu olmanız için daha uygundur” 4 zarûrîdir.
Siz bu konularda hassas olduğunuz gibi, başkaları da hassastır. Nihayet, bu meseleler hayatın bir zaruretidir ve hepimizin uyması gereken meselelerdir.
Yalnız, İslâmiyetin çizdiği çerçeve içinde kalınırsa, “görme, nişan ve evlilik” meselelerinden herhangi bir fitne çıkmaz, yanlış anlaşılma olmaz ve hicap duyulmaz.
Aksi halde, fitne-fesat karışabilir.
Burada asıl olan husus, dindarlık, siret, ahlâk, iç güzelliğinin yanında; suretin; yani, boy-pos, endam, fizikî yapının da önem arz ettiği ve denkliğidir.
Dipnotlar:
1- İbn-i Mâce, Nikâh: 9.
2- İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, s. 22.
3- Müslim, Nikâh: 74.
4- Nesâî, K, Nikâh 17; Tirmizi, Nikâh, 5.