topraktoprak
Well-known member
19. Rahmet Evi
İçlerinde oturduğumuz, ailemizle beraber yaşadığımız evlerin, biz müslümanlar için birer rahmet evi olması gerekmektedir.
Eskiden beri söylenen “Yuvayı dişi kuş yapar!” ifadesi, müslümanlar için de doğru sayılabilecek bir ifadedir.
Müslüman erkekler, yuvanın yapılması, şekle ve şemale sokulması, düzenlenmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması hususunda, kadınlar için sadece bir yardımcı durumundadırlar.
Müslüman ailelerin yaşadıkları ve ömürlerinin büyük bir kısmını geçirdikleri evler, genel olarak kadınların idaresine, kadınların insiyatifine bırakılmıştır. Dolayısıyla evlerimizin birer rahmet evi durumuna gelmesi ve getirilmesi, öncelikle kadınlarımızın önemsemesi ve dikkate alması gereken bir husustur.
“Kendi insiyatiflerinde olan evleri”, birer rahmet evi durumuna getirmekle mükellef olan kadınlarımız, belki de bakışlannı sağa sola çevirerek, “Nasıl bir ev, nasıl bir rahmet evi” diyeceklerdir.
Bu kadınlarımıza örnek bir ev göstermek için, Efendimiz (s.a.v.)'in hanımları olan annelerimizin yaşadığı küçücük odaları gösterip “İşte tamı tamına böyle!” demiyeceğiz. Muhtelif hadis-i şeriflerde geniş evlerin de tavsiye edildiğini dikkate alarak evlerin şeklinden ziyade, özellikleri ve keyfiyeti üzerinde duracağız.
Çünkü önemli olan, müslümanların yaşadıklan evlerin küçüklüğü veya büyüklüğü değil, bu evlerin keyfiyeti ve yüklendikleri misyondur.
Dolayısıyla “Evlerimizin keyfiyeti ve yükleneceği misyon ne olmalıdır?” sorusunu sormaları gereken ve bu soruyu soran tüm kadınlarımıza, Kabe-i Muazzama'dan örnek vermek istiyoruz.
İşte Kabe-i Muazzama...
İşte Beytullah...
İşte Allah 'ın evi!..
Lütfen bakışlarınızı Ka'beye çevirin, bakın Ka'beye, bakın bu kutlu beyte!..
Ve okuyun ve anlamaya çalışın ve anlayın Ka'benin misyonunu!.
Ka'benin kutlu misyonu ne ise, bu kutlu misyonu kendi evlerinizde de gerçekleştirmeye çalışın.
Çünkü Kabe-i Muazzama hem İslam'ın mescidlerine ve hem de müslümanların evlerine önemli mesajlar vermektedir.
Şeklen ve şemalen kendisine benzemeseler de, müslümanların yaşadığı bütün evlere bazı misyonlar vermekte ve bu misyonlar konusunda örnek olmaktadır.
Zamandan ve mekandan münezzeh olan Allah (c.c), kendi Zatı'na temsilen nisbet edilen evin nasıl olmasını dilemiş ve bu kutlu beyte hangi misyonu yüklemiş ise, yaşadıkları evlere şeytan aleyhillaneyi değil, Allah (c.c.)'ı konuk etmek isteyen kadınlarımızın da bu misyonu dikkate almaları ve Beytullah'ın bazı misyonlarını, kendi evlerinde de gerçekleştirmeleri gerekir.
İşte kendi evlerimizde de gerçekleştirebileceğimiz bu kutlu misyonlardan bazıları şunlardır.
1- Temiz, Tertemiz Bir Ev
Kabe-i muazzama'nın şekli veya zahiri diyebileceğimiz ilk görünür özelliği temizliği ve müslümanlar tarafından temiz tutulmasıdır.
“Hani evi (Ka'beyi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kıldık. İbrahim 'in makamını namaz yeri edinin, İbrahim ve İsmail'e de, Evimi tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin diye ahid verdik.”
“Hani biz İbrahim'e Ev'in (Ka'be'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (söyle emretmiştik) Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sucuda varanlar için evimi tertemiz tut.”
Müslümanların yaşadıkları evlerin de bu temizlik vasfına sahip olması, özellikle kadınlarımız tarafından temiz, tertemiz bir ev durumuna getirilmesi gerekmektedir.
2- Güven Ve Huzur Duyulacak Bir Mekan
Müslümanların insiyatif indeki Kabe-i Muazzama, müslümanlar için nasıl ki güven ve huzur duyulan bir yer ise, müslümanların yaşadıkları evler'de, müslümanlar için bir huzur ve güven mekanı olmalıdır.
Nitekim aşağıdaki ayet-i kerime'de, müslümanların yaşadıkları evlerle ilgili olarak bu vasıf zikredilmektedir.
“Allah, size evlerinizden (içinde) güvenlik ve huzur bulacağınız yerler aldı.”
Müslümanların yaşadıkları evlerin, genel bir düzlemde huzur ve güvenlik mekanı olabilmesi, hiç şüphesiz ki bu evlerin bulunduğu beldelerle ve bu beldelerdeki hakim otoritelerle de ilgili bir meseledir.
Nitekim Hz. İbrahim (a.s.) duasında “Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıldandır diyerek”, Kabe'nin güvenliği ile Kabe'nin bulunduğu şehrin güvenliğini birlikte ele alması, meselenin toplumsal boyutuna da işaret etmektedir.
Netice olarak bu toplumsal boyutu dikkate almakla ve meselenin bu boyutunda mücadele etmekle beraber, evlerimiz üzerindeki şu an ki tasarruflarımız ile, evlerimizi sınırlı bir çerçevede de olsa birer huzur ve güvenlik mekanı durumuna getirebilmeliyiz.
Herhangi bir evin, o evde yaşayan insanlara huzur vermesi, evde yaşayan insanların birbirlerine olan davranışlarıyla ilgili olduğu gibi, evin sadeliği ve temizliği ile de ilgili bir hadisedir.
Geçmiş tarihimizdeki birçok müslüman aile, bir göz odada rahat ve huzur içersinde ömürlerini geçirmelerine karşılık, üç oda bir salon gibi geniş evlerde yaşayan günümüzdeki birçok aile, geçmiş ailelerin yaşadıklan rahat ve huzurdan oldukça uzaktırlar.
Çünkü günümüzdeki cahili ihtiyaç ve tüketim kültürünün etkisinde kalarak oturmak için koltuk takımına, yemek için yemek odası takımına, yatmak için yatak odası takımına sahip olmayı birer farz telakki eden ve bütün bunlarla beraber evlerini gereksiz birçok eşya ile dolduran bu kimseler, kendilerini bu gibi eşyaların esiri durumuna getirmişlerdir.
Mekke dönemindeki müşrik kadınlar, evlerinin en mümtaz köşesini ağaç oyma putlarla dolduruyorlar ve hergün saygı ile bu putların tozlarını siliyorlardı!
Peki, evlerinin en güzel ve en geniş olan odasını koltuk takımı, vitrin, yemek takımı gibi şeylerle doldurularak ev hal*kının kullanımına kapatan ve faydalarından çok zararları olan bu eşyaları hergün büyük bir Özenle, silen günümüzdeki bazı kadınlar, evlerinin bir bölümünü puthane yapan ve buradaki ağaç oyma putların hergün tozunu alan cahiliye dönemi kadınlarına hiç benzemiyor mu?
Bir ev için zaruri olan ihtiyaçlara elbetteki bir şey demiyoruz. Buzdolabı, fırın, çamaşır makinası gibi eşyalar, güç nisbetince alınabilecek olan eşyalardır. Fakat kullanımdan ziyade teşhir için alınan eşyalara ne demeli?
Niye alınıyor bunlar ve neden teşhir ediliyor ki?
Hayırlarda yarışmakla mükellef olan müslüman hanımlarımız, hayırları bırakıp, bu gibi fuzuli eşyalara sahip olmak için mi birbirleriyle yarışacaklar?
Kocalarını hayırlara davet edecekleri yerde, “Fatma hanımlar kristal vazo almış. Biz ne zaman alacağız!.” diyerek dırdır mı edecekler?
Günümüzdeki böylesi Fatma hanımları bırakıp, Hz. Fatıma validemizi örnek almaları gerekmez mi?
Hem kristal vazo da ne olacak?
Evin içini kristal bardak, kristal vazo gibi eşyalarla doldurmak, evin içini musibetlerle doldurmak değil midir?
Bu gibi eşyaların kırılmaması, zarara uğramaması için evlerinin içinde rahat hareket edemeyen, çocuklarını bu konularda ikaz etmekten, İslami meselelerde ikaz etmeye fırsat bulamayan bu şaşkınlara mı özeneceğiz?
“Şuraya dokunma, buna elleme, oraya girme!” buyruklarının hükümferman olduğu evler, değil bizlerin, dünyaya en iyimser gözle bakan çocuklarımızın bile huzur duyacağı evler değildir.
Oysa bizler, evlerimizde rahat etmek, huzur ve güven duymak isteyen müslümanlarız.
Müslümanlara huzur ve güven verecek olan evler ise ev halkının tutumlarıyla birlikte sadeliği ve temizliği esas alan evlerdir.
3- Birer İbadet Yeri
Kabe'nin ve Kabe'yi örnek alan müslüman evlerinin temizliğine önem veren İlahi vahiy, bunun öncelikli gerekçesini şöyle beyan etmektedir.
“Hani Biz İbrahim'e Ev'in (Ka'be'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyte emretmiştik) Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sucuda varanlar için evimi tertemiz tut.”
Müslümanların evleri, müslümanlar için Allah'a ibadet etmeleri gereken ve Allah'a ibadet ettikleri temiz, tertemiz mekanlardır.
Özellikle küfri kanunların yürürlükte olduğu cahili toplumlarda, müslümanların içinde yaşadıkları evler, bu müslümanlar için bir mescid, bir ibadet mekanıdır.
Nitekim Hz. Musa (a.s.)'a yapacakları evlerle ilgili beyan edilen İlahi buyrukta, müslümanların evlerine bu misyon yüklenmektedir.
“Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettikle Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele.”
Müslümanlann insiyatifindeki Kabe, müslümanlar için açık bir örnek olurken, müşriklerin insiyatifindeki Kabe'de müşriklerin yaptıkları ise birer ibret niteliğindedir.
Kur'an-ı Kerim, müşriklerin ve kafirlerin Kabe-i Muazzama önündeki bu cahili durumlarını şu şekilde beyan ediyor.
“Onların, Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık küfretmekte olduklarınız dolayısıyla tadın azabı.”
Kabe-i Muazzama ile ilgili olarak bu iki ayrı durumu dikkate aldıktan sonra, müslümanların hangi durumdan sakınıp, hangi durumu örnek alacakları bellidir.
Bu açık örneklere rağmen Allah'a kulluk edilmesi gereken evlerini, alkışlarla, ıslıklarla şarkı söylenen, göbek atılan, birer pavyon, birer gece kulübü durumuna getiren kimseler ile yukarıdaki ayet-i kerimede zikredilen müşrikler arasında ne yazık ki önemli bir fark yoktur.
Efendimiz {s.a.v.)'e nisbet edilen bir zaman gelecek insanlar mü'min olarak geceleyip, kafir olarak sabahlayacaklar buyruğunu uzun zaman anlayamamıştık.
Kendi kendimize “Müslüman bir ailenin fertleri, birbirlerini küfre, birbirlerini şirke davet ermeyeceklerine göre bu nasıl olacak, insanlar uykularında mı, rüyalarındamı kafir olacaklar?” diye düşünmüştük!.
Ve anlayamamış, anlayamamıştık bu Nebevi buyruğun hikmetini!.
Ancak, yabancıların girmemesi için evlerine kapı yaptırmalarına rağmen televizyon vasıtasıyla binlerce yabancıyı evlerinin baş köşesine oturtan, küfrün ve fuhşiyatın yüzlerce örneğini sergileyen iğrenç filmlere gözlerini ve gönüllerini açan ve yukarıda belirttiğimiz gibi evlerini bir pavyon, bir gece kulübü durumuna getiren kimseleri gördüğümüz zaman, önceleri anlıyamadığımız hadisi şerifin manası açılı verdi gözlerimizin önüne!.
Sık sık Euzübillahimineşeytaniracim diyerek şeytandan ve şeytan aleyhillanenin renksiz ve görüntüsüz vesvesesinden Allah'a sığınan bu şaşkınlar, baş köşeye koydukları televizyonlar ve seyrettikleri küfri programlar ile şeytan ve dostlannın renkli ve görüntülü vesvesesine gözlerini, kulaklarını açıyorlardı!.
Bu gibi şaşkın müslümanların yaşadığı böylesi evler, ne yazık ki apaçık birer küfür mekanı durumuna gelmişti. Nitekim böylesi evlerde geçirilecek geceler, müslümanların imanını tehlikeye sokacak, müslümanlan küfre götürebilecek gecelerdi!.
Oysa şeytan ve dostlarından Allah'a sığınması gereken müslümanların yaşadıkları evler, birer küfür değil, birer hidayet mekanı olmahdır.
Nitekim aşağıdaki ayet-i kerime, Kabe-i Muazzama'nın bu vasfını şöyle zikretmektedir.
“Gerçek su ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan Ka'be)dir.”
Bir hidayet istikameti, bir hidayet, kıblesi olan Kabe-i Şerifi örnek almak, evlerimize aynı rahmetli istikameti vermemizle ve bu rahmetli istikameti yaşamamızla mümkündür.
5- Kıyam Yeri
Kabe-i Muazzama'nın misyonuyla ilgili olarak yukarıda zikrettiğimiz bir ayet-i kerimede şöyle buyuruluyordu.
“Hani Biz İbrahim'e Ev'in (Ka'be'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik) Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sucuda varanlar için evimi tertemiz tut.”
Bu ayet-i kerimedeki kıyamı, sadece Allah'ın huzurunda kıyama durmak şeklinde anlamamamız gerekir. Nitekim böylesi bir kısır anlayışa sahip olanlar, Allah'ın huzurunda kıyama durarak namazlarını kılmakta fakat sokağa çıktıkları zaman karşılaştıkları birçok münker karşısında boyunları bükük bir tavır sergilemektedirler.
Oysa müslümanların kıyamı, bütün bir yaşantılarını kuşatan bir kıyamdır.
Allah'ın huzurunda kulluk onuru ve kulluk izzetiyle kıyama durdukları gibi, bütün münkerler karşısında da aynı onur ve izzetle kıyama kalkmaları, kıyama durmaları gerekmektedir. Çünkü tüm müslümanlar, toplumsal içeriği olan böylesi bir kıyam ile de mükelleftirler.
Nitekim Kabe-i Muazzama'nın müslümanlar için en önemli vasıflarından birisi de, dünya müslümanlar için bir kıyam, şeytan ve dostlarına karşı bir ayaklanma yeri oluşudur.
“Allah, Beyt-i Haram (olan) Ka'beyi insanlar için bir ayaklanma (hyam evi) kıldı; Haram ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın gerçekten her şeyi bilen olduğunu sizin bilmeniz içindir.”
Kabe-i Muazzama'nın bu misyonu, hiç şüphesiz ki evlerimize taşımamız gereken çok önemli misyonlardan birisidir.
Kıyam etmekle mükellef olan müslümanların, bu kıyama öncelikle evlerinden başlamaları ve öncelikle evlerinden kıyam etmeleri gerekmektedir.
Cahiliye toplumlarında yaşayan müslümanlar için, bu müslümanların yaşadıkları evler birer kıyam merkezi durumundadır.
Genel kıyamın kalkış merkezi Kabe-i Muazzama olduğu gibi, ferdi kıyamın kalkış merkezi de, bu müslümanların yaşadıkları ve İslam'a göre şekillendirdikleri, İslami vasıflarla bezendirdikleri evleri olacaktır.
Evet, müslümanların yaşadıkları evlerin misyonuyla ilgili olarak Kabe-i Muazzama'dan kısaca beş örnek verdik.
Şimdi düşünün, düşünün ey bacılar!.
Oturduğunuz, yemek yediğiniz, yattığınız, kalktığınız evlerinizde, Kabe-i Muazzama ile ilgili olarak sadece beş tanesini zikrettiğimiz bu misyonlan gerçekleştirdiğiniz zaman, evleriniz birer rahmet evi olmayacak mı? Ve sizler, rahmet evinin, rahmet dolu sakinleri olmayacak mısınız?
Lütfen cevap veriniz!.
Herkesin duyacağı, herkesin anlayacağı açıklıkta bir cevap veriniz.
İstenmeyecek veya istemediğiniz bir şey mi bu?
( Mehmed Alagaş - Kadının Onuru )
İçlerinde oturduğumuz, ailemizle beraber yaşadığımız evlerin, biz müslümanlar için birer rahmet evi olması gerekmektedir.
Eskiden beri söylenen “Yuvayı dişi kuş yapar!” ifadesi, müslümanlar için de doğru sayılabilecek bir ifadedir.
Müslüman erkekler, yuvanın yapılması, şekle ve şemale sokulması, düzenlenmesi ve ihtiyaçlarının karşılanması hususunda, kadınlar için sadece bir yardımcı durumundadırlar.
Müslüman ailelerin yaşadıkları ve ömürlerinin büyük bir kısmını geçirdikleri evler, genel olarak kadınların idaresine, kadınların insiyatifine bırakılmıştır. Dolayısıyla evlerimizin birer rahmet evi durumuna gelmesi ve getirilmesi, öncelikle kadınlarımızın önemsemesi ve dikkate alması gereken bir husustur.
“Kendi insiyatiflerinde olan evleri”, birer rahmet evi durumuna getirmekle mükellef olan kadınlarımız, belki de bakışlannı sağa sola çevirerek, “Nasıl bir ev, nasıl bir rahmet evi” diyeceklerdir.
Bu kadınlarımıza örnek bir ev göstermek için, Efendimiz (s.a.v.)'in hanımları olan annelerimizin yaşadığı küçücük odaları gösterip “İşte tamı tamına böyle!” demiyeceğiz. Muhtelif hadis-i şeriflerde geniş evlerin de tavsiye edildiğini dikkate alarak evlerin şeklinden ziyade, özellikleri ve keyfiyeti üzerinde duracağız.
Çünkü önemli olan, müslümanların yaşadıklan evlerin küçüklüğü veya büyüklüğü değil, bu evlerin keyfiyeti ve yüklendikleri misyondur.
Dolayısıyla “Evlerimizin keyfiyeti ve yükleneceği misyon ne olmalıdır?” sorusunu sormaları gereken ve bu soruyu soran tüm kadınlarımıza, Kabe-i Muazzama'dan örnek vermek istiyoruz.
İşte Kabe-i Muazzama...
İşte Beytullah...
İşte Allah 'ın evi!..
Lütfen bakışlarınızı Ka'beye çevirin, bakın Ka'beye, bakın bu kutlu beyte!..
Ve okuyun ve anlamaya çalışın ve anlayın Ka'benin misyonunu!.
Ka'benin kutlu misyonu ne ise, bu kutlu misyonu kendi evlerinizde de gerçekleştirmeye çalışın.
Çünkü Kabe-i Muazzama hem İslam'ın mescidlerine ve hem de müslümanların evlerine önemli mesajlar vermektedir.
Şeklen ve şemalen kendisine benzemeseler de, müslümanların yaşadığı bütün evlere bazı misyonlar vermekte ve bu misyonlar konusunda örnek olmaktadır.
Zamandan ve mekandan münezzeh olan Allah (c.c), kendi Zatı'na temsilen nisbet edilen evin nasıl olmasını dilemiş ve bu kutlu beyte hangi misyonu yüklemiş ise, yaşadıkları evlere şeytan aleyhillaneyi değil, Allah (c.c.)'ı konuk etmek isteyen kadınlarımızın da bu misyonu dikkate almaları ve Beytullah'ın bazı misyonlarını, kendi evlerinde de gerçekleştirmeleri gerekir.
İşte kendi evlerimizde de gerçekleştirebileceğimiz bu kutlu misyonlardan bazıları şunlardır.
1- Temiz, Tertemiz Bir Ev
Kabe-i muazzama'nın şekli veya zahiri diyebileceğimiz ilk görünür özelliği temizliği ve müslümanlar tarafından temiz tutulmasıdır.
“Hani evi (Ka'beyi) insanlar için bir toplanma ve güvenlik yeri kıldık. İbrahim 'in makamını namaz yeri edinin, İbrahim ve İsmail'e de, Evimi tavaf edenler, itikafa çekilenler ve rüku ve secde edenler için temizleyin diye ahid verdik.”
“Hani biz İbrahim'e Ev'in (Ka'be'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (söyle emretmiştik) Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sucuda varanlar için evimi tertemiz tut.”
Müslümanların yaşadıkları evlerin de bu temizlik vasfına sahip olması, özellikle kadınlarımız tarafından temiz, tertemiz bir ev durumuna getirilmesi gerekmektedir.
2- Güven Ve Huzur Duyulacak Bir Mekan
Müslümanların insiyatif indeki Kabe-i Muazzama, müslümanlar için nasıl ki güven ve huzur duyulan bir yer ise, müslümanların yaşadıkları evler'de, müslümanlar için bir huzur ve güven mekanı olmalıdır.
Nitekim aşağıdaki ayet-i kerime'de, müslümanların yaşadıkları evlerle ilgili olarak bu vasıf zikredilmektedir.
“Allah, size evlerinizden (içinde) güvenlik ve huzur bulacağınız yerler aldı.”
Müslümanların yaşadıkları evlerin, genel bir düzlemde huzur ve güvenlik mekanı olabilmesi, hiç şüphesiz ki bu evlerin bulunduğu beldelerle ve bu beldelerdeki hakim otoritelerle de ilgili bir meseledir.
Nitekim Hz. İbrahim (a.s.) duasında “Rabbim, bu şehri bir güvenlik yeri kıl ve halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıldandır diyerek”, Kabe'nin güvenliği ile Kabe'nin bulunduğu şehrin güvenliğini birlikte ele alması, meselenin toplumsal boyutuna da işaret etmektedir.
Netice olarak bu toplumsal boyutu dikkate almakla ve meselenin bu boyutunda mücadele etmekle beraber, evlerimiz üzerindeki şu an ki tasarruflarımız ile, evlerimizi sınırlı bir çerçevede de olsa birer huzur ve güvenlik mekanı durumuna getirebilmeliyiz.
Herhangi bir evin, o evde yaşayan insanlara huzur vermesi, evde yaşayan insanların birbirlerine olan davranışlarıyla ilgili olduğu gibi, evin sadeliği ve temizliği ile de ilgili bir hadisedir.
Geçmiş tarihimizdeki birçok müslüman aile, bir göz odada rahat ve huzur içersinde ömürlerini geçirmelerine karşılık, üç oda bir salon gibi geniş evlerde yaşayan günümüzdeki birçok aile, geçmiş ailelerin yaşadıklan rahat ve huzurdan oldukça uzaktırlar.
Çünkü günümüzdeki cahili ihtiyaç ve tüketim kültürünün etkisinde kalarak oturmak için koltuk takımına, yemek için yemek odası takımına, yatmak için yatak odası takımına sahip olmayı birer farz telakki eden ve bütün bunlarla beraber evlerini gereksiz birçok eşya ile dolduran bu kimseler, kendilerini bu gibi eşyaların esiri durumuna getirmişlerdir.
Mekke dönemindeki müşrik kadınlar, evlerinin en mümtaz köşesini ağaç oyma putlarla dolduruyorlar ve hergün saygı ile bu putların tozlarını siliyorlardı!
Peki, evlerinin en güzel ve en geniş olan odasını koltuk takımı, vitrin, yemek takımı gibi şeylerle doldurularak ev hal*kının kullanımına kapatan ve faydalarından çok zararları olan bu eşyaları hergün büyük bir Özenle, silen günümüzdeki bazı kadınlar, evlerinin bir bölümünü puthane yapan ve buradaki ağaç oyma putların hergün tozunu alan cahiliye dönemi kadınlarına hiç benzemiyor mu?
Bir ev için zaruri olan ihtiyaçlara elbetteki bir şey demiyoruz. Buzdolabı, fırın, çamaşır makinası gibi eşyalar, güç nisbetince alınabilecek olan eşyalardır. Fakat kullanımdan ziyade teşhir için alınan eşyalara ne demeli?
Niye alınıyor bunlar ve neden teşhir ediliyor ki?
Hayırlarda yarışmakla mükellef olan müslüman hanımlarımız, hayırları bırakıp, bu gibi fuzuli eşyalara sahip olmak için mi birbirleriyle yarışacaklar?
Kocalarını hayırlara davet edecekleri yerde, “Fatma hanımlar kristal vazo almış. Biz ne zaman alacağız!.” diyerek dırdır mı edecekler?
Günümüzdeki böylesi Fatma hanımları bırakıp, Hz. Fatıma validemizi örnek almaları gerekmez mi?
Hem kristal vazo da ne olacak?
Evin içini kristal bardak, kristal vazo gibi eşyalarla doldurmak, evin içini musibetlerle doldurmak değil midir?
Bu gibi eşyaların kırılmaması, zarara uğramaması için evlerinin içinde rahat hareket edemeyen, çocuklarını bu konularda ikaz etmekten, İslami meselelerde ikaz etmeye fırsat bulamayan bu şaşkınlara mı özeneceğiz?
“Şuraya dokunma, buna elleme, oraya girme!” buyruklarının hükümferman olduğu evler, değil bizlerin, dünyaya en iyimser gözle bakan çocuklarımızın bile huzur duyacağı evler değildir.
Oysa bizler, evlerimizde rahat etmek, huzur ve güven duymak isteyen müslümanlarız.
Müslümanlara huzur ve güven verecek olan evler ise ev halkının tutumlarıyla birlikte sadeliği ve temizliği esas alan evlerdir.
3- Birer İbadet Yeri
Kabe'nin ve Kabe'yi örnek alan müslüman evlerinin temizliğine önem veren İlahi vahiy, bunun öncelikli gerekçesini şöyle beyan etmektedir.
“Hani Biz İbrahim'e Ev'in (Ka'be'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyte emretmiştik) Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sucuda varanlar için evimi tertemiz tut.”
Müslümanların evleri, müslümanlar için Allah'a ibadet etmeleri gereken ve Allah'a ibadet ettikleri temiz, tertemiz mekanlardır.
Özellikle küfri kanunların yürürlükte olduğu cahili toplumlarda, müslümanların içinde yaşadıkları evler, bu müslümanlar için bir mescid, bir ibadet mekanıdır.
Nitekim Hz. Musa (a.s.)'a yapacakları evlerle ilgili beyan edilen İlahi buyrukta, müslümanların evlerine bu misyon yüklenmektedir.
“Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettikle Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele.”
Müslümanlann insiyatifindeki Kabe, müslümanlar için açık bir örnek olurken, müşriklerin insiyatifindeki Kabe'de müşriklerin yaptıkları ise birer ibret niteliğindedir.
Kur'an-ı Kerim, müşriklerin ve kafirlerin Kabe-i Muazzama önündeki bu cahili durumlarını şu şekilde beyan ediyor.
“Onların, Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir. Artık küfretmekte olduklarınız dolayısıyla tadın azabı.”
Kabe-i Muazzama ile ilgili olarak bu iki ayrı durumu dikkate aldıktan sonra, müslümanların hangi durumdan sakınıp, hangi durumu örnek alacakları bellidir.
Bu açık örneklere rağmen Allah'a kulluk edilmesi gereken evlerini, alkışlarla, ıslıklarla şarkı söylenen, göbek atılan, birer pavyon, birer gece kulübü durumuna getiren kimseler ile yukarıdaki ayet-i kerimede zikredilen müşrikler arasında ne yazık ki önemli bir fark yoktur.
Efendimiz {s.a.v.)'e nisbet edilen bir zaman gelecek insanlar mü'min olarak geceleyip, kafir olarak sabahlayacaklar buyruğunu uzun zaman anlayamamıştık.
Kendi kendimize “Müslüman bir ailenin fertleri, birbirlerini küfre, birbirlerini şirke davet ermeyeceklerine göre bu nasıl olacak, insanlar uykularında mı, rüyalarındamı kafir olacaklar?” diye düşünmüştük!.
Ve anlayamamış, anlayamamıştık bu Nebevi buyruğun hikmetini!.
Ancak, yabancıların girmemesi için evlerine kapı yaptırmalarına rağmen televizyon vasıtasıyla binlerce yabancıyı evlerinin baş köşesine oturtan, küfrün ve fuhşiyatın yüzlerce örneğini sergileyen iğrenç filmlere gözlerini ve gönüllerini açan ve yukarıda belirttiğimiz gibi evlerini bir pavyon, bir gece kulübü durumuna getiren kimseleri gördüğümüz zaman, önceleri anlıyamadığımız hadisi şerifin manası açılı verdi gözlerimizin önüne!.
Sık sık Euzübillahimineşeytaniracim diyerek şeytandan ve şeytan aleyhillanenin renksiz ve görüntüsüz vesvesesinden Allah'a sığınan bu şaşkınlar, baş köşeye koydukları televizyonlar ve seyrettikleri küfri programlar ile şeytan ve dostlannın renkli ve görüntülü vesvesesine gözlerini, kulaklarını açıyorlardı!.
Bu gibi şaşkın müslümanların yaşadığı böylesi evler, ne yazık ki apaçık birer küfür mekanı durumuna gelmişti. Nitekim böylesi evlerde geçirilecek geceler, müslümanların imanını tehlikeye sokacak, müslümanlan küfre götürebilecek gecelerdi!.
Oysa şeytan ve dostlarından Allah'a sığınması gereken müslümanların yaşadıkları evler, birer küfür değil, birer hidayet mekanı olmahdır.
Nitekim aşağıdaki ayet-i kerime, Kabe-i Muazzama'nın bu vasfını şöyle zikretmektedir.
“Gerçek su ki, insanlar için ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar (alemler) için hidayet olan Ka'be)dir.”
Bir hidayet istikameti, bir hidayet, kıblesi olan Kabe-i Şerifi örnek almak, evlerimize aynı rahmetli istikameti vermemizle ve bu rahmetli istikameti yaşamamızla mümkündür.
5- Kıyam Yeri
Kabe-i Muazzama'nın misyonuyla ilgili olarak yukarıda zikrettiğimiz bir ayet-i kerimede şöyle buyuruluyordu.
“Hani Biz İbrahim'e Ev'in (Ka'be'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik) Bana hiç bir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sucuda varanlar için evimi tertemiz tut.”
Bu ayet-i kerimedeki kıyamı, sadece Allah'ın huzurunda kıyama durmak şeklinde anlamamamız gerekir. Nitekim böylesi bir kısır anlayışa sahip olanlar, Allah'ın huzurunda kıyama durarak namazlarını kılmakta fakat sokağa çıktıkları zaman karşılaştıkları birçok münker karşısında boyunları bükük bir tavır sergilemektedirler.
Oysa müslümanların kıyamı, bütün bir yaşantılarını kuşatan bir kıyamdır.
Allah'ın huzurunda kulluk onuru ve kulluk izzetiyle kıyama durdukları gibi, bütün münkerler karşısında da aynı onur ve izzetle kıyama kalkmaları, kıyama durmaları gerekmektedir. Çünkü tüm müslümanlar, toplumsal içeriği olan böylesi bir kıyam ile de mükelleftirler.
Nitekim Kabe-i Muazzama'nın müslümanlar için en önemli vasıflarından birisi de, dünya müslümanlar için bir kıyam, şeytan ve dostlarına karşı bir ayaklanma yeri oluşudur.
“Allah, Beyt-i Haram (olan) Ka'beyi insanlar için bir ayaklanma (hyam evi) kıldı; Haram ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın gerçekten her şeyi bilen olduğunu sizin bilmeniz içindir.”
Kabe-i Muazzama'nın bu misyonu, hiç şüphesiz ki evlerimize taşımamız gereken çok önemli misyonlardan birisidir.
Kıyam etmekle mükellef olan müslümanların, bu kıyama öncelikle evlerinden başlamaları ve öncelikle evlerinden kıyam etmeleri gerekmektedir.
Cahiliye toplumlarında yaşayan müslümanlar için, bu müslümanların yaşadıkları evler birer kıyam merkezi durumundadır.
Genel kıyamın kalkış merkezi Kabe-i Muazzama olduğu gibi, ferdi kıyamın kalkış merkezi de, bu müslümanların yaşadıkları ve İslam'a göre şekillendirdikleri, İslami vasıflarla bezendirdikleri evleri olacaktır.
Evet, müslümanların yaşadıkları evlerin misyonuyla ilgili olarak Kabe-i Muazzama'dan kısaca beş örnek verdik.
Şimdi düşünün, düşünün ey bacılar!.
Oturduğunuz, yemek yediğiniz, yattığınız, kalktığınız evlerinizde, Kabe-i Muazzama ile ilgili olarak sadece beş tanesini zikrettiğimiz bu misyonlan gerçekleştirdiğiniz zaman, evleriniz birer rahmet evi olmayacak mı? Ve sizler, rahmet evinin, rahmet dolu sakinleri olmayacak mısınız?
Lütfen cevap veriniz!.
Herkesin duyacağı, herkesin anlayacağı açıklıkta bir cevap veriniz.
İstenmeyecek veya istemediğiniz bir şey mi bu?
( Mehmed Alagaş - Kadının Onuru )