Allahü teâlâya hamd etdikden ve Peygamberimize “sallallahü aleyhi ve
sellem” salevât getirdikden sonra, se’âdet-i ebediyyeye erismenize düâ
ederim. Allahü teâlâ, birçok âyet-i kerîmede, a’mâl-i sâliha isliyen mü’minlerin,
Cennete gireceklerini bildiriyor. Bu (Amel-i sâlih)lerin [ya’nî yarar
islerin] neler oldugunu, çok zemândan beri arasdırıyordum. Iyi islerin
hepsi mi, yoksa birkaçı mı diyordum. Eger, iyi seylerin hepsi olsa, bunları
kimse yapamaz. Birkaçı ise, acabâ hangi iyi isler isteniliyor? Nihâyet, Allahü
teâlâ, lutf ederek söyle bildirdi ki, (A’mâl-i sâliha), islâmın bes rüknü,
diregidir. Islâmın bu bes temelini, bir kimse hakkı ile, kusûrsuz yaparsa,
Cehennemden kurtulması kuvvetle umulur. Çünki bunlar, aslında sâlih
isler olup, insanı günâhlardan ve çirkin seyleri yapmakdan korur. Nitekim,
Ankebût sûresi, kırkbesinci âyetinde meâlen, (Kusûrsuz kılınan bir nemâz,
insanı pis, çirkin isleri islemekden korur) buyuruldu. Bir insana, islâmın
bes sartını yerine getirmek nasîb olursa, ni’metlerin sükrünü yapmıs
olur. Sükrü yapınca, Cehennem azâbından kurtulmus olur. Çünki, Nisâ sûresi,
yüzkırkaltıncı âyetinde meâlen, (Îmân eder ve sükr ederseniz, azâb yapmam)
buyuruldu. O hâlde, islâmın bes sartını yerine getirmege cân ve gönülden
çalısmalıdır.
Bu bes arasında bedenle yapılacakların en mühimmi, nemâzdır ki, dînin
diregidir. Nemâzın edeblerinden bir edebi kaçırmıyarak kılmaga gayret et-
melidir. Nemâz temâm kılınabildi ise, islâmın esâs ve büyük temeli kurulmus
olur. Cehennemden kurtaran saglam ip yakalanmıs olur. Allahü teâlâ,
hepimize “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” dogru dürüst nemâz kılmak
nasîb eylesin!
Nemâza dururken, (Allahü ekber) demek, (Allahü teâlânın, hiçbir
mahlûkun ibâdetine muhtâc olmadıgını, her bakımdan hiçbirseye ihtiyâcı
olmadıgını, insanların nemâzlarının, Ona fâidesi olmıyacagını) bildirmekdedir.
Nemâz içindeki tekbîrler ise, (Allahü teâlâya karsı yakısır bir ibâdet
yapmaga liyâkat ve gücümüz olmadıgını) gösterir. Rükü’deki tesbîhlerde
de, bu ma’nâ bulundugu için, rükü’den sonra, tekbîr emr olunmadı. Hâlbuki,
secde tesbîhlerinden sonra emr olundu. Çünki, secde tevâdu’ ve asagılıgın
en ziyâdesi ve zıllet ve küçüklügün son derecesi oldugundan, bunu
yapınca, hakkı ile, tâm ibâdet etmis sanılır. Bu düsünceden korunmak
için secdelerde yatıp kalkarken, tekbîr söylemek sünnet oldugu gibi, secde
tesbîhlerinde a’lâ demek emr olundu. Nemâz, mü’minin mi’râcı oldugu
için, nemâzın sonunda, Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem”
mi’râc gecesinde söylemekle sereflendigi kelimeleri [ya’nî, ettehıyyâtü...
yü] okumak emr olundu. O hâlde, nemâz kılan bir kimse, nemâzı kendine
mi’râc yapmalı. Allahü teâlâya yakınlıgının nihâyetini nemâzda aramalıdır.
Peygamberimiz “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” buyurdu ki, (Insanın,
Rabbine en yakın oldugu zemân, nemâz kıldıgı zemândır). Nemâz kılan
bir kimse, Rabbi ile konusmakda, Ona yalvarmakda ve Onun büyüklügünü
ve Ondan baska herseyin hiç oldugunu görmekdedir. Bunun için,
nemâzda korku, dehset, ürkmek hâsıl olacagından, tesellî ve râhat bulması
için, nemâzın sonunda, iki def’a selâm vermesi emr buyuruldu. Peygamberimiz
“sallallahü aleyhi ve sellem” bir hadîs-i serîfde, (Farz nemâzdan
sonra 33 tesbîh, 33 tahmîd, 33 tekbîr ve bir de tehlîl) emr etmisdir. Bunun
sebebi, bu fakîrin anladıgına göre, nemâzdaki kusûrlar (Tesbîh) ile örtülür.
Lâyık olan, tâm ibâdet yapılamadıgı bildirilir. (Tahmîd) ile, nemâz
kılmakla sereflenmenin Onun yardımı ve erisdirmesi ile oldugu bilinerek,
bu büyük ni’mete sükr, hamd edilir. (Tekbîr) ederek de, Ondan baska
ibâdete lâyık kimse olmadıgı bildirilir.
[Bu mühim sünneti elden kaçırmamalı. Câmi’lerde, cenâze oldugu zemânda
da, Âyet-el-kürsî ile tesbîhleri terk etmemelidir].
Nemâz,sartlarına ve edeblerine uygun olarak kılınır ve yapılan kusûrlar
da böylece örtülüp, nemâzı nasîb etdigine de sükr edip ve ibâdete,
baska hiç kimsenin hakkı olmadıgı, kalbinden temiz ve hâlis olarak, kelime-
i tevhîd ile bildirilince, bu nemâz, kabûl olunabilir. Bu kimse, nemâz
kılanlardan ve kurtuluculardan olur. Yâ Rabbî! Peygamberlerinin en üstünü
hurmeti için “aleyhi ve alâ âlihimüssalevâtü vetteslîmât” bizleri “kaddesallahü
teâlâ esrârehümül’azîz” nemâz kılan ve kurtulan, mes’ûd kullarından
eyle! Âmîn.