Konuya cevap cer

ABDEST



Abdest anl----- gelen vudû kelimesi vedaet kökünden gelir. Lügat mânâsı güzellik, parlaklık demektir. Şer'î mânâsı ise 'niyetle beraber ab*dest azalarında su kullanmak' demektir. Vedû şeklinde okunursa abdestte kullanılan su anl----- gelir. Bu suya, azaların bu suyla temizlenmesinden ötürü böyle bir isim verilmiştir.

Abdestin Farzları

Abdestin farzları altıdır: .

1. Niyet

2. Yüzü yıkamak

3. Ellerle beraber kolları yıkamak

4. Başın bir kısmını meshetmek 

5. Topuklara kadar ayakları yıkamak

6. Tertib

Abdestin meşruiyeti ve farzları hakkındaki asıl, şu ayettir:

Ey inananlar, namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yüzlerinizi, dirsek*lere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı mesnedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın). (Mâide/6)


Niyet



İbadetler, ancak niyet ile âdetlerden ayrılır. Abdest de bir ibadettir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Ameller niyetlere göredir. Kişi için ancak niyet ettiği vardır.[1]

Yani ibadetler ancak niyetle sahih olur, niyetle ibadet sayılır. Ancak ihlas ile yapılan amelden ecir elde edilir.


Niyetin Tarifi



Niyet'in lügat mânâsı, kasdetmektir. Şer'î mânâsı ise, bir işin yapılmasıyle beraber olan kast demektir. Niyetin yeri kalptir, dil ile söyle*mek de sünnet'tir. Niyetin kalpteki keyfiyeti 'Abdestin farzına niyet ediyo*rum' veya 'Abdestsizliği kaldırmaya niyet ediyorum' veya 'Namaz kılmayı kendime helâl kılmak için niyet ediyorum' demektir. Niyetin başlama vakti yüzü yıkarkendir. Çünkü yüz, abdestin en zor yıkanan âzasıdır.


Yüzü Yıkamak



Allah Teâlâ 'Yüzlerinizi yıkayın' (Mâide/6) buyuruyor. Yüzün yıkan*ma hududu, saç kıllarının bittiği yerden çenenin altına kadardır. Genişlik bakımından da kulaktan kulağa kadardır. Yüzdeki kaşları, kiprikleri ve sakal gibi kılların hem yüzeyini, hem de diplerini yıkamak farzdır. Çünkü bol ve sık sakal hariç, diğerleri yüzün parçası sayılır. Bol ve sık sakaldan maksat, dipleri görünmeyen sakaldır. Böyle sakalın sadece yüzeyini yıkamak yeterlidir.


Ellerle Beraber Kollan Yıkamak



Allah Teâlâ 'Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın' (Mâide/6) buyuruyor. Bu ayetteki iîa.edaü mea anlamındadır. Şu rivayet buna delâlet eder:

Ebu Hüreyre abdest alırken önce yüzünü yıkadı, sonra pazusuna kadar sağ kolunu, sonra aynı şekilde sol kolunu yıkadı. Sonra basma mesnetti, sonra topukları dahil sağ ayağını, sonra aynı şekilde sol ayağını yıkadı ve 'Ben, Hz. Peygamber'in, böyle abdest aldığını gördüm' dedi.[2]

Yıkanan âzalardaki kılların da yıkanması vacibdir. Eğer tırnakların altında, suyun deriye ulaşmasına mâni olacak kadar kir varsa veya armağında suyun deriye değmesine mâni olan bir yüzük varsa abdest sahih olmaz.

Abdullah b Amr şöyle rivayet ediyor: Hz. Peygamber ile beraber Mekke'den Medine'ye giderken yolda bir su gördük. Bazıları aceleyle koşup abdest aldılar. Hz. Peygamber onların topuklarına su değmedığım görünce şöyle buyurdu:

Ateşten ötürü vay topuklara, abdestinizi tam alınız.[3]

Bir kişi abdest aldı, ayağında tırnak kadar su değmeyen bir yerbıraktı. Bunu gören Hz. Peygamber 'Dön ve yeniden abdest al1dedi.

Adam yeniden abdest alıp namazını kıldı.[4]

İşte bu iki hadîs, yıkanması gereken azalardan birinde yıkanmayan . küçük bir parça kaldığında, abdestin sahih olmadığına delâlet eder.


Başı Meshetmek



Bir kıl dahi olsa başın bir kısmını meshetmek gerekir. Çünkü Allah Teâlâ 'Başlarınızı mesnedin' (Mâide/6) buyurmuştur. Muğire b. Şube, Hz. Peygamber'in abdest aldığını, sadece nasiyesini ve sarığını meshettiğini ri*vayet etmiştir.[5]

Eğer abdest alırken mesh yerine, başın tümü veya bir kısmı yıkanırsa olur. JYasiye'den maksat, başın ön tarafıdır ve baştan bir parçadır. Hz. Peygamber'in nasiye üzerine meshetmekle yetinmesi, farz olan mesh'in, başın hududundaki parçalardan birine meshetmek olduğuna delâlet eder. Başın hangi parçasına meshedilirse edilsin, farz olan mesh yerine getirilmiş olur.


Topuklara Kadar Ayakları Yıkamak



Allah Teâlâ 'Ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın)' (Mâide/6) bu*yurmuştur. Topuklar bilindiği gibi, bacak kemikleriyle, ayak kemiklerinin birleştiği yerdeki çıkıklardır. Burada da ila. edatı mea anlamındadır. Bunun böyle olduğuna yukarıda geçen Ebu Hüreyre hadîsi delâlet eder. Çünkü Ebu Hüreyre ayaklarını, topukların yukarılarına kadar yıkamış ve Hz. Peygamberin de böyle abdest aldığını söylemiştir. İki ayağı da tırnak kadar bile kuru kalmamak üzere iyice yıkamalı ve suyu, ayaklarda bulu*nan kılların altına kadar ulaştırmahdır.


Tertibe Riayet Etmek



Tertibin farz olduğu, Mâide sûresinin 6. ayetinden anlaşılmaktadır. Bu ayette abdestin farzları tertipli olarak zikredilmiştir. Tertibe riayet et*menin farz olduğu Hz. Peygamber'in fiilinden de anlaşılmaktadır. Çünkü Hz. Peygamber daima ayetteki tertibe riayet ederek abdest alırdı. Nitekim bu husus, sahih hadîslerle sabit olmuştur. Bu sahih hadîslerden biri de sözü geçen Ebu Hüreyre hadîsidir. O hadîste sümme edatıyla atıf yapılmıştır ve bu da âlimlerin ittifakıyle tertib içindir.

İmam Nevevî şöyle diyor: 'Şafii uleması Hz. Peygamber'in abdestinin keyfiyeti hakkında Sünnet'ten ve sahabeden bol miktarda sahih hadîslerle delil getirmişlerdir'.[6]

Bütün bu hadîsler ve bunları rivayet eden sahabîler, Hz. Peygam*ber'in abdestini tertipli olarak vasıflandırmıslardır. Sahabîler, Hz. Peygam*ber'in abdest aldığını birçok defa gördükleri halde, Hz. Peygamber'in tertibe riayet etmeden abdest aldığını hiç kimse rivayet etmemiş ve fakat Hz. Peygamber'in azalarını birer, ikişer ve üçer defa yıkadığını rivayet etmişlerdir. Hz. Peygamber'in bu şekilde abdest alması, Kur'an'da emredilen abdestin açıklamasıdır. Eğer tertibin terkedilmesi caiz olsaydı, caiz olduğunun bilinmesi için Hz. Peygamber bazı durumlarda tertibe riayet etmeyi terkederdi. Tıpkı abdest azalarını bazı vakitlerde bir, bazı vakitlerde iki, bazı vakitlerde de üç defa yıkadığı gibi.


Abdestin Sünnetleri



Abdestin birçok sünneti vardır. En önemlileri şunlardır:

1. Abdestin başında besmele çekmek.

Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: "Ashabdan bazıları abdest için su aradılar, fakat bulamadılar. Hz. Peygamber 'Yanında su olan var mı?' diye sordu. Hz. Peygamber'e biraz su getirildi. Hz. Peygamber elini su kabına soktu ve 'Haydi, Allah'ın ismiyle abdest alın' dedi. Hz. Peygamber'in parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. Bütün sahabîler abdest aldı. Sayıları yetmiş kişiye yakındı".[7]

2. Elleri su kabına sokmadan önce üç defa yıkamak.

Şöyle rivayet edilmiştir: 'Abdullah b. Zeyd'e, Hz. Peygamber'in ab-desti soruldu. Abdullah, içinde su bulunan bir kap istedi. Onların öğrenmeleri için Hz. Peygamber'in âbdesti gibi abdest almaya başladı. Önce su kabından eline su dökerek üç defa ellerini yıkadı. Sonra avucuyla kaptan su alarak yüzünü yıkadı, sonra başını mesnetti, sonra ayak*larını yıkayarak abdestini bitirdi'.[8]

3. Misvak kullanmak.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Eğer ümmetime zorluk verme korkusu olmasaydı, her abdestte mis*vak kullanmalarını emrederdim.[9] Bu hadîs, misvak'ın müstehab olduğuna delildir. 

4-5. Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su vermek),

Ağıza ve buruna sağ el ile su verilmeli, fakat burun sol el ile temiz*lenmelidir. Abdullah b. Zeyd'in yukarıda geçen hadîsinde Abdullah'ın abdest alırken üç kere mazmaza, üç kere istinşak yapıp ağzını ve burnu*nu temizlediği belirtilmiştir.

6. Gür sakalı hilallemek (parmaklarla karıştırmak).

Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: "Hz. Peygamber abdest aldığı za*man bir avuç su alır, çenesinin altına serperek sakalını parmaklarıyla karıştırır ve 'Rabbim bana böyle yapmamı emretti' derdi'.[10]

7. Başın tamamını meshetmek.

Abdullah b. Zeyd hadîsinde Hz. Peygamber'in, ellerini başın ön ta*rafından başlayarak ensesine kadar götürdüğü, ensesinden de tekrar başının ön tarafına kadar getirdiği rivayet edilmiştir:

8. El ve ayak parmaklarının arasını hilallemek; (karıştırmak suretiyle oradaki kirleri temizlemek).

Ellerin parmaklarını hilallemek, elleri birbirine geçirerek yapılır. Ayak parmaklarının arasını ise sol elin küçük parmağı ile, sağ ayağın küçük parmağından başlayarak sol ayağın küçük parmağına kadar temizlemeli*dir.

Lekit b. Sebire şöyle diyor: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bana abdesti anlat' dedim. Hz. Peygamber 'Abdesti tam olarak al, parmaklarının arasını hi*lalle ve oruçlu değilsen burnunu bol su ile temizle' dedi.[11]

Mustavrid'den şöyle rivayet ediliyor: 'Hz. Peygamber'in, abdest alırken ayak parmaklarını serçe parmağıyla karıştırdığını gördüm'.[12]

9. Kulakların içini ve dışını -yeni bir su ile- temizlemek.

İbn Abbas'ın Hz. Peygamber'den rivayet ettiğine göre Hz. Peygam*ber önce başını, sonra da kulaklarının içini ve dışını meshetmiştir.[13]

Başka bir rivayette de Hz. Peygamber'in başını meshettikten sonra şehadet parmağı ile kulaklarının iç kısımlarını, baş parmağı ile de dış kısımlarını rneshetmiş olduğu nakledilmiştir.[14]

Abdullah b. Zeyd şöyle demektedir: 'Hz. Peygamber'in abdest alırken kulakları için yeni bir su aldığını gördüm'.[15]

10. Abdestin farz ve sünnetlerini üçer defa yapmak.

Hz. Osman 'Size Hz. Peygamber'in nasıl abdest aldığını göstereyim mi?' dedikten sonra, yıkanacak azaların tümünü üçer defa yıkadı ve meshedilecek azalan da üçer defa mesnetti.[16]

11. Sağ eli sol elden, sağ ayağı sol ayaktan önce yıkamak. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Abdest aldığınız zaman önce sağ taraftan başlayınız.[17] Ebu Hüreyre'nin abdestin farzları hususunda geçen hadîsi de buna delâlet eder.

12. Azaları ovarak yıkamak.

Abdullah b. Zeyd, Hz. Peygamber'in nasıl abdest aldığını anlattıktan sonra kollarını sıvayarak Hz. Peygamber'in abdest alış şeklini yaparak gösterdi.[18]

13. Azaları ara vermeksizin peşpeşe yıkamak.

Bu da Hz. Peygamber'e tâbi olmak demektir. Çünkü daha önce ge*çen hadîslerden, Hz. Peygamber'in ara vermeden abdest aldığı anlaşılmaktadır.[19]

14. Gurretve tacil'i uzatmak.

Gurret, yüzü yıkarken başın önünden bir kısmını da yıkamaktır. Tacil ise, kolları yıkarken pazunun bir kısmını, ayakları yıkarken de topukların üst kısımlarından birazını yıkamaktır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Benim ümmetim kıyamet günü, abdestin eserinden ötürü 'gurren muhaccelin' (yüzleri, elleri, ayaklan pırıl pırıl parlayan ümmet) diye çağrılır. Bu nedenle abdest alırken yüzle beraber başın ön tarafından birazını, kollar ve ayaklar ile beraber de biraz yukarılarım yıkamak güzel olur.

15. Su hususunda israf ve cimriliğe kaçmamak.

Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber'in 1 müdd ile abdest aldığını rivayet etmiştir.[20]

Müdd hacim itibariyle yaklaşık 10 cm. uzunluğunda bir kap demektir.

16. Abdest alırken kıbleye dönmek. Çünkü kıble, yönlerin en şerefi isidir.

17. Hz. Peygamber'e uyarak, abdest esnasında konuşmamak.

18. Âbdesti bitirirken aşağıdaki gibi şehadet ve dua etmek.

Allah'tan başka ilah olmadığına, Allah'ın bir ve tek olduğuna, ortağı bulunmadığına şahitlik, ediyorum. Yine şahitlik ediyorum ki Muhammed, Allah'ın kulu ve rasûlü'dür.1

Allahım! Beni tevbe eden ve temiz olan kullarından eyle.[21]

Ey Allahım! Sana hamd ile seni her türlü ortaktan tenzih ederim! Senden başka ilah olmadığına şehadet ediyor ve senden af dileyerek dergâhına yöneliyorum.[22]


Abdestin Mekruhları



1. Suyu israf etmek.

2. Suyu gereğinden az kullanmak. Çünkü ikisi de Sünnet'e aykırıdır. İsraf etmeyin; zira Allah israf edenleri sevmez.

(A'raf/31)

İsraftan maksat, mutedil sınırı aşmaktır. Hz. Peygamber şöyle bu*yurmuştur:

Bu ümmetten bir kavim gelecek abdest, gusül ve dua'da israfa kaça*caklardır.[23]

2. Sol eli sağ elden, sol ayağı sağ ayaktan önce yıkamak. Çünkü böyle yapmak Hz. Peygamber'in fiiline terstir.

3. Abdest âzalarının -şiddetli soğuk veya sıcak olup da kurulanama^-yan âzalardaki suyun eziyet vermesi, kirlenmesi gibi mazeretler hariç-mendil veya havlu ile kurulanması. Abdest aldığı zaman Hz. Peygamber'e mendil veya havlu getirildiği, Hz. Peygamber'in ise azalarını kurulamadığı rivayet edilmiştir.[24]

4. Suyu yüze çarpmak. Suyu yüze çarpmak, yüzün şerefine uygun düşmez.

5. Üç kere yıkanan azayı, dördüncü defa yıkamak veya üç kere meshedilen azayı dördüncü defa meshetmek veya üçten az yapmak. Çünkü Hz. Peygamber azalarını, üçer kere yıkayarak abdest aldıktan sonra şöyle buyurmuştur:

İşte abdest böyledir. Bunu fazlalaştıran veya eksilten münker bir iş yapmış ve zulmetmiş olur.[25]

Bu hadîsten murad, Sünnet'in üçten fazla veya eksik olduğunu söy*leyen kimsenin kötü bir iş yapmış ve zulmetmiş olacağıdır.

6. Mazeret olmaksızın, abdest azalarını başkasına yıkatmak. Çünkü böyle yapmakta bir tür gurur vardır, bu da kulluğa ters düşer.

7. Oruçlu iken mazmaza ve istinşak'ta aşırıya kaçmak. Çünkü bu du*rumda suyun boğaza kaçıp orucu bozması sözkonusudur. Hz. Peygam*ber 'Eğer oruçlu değilsen, istinşak'ta mübalağa yap' buyurmuştur.[26] Maz*maza da istinşak'a kıyas edilir.

Abdesti Bozan Şeyler Abdesti bozan şeyler beştir:

1. Ön ve arkadan çıkan sidik, dışkı, kan ve yellenme ile abdest bozulur.

Allah Teâlâ 'Biriniz tuvaletten gelmişse...' (Nisa/43) buyurmuştur. Ayetin metnindeki gâît kelimesi 'def-i hacet yapılan yer' anl----- gelir. Aynı zamanda çukur ve kuytu yere de gâit denir. Zira insan def-i hacet yapmak için gözlerden uzak olan bu tür yerlere gider. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Abdesti bozulduğu zaman, abdest almadıkça Allah hiçbirinizin na*mazını kabul etmez.[27]

Hadramutlu biri, Ebu Hüreyre'ye 'Küçük hades nedir?' diye sorduğunda, Ebu Hüreyre 'Sesli veya sessiz yellenmektir' diye cevap vermiştir.

Ön ve arkadan çıkan şey temiz olsa bile buna kıyas edilir, [28] Mütemekkin olmadığı halde uyumak.

Mütemekkin olarak oturmak, kişinin makatını sağlam bir yere tam olarak koyup oturmasıdır. Gayr-ı mütemekkin ise, yerle kalça arasında bir mesafe olduğu halde oturmaktır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Kim uyursa abdest alsın.2

Makatını tam olarak yere koyup uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz. Çünkü bu durumdayken kendisinden çıkan herhangibir şeyden haberdar olur. Bunun delili Enes'in naklettiği şu rivayettir:

Namaz için kamet edildi. Hz. Peygamber bir kişiyle gizli birşeyler konuşuyordu. Hz. Peygamber'in konuşması o kadar uzun sürdü ki sahabîler uyudu. Sonra Hz. Peygamber geldi ve namazı kıldırdı.[29]

Yine şöyle rivayet edilmiştir: 'Hz. Peygamber'in ashabı uyuyor, sonra kalkıp abdest almadan namaz kılıyorlardı'.[30]

Bu, insan mütemekkin bir şekilde uyursa abdesti bozulmaz demektir.

Tabii ki sahabîler bizim bildiğimiz gibi yatar şekilde uyumuyorlardı. Çünkü onlar mescidde, Hz. Peygamber'in konuşmasını bitirmesini ve ge*lip namazı kıldırmasını bekliyorlardı.

3. Sarhoşluk, baygınlık, hastalık veya delilikten ötürü aklın gitmesi de abdesti bozar. Çünkü bu gibi durumlarda insanın kendisinden ne çıktığım bilmesi mümkün değildir. Ayrıca bu durumu uykuya kıyas ediyoruz. Madem ki abdest, uyku ile bozuluyor, öyleyse bu gibi şeylerle haydi haydi bozulur.

4. Erkeğin, karısının veya yabancı bir kadının bedeninin herhangibir yerine örtü olmaksızın dokunması abdesti bozar. Bu durumda hem erkeğin, hem de kadının abdesti bozulur. Yabancı kadından maksat, o kişiye evlenmesi helâl olan kadın demektir. Allah Teâlâ abdesti bozan şeyleri zikrederken şöyle buyurmuştur:

Veya kadınlara dokunmuş iseniz. (Nisa/43)

5. İster ön, ister arka olsun kişinin kendisinin veya başkasının tenasül uzvuna dokunması da abdesti bozar. Dokunma, el ve parmakların iç kısmı ile ve örtü olmaksızın olursa abdesti bozar.

Yapılabilmesi İçin Abdestin Şart Olduğu Şeyler

1. Namaz kılmak için. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Ey iman edenler! Namaza durmak (istediğiniz) zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı mesnedin. Ayaklarınızı topuklara kadar yıkayın. ) (Mâide/6)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Birinizin abdesti bozulduğu zaman, abdest almadıkça Allah onun namazını kabul etmez.[31]

2. Kabe'yi tavaf etmek için. Çünkü tavaf da namaz gibidir, tavaf ya*parken de abdestli olmak vacibdir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Beyt'i tavaf etmek de namaz gibidir. Ancak tavaf yaparken konu*şulabilir. Kim tavaf esnasında konuşursa, sakın hayırdan başka birşey söylemesin.[32]

3. MushaPa dokunmak ve mushaPı taşımak için de abdestli olmak şarttır.

Ona temizlenmiş olanlardan başkası el süremez.

(Vakıa/79)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Kur'an'a ancak temiz; abdestli olan el sürebilir.[33]

Hz. Peygamber'in Farzlarını ve Müekked Sünnetlerini Gözeterek Aldığı Abdestin Şekli, Fazileti ve Bu Şekilde Kılınan Namazın Fazileti

Hz. Osman su istedi. Su gelince kap'tan eline su dökerek iki elini de üçer kere yıkadı. Sonra mazmaza yaptı (ağzına su verdi), sonra burnuna su verdi ve sümkürdü. Sonra yüzünü, sonra kollarını dirseklerle beraber üçer defa yıkadı. (Diğer bir rivayette 'Sonra sağ elini, sonra sol elini üç defa yıkadı Sonra başını meshetti. Sonra ayaklarını topuklanyla beraber > üçer kere yıkadı'. Başka bir rivayette 'Sonra sağ ayağını, sonra sol ayağını'

Sonra da (Hz. Peygamber'., benim şu anda aldığım gördüm' dedi. Hz. Peygamber abdestını bmnnce de

şöyle buyurdu:

Kim benim bu abdestim gibi abdest ahr, sonra iki rekat namaz Ssa ve^ namaz içinde kalbine dünya ile ilgih b.rşey geürmezse, Allah onun geçmiş günahlarını affeder

 

HANİFİ MEZHEBİNDE ZEKAT

 

Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde " Bana zekat ver" diyen birisine söyle buyurmustu: "Yüce Allah zekatin verilecegi yerler hususunda ne bir peygamberin, ne de bir baskasinin hükmüne razi olmayarak, onunla ilgili hükmü kendisi verir.On sekiz sinifa taksim etti.Eger o sekiz sinifin içinde isen sana hakkini veririm" ( Ebu Davud, Zekat:24 ; Müsned,4:169 )

Evet, zekati farz kilan Cenab-i Hakk onun nereye verilecegini de kendisi tayin etmistir: "Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düskünlere, (zekât toplayan) memurlara, gönülleri (Islâm'a) isindirilacak olanlara, (hürriyetlerini satin almaya çalisan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalisip cihad edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir." ( Tevbe Suresi,60.Ayet )

Bu ayette geçen sekiz sinifi söyle açiklayabiliriz:

1,2 . Fakirler ve miskinler: Hanefilere göre fakir, nisap miktari mala sahip olmayan kimsedir. Miskin ise hiçbir seyi olmayan kimsedir.Buna göre miskin, fakirden daha muhtaçdir. Safiilere göre ise, fakir hiçbir mal ve kazanci olmayan kimsedir.Miskin de, mali veya kazanci olup da geçimine kafi gelmeyen,yani gideri gelirinden fazla olan kimsedir.Buna göre fakir miskinden daha muhtaçdir.

Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) de bir hadislerinde miskinle ilgili olarak söyle buyurmustur: "Miskin, bir iki hurma veya bir iki lokma ile geri çevrilen degildir.Asil miskin, insanlardan bir sey istemedigi için onlar tarafindan durumu bilinmeyen, bu sebeple kendisine bir yardimin yapilmadigi kkimsedir." ( Ebu Davud, Zekat:24 ; Buhari,Zekat:53 ; Müslim, Zekat:101 )

3. Zekat Memurlari: Zekat mallarinin toplanmasi, korunmasi, hesaplarinin tutulmasi ve layik olanlara dagitilmasi için devlet baskani veya yetkili kildigi kimse tarafindan görevlendirilen kisidir.Bu, çalisma karsiliginda alinan bir ücret oldugundan, zekat memurunun zengin olmasi zekattan hisse almasina engel degildir.

4. Müellefe-i kulub: Müellef-i kulub, gönülleri Islama isindirilanlar demektir.Bunlardan bazilari yeni Müslüman olmus inançlari zayif olan kimselerdir. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) Islama isinmalari ve Müslümanlara zarar vermemeleri için onlara zekattan pay vermistir.Mesela Uyeyne bin Hisn ile Akra bin Habis, Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) 'nin bu gaye ile hisse verdigi kimselerdendi.

Fakat Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.anhüm) müellefe-i kuluba zekat vermemislerdir. Hz.Ömer(r.a), zekattan hisse isteyen Uyeyne bin Hisn ve Akra bin Habis'e "Resulullah (s.a.v) kalplerinizi Islama isindirmak için size hisse veriyordu.Artik Allah, dinin güçlendirmistir.Müslüman kalmaya devam ederseniz ne ala, aksi takdirde bizimle sizin aranizda kiliç vardir" demistir.

Hanefiler, müellefe-i kuluba zekat verilmeyecegi görüsündedir.Alimlerin çogunluguna göre ise, müellefe-i kuluba ihtiyaç aninda günümüzde de zekat verilebilir.Safiilere göre kafir olanlara zekat verilmez.

5. Köleler: Efendisiyle hürriyetine kavusmak üzere anlasan küleler de, kendilerine zekat 

verilmesi gereken gruplardan birisidir.Bu da dinimizin insanlarin kölelikten kurtulmasi için gösterdigi gayretlerden birisidir.

6. Borçlular: Hanefilere göre borçlu, borcu olan ve borcundan baska nisap miktari mala

sahip olmayan kimsedir.Safiiler ve diger mezhep imamlari da borçluyu, kendisi için borçlanan kimse ve toplumun menfaati için borçlanan kimse diye iki kisma ayirmislardir.

7. Allah yolunda cihat edenler: Allah'in dinini ve dince mukaddes tanina seyleri korumak, 

Allah'in ismini yüceltmek için mücadele eden kimselerdir.Bunu sadece maddi cihad olarak anlamamak gerekir.Manevi cihad edenlere de zekat verilir.

8. Yolcular: Parasizlik sebebiyle yolda kalmis olanlardir.Memleketlerinde zengin olsalar 

dahi böylelerine zekat verilir.

Bir zekat sekiz sinifa mi taksim edilecek?

Hanefilere ve alimlerin çogunluguna göre zekatin sekiz siniftan sadece birisine verilmesi caizdir. Safiilere göre ise, zekatin sekiz sinifa taksim edilmesi gerekir.Bu mezhebe göre zekatin her siniftan en az üçüne verilmesi tarzindaki taksim caiz degildir.Zamanimizda sekiz siniftan ancak genel olarak dördünü bulmak mümkündür.Bunlar; fakirler, miskinler, borçlular ve yolculardir.

Zekatin tamami bir kisiye verilebilir mi?

Hanefi ve Safiilere göre fakir ve miskinlere ihtiyaçlarini karsilayacak kadar zekat vermek caizdir.Hanefilere göre , eger zekat ayri ayri kimselere verildigi takdirde çok küçük parçalara ayrilacaksa, tamamini bir kisiye vermek daha uygundur. Mesela evlenmek için borca giren bir fakire, ihtiyacini karsilayacak kadar zekat toptan verilebilir.Bir kimseye nisap miktari veya nisap miktarindan fazla zekat vermek caiz ise de, böyle yapmak kerahatten uzak degildir.Ancak borçlu olan birisine hem borcunu ödeyecek, hem de elinde bir miktar para kalacak sekilde zekat verilebilir.

Kari ile koca birbirlerine zekat verebilir mi?

Zengin bir koca fakir olan hanimina zekat veremez. Çünkü kadinin geçimi zaten kocasinin üzerinedir. Imam-i azam'a göre bir kadin da fakir olan kocasina zekat veremez. Imam Ebu Yusuf, Imam Muhammed, Imam Safii ve Imam Malik'e göre ise, zengin bir kadin fakir olan kocasina zekat verebilir. Kayinpeder ve kayinvalide fakir olan damadina zekat verebilecegi gibi, zengin olan damat da fakir olan kayinpederine ve kayinvalidesine zekat verebilir.

Amcaya, kardese, dayiya,hala ve teyzeye zekat verilebilir mi?

Fakir olan amca, kardes,dayi, hala ve teyzeye zekat verilebilir. Hatta bu daha efdaldir.Bir hadis-i serifte "Fakirlere verilen sadaka bir sadakadir, akrabaya verilen sadaka iki sadakadir. Biri sadaka, digeri akrabaya iyilik " buyurularak bunun önemine dikkat çekilmistir.

Zengin zekat malindan yiyebilir mi?

Zengine zekat almak helal olmamakla beraber, zengin birisi bir fakire verilen zekattan yiyebilir."Zengine zekat helel degildir buyuran Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) fakire verilen zekatin hediye edilmesi durumunda, zengine onu almasinin caiz oldugunu bildirmistir. ( Ebu Davud, Zekat:26 ; Müsned, 3:97)

Bir defasinda Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v)'ne Hz.Aise (r.anha) 'nin azadli kölesi Berire'ye sadaka olarak verilen bir et getirilmistir. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) onun nereden geldigini sordu. "Berire'ye verilen sadaka" cevabini verdiler.Resullulah ( s.a.v), "Bu onun için sadaka,bizim için hediyedir " buyurarak o etten yedi. Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v), bu sözüyle Berire'ye sadaka olarak verilen etin artik onun mali oldugunu, vasfinin degistigini, kendileri için bir sadaka degil, Berire' nin ikrami oldugunu ifade etmislerdir. (Buhari, Zekat:61 ; Ebu Davud, Zekat:30 ; Müslim, Zekat:170 )

Islami hizmetlere zekat verilir mi?

Ayet-i kerimede geçen ve "Allah yolunda harcanma" olarak tercüme edilen "fi sebilillah" ifadesi, mutlak ve umuni olarak zikredilmistir.Bu tabir bazi fikih kitaplarimizda her ne kadar silahla cihada katilan gazilere ve yolda kalan hacilara tahsis edilmisde de ,tefsirlerde ve güvenilir fikih kitaplarimizda meseke daha genis olarak ele alinmistir.Mesela Hanefi mezhebi alimlerinden Imam Kasani, Bedaiu's-Sanai isimli meshur eserinde bulunan ilgili olarak söyle der: "Allah yolunda olanlardan maksat, Allah'a yaklastiran herseydir.Eger ihtiyaç varsa bu manaya, Allah'a itaat yolunda çalisan herkes ile bütün hayir yollari girer." 

"Fi sebilillah tabiri umumidir" diyen Fahreddin Razi, bu tabiri söyle açiklar."Fi sebilillah tabiri sadece gazilere mahsus degildir. Zekat bütün hayir yollarina verilebilir. Ölülerin techiz ve tekfini, kale ve cami yapimi da bu tabirin içine girer." ( Tefsir-i Kebir, 16:113 )

Elmalili Hamdi Yazir da, zekatin mücahidlere cihat malzemesi alinmak üzere sarfedilebilecegini söyler. (Hak Dini Kur'an Dili, 4:2581 ).Eskiden cihad kiliçla, kalkanla,topla tüfekle yapiliyordu.Simdi ide genelde cihad gazeteyle, dergiyle , kasetle ,web üzerinden yapiliyor.Bunlar düsmana atilan birer bomba hüviyetini tasir.Dolayisiyla bir Müslüman Islama layikiyla hizmet ettigine, bu yolla dinsizlerle, inkarcilarla cihat ettigine inandigi müesseselere zekat verebilir.

Sonuç olarak, zekat Islam'in gönüllerde yayilmasi ve din düsmanlarinin tahribatini önlemek için Allah yolunda faaliyet gösteren hizmet kuruluslarina da verilir.Günümüzde böyle hizmet kuruluslarina zekat vermek daha da ehemmiyet kazanmistir.Kaldi ki bu da bir cihaddir. Nitekim Peygamber Efendimiz Hazretleri (s.a.v) bir hadislerinde "Müsriklere karsi malinizla, caninizla ve dilinizle cihat edin" ( Müsned, 3:13,16 : Ebu Davud, Chad 5,38 ) buyurmuslardir. Bugün din düsmanlariyla yapilan en tesirli cihad gazete,dergi,web, kitap, radyo ve televizyon yoluyla yapilmaktadir.

Gayesi Islama hizmet olmayan kurum ve kuruluslara yardim yapilsa da zekat verilemeyecegi gerçegi hatirdan uzak tutulmamalidir.

Zekat nerelere ve kimlere verilmez?

Zekat verilecek kimseler ve yerler belli oldugu gibi, zekat verilmeyecek kimseler de bellidir. Su kimselere de zekat verilmez.

  • Müslüman olmayan birine zekat verilmez 
  • Nisap miktari mala sahip olan kimseye zekat verilmez. 
  • Anneye, babaya, dede ve nineye, onlarin anne ve babasina zekat verilmeyecegi gibi; kendi çocuklarina, torunlarina, torunlarinin çocuklarina ve daha asagisina da zekat vermek caiz degildir. 

Safii mezhebinde ise bu sayilanlar birbirlerine sadece borçlu iseler borçlarinin ödenmesi için zekat verebilirler.Aksi halde veremezler.

  • Bos gezen ve çalismayan kimseye nisap miktari mala sahip olmadiginda zekat vermek Hanefi mezhebine göre caizse de, zekat vermek uygun olmaz. 
  • Zekat ehil, yani layik olan kimseye verilmelidir. Bunun için de arastirma yapilmalidir. Ve alinan zekat maksada uygun tarzda kullanilmalidir.Mesela zekat alan fakirin bunu sefahete ve gayr-i mesru yollara degil, zaruri ihtiyaçlarina harcamasi gerekir.Borçlu da zekati borcuna sarfetmelidir. 
  • Islam'in aleyhine çalisan kisi ve kuruluslara zekat verilmez. 



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst