Konuya cevap cer

Kıymetli Kardeşim;


İlmihalde yer alan namazın kılınışı ve okunacak süre ve dualar, peygamber efendimiz a.s.v.'ın bize öğrettiğinden başka değildir. Yani ayakta okunacak dua sadece sübhanekedir. Diğer dualar ancak otururken yapılabilmektedir. Bunlar zati islam ilmihallerinde mevcut olan hususlardır. Bir ilmihal tedarik ederek okumanızda çok fayda olacaktir.


Bunun yanı sıra her takkeli hoca, her sakallıdan da hacı olmaz. Müminin bir istikameti o istikameti ifade eden belirleyen bir rehberi olmalı. Eğer rehbersiz bir dini yaşamak mümkün olsaydı ne Kur'an-ı Kerim nazil olurdu ne de onu tebliğ edecek bir resul. Bu sebeble islamiyette iki husus birbirini tamamlayan birbirisiz olmayan tek şey Kur'an ve Resulullah'dır. Bir tek ayet-i kerimeyi inkar etmek küfre götüreceğinden peygamber efendimiz a.s.v.'a tabii olunması ile alakalı o kadar ayeti kerime var iken bu ayetleri yanlış tevil ederek nefse kılıf geçirmek ehli sünnet vel cemaat itikadında yoktur. Bu hususlar daha çok sapık diye adlandırılan inanışlar için geçerli olmakta, mesela arap yarımadasında yaygın olan vahhabilik gibi bir kaç asırlık bir tarihi olan inanışlarda. Ancak ehli sünnet vel cemaat inançı peygamber efendimizden a.s.v. bugünümüze büyük bir titizlik ve burhanlar ile nakledilmiştir.


Karşımıza bir papaz çıkıp hristiyanlığı tebliğ etse elbette o kişinin sözünü muteber kabul etmeyiz değil mi? İşte öyle de ilahiyat okuması veya kur'anı kerimi bilmesi bizim için bir ölçü olamaz. Şayet Hadis-i Şerifleri nakledenler ve günümüze ulaştıranlar senedleri ile belgeleri ile nakletmiştir. Bunları sadece bir söz ile bir tarafa atmak akıl işi değildir. Bu hususta Ustad Bediüzzaman temel kaideyi ifade etmekte :


[NOT]"Ya bir tefsiri, ya bir tevili, ya bir tabiri vardır" de, ilişme. Sözler[/NOT]



Yukarıda naklettiğiniz o zatın inkar ettiği hususlar kendi inancı için geçerli olabilir çünkü peygambere tabiyim demiyor ki? Peygambere tabii olmayan birinin inkarı hiç hükmündedir. Yukarıdaki hususları da Peygamber efendimiz a.s.v.'ın sünnetinde olduğu için bizler tatbik ediyoruz. Öyle de tatbik ettiğimiz için ehli sünnet vel cemaat diyoruz.


Yukarıda bir tek ayeti kerimeyi inkar etmek dahi küfre götürür demiştik;


[BILGI]


قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ


Al-i İmran  [003.031]    De ki: «Eğer Allah Teâlâ'yı seviyor iseniz bana ittiba ediniz ki, Allah Teâlâ da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.»






يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَأَطِيعُواْ الرَّسُولَ وَأُوْلِي الأَمْرِ مِنكُمْ فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً


NİSA    59 - Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahibine de itaat edin. Eğer herhangi bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz; Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resulüne arz edin. Bu, daha iyidir ve sonuç bakımından da daha güzeldir.






يَا أَيُّهَا النَّاسُ قَدْ جَاءكُمُ الرَّسُولُ بِالْحَقِّ مِن رَّبِّكُمْ فَآمِنُواْ خَيْرًا لَّكُمْ وَإِن تَكْفُرُواْ فَإِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ وَكَانَ اللّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا


NİSA    170 - Ey insanlar, Resul size, Rabbi'nizden hakkı (gerçeği) getirdi. Kendi yararınıza olarak ona inanın. Eğer inkâr ederseniz, bilin ki göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ındır. Allah bilendir, hikmet sahibidir. 





يَا أَهْلَ الْكِتَابِ قَدْ جَاءكُمْ رَسُولُنَا يُبَيِّنُ لَكُمْ عَلَى فَتْرَةٍ مِّنَ الرُّسُلِ أَن تَقُولُواْ مَا جَاءنَا مِن بَشِيرٍ وَلاَ نَذِيرٍ فَقَدْ جَاءكُم بَشِيرٌ وَنَذِيرٌ وَاللّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ


MAİDE    19 - Ey kitap ehli! Peygamberlerin arasının kesildiği bir sırada size Resulümüz geldi, gerçekleri açıklıyor ki, (yarın kıyamet gününde): "Bize bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmedi" demeyiniz. İşte müjdeleyici ve uyarıcı geldi. Allah, her şeye kadirdir. 





قُلْ يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنِّي رَسُولُ اللّهِ إِلَيْكُمْ جَمِيعًا الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضِ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ فَآمِنُواْ بِاللّهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الأُمِّيِّ الَّذِي يُؤْمِنُ بِاللّهِ وَكَلِمَاتِهِ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ


ARAF    158 - De ki; ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah'ın resulüyüm. O Allah ki, göklerin ve yerin bütün mülkü O'nundur. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öldüren de, dirilten de O'dur. Bundan dolayı gelin, Allah'a ve resulüne iman edin. Allah'a ve Allah'ın bütün kelâmlarına iman etmiş bulunan o ümmî peygambere, evet ona uyun ki, hidayete erebilesiniz.

[/BILGI]


Bunun gibi daha bir çok ayeti kerime var ki Peygamber Efendimiz a.s.v.'a ittiba edilmesini ve uyulmasını emretmekle beraber mükafatıda haber vermekte. Bununla beraber Ustad Bediüzzaman Yirmidördüncü Sözün Üçüncü Dal'ında en çok ve en kolay inkar edilen bazı hadis-i şerifleri ele alarak Hadis-i Şeriflerin hakikatlerini on hakikatte içeriğini anlatarak inkarının kolay olamayacağını göstermiştir. Diğer sair meselelerde de başka hadis-i şerifleri de ele almıştır.


[DIKKAT]Şimdi insafın varsa bu "On Usûl"ü kemal-i dikkatle düşündükten sonra, o aklın hilaf-ı hakikat gördüğü bir hadîsin inkârına kalkışma! "Ya bir tefsiri, ya bir tevili, ya bir tabiri vardır" de, ilişme. Sözler ( 349 )[/DIKKAT]


Size tavsiyem Risale-i Nurları okumanız ve anlamaya çalışmanızdır. Çünkü bu gibi meselelerin hepsi aklı orada akli tatmin ve kalbe ferahlık verecek şekilde izah edilmektedir.


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst