www.resulullah.org' Alıntı:
Câbir ibni Abdullah radıyallahu anhümâ anlatıyor:' Alıntı:
Babam Abdullah ibni Harâm Uhud Savaşında şehid düştüğünde geride dokuz kız,
bir hayli de borç bırakmıştı. Alacaklılar haklarını almak için pek anlayışsız davrandılar.
Ben de Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem´e başvurdum; alacaklılarla konuşmasını söyledim.
Hurma bahçesinin o yıl verdiği ürünü kabul etmeleri ve borcun geri kalan kısmından vazgeçmeleri
konusunda onları ikna etmesini istedim. Resûl-i Ekrem alacaklılardan bunu istedi, fakat hiçbiri kabul etmedi.
O zaman Allah´ın Elçisi bana,
- "Yarın sana geleceğim" buyurdu.
Ertesi sabah Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer ile birlikte geldi, hurma bahçesini dolaştı,
hurmanın bereketlenmesi için dua etti. Bana da,
- "Hurmalarını toplayıp cins cins ayır, iyi hurmaları (acve hurmasını) bir boy, kalitesiz hurmaları bir boy yap.
Sonra durumu bana bildir" dedi.
Dediklerini yapıp durumu ona bildirdim. Hz. Peygamber geldi, hurmaların başına oturdu ve bana,
- "Haydi herkese alacağını ölçüp ver!" buyurdu. Ben de hurmaları ölçerek herkese alacağını verdim,(1)
Hurmalar hiç eksilmemiş gibi öylece duruyordu.
(1.) Hurmaları Resûl-i Ekrem´in kendi elleriyle ölçüp alacaklılara verdiği de rivayet edilmektedir (Buhârî, İstikrâz 18, Vasâyâ 36).
Buhârî, Büyû´ 51, İstikrâz 8, 9, Hibe 21, Sulh 13, Menâkıb 25, Megâzî 18; Ebû Dâvûd, Ferâiz 17; Nesâî, Vasâyâ 4; ıbni Mâce, Sadakât 20.
www.resulullah.org' Alıntı:
Peygamber Efendimizin hanımı Safiyye radıyallahu anha anlatıyor:' Alıntı:
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem
Ramazan´ın son on gününde mescitte itikâfa(1) girmişti. Bir gece onu ziyarete gidip kendisiyle sohbet ettim.
Uzakta bulunan evime dönmek üzere kalktığım zaman,
o da beni eve götürmek üzere kalktı. Yolda giderken Ensardan iki kişiyle karşılaştık.
Onlar Hz. Peygamberi görünce selâm verdiler,
ve oradan çabucak uzaklaşmak istediler.
Resûl-i Ekrem onlara,
- "Biraz yavaş olun. Yanımdaki Huyey kızı Safiyye´dir" buyurdu. Hz. Peygamberin bu açıklaması onlara pek ağır geldi:
- "Ey Allah´ın Elçisi! Size yakışmayan birşeyi nasıl düşünebiliriz?" dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem şöyle buyurdu:
- "Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır. Onun sizin temiz kalbinize bir şüphe atmasından korktum."
(1.) İtikâfa girmek: Ramazan ayının son on gününde camide kalarak ibadet etmek demektir.
Buhârî, İ´tikâf 8, 11, 12, Farzu´l-humüs 4, Bed´ü´l-halk 11, Edeb 121, Ahkâm 21; Müslim, Selâm 23-25; Ebû Dâvûd, Savm 79, Edeb 81; İbni Mâce, Sıyâm 65.
www.resulullah.org' Alıntı:
Âişe radıyallahu anhâ şöyle diyor:' Alıntı:[size=10pt]
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bazı aylarda o kadar çok oruç tutardı ki,
"Artık bu ay hiç iftar etmeyecek" derdik.
Bazı aylarda da oruç tutmazdı; biz de
"Artık bu ay hiç oruç tutmayacak" derdik.
Ben onun Ramazan dışında hiçbir ayı tamamen oruçlu geçirdiğini bilmem.
Şaban ayından daha fazla oruç tuttuğu bir ay da görmedim. Şöyle buyururdu:
- "Gücünüzün yettiği kadar ibadet ediniz. Çünkü siz usanmadıkça, Allah usanmaz."
Resûl-i Ekrem, nâfile namazın, az da olsa devamlı kılınmasını arzu ederdi.
Kendisi bir nâfile namaza başlayınca onu devamlı kılardı.
Buhârî, Savm 52, Rikak 18; Müslim, Sıyâm 175-177; İbni Mâce, Sıyâm 30.
www.resulullah.org' Alıntı:
Enes ibni Mâlik radıyallahu anh şöyle diyor:' Alıntı:[size=10pt]
Bir defasında Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem evimize gelmiş,
biraz oturduktan sonra su içmek istemişti.Biz de evde beslediğimiz koyunu sağdık,
süte, kuyumuzun suyundan karıştırıp Hz. Peygambere bir bardakla sunduk.
Allah´ın Elçisi sütü içti. O sırada solunda Hz. Ebû Bekir, karşısında Hz. Ömer,
sağ tarafında da bir bedevî oturuyordu.Resûl-i Ekrem´in bardağı önce bedevîye vermesini
istemeyen Hz. Ömer,
- "Ey Allah´ın Elçisi! Onu yanında oturan Ebû Bekir´e ver" dedi. Hz. Peygamber bardağı sağında
oturan bedevîye uzattı ve
- "Önce sağdakine, sonra onun sağındakine!" buyurdu.
Buhârî, Müsâkât 1, Hibe 4, Eşribe 14, 18; Müslim, Eşribe124; Ebû Dâvûd, Eşribe 19; Tirmizî, Eşribe 19; İbni Mâce, Eşribe 22.
www.resulullah.org' Alıntı:
Enes ibni Mâlik radıyallahu anh anlatıyor:' Alıntı:[size=10pt]
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Medine´ye geldiğinde bir hizmetçisi yoktu.
Üvey babam Ebû Talha elimden tuttu, beni Hz. Peygambere götürdü ve ona,
- "Ey Allah´ın Elçisi!" dedi.
- "Enes zeki bir çocuktur, sana hizmet etsin!"
Resûl-i Ekrem sefere gittiği zaman da, gitmediği zaman da, tam on yıl süreyle hizmet ettim.
Bana bir defa bile -Öf!- demedi. Yaptığım birşeyden dolayı -Niye böyle yaptın?- demediği gibi,
yapmadığım birşey sebebiyle -şöyle yapsan olmaz mıydı?- da demedi.
Buhârî, Vasâyâ 25, Edeb 39, Diyât 27; Fezâil 51-53; Ebû Dâvûd, Edeb 1; Tirmizî, Birr 69.
Lemalar ' Alıntı:www.resulullah.org' Alıntı:
Âişe radıyallahu anhâ şöyle diyor:' Alıntı:[size=10pt]
Bizden biri hastalandığında,
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ona sağ eliyle dokunarak şöyle dua ederdi:
- "Ey bütün insanların rabbi olan Allahım!
Bu kulunu iyileştir, ona şifa ver!
Şifa veren sadece Sensin.
Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur.
Arkasında hastalık bırakmayan bir şifâ ver!"
Allah´ın Elçisi son hastalığında iyice ağırlaşınca, onun hastalara yaptığı duayı
ben de ona yapmak için elini tuttum. Hemen elini çekti ve
- "Allahım, beni bağışla! Beni yüce dostlarla (refîk-i a´lâ ile) beraber eyle" diye dua etti.
Ona şöyle bir bakayım dedim. Bir de ne göreyim, dünyadan göçüp gitmiş.
Buhârî, Merdâ 20, Tıb 40; Müslim, Selâm 46-49; İbni Mâce, Cenâiz 64, Tıb 36; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 45.
www.resulullah.org' Alıntı:
Huzeyfe radıyallahu anh şöyle diyor:' Alıntı:[size=10pt]
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin uyumak istediği
zaman elini sağ yanağının altına koyar, sonra da,
- "Allahım! Senin ismini anarak ölür, Senin ismini anarak dirilirim"
derdi.
Uykudan uyandığı zaman da
- "Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah´a hamd olsun. Kıyamet günü de O diriltecektir"
derdi.
Buhârî, Daavât 7,8,16, Tevhîd 13; Müslim, Zikr 59; Ebû Dâvûd, Edeb 97, 98; Tirmizî, Daavât 28; İbni Mâce, Duâ 16
www.resulullah.org' Alıntı:
Berâ ibni Âzib radıyallahu anhümâ anlatıyor:' Alıntı:[size=10pt]
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bana şöyle buyurdu:
Yatağına yatmak istediğin zaman namaz abdesti gibi abdest al. Sonra sağ yanına yat ve şöyle dua et:
- "Allahım! Kendimi Sana teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim. İşimi Sana ısmarladım.
Sırtımı Sana dayadım. Ümit bağladığım Sen, korktuğum yine Sensin.
Senden kaçıp sığınacak ve Senin elinden kurtulacak bir yer varsa yine Sensin.
İndirdiğin kitabına, gönderdiğin peygamberine iman ettim."
Resûl-i Ekrem sözüne şöyle devam etti:
- "Eğer o gece ölürsen imanlı olarak ölürsün; ölmez de yaşarsan, büyük sevap kazanırsın.
Yalnız bu dua, senin o geceki son sözlerin olsun."
Buhârî, Vudû 75, Daavât 6, 7, 9, Tevhîd 34; Müslim, Zikir 56-58; Ebû Dâvûd, Edeb 98; Tirmizî, Daavât 16, 116; İbni Mâce, Duâ 15.
www.resulullah.org' Alıntı:
Tâbiîn âlimlerinden Şehr ibni Havşeb anlatıyor:' Alıntı:[size=10pt]
Ümmü Seleme radıyallahu anhâ´ya,
- "Ey mü´minlerin annesi!
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem senin yanındayken en çok nasıl dua ederdi?"
diye sordum.
Şöyle cevap verdi:
- "Resûl-i Ekrem çoğu zaman Ey kalpleri halden hale çeviren Allah!
Benim kalbimi dininden ayırma!
diye dua ederdi.
Birgün "Ey Allah´ın Elçisi," dedim.
- "'Ey kalpleri halden hale çeviren Allah! Benim kalbimi dininden ayırma!'
duasını niçin bu kadar çok okuyorsun?"
Bana şu cevabı verdi:
- "Ümmü Seleme! Her insanın kalbi Allah´ın iki parmağı arasındadır;
dilediğinin kalbini dininde tutar, dilediğinin kalbini dininden ayırır."
1. Peygamber Efendimizin bu duasının,
Kur´ân-ı Kerîmdeki şu duanın bir başka ifadesi olduğu görülmektedir:
"Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi bir daha oradan ayırma!
Bize rahmetini bağışla. Bize istediklerimizi bağışlayan Sensin." (Âl-i ımrân 3/8).
Tirmizî, Daavât 89; Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 302, 315.
www.resulullah.org' Alıntı:
Abdullah ibni Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor:' Alıntı:[size=10pt]
Hz. Fâtıma'nın nakışlı perdesi
Bir seferden dönen Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem
kızı Fâtıma´nın evine gitmiş, ama kapıda asılı bir perde görünce içeri girmemişti.
Allah´ın Elçisi seferden dönünce, genellikle önce kızına uğrar, sonra eşlerinin yanına giderdi.
Hz. Ali eve gelip de eşini üzgün görünce
- "Hayrola, neyin var?" diye sordu. O da,
- "Allah´ın Elçisi evimize kadar geldi,
ama içeri girmedi" diye üzüntüsünün sebebini anlattı.
Hz. Ali Resûl-i Ekrem´in yanına giderek,
- "Ey Allah´ın Elçisi!" dedi.
- "Eve kadar gelip de içeri girmemeniz Fâtıma´yı çok üzmüş."
Bunun üzerine Hz. Peygamber,
- "Evinizin kapısında renk renk nakışlarla süslü
bir perde gördüm. Benim öyle süslü püslü şeylerle, nakışlarla ne ilgim var?" buyurdu.
Hz. Ali eve dönüp eşine bunları anlatınca, Hz. Fâtıma,
- "Öyleyse babam o perdeyi ne yapmamı emrediyorsa
söylesin" dedi.
Resûl-i Ekrem kızının teklifini duyunca,
- "Fâtıma´ya söyle, o perdeyi falan fakir aileye göndersin" buyurdu.
Ebû Dâvûd, Libâs 43; Buhârî, Hibe 27.
www.resulullah.org' Alıntı:
Huzeyfe ibni Yemân radıyallahu anh anlatıyor:' Alıntı:[size=10pt]
Bir gece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem´in
arkasında namazı kıldım. Bakara Sûresini okumaya başladı. Ben içimden "Yüz âyet okuyunca
herhalde rükû eder" dedim.
O yüz âyetten sonra da okumaya devam etti. "İki yüz âyet okuyunca rükû eder" dedim, yine okumaya devam etti. Ben içimden "Galiba bu sûreyi bir rekâtta okuyacak" dedim, o yine okumaya devam etti.
Ben "Artık bu sûre ile rükûa varır" dedim, varmadı.
Nisâ Sûresine başladı, onu da okudu. Sonra Âl-i İmrân Sûresine başladı, onu da okudu. Ağır ağır okuyor, tesbih âyeti gelince Allah´ı tesbih ediyor, dilek âyeti gelince dilekte bulunuyor,
Allah´a sığınmaya dair âyet gelince Allah´a sığınıyordu.
Sonra rükûa vardı, "Sübhâne Rabbiye´l-azîm" demeye başladı. Rükûu da aşağı yukarı kıyâmı kadar uzun oldu. Sonra "Semiallahü limen hamideh, Rabbenâ leke´l-hamd" diyerek doğruldu.
Hemen hemen rükûuna yakın uzunca bir süre ayakta durdu. Sonra secdeye vardı ve "Sübhâne Rabbiye´l-a´lâ" demeye başladı.
Secdesi de aşağı yukarı kıyâmı kadar uzundu.
Müslim, Müsâfirîn 203; Nesâî, Tatbîk 73, 74, Kıyâmü´l-leyl 25.
www.resulullah.org' Alıntı:
Abdullah ibni Mes´ûd radıyallahu anh anlatıyor:' Alıntı:[size=10pt]
Bir yolculukta Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem ile beraber bulunuyorduk.
Allah´ın Elçisi abdest bozmak için yanımızdan ayrıldı.
O sırada iki yavrulu küçük bir kaya kuşu gördük ve yavruları aldık.
Ana kuş yavrularını kurtarmak için tepemizde çırpınmaya başladı.
Derken Hz. Peygamber geldi ve
- "Yavrularını alıp da bu kuşu kim tedirgin etti?
Verin ona yavrularını!" buyurdu.
Resûl-i Ekrem, bir defasında da yaktığımız karınca yuvasını gördü ve
"Bunu kim yaktı?"
diye sordu.
"Biz yaktık" dedik.
- "Şunu iyi biliniz!"
buyurdu.
- "Ateşle azâb etmek, sadece ateşi yaratanın yapacağı şeydir."
Ebû Dâvûd, Cihâd 112, Edeb 164.