müdavim
Üye Sorumlusu
Hz. Zeyneb 'in Gerdanlığını Göndermesi
Bedir esirleri arasında, Peygamber Efendimizin damadı Hz. Zeyneb'in kocası Ebû As b. Rebi de vardı.
Hz. Zeyneb (r.a.), kocası Ebû Âs'ın fidyei necatı olmak üzere boynundaki gerdanlığı çıkarıp Medine'ye gönderdi. Bu gerdanlığı Hz. Zeyneb'e, evlendiği sırada annesi Hz. Hatice hediye etmişti.
Resûli Kibriya'nın bu güzide kerîmesinin gerdanlığını fidyei necat olarak göndermesi, Ashabı Kiram'a fazlasıyla tesir etti.
Peygamber Efendimiz de onu görünce son derece rikkate geldi ve, "Eğer münasip görürseniz, Zeyneb'in esirini salıveriniz, bedelini de geri çeviriniz." buyurdu.
Bunun üzerine sahabîler, Ebû'1Âs'ı serbest bırakıp gerdanlığı da geri çevirerek Resûli Kibriya Efendimizin mübarek kalbini memnun ettiler.42
BEDİR ZAFERİNİN AKİSLERİ
Bedir Zaferi, gerek Medine içinde ve gerekse dışında müsbetmenfî akisler uyandırdı. Her şeyden önce Medine içindeki Yahudî ve putperestlerin gözleri yıldı. Hattâ, Yahudilerden bazıları, "Evsafını kitaplarımızda okuduğumuz zât budur. Artık ona karşı durulamaz. Galib olacak hep odur." diyerek îmana geldiler. Bir kısmı ise, korkularından îman etmiş gibi göründüler. Ama fitne ve fesad çıkarmaktan yine de vazgeçmediler.
Habeş Necâşîsi de, Peygamberimizin bu muzafferiyetini haber alanlar arasındaydı. O da ülkesinde bulunan Muhacir Müslümanlara, "Allah, Resulüne Bedir'de yardım etmiştir. Bundan dolayı hamdederim." diyerek memnuniyet ve sevincini izhar etti.
Medine'de Müslümanlar arasında bayram havası yaşanırken, Mekke'de müşrikler ise tam bir matem havasına bürünmüşlerdi.
Bedir galibiyetiyle civarındaki kabîlelere de gözdağı verilmiş oldu.
EBULEHEB'İN OLUMU
Ebû Leheb, Bedir'e katılmamış ve yerine Âsî b. Hişam'ı göndererek Mekke'de kalmıştı.
Kureyş Ordusu, İslâm Ordusu karşısında büyük bir hezimete uğrayıp Mekke'ye dönünce, Ebû Leheb, Ebû Süfyan b. Haris'i yanına çağırarak, "Ey kardeşimin oğlu!.. Halkın işi nasıl oldu? Bana anlat." dedi.
Ebû Süfyan İbni Haris, "Vallahi," dedi, "biz o cemaatle karşılaşınca bozguna uğradık. Onlar da kimimizi öldürdüler, kimimizi de esir ettiler. Fakat, ben halkı kınamam ve ayıplamam; zîra, kır atlara binmiş, ak benizli bir alay süvariyle karşılaştık ki onlara karşı koymak mümkün değildi!"
O sırada Hz. Abbas'ın zevcesi Ümmü Fadl ile kölesi Ebû Refı de orada bulunuyorlardı. Ebû Refi, "Vallahi, o gördüğün süvariler, melekler idi!" deyince, Ebû Leheb, hiddetlenip yüzüne şiddetli bir tokat indirdi, sonra da üzerine çöküp dövmeye başladı.
Ümmü Fadl, gayrete geldi.
"Bîçâre köleyi, efendisi burada yok diye dövüyorsun!" diyerek bir çadır direğiyle Ebû Leheb'in başını yardı.
Ebû Leheb, zelil ve perişan bir hâlde kalkıp gitti.
Gam ve kederinden ağır hasta oldu. Bir hafta sonra da Resûlullalra ve Müslümanlara yaptığı şiddetli düşmanlığın hesabını vermek üzere ölüp gitti.
Oğulları ölüsünü, iki veya üç gün beklettiler. Evinde cesedi kokmaya başladı. Hastalığının bulaşmasından korktukları için kimse yanına yaklaşmak istemiyordu.
Kureyşlilerden biri bir gün oğullarına, "Yazıklar olsun size!.. Babanız evinde koktuğu hâlde, onun yanma uğramamaktan utanmıyor musunuz?" dedi.
Onlar, "Biz, onun hastalığından korkuyoruz!" deyince, adam, "Haydi, gelin! Ben size yardım edeyim." diyerek gittiler.
Fakat, yanına yaklaşılacak gibi değildi.
Onu ne yıkadılar ve ne de ona el sürdüler. Uzaktan üzerine su serptiler. Sonra sürükleyerek götürüp Mekke'nin yukarı taraflarında bir yere gömdüler. Üzerini taşka kapattılar.43
--------------------------------------------------------------------------------
35 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 13; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 288.
36 İbni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 286.
37 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 22; Ahmed Ibni Hanbel, c. 1, s. 246.
38 Enfâl, 3739.
39 Müslim, Sahih, c. 5. s. 157.
40 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 300.
41 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 13-15; Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 112.
42 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 308.
43 İbni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 74; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 288.
Bedir esirleri arasında, Peygamber Efendimizin damadı Hz. Zeyneb'in kocası Ebû As b. Rebi de vardı.
Hz. Zeyneb (r.a.), kocası Ebû Âs'ın fidyei necatı olmak üzere boynundaki gerdanlığı çıkarıp Medine'ye gönderdi. Bu gerdanlığı Hz. Zeyneb'e, evlendiği sırada annesi Hz. Hatice hediye etmişti.
Resûli Kibriya'nın bu güzide kerîmesinin gerdanlığını fidyei necat olarak göndermesi, Ashabı Kiram'a fazlasıyla tesir etti.
Peygamber Efendimiz de onu görünce son derece rikkate geldi ve, "Eğer münasip görürseniz, Zeyneb'in esirini salıveriniz, bedelini de geri çeviriniz." buyurdu.
Bunun üzerine sahabîler, Ebû'1Âs'ı serbest bırakıp gerdanlığı da geri çevirerek Resûli Kibriya Efendimizin mübarek kalbini memnun ettiler.42
BEDİR ZAFERİNİN AKİSLERİ
Bedir Zaferi, gerek Medine içinde ve gerekse dışında müsbetmenfî akisler uyandırdı. Her şeyden önce Medine içindeki Yahudî ve putperestlerin gözleri yıldı. Hattâ, Yahudilerden bazıları, "Evsafını kitaplarımızda okuduğumuz zât budur. Artık ona karşı durulamaz. Galib olacak hep odur." diyerek îmana geldiler. Bir kısmı ise, korkularından îman etmiş gibi göründüler. Ama fitne ve fesad çıkarmaktan yine de vazgeçmediler.
Habeş Necâşîsi de, Peygamberimizin bu muzafferiyetini haber alanlar arasındaydı. O da ülkesinde bulunan Muhacir Müslümanlara, "Allah, Resulüne Bedir'de yardım etmiştir. Bundan dolayı hamdederim." diyerek memnuniyet ve sevincini izhar etti.
Medine'de Müslümanlar arasında bayram havası yaşanırken, Mekke'de müşrikler ise tam bir matem havasına bürünmüşlerdi.
Bedir galibiyetiyle civarındaki kabîlelere de gözdağı verilmiş oldu.
EBULEHEB'İN OLUMU
Ebû Leheb, Bedir'e katılmamış ve yerine Âsî b. Hişam'ı göndererek Mekke'de kalmıştı.
Kureyş Ordusu, İslâm Ordusu karşısında büyük bir hezimete uğrayıp Mekke'ye dönünce, Ebû Leheb, Ebû Süfyan b. Haris'i yanına çağırarak, "Ey kardeşimin oğlu!.. Halkın işi nasıl oldu? Bana anlat." dedi.
Ebû Süfyan İbni Haris, "Vallahi," dedi, "biz o cemaatle karşılaşınca bozguna uğradık. Onlar da kimimizi öldürdüler, kimimizi de esir ettiler. Fakat, ben halkı kınamam ve ayıplamam; zîra, kır atlara binmiş, ak benizli bir alay süvariyle karşılaştık ki onlara karşı koymak mümkün değildi!"
O sırada Hz. Abbas'ın zevcesi Ümmü Fadl ile kölesi Ebû Refı de orada bulunuyorlardı. Ebû Refi, "Vallahi, o gördüğün süvariler, melekler idi!" deyince, Ebû Leheb, hiddetlenip yüzüne şiddetli bir tokat indirdi, sonra da üzerine çöküp dövmeye başladı.
Ümmü Fadl, gayrete geldi.
"Bîçâre köleyi, efendisi burada yok diye dövüyorsun!" diyerek bir çadır direğiyle Ebû Leheb'in başını yardı.
Ebû Leheb, zelil ve perişan bir hâlde kalkıp gitti.
Gam ve kederinden ağır hasta oldu. Bir hafta sonra da Resûlullalra ve Müslümanlara yaptığı şiddetli düşmanlığın hesabını vermek üzere ölüp gitti.
Oğulları ölüsünü, iki veya üç gün beklettiler. Evinde cesedi kokmaya başladı. Hastalığının bulaşmasından korktukları için kimse yanına yaklaşmak istemiyordu.
Kureyşlilerden biri bir gün oğullarına, "Yazıklar olsun size!.. Babanız evinde koktuğu hâlde, onun yanma uğramamaktan utanmıyor musunuz?" dedi.
Onlar, "Biz, onun hastalığından korkuyoruz!" deyince, adam, "Haydi, gelin! Ben size yardım edeyim." diyerek gittiler.
Fakat, yanına yaklaşılacak gibi değildi.
Onu ne yıkadılar ve ne de ona el sürdüler. Uzaktan üzerine su serptiler. Sonra sürükleyerek götürüp Mekke'nin yukarı taraflarında bir yere gömdüler. Üzerini taşka kapattılar.43
--------------------------------------------------------------------------------
35 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 4. s. 13; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 288.
36 İbni Sa'd, A.g.e., c. 1, s. 286.
37 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 22; Ahmed Ibni Hanbel, c. 1, s. 246.
38 Enfâl, 3739.
39 Müslim, Sahih, c. 5. s. 157.
40 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 300.
41 Ibn-i Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 13-15; Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, s. 112.
42 İbn-i Hişam, A.g.e., c. 2, s. 308.
43 İbni Sa'd, A.g.e., c. 4, s. 74; Taberî, A.g.e., c. 2, s. 288.