Konuya cevap cer

Cevap: Hubab - Sayfa: 131



Rabian: Bu millet-i İslâmın cemaatleri, çendan bir cemaat namazsız kalsa, fâsık da olsa, yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hattâ, umum şarkta, umum memurlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: “Acaba namaz kılıyor mu?” derler. Namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir. Bir zaman, Beytüşşebab aşâirinde isyan vardı. Ben gittim, sordum: “Sebep nedir?” Dediler ki: 


“Kaymakamımız  namaz kılmıyordu, rakı içiyordu. Öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?”  Bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıyâ idiler.


Hamisen: Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garpta gelmesi kader‑i ezelînin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değil. Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebâen gider, veya muvakkat, sathî kalır.


Sadisen: Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı olan frenkler,  dindeki lâkaytlığınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hattâ  diyebilirim ki, hasmınız kadar İslâma zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmali a’mâle tebdil etmeniz gerektir. Görülmüyor mu ki, İttihatçılar o kadar harika azm ü sebat ve fedakârlıklarıyla, hattâ İslâmın şu intibâhına da bir sebep oldukları halde, bir derece dinde lâübâlilik tavrını gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslâmlar dindeki ihmallerini görmedikleri için hürmeti verdiler.


Sabian: Âlem-i küfür, bütün vesaitiyle, medeniyetiyle, felsefesiyle, fünunuyla, misyonerleriyle âlem-i İslâma hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettiği halde, âlem-i İslâma dinen galebe edemedi. Ve dahilî bütün fırak-ı dâlle-i İslâmiye de,






Beytüşşebab: Şırnak iline bağlı bir ilçeazim: gayret 
ağlebi: çoğu, en fazlaaşâir: aşîretler
a’mâl: ameller, işlercemaat: topluluk
cereyan: akımdahil: iç
dahilî: içe ait, içten çıkandinen: dinî olarak, din açısından 
ekseri: çoğuemniyet etmek: güvenmek
enbiya: nebiler, peygamberlerevvel: önce, ilk olarak
frenkler: yabancılar, Batılılarfâsık: günahkâr
fünun: fenler, ilimlerfıtrat: yaratılış, mizaç
galebe etmek: yenmek, üstün gelmekgarp: batı
hamisen: beşincisihariç: dış
hasım: düşmanhebâen: boşu boşuna
hükema: filozoflarhürmet: saygı
intibaha getirme: uyandırmaintibâh: uyanış
istifade eden: yararlananitaat etme: emre uyma, boyun eğme
kader-i ezelî: Allah’ın ezelî ilmi ile kâinatta olmuş ve olacak herşeyi bilip takdir etmesilâkaytlık: ilgisizlik, duyarsızlık
lâübâlilik: saygısızlık, ciddîyetsizlikmaddeten: maddî olarak
maslahat-ı İslâmiye: İslâmî yarar, İslâmiyetin lehine olan yarar, kazançmillet-i İslâm: İslâm milleti
misyoner: Hıristiyanlığı tanıtmaya ve yaymaya çalışan kimsemuktedir: güçlü, otoriter
mutlak: kayıtsız, şartsız, kesinmuvafık: uygun
muvakkat: geçicimütedeyyin: dinin emirlerini eksiksiz yerine getiren, dindar
müttehem: suçlu; itham altında olannamına: adına
nazar: bakış; bakış açısırabian: dördüncüsü
remiz: işaretsabian: yedincisi
sadisen: altıncısısathî: sığ, yüzeysel
sa’y: çalışmasebat: kararlılık
selâmet-i millet: milletin selâmeti, esenliği, güven içinde oluşusual: soru
tebdil etmek: değiştirmek, dönüştürmektezyif: alay, küçük düşürme
umum: bütünvesait: araçlar, vasıtalar
âlem-i küfür: küfrü ve inkarcılığı yaymaya çalışan kişilerden meydana gelen topluluk; inkâr dünyasıâlem-i İslâm: İslâm dünyası
çendan: gerçi, her ne kadarİslâmlar: Müslümanlar
İttihatçılar: İttihat ve Terakki Fırkasının önde gelen idarecilerişark: Doğu, Asya




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst