Konuya cevap cer

Cevap: Hubab - Sayfa: 132



birer kemmiye-i kalile-i muzırra suretinde mahkûm kaldığı; ve İslâmiyet metanetini ve salâbetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, lâübâliyâne, Avrupa medeniyet-i habise kısmından süzülen bir cereyan-ı bid’atkârâne, sinesinde yer tutamaz. Demek, âlem-i İslâm içinde mühim ve inkılâpvâri bir iş görmek, İslâmiyetin desâtirini inkıyadla olabilir, başka olamaz. Hem olmamış, olmuşsa da çabuk ölüp sönmüş.


Saminen: Zaaf-ı dine sebep olan Avrupa medeniyet-i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur’ân’ın zuhura yakın geldiği bir anda, lâkaydâne ve ihmalkârâne, müsbet bir iş görülmez. Menfîce, tahripkârâne iş ise, bu kadar rahnelere mâruz kalan İslâm zaten muhtaç değildir.


Tasian: Sizin bu İstiklâl Harbindeki muzafferiyetinizi ve âli hizmetinizi takdir eden ve sizi can ü dilden seven cumhur-u mü’minîndir. Ve bilhassa tabaka-i avâmdır ki, sağlam Müslümanlardır. Sizi ciddî sever ve sizi tutar ve size minnettardır ve fedakârlığınızı takdir ederler. Ve intibaha gelmiş en cesim ve müthiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evâmir-i Kur’âniyeyi imtisalle onlara ittisal ve istinad etmeniz, maslahat-ı İslâm namına zarurîdir. Yoksa, İslâmiyetten tecerrüt eden, bedbaht, milliyetsiz, Avrupa meftunu frenk mukallitleri avâm-ı Müslimîne tercih etmek maslahat-ı İslâma münâfi olduğundan, âlem-i İslâm nazarını başka tarafa çevirecek ve başkasından istimdat edecek.






Avrupa: (bk. bilgiler)Avrupa medeniyet-i habise kısmı: Avrupa medeniyetinin çirkin, pis kısmı
Avrupa medeniyet-i sefihanesi: helâl olmayan, zevk ve eğlencelere aşırı düşkün olan Avrupa medeniyetiavâm-ı Müslimîn: Müslümanların halk tabakası
bedbaht: talihsiz, bahtsızbilhassa: özellikle
can ü dilden: içten gelerek, gönüldencemaat: topluluk; İslâmî bağlarla birbirine bağlanmış topluluk
cereyan-ı bid'atkârâne: bozucu, zararlı akım; dinin aslında olmayan, sonradan oluşturulan ve dine sokulmaya çalışılan zararlı, bozucu akımcesîm: çok büyük, iri
cumhur-u mü'minîn: mü’minlerin hepsidesâtir: düsturlar, yasalar, kanunlar
evâmir-i Kur'âniye: Kur’ân’ın emirlerifrenk: yabancı, Batılı, Avrupalı
fırak-ı dâlle-i İslâmiye: İslâm toplumu içinde yer alan doğru yoldan ayrılmış sapık fırkalarihmalkârâne: ihmal ederek
imtisal: emre uyma, boyun eğmeinkılâpvâri: inkılâba benzer değişim, dönüşüm
inkıyad: boyun eğmeintibaha gelmek: uyanmak
istimdat etme: medet umma, yardım istemeistinad etmek: dayanma
ittisal etme: birleşme, bağlanmakemmiye-i kalile-i muzırra: zararlı azınlık 
lâkaydâne: kayıtsız kalarak, ilgisizcelâübâliyâne: vurdumduymaz bir tarzda, kayıtsız kalarak
maslahat-ı İslâm: İslâmın menfaatı, yararımedeniyet-i Kur'ân: Kur’ân'î değer ve esaslara dayanan medeniyet
meftun: düşkünmenfîce: olumsuzca
metanet: dini korumadaki kararlılık, dayanıklılıkminnettar: minnet duyan, yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu hisseden
muhafaza eylemek: korumakmukallit: taklitçi
muzafferiyet: zafer kazanma, galibiyetmâruz kalmak: uğramak, tesirinde kalmak
münâfi: aykırı, zıtmüsbet: olumlu
namına: adınanazar: bakış, göz
rahne: yarasalâbet: dini korumada ve uygulamada ciddiyet ve sağlamlık
saminen: sekinzincisisine: iç, göğüs, kalb
sünnet: Peygamberimizin (a.s.m.) söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
tabaka-i avâm: halk tabakası, sıradan insanlar
tahripkârâne: yakıp yıkıcı bir şekilde, tahrip ederektakdim etmek: sunmak
takdir etme: birşeyin değerini anlayarak beğenisini dile getirme, ifade etmetasian: dokuzuncusu
tecerrüt: soyutlanma, sıyrılma, ayrılmazaaf-ı dine: dini yaşamada zayıflık, gevşeklik
zarurî: zorunluzuhur: ortaya çıkma, görünme
âlem-i İslâm: İslâm âlemi, dünyasıâli: yüce, yüksek
İstiklâl Harbi: Bağımsızlık savaşı, Kurtuluş Savaşı




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst