Avrupa: (bk. bilgiler) | Avrupa medeniyet-i habise kısmı: Avrupa medeniyetinin çirkin, pis kısmı |
Avrupa medeniyet-i sefihanesi: helâl olmayan, zevk ve eğlencelere aşırı düşkün olan Avrupa medeniyeti | avâm-ı Müslimîn: Müslümanların halk tabakası |
bedbaht: talihsiz, bahtsız | bilhassa: özellikle |
can ü dilden: içten gelerek, gönülden | cemaat: topluluk; İslâmî bağlarla birbirine bağlanmış topluluk |
cereyan-ı bid'atkârâne: bozucu, zararlı akım; dinin aslında olmayan, sonradan oluşturulan ve dine sokulmaya çalışılan zararlı, bozucu akım | cesîm: çok büyük, iri |
cumhur-u mü'minîn: mü’minlerin hepsi | desâtir: düsturlar, yasalar, kanunlar |
evâmir-i Kur'âniye: Kur’ân’ın emirleri | frenk: yabancı, Batılı, Avrupalı |
fırak-ı dâlle-i İslâmiye: İslâm toplumu içinde yer alan doğru yoldan ayrılmış sapık fırkalar | ihmalkârâne: ihmal ederek |
imtisal: emre uyma, boyun eğme | inkılâpvâri: inkılâba benzer değişim, dönüşüm |
inkıyad: boyun eğme | intibaha gelmek: uyanmak |
istimdat etme: medet umma, yardım isteme | istinad etmek: dayanma |
ittisal etme: birleşme, bağlanma | kemmiye-i kalile-i muzırra: zararlı azınlık |
lâkaydâne: kayıtsız kalarak, ilgisizce | lâübâliyâne: vurdumduymaz bir tarzda, kayıtsız kalarak |
maslahat-ı İslâm: İslâmın menfaatı, yararı | medeniyet-i Kur'ân: Kur’ân'î değer ve esaslara dayanan medeniyet |
meftun: düşkün | menfîce: olumsuzca |
metanet: dini korumadaki kararlılık, dayanıklılık | minnettar: minnet duyan, yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu hisseden |
muhafaza eylemek: korumak | mukallit: taklitçi |
muzafferiyet: zafer kazanma, galibiyet | mâruz kalmak: uğramak, tesirinde kalmak |
münâfi: aykırı, zıt | müsbet: olumlu |
namına: adına | nazar: bakış, göz |
rahne: yara | salâbet: dini korumada ve uygulamada ciddiyet ve sağlamlık |
saminen: sekinzincisi | sine: iç, göğüs, kalb |
sünnet: Peygamberimizin (a.s.m.) söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
| tabaka-i avâm: halk tabakası, sıradan insanlar |
tahripkârâne: yakıp yıkıcı bir şekilde, tahrip ederek | takdim etmek: sunmak |
takdir etme: birşeyin değerini anlayarak beğenisini dile getirme, ifade etme | tasian: dokuzuncusu |
tecerrüt: soyutlanma, sıyrılma, ayrılma | zaaf-ı dine: dini yaşamada zayıflık, gevşeklik |
zarurî: zorunlu | zuhur: ortaya çıkma, görünme |
âlem-i İslâm: İslâm âlemi, dünyası | âli: yüce, yüksek |
İstiklâl Harbi: Bağımsızlık savaşı, Kurtuluş Savaşı |
|