Konuya cevap cer

Cevap: Hubab - Sayfa: 134



Meclis tatmin etmezse, bilmecburiyye mânâ-yı hilâfeti, tamamen kabul ettiğiniz isme ve lâfza verecek. O mânâyı idame etmek için kuvveti dahi verecek. Halbuki, Meclis elinde bulunmayan ve Meclis tarikiyle olmayan böyle bir kuvvet, inşikak-ı âsâya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı âsâ ise 1  وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا âyetine zıttır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı mânevî daha metindir. Ve, tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezâifi deruhte edebilir. Cemaatin ruhu olan şahs-ı mânevî eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin iyiliği de, fenalığı da mahduttur. Cemaatin ise gayr-ı mahduttur. Harice karşı kazandığınız iyiliği, dahildeki fenâlıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki, ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız İslâmın şeâirini tahrip ediyorlar. Öyleyse, zarurî vazifeniz, şeâiri ihyâ ve muhafaza etmektir. Yoksa, şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeâirde tehâvün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise, düşmanı tevkif etmez, teşci eder. 



حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ 2   نِعْمَ الْمَوْلٰى وَنِعْمَ النَّصِيرُ  3







[NOT]Dipnot-1 “Allah’ın dinine ve Kur’ân’a hep birlikte sım sıkı sarılın.” Âl-i İmran Sûresi, 3:103.


Dipnot-2 “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.


Dipnot-3 “O ne güzel dost ve O ne güzel yardımcıdır.” Enfâl Sûresi, 8:40.

[/NOT]





bilmecburiyye: zorunlu olarakcemaat: topluluk
dahil: içderuhte etmek: üstlenmek
ebedî: sonu olmayan sonsuzfena: kötü, çirkin
ferd: kişigayr-ı mahdut: sınırsız
halife-i şahsî:  Fahr-i Kâinat (a.s.m.) Efendimizin vekili olarak Müslümanların  başkanlığını yapan ve İslâmiyeti korumak ve yaşatmakla görevli olan  zâtın şahsı, kendisihariç: dış
hasım: düşmanidame etmek: devam ettirmek
ihyâ etmek: canlandırmakinşikak-ı âsâ:  değneğin bölünmesi, âsânın ikiye ayrılması; "ihtilaf ve ayrılıklarla,  birliğin bozularak kuvvetin dağılması" mânâsında bir deyim
istinad: dayanma, güvenmekâmil: olgun, mükemmel
lâfız: söz; kelimemahdut: sınırlı
metin: sağlam, kuvvetlimuhafaza etmek: korumak
muktedir: güçlümânâ-yı hilâfet:  hilâfetin anlamı; Peygamberimizin vekili olarak Müslümanların din ve  dünya işlerinin tedbirini gören genel başkanlık; hilâfetin özü
müstakim olmak: doğru yolda olmak, istikametli olmaksebebiyet vermek: sebep olmak
tahrip etmek: yıkıp yok etmektarik: yol
tehâvün: önemsememek, hafife almak, aldırış etmemektenfiz-i ahkâm-ı şer'iye: yürütme; şeriata ait hükümlerin uygulanması, yerine getirilmesi
tevkif etmek: durdurmakteşci etmek: cesaretlendirmek, gayrete getirmek
vazife: görevvezâif: vazifeler
zaaf: zayıflık, güçsüzlükzaaf-ı milliyet: milliyetin zayıflığı, güçsüzlüğü
zarurî: zorunluziyade: fazla
İslâmın şeâiri: İslâma sembol olmuş şeyler, iş ve ibâdetlerşahs-ı mânevî: tüzel kişilik; belli bir kişi olmayıp bir topluluktan meydana gelen mânevî kişilik
şeâir: İslâma sembol olmuş şeyler, iş ve ibâdetlerşuur: bilinç




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst