Konuya cevap cer

Cevap: Hubab - Sayfa: 135



İ’lem eyyühe’l-aziz!


(Ey aziz kardeşim, bil ki!)



İ’lem eyyühe’l-aziz! Hakaik-i imaniyeyi ispat için irad edilen burhan ve delilleri tetkik ederken, “Şu kocaman neticeyi bu zayıf, nahif delil intaç edemez” diye tenkidatta bulunma. Zira, zâfiyetiyle itham ettiğin o delilin sağında ve solunda bulunan takviye kuvvetleri ve kıt’aları pek çoktur. Evet, İslâmiyetin sıdkına delâlet eden şahitlerden, şehidlerden, burhanlardan, delillerden, emarelerden herbirisi, o müdafaa meydanında arkadaşını himaye etmekle sıhhat raporunu imzalayarak sağlam olduğunu tasdik eder. O da, onun ilim ve haberine ehl-i vukuf olur. Çünkü, hakaik-i imaniyede hedef sübuttur, nefy değildir. Sabit olan birşeyi gösterenlerin biri, bin gibidir. Zira, sübutta gösterenlerin gösterme tarzları birbirine uygun ve muvafık olduğundan, herbirisi ötekileri tezkiye ve tasdik etmiş olur. Nefy cihetinde, nefy edenlerin şehadetlerinde tevâfuk yoktur. Nefylerine mütehalif esbab gösterirler. Bunun için, şehadetleri birbirinin sıhhatine delil olamaz. Çünkü tevafuk yok.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Bazan birşeye şiddetli muhabbet, o şeyin inkârına sebep olur. Ve keza, şiddet-i havf ve gayet azamet ve aklın ihatasızlığı da inkâra sebep olur.


İ’lem eyyühe’l-aziz! Hanzalenin çekirdeğinde hanzale ağacı mündemiç ve dahil olduğu gibi, Cehennemin de küfür ve dalâlet tohumunda müstetir bulunduğunu, şuhudî bir yakînle müşahede ettim. Ve keza, nasıl ki hurmanın çekirdeği hurma ağacına hamiledir; aynen öyle de, iman habbesinde de Cennetin mevcut olduğunu hads-i kat’î ile gördüm. Çünkü, o çekirdeklerin ağaçlara tahavvül ve





Hanzale: zakkumHanzale ağacı: zakkum ağacı
azamet: büyüklükburhan: güçlü ve sarsılmaz kesin delil, kanıt
cihet: taraf, yöndahil olmak: içine girmek, içinde bulunmak
dalâlet: doğru yoldan sapkınlıkdelil: işaret, alâmet; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şey
delâlet etme: delil olma, işaret etme, göstermeehl-i vukuf: bilirkişi
emare: belirti, işaretesbab: sebepler
gayet: çokhabbe: dane, tohum
hads-i kat'î: zihnin bir vasıtaya ihtiyaç duymaksızın doğruluğuna, kalbe gelen güçlü ve kesin bir sezgi ile hızla hükmettiği şüphesiz bilgihakaik-i imaniye: iman hakikatleri, esasları
himaye etmek: korumaki'lem eyyühe'l-aziz: "Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!" mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir kavram
ihatasızlık: kuşatamama, kapsayamamaintaç etmek: sonuç vermek, doğurmak
irad etme: getirme, sunmaitham etmek: suçlamak
keza: bunun gibiküfür: Allah’ı veya Allah’ın kesin olarak bildirdiği herhangi bir şeyi inkâr etmek (k-f-r)
muhabbet: sevgimuvafık: uygun
mündemiç: içinde bulunan, içine yerleştirilmişmüstetir: gizlenmiş, örtülmüş
mütehalif: birbirine aykırı, zıtmüşahede etmek: görmek, gözlemlemek
nahif: güçsüz, zayıfnefiy: bir şeyin yokluğunu iddia etme, varlığını inkâr edip reddetme
sabit: var olan, varlığı kesin olansübut: kesinlik; bir şeyin varlığının sabit olması, varlığının ispat edilmesi 
sıdk: doğruluksıhhat: sağlamlık, doğruluk, güvenilirlik
tahavvül: değişimtakviye: kuvvetlendirme, güçlendirme
tarz: biçim, şekiltasdik etmek: doğrulamak, onaylamak
tenkidat: tenkitler, eleştirilertetkik etmek: incelemek
tevâfuk: birbirine uygunluktezkiye etmek: temize çıkarmak, güçlendirmek
yakîn: şüphe edilmeyecek derecede kesinlikzâfiyet: zayıflık, güçsüzlük
şahit: tanıklık eden, delilşehadet: şahitlik, tanıklık, delil getirme
şehid: şahit, delil (şahid kelimesinin mübalağa kipi)şiddet-i havf: şiddetli, aşırı korku
şuhudî: açıkça, gözle görür derecesinde




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst