Ehad: her bir varlık üzerinde birliğinin izleri görünen, bir olan Allah | Kayyûm-u Sermedî: varlığı sürekli olan ve herşeyi her an ayakta tutan Allah |
Sultan-ı Ebedî: varlığı, hüküm ve saltanatı sonsuza kadar devam eden Sultan, Allah | Sâni: herşeyi mükemmel bir şekilde ve san’atla yaratan Allah |
Vacibü’l-Vücud: varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah | Vahid-i Ehad: birliği herşeyi kapladığı gibi herbir şeyde de ayrı ayrı tecellîleri görülen Allah |
alâkadar: alâkalı, ilgili | antika: eski ve kıymetli san’at eseri |
bilâ-tefâvüt: fark gözetmeksizin | binaenaleyh: bundan dolayı |
câmid: cansız | cüz: parça, kısım, bölüm |
cüz’î: ferdî; bir sınıf veya türe ait olan birey, ferd | delil: işaret, alâmet; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şey |
efrad: fertler | eser-i san’at: san’at eseri |
eşya: şeyler; varlıklar | hayvanî: hayvanlara ait, hayvansal |
icad: var etme, yaratma | inkısâm: kısımlara ayrılma, bölünme |
intizamlı: düzenli | intizamsızlık: düzensizlik |
inşâ: varlıkları var olan şeylerden, kâinattaki var olan unsurlardan yaratma | ism-i Nur: bütün varlığı aydınlatan, bütün nurlar kendi nurunun zayıf bir gölgesi olan ve her çeşit nuru yaratan Allah’ın ismi |
i’lem eyyühe’l-aziz: “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir deyim | kabiliyet: yetenek |
kemâl-i ittikan: tam bir mükemmellik, kusursuzluk | kudret: güç, iktidar |
küll: bütün, hep | küllî: tür, belli bir sınıfa ait bireylerin tamamı |
liyâkat: iktidar, ehliyet, lâyık olmak | masnûat: san’atla yaratılmış varlıklar |
mazhar: yansıma ve görünme yeri | mevcut: var |
meyyit: ölü, cenaze | miskin: zavallı |
muttasıf: vasıflanmış, bir özellikle nitelendirilmiş | mümkinat: varlığı ile yokluğu olabilirlik dairesinde eşit olan ve varlığı ancak Allah’ın var etmesine bağlı olan şeyler |
nebâtî: bitkisel, bitki ile ilgili | neş’et etmek: doğmak, kaynaklanmak |
sadık: doğru | sarf edilmek: harcanmak |
sarfiyat: tecellîler, harcamalar | suhulet: kolaylık |
sırr-ı vahdet: birlik sırrı | tasarruf: dilediği gibi kullanma ve yönetme |
tavzif edilmek: görevlendirilmek | tecellî: akis, yansıma |
tecezzî: bölünme, parçalanma | tefâvüt: farkılılık |
tenvir: aydınlatma | vahdet: birlik |
zerre: en küçük madde parçası, atom | ziyalandırmak: ışıklandırmak, aydınlatmak |
âdi: basit, sıradan | âlem: dünya, evren |
Şems-i Ezelî: Ezelî Güneş; bu tabir, ezelden beri var olan, zamanla kayıtlı olmayan ve bütün tecellîlerin kaynağı olan Allah’ın bir unvanı olarak kullanılır | şems: güneş |
şems-i vahid: bir ve tek olan güneş |
|