Hâlık-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet sahibi ve her şeyin yaratıcısı olan Allah | Mün’im: bütün nimetlerin asıl sahibi ve her varlığı, zevklerine en uygun nimetlerle yedirip içiren ve ihsan eden Allah |
abes: boş ve faydasız | abesiyet: faydasızlık, gayesizlik |
arz: yer, dünya | azamet: büyüklük |
behemehal: ister istemez; mutlaka | bâki kalan: geri kalan |
delâlet etmek: işaret etmek | emâre: belirti, işaret |
eser-i kast: bir kastın sonucu, bilerek ve isteyerek yapılan eser, iş | esmâ: Allah’ın güzel isimleri |
esmâ-i Hüsnâ: Allah’ın güzel isimleri | evham: kuruntular, şüpheler |
eyyühe’n-nefs: ey zevk, lezzet ve eğlenceye düşkün nefis! | gayr-i mütenahi: sonsuz |
hakikat: gerçek | halife: yeryüzünde Allah’ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan |
haricî: dışa ait | hususî: özel |
hâcet: ihtiyaç | icad etme: yapma, yaratma, meydana getirme |
ifa etmek: bir işi yerine getirmek, yapmak | ikram: bağış, ihsan, lütuf |
irade: tercih etme, dileme, seçme gücü | istifade: faydalanma |
i’lem eyyühe’l-aziz: “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz | keza: bunun gibi, böylece |
letâif: lâtifeler; insanın mânevî yapısındaki ince duygular | lâtife: insanın mânevî yapısındaki ince duygulardan herbiri |
mahlûk: yaratılan varlık, yaratılmış | meziyet: üstün özellik |
mâlikiyet: sahiplik | mânâ: anlam |
mâruz kalmak: tesiri altında kalmak, uğramak | müessir: tesir eden, özne |
münâsebet: ilgi, bağ | nazaran: bakarak, –göre |
nev-i beşer: insanlar | nimet: iyilik, lütuf, ihsan |
nisbet: oran | sath-ı arz: yeryüzü |
semâvat: gökler | tahfif etmek: hafifletmek, yükünü azaltmak. |
tekebbür etmek: kibirlenmek, büyüklenmek | tenkis etme: noksanlaştırma, düşürme, azaltma |
tesadüf: rastlantı | tâbi: bağlı, başkasına uyan |
umumî: genel | vesvese: şüphe, asılsız kuruntu |
yed-i kudret: Allah’ın kudret eli | zihnî: zihinle ilgili |
ziyafet-i âmme-i İlâhiye: Allah’tan gelen ve herkesi kapsayan ziyafet | zât: şahıs |
zîhayat: canlı, hayat sahibi | âdi: basit, sıradan |
şiddet-i ihtiyaç: ihtiyacın şiddeti, şiddetli ihtiyaç | şuâât: ışınlar, ışık hüzmeleri |
şâmil: kapsamlı, içine alan |
|