Konuya cevap cer

Cevap: Hubab - Sayfa: 152



ne gibi bir hizmetin var ki, seninle meşgul olsun?” Bu vesveseye karşı şöyle bir hakikati düşünmek lâzım:


1. İnsan gayr-ı mütenahi acz ve fakriyle beraber Cenâb-ı Hakka imanı ile kudret ve gınâ ve izzetine mazhar olmuştur. İşte bu mazhariyetten dolayı, insan, hayvaniyetten terakki edip halife-i zemîn olmuştur.


2. Cenâb-ı Hak ihata-i kudret ve azametiyle insanın duasını işitir, hâcâtını görür. Ve semâvat ve arzın tedbiri, o insanı da düşünmeye mâni değildir.


Sual: Cenâb-ı Hakkın cüz’iyat ve hasis emirler ile iştigali azametine münafidir.


Elcevap: O iştigal, azametine münafi değildir. Bilâkis, adem-i iştigali, azamet-i rububiyetine bir nakîsedir. Meselâ, şemsin ziyasından bazı şeylerin mahrum ve hariç kalması, şemse bir nakîse olur. Maahaza, bütün şeffaf şeylerde görünen şemsin timsallerinin herbirisi, “Şems benimdir. Şems yanımdadır. Şems bendedir” diyebilir. Ve zerrelerle şems arasında müzâhame yoktur. Bütün mahlûkat—bilhassa insanlarda—ferdî olsun, nevî olsun, şerif olsun, hasis olsun; ilim, irade, kudret itibarıyla Cenâb-ı Hakkın tecellîsine mazhardır. Herbirşey, herbir insan, “Allah yanımdadır” diyebilir. Bilhassa insanın zaafı, fakrı, aczi nisbetinde Cenâb‑ı Hakkın kurbiyeti ve herbir şeyin Cenâb-ı Hak ile münasebeti olmakla beraber, O da münasebettardır. Ve gayr-ı mütenahi acz ve fakrı olan insan, gayr-ı mütenahi kudret ve gınâ ve azameti olan Cenâb-ı Hak ile münasebeti ne kadar lâtiftir!


Takdis ederiz o Zâtı ki, en büyük lûtfu en büyük azamete, en yüksek şefkati en yüksek ceberûta idhâl ettiği gibi, nihayetsiz kurbu nihayetsiz bu’d ile cem





Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi AllahZât: Kimse, Allah
acz: güçsüzlük, zayıflıkadem-i iştigal: meşgul olmamak, ilgilenmemek
arz: yer, dünyaazamet: büyüklük, yücelik
azamet-i rububiyet:  Rablığın büyüklüğü; Allah’ın herbir varlığa yaratılış gayelerine  ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip  idaresi ve egemenliği altında bulundurmasıbilhassa: özellikle
bilâkis: tersine, aksinebu’d: uzak; uzaklık
ceberût: güçle iş yaptırmacüz’iyat: ferdî, küçük, sınırlı şeyler
elcevap: cevapfakr: muhtaçlık
ferdî: kişisel, ferde aitgayr-ı mütenahi: sonsuz
gınâ: zenginlik; başkasına muhtaç olmamahakikat: gerçek
halife-i zemîn:  yeryüzünde Allah’ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta  bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insanhariç kalmak: dışta, dışarda kalmak
hasis: bayağı, âdi, değersizhasis emir: sıradan küçük, basit iş
hayvaniyet: hayvanlık, hayvan gibi olmahâcât: ihtiyaçlar
idhal etmek: dahil etmek, içine koymakihata-i kudret: Allah’ın sonsuz güç ve iktidarının herşeyi kuşatması
irade: dileme, tercih, seçme gücüizzet: değer, itibar, yücelik
iştigal: meşgul olma, uğraşmakudret: güç, iktidar; Allah’ın sonsuz güç ve iktidarı
kurb: yakın, yakınlıkkurbiyet: yakınlık, kulun Allah’a yakınlığı
lâtif: şirin, ince, hoşlûtuf: iyilik, ihsan, bağış
maahaza: bununla beraber, bununla birliktemahlûkat: yaratılmışlar, varlıklar
mahrum: yoksunmazhar olma: ayna olma, nail olma
mazhariyet: aynalık, nail olma
meşgul olmak: uğraşmak
münafi: aykırı, zıt, tersmünasebet: bağlantı, ilgi
münasebettar: bağlantılı, ilgilimüzâhame: sıkışıklık, sürtüşme, rekabet
nakîse: eksiklik, noksanlıknevî: türe ait
nihayetsiz: sonsuznisbet: oran
semâvat: göklersual: soru
takdis etmek: kutsamak, her türlü eksiklik ve çirkinlikten pâk ve yüce olduğunu dile getirmektecellî: akis, yansıma
tedbir: çekip çevirme, idare etmeterakki etmek: ilerlemek, gelişmek
timsal: görüntüvesvese: şüphe, asılsız kuruntu
zaaf: zayıflık, güçsüzlükzerre: en küçük madde parçası, atom
ziya: ışıkşeffaf: saydam, parlak
şefkat: merhamet ve sevgişems: güneş
şerif: şerefli




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst