ASHAB-I BEDR
Well-known member
Resûlullahın (s.a.v.) torunu, Hz. Ali’nin ikinci oğlu. Oniki imâmın üçüncüsü ve Ehl-i Beytin beşincisidir. Hicretin altıncı yılında (m. 626) doğdu. Hz. Hüseyin’in nesebi; Hüseyin bin Ali bin Ebî Tâlib bin Abd’ül-Muttalib bin Haşim, el-Kureyşi, el-Hâşimî’dir. Hüseyin adı, ona Resûlullah efendimiz (.a.v.) tarafından verildi. Künyesi, Ebâ Abdullah’dır. Lakabı Seyyid ve Şehîddir.
Ümmü Hâris (r.anha) anlatır: “Bir gün Resûlullahın (s.a.v.) huzuruna vardım. “Bir rüya gördüm, çok korkdum” diye arz ettiğimde “Ne gördün?” buyurdular.
“Sizin vücûdunuzdan bir parça kesdiler, benim yanıma eklediler” dedim, “İyi görmüşsün, Fâtıma’nın bir oğlu olacak ve senin yanında kalacakdır” buyurdular. Bir müddet sonra Hz. Hüseyin dünyâya geldi, İbni Abbas’dan (r.a.) gelen rivâyete göre: Resûlullah (s.a.v.) her sabah namazını kıldıktan sonra mübârek yüzünü Eshâb-ı kirâma çevirirlerdi Üzüntülü kimseler yüzünü görseler mesrûr (sevinçli) olurlardı. Bir gün sabah namazından sonra yüzlerini döndürmeden Hz. Ali’yi çağırdılar. Beraber mescidden çıktılar. Eshâb-ı kirâm (aleyhimürrıdvan) nereye niçin gittiklerini anlıyamadılar. Tekrar dönerler diye oturdular, ikisi Hz. Fâtıma’nın evine gittiler. Peygamberimiz Hz. Ali’ye kapıda durup, kimseyi içeri sokmamasını emr etmişlerdi.
Hz. Hüseyin doğmuş, melekler tebrik etmek için gelmişlerdi. Hz. Ebû Bekir duramayıp, Hz. Ali’nin evine gitti. Sonra Ömer (r.a.) sonra Osman (r.a.) ve bütün Eshâb-ı kirâm, Hz. Ali’nin evine gittiler. Ebû Bekir (r.a.), Hz. Ali’den Resûlullahın (s.a.v.) nerede olduğunu sordu.
Hz. Ali “İçerde” dedi. “İzin verirsen ben de göreyim” dedi. Hz. Ali, “Allah’ın Resûlü meşguldür” dedi. Benim içeri girmememi sana emir etti mi? deyince “Hayır, yalnız dörtyüzyirmidört bin melek geldi” dedi. Ebû Bekir (r.a.) sözünden taaccüb (hayret) edip durdu. Ali (r.a.), Hz. Ömer, Hz. Osman ve bütün Eshâb-ı kirâma aynı şeyleri söyledi. Bir ara Resûlullah (s.a.v.) dışarı çıkıp, herkesin içeri girmesini emr ettiler. Önce Ebû Bekir (r.a.) sonra bütün Eshâb-ı kirâm içeri girdiler. Resûlullah’a (s.a.v.) selâm verdiler.
Hz. Ali’nin meleklerin sayısındaki sözü söylendi. Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ali’ye meleklerin sayısını nasıl bildin? diye sordular. Hz. Ali. “Melekler grup grup geliyorlardı. Herbiri bir dil ile konuşurlardı ve sayılarını bildirirlerdi” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): “Allah aklını ziyade etsin yâ Ali” buyurdular.
Ümmü Hâris (r.anha) anlatır: “Bir gün Resûlullahın (s.a.v.) huzuruna vardım. “Bir rüya gördüm, çok korkdum” diye arz ettiğimde “Ne gördün?” buyurdular.
“Sizin vücûdunuzdan bir parça kesdiler, benim yanıma eklediler” dedim, “İyi görmüşsün, Fâtıma’nın bir oğlu olacak ve senin yanında kalacakdır” buyurdular. Bir müddet sonra Hz. Hüseyin dünyâya geldi, İbni Abbas’dan (r.a.) gelen rivâyete göre: Resûlullah (s.a.v.) her sabah namazını kıldıktan sonra mübârek yüzünü Eshâb-ı kirâma çevirirlerdi Üzüntülü kimseler yüzünü görseler mesrûr (sevinçli) olurlardı. Bir gün sabah namazından sonra yüzlerini döndürmeden Hz. Ali’yi çağırdılar. Beraber mescidden çıktılar. Eshâb-ı kirâm (aleyhimürrıdvan) nereye niçin gittiklerini anlıyamadılar. Tekrar dönerler diye oturdular, ikisi Hz. Fâtıma’nın evine gittiler. Peygamberimiz Hz. Ali’ye kapıda durup, kimseyi içeri sokmamasını emr etmişlerdi.
Hz. Hüseyin doğmuş, melekler tebrik etmek için gelmişlerdi. Hz. Ebû Bekir duramayıp, Hz. Ali’nin evine gitti. Sonra Ömer (r.a.) sonra Osman (r.a.) ve bütün Eshâb-ı kirâm, Hz. Ali’nin evine gittiler. Ebû Bekir (r.a.), Hz. Ali’den Resûlullahın (s.a.v.) nerede olduğunu sordu.
Hz. Ali “İçerde” dedi. “İzin verirsen ben de göreyim” dedi. Hz. Ali, “Allah’ın Resûlü meşguldür” dedi. Benim içeri girmememi sana emir etti mi? deyince “Hayır, yalnız dörtyüzyirmidört bin melek geldi” dedi. Ebû Bekir (r.a.) sözünden taaccüb (hayret) edip durdu. Ali (r.a.), Hz. Ömer, Hz. Osman ve bütün Eshâb-ı kirâma aynı şeyleri söyledi. Bir ara Resûlullah (s.a.v.) dışarı çıkıp, herkesin içeri girmesini emr ettiler. Önce Ebû Bekir (r.a.) sonra bütün Eshâb-ı kirâm içeri girdiler. Resûlullah’a (s.a.v.) selâm verdiler.
Hz. Ali’nin meleklerin sayısındaki sözü söylendi. Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ali’ye meleklerin sayısını nasıl bildin? diye sordular. Hz. Ali. “Melekler grup grup geliyorlardı. Herbiri bir dil ile konuşurlardı ve sayılarını bildirirlerdi” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.): “Allah aklını ziyade etsin yâ Ali” buyurdular.