Kelime Analizi 196: Urcûn

kenz-i mahfi

Sorumlu
URCÛN (Arapça) (عرجون)

Kurumuş hurma dalı, ay gibi eğilen dal, hurma salkımının dalı manalarına gelmektedir.

Kelime kökeni olarak Arapça “Arice” kelimesinden türetilmiştir. Bu kelime “topal olmak, topallamak, aksamak, çıkmak, yükselmek” gibi manalara gelmektedir. "Urcûn" kelimesi "meyletmek" manasına gelen "in'ırâc" kelimesinden türetilmiş olup, hurma salkımlarının bulunduğu dal manasına gelmektedir. Hurma salkımı koparıldıktan sonra ağaçta kalan ve kuruyup eğilen kök kısmına "urcûn" denilmektedir. Eğri salkım çöpü demektir. Özellikle hurma salkımının dip çöpü, geçen seneki çöpü manasında kullanılmaktadır. Çünkü bu çöp kuruduğu zaman daha renkli olmaktadır. "Urcûn" kelimesi mecazi olarak "hilâl" için de kullanılmaktadır. Ayın ilk ve son hallerine hilal denilmektedir. Fakat "urcûn" bu iki hali ifade etmekten etmekle beraber Ay'ın Dünya etrafında çizdiği yörüngenin şekline benzemektedir.

Kur'an-ı Kerim'de Yasin Suresi'nin 39.ayetinde "urcun-ül kadîm"den bahsedilmiştir. Ayetin meali şöyledir: "Bizim kendisi için, eski kuru bir hurma dalı gibi dönünceye dek menziller; konaklar ayarladığımız Ay da, o duyarsızlaşmış toplum için bir delildir."

Araplar ayın her bir günü için ayrı bir isim vermişlerdir. Hilal ise Ay'ın ilk ve son günüdür. Bu ise eski bir hurma dalına benzemektedir. Ayın bu hali aynı zamanda Ay'ın Dünya etrafındaki yörüngesinin şeklidir.

Urcun, hurma salkımının dip çöpü demektir ki, yani geçen seneninki, daha ince, daha eğri, daha renkli olur.

"Urcûn" kelimesi için Risale-i Nur Külliyatı'nda 25.Söz'de Yasin Suresi'nin 39.ayeti ile ilgili olarak şu bahis vardır.
Kamer'in bir menzili var ki, Süreyya yıldızlarının dairesidir. Kameri, hilâl vaktinde hurmanın eskimiş beyaz bir dalına teşbih eder. Şu teşbih ile semanın yeşil perdesi arkasında güya bir ağaç bulunuyor ki beyaz, sivri, nuranî bir dalı, perdeyi yırtıp başını çıkarıp, Süreyya o dalın bir salkımı gibi ve sair yıldızlar o gizli hilkat ağacının birer münevver meyvesi olarak işitenin hayalî olan gözüne göstermekle; medar-ı maişetlerinin en mühimmi hurma ağacı olan sahra-nişinlerin nazarında ne kadar münasib, güzel, latîf, ulvî bir üslûb-u ifade olduğunu zevkin varsa anlarsın." (Sözler, sayfa 377)

Yasin Suresi'nin 39.ayetinde geçen "Kel urcûn-il kadîm" ibaresi bu bahiste arabi ibare şeklinde 2 defa zikredilmiştir.

Risale-i Nur'da Mektubat kitabının 3.Mektubunda yine Yasin Suresi'nin 39.ayeti hakkında şöyle bir bahis vardır.

"Sonra Kamer'e baktım. "وَالْقَمَرَ قَدَّرْنَاهُ مَنَازِلَ حَتَّى عَادَ كَالْعُرْجُونِ الْقَدِيمِ"

âyetinin gayet parlak bir nur-u i'cazı ifade ettiğini gördüm. Evet Kamer'in takdiri ve tedviri ve tenviri ve zemine ve Güneş'e karşı gayet dakik bir hesabla vaziyetleri, o kadar hayret-feza, o derece hârikadır ki, onu öyle tanzim eden ve takdir eden bir Kadîr'e hiçbir şey ağır gelmez. "Onu öyle yapan her şey'i yapabilir" fikrini, temaşa eden herbir zîşuura ders verir. Hem öyle bir tarzda Güneş'i takib ediyor ki, bir saniye kadar yolunu şaşırmıyor, zerre kadar vazifesinden geri kalmıyor. Dikkatle bakana "Sübhane men tehayyera fî sun'ihil ukûl" dedirtiyor. Hususan Mayıs'ın ahirinde olduğu gibi, bazı vakitte ince hilâl şeklinde Süreyya menziline girdiği vakit, hurma ağacının eğilmiş beyaz bir dalı suretini ve Süreyya bir salkım suretini gösterdiğinden, o yeşil sema perdesi arkasında, hayale nuranî büyük bir ağacın vücudunu tahayyül ettirir. Güya o ağaçtan bir dalının bir sivri ucu, o perdeyi delmiş, bir salkımıyla beraber başını çıkarmış, Süreyya ve Hilâl olmuş ve sair yıldızlar da o gaybî ağacın meyveleri olduğunu hayale telkin eder. İşte "kel urcûnil kadîm" teşbihinin telafetini, belâgatini gör. (Mektubat, sayfa 16

Mektubat'ın fihristesinde yine aynı ayet zikredilmiştir.

Bu surette "urcûn" kelimesi Arabi ibare olarak Risale-i Nur'da 5 defa zikredilmiştir.

Yine Mektubat sayfa 128.de şu ibare vardır. "Ben, bu ağacın şu dalını çağırsam, yanıma gelse, iman edecek misin? "Evet" dedi. Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam çağırdı. O urcun, ağacının başından kopup, Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm'ın yanına atladı, geldi. Sonra emretti, yine yerine gitti."
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
Hurma ağacı insana çok benzemektedir. Onun da erkek ve dişisi mevcuttur. Ömrü insanın ömrüne yakındır. Diğer ağaçlar gibi değildir. Meyve verebilmesi için 5 dişi hurma ağacının yanına 1 tane erkek hurma ağacı dikilmektedir. Buna göre Risale-i Nur'da "urcun" kelimesi 5 defa Arabi ibare olarak, 1 defa da normal ibare olarak gelmiştir. Dolayısıyla bu yönüyle de bir tevafuk mevcuttur.
 
Üst