Kelime Analizi 200: Şehîk, Şahikâ

kenz-i mahfi

Sorumlu
ŞÂHİKA (Arapça) (شاهقه)

Kelime manası olarak zirve, tepe, dağın tümseği, ucu manalarına gelmektedir.

Kelime kökeni olarak Arapça "anırmak, nefes almak, iç çekmek; hırlamak, anırmak" gibi manalara gelen "شهق" kelimesinden türetilmiştir.

"Şahika" kelimesi yüksek dağ ve bina için kullanılmaktadır. Yüksek dağların zirvelerine "şahika" denilmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de bu kelimeden türetilen “şehîk” kelimesi 2 yerde geçmektedir. Bunlar
1.Hud Suresi’nin 106.ayetinde mealen: “Bedbaht olanlar ateştedirler, orada onların (öyle feci) nefes alıp vermeleri vardır ki,
2.Mülk Suresi’nin 7.ayetinde mealen: “Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler” şeklinde geçmektedir.

Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirinde Hud Suresi’nin 106.ayeti için “Tıp dilinde “zefir” nefes almak, “şehik” de nefes vermektir. Fakat asıl lügatta zefir, soluğu uzun uzadıya içeri çektikten sonra dışarı vermektir. Dertli ve sıkıntılı olanın halidir ki, iç çekmek, göğüs geçirmek deyimleri ile ifade edilen haldir. Şehik ke ağlarken hıçkırmaktır ki, bu da fazla acıdan kaynaklanır. Ve çocukların ağlaması hıçkıra hıçkıra olur. Bundan başka bir de eşeğin anırmasının evveline zefir, sonuna şehik denilir ki, biri içeri doğru çekilerek, diğeri dışarı doğru verilerek ses çıkarmaktır. Hasılı lügat açısından zefir ve şehik normal nefes alıp verme değildir, ısdıraplı, acılı bir nefes alıp vermedir. Ayrıca zefir ve şehikteki tenvinler tenkir ve tehvil içindir ki, o zaman mana şu demek olur: Bambaşka ve feci bir soluk alıp vermeleri, solurken göğüs geçirip hıçkırmaları vardır. Görülmemiş şekilde nefes alıp vereceklerdir. Hasen’den nakledilen bir manaya göre, zefir cehennem alevinin yükselmesidir. Cehennem alevleri kabarıp yükselecek ve içindekiler, fırlatılıp atılacak gibi tam cehennemin en yüksek tabakasına varıp çıkmak ümidine düştükleri vakit, melekler öyle bir çarpacaklar ki, derhal gerisin geri en derinlere ve diplere doğru yutuluverilecekler ve bu mana “Ondan her çıkmak istedikleri zaman geriye döndürülürler” (Secde Suresi, 20.ayet) ayetinde bildirilen bir hususdur. Şu halde cehennem alevlerinin köpürüp kabarması zefir, geriye bükülüp dibe doğru kıvrılması şehikdir.

İnsan sevinçli iken farklı bir ses çıkarır, üzüntülü ve ızdıraplı olduğunda ise farklı bir ses çıkarır. Cehennemlik olanların çıkardığı ses ise eşeğin nefes alıp verirken çıkardığı sese ıtlak edilmesi cehennemliklerin halini zihinde canlandırmaya işarettir. Cehennemlikler hakkında “şehîk” kelimesinin kullanılması gam ve kederlerinin şiddetine işarettir. Onların feryatları eşeğin anırması gibi olacaktır.
 

kenz-i mahfi

Sorumlu
“Şehîk” kelimesi aslında eşeğin sesi yani anırması için kullanılmaktadır. Fakat Kur’an-ı Kerim’de hem cehennemin sesi hem de cehennemliklerin sesi karşılığında kullanılmıştır.

Risale-i Nur Külliyatı’nda “şahika” kelimesi toplam 7 defa “şahik” kelimesi ise toplam 2 defa zikredilmiştir. Bunlar:
1.Ve sol tarafımda, fırtınalı, dağdağalı zannettiğim uçurumlar, şâhikalar ise; süslü, sevimli cazibedar olan dağların arkalarında azim bir ziyafetgâh, güzel bir seyrangâh, yüksek bir nüzhetgâh bulunduğunu hayal meyal gördüm. (Sözler, sayfa 313)
Not: Bu cümlede “şahika” kelimesinin geçtiği yerde “dağlar” ve “yüksek” kelimeleri geçmekle aslında manası da verilmiş olmaktadır.
2.Hem şârık ki, sur sureler şâhik, her kelime bir melek-i nâtık... (Sözler, sayfa 696) (Aynı ibare Sikke-i Tasdik-i Gaybi kitabında da geçmektedir.)
3.Bediüzzaman, bu gayet ulvi seciyenin bir lem’acığına mazhar olmak için “Birkaç adamın imanını kurtarmak için Cehennem’e girmeye hazırım” diye fedakârlığın şâhikasına yükselmiş ve böyle olduğu, Kur’an ve İslamiyet’in fedai ve muhlis bir hâdimi olduğu, seksen senelik hayatının şehadetiyle sabit olmuştur. (Sözler, sayfa 757)
4.Ancak küre-i arzı harekete getiren felek çarklarını durdurmağa ve şems ve kamerin birleştirilmesiyle zamanın hareketini teskin ettirmeğe ve vücudun şahikalarından yuvarlanık gelen şu dünyayı sâkin kılmağa kâdir olan kudreti nihayetsiz Rabb-i Zülcelal’e dualarımı, niyazlarımı arz ve takdim ediyorum. (Mesnevi-i Nuriye, sayfa 109)
5.Çünkü gençliğimde en yüksek intibah şâhikasına çıktığımı sanıyordum. Şimdi anlıyorum ki, o intibah intibah değilmiş. Ancak uykunun en derin kuyusunda bulunmaktan ibaret imiş. (Mesnevi-i Nuriye, sayfa 125)
6.Allah’ın birliğine iman etmek hakikat-i kübrasını ilân ediyorken, Kur’an lisan-ı belâgatın en yükseğine ve nezahetin şâhikasına varır. (İşarat’ül İ’caz, sayfa 219)
7.Zararın neresinden dönsen kârdır ders-i ikazını vererek hamden sümme hamden zulmet vâdisinden çıkararak şâhika-i Nur’a yetiştirmişti. (Barla Lahikası, sayfa 174)
8.Demek sekiz yüz sene mesafede görünen, hizmet-i Kur’aniyenin şâhikasıdır; yoksa Said gibi karıncalar değil. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, sayfa 146)

“şehîk” kelimesi Risale-i Nur’da sadece 2 defa geçmektedir. Arabi ibare olarak ise toplam 7 defa zikredilmiştir. Şualar ve Sikke-i Tasdik-i Gaybi kitabında geçen aynı bahiste Hud Suresi’nin 106.ayeti hakkındaki bahis şöyledir.



فَأَمَّا الَّذِينَ شَقُواْ فَفِي النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ
Ayeti dahi, Risale-i Nur’un muarızlarına ve düşmanlarına ve onların cereyanlarının mebdeine ve faaliyet devresine ve müntehasına cifir ile, tevafuk ile işaret eder.

.................
فَفِي النَّارِ لَهُمْ فِيهَا زَفِيرٌ وَشَهِيقٌ
İse bin üçyüz altmışbir (1361), eğer فِي النَّارِ daki okunmayan "ye" sayılmazsa bin üçyüz ellibir (1351) tarihini; eğer şeddeli "nun" aslı itibariyle bir "lâm", bir "nun" sayısla yine bin üçyüz otuzbir (1331) tarihini ve harb-i umumî âfetinin feryad u fîzâr içindeki yangınını göstererek Cehennem ateşinde zefîr ve şehîk eden ehl-i şekavetin azabını haber verip, ehl-i imanı fitnelere düşüren şakîlerin hem dünyada, hem âhirette cezalarına işaret eder. (Şualar, sayfa 697)

Mülk Suresi'nin 7.ayeti ve devamı 8.ayetinin başı hakkında Risale-i Nur'da şu bahisler vardır.


() إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ

تَكَادُ تَمَيَّزُ مِنَ الْغَيْظِ

ayetinin sarahatıyla o zalim münkirlere Cehennem öyle öfkeleniyor ki, hiddetinden parçalanmak derecesine geliyor. (Asa-yı Musa, sayfa 68) (Aynı bahis hem Sözler'de hem de Şualar'da da geçmektedir.)
 
Üst