- "Yaşlı bir adam Hz. Ali (k.v.)' nin huzuruna çıkarak:
- "Bize Şam yolculuğumuzun Allah'ın kaza ve kaderi sayesinde olup olmadığını haber ver.
- Taneyi filizlendiren insan canını yoktan var edene and olsun ki, biz Allah'ın Kaza ve kaderi dışında ne hiçbir yere adım atabiliriz, ne de bir vadiye konaklayabiliriz.
- Öyleyse ben bütün emeğimin Allah katından olduğuna inanıyor ve kendime hiçbir ücret uygun bulmuyorum.
- Sus ey yaşlı adam. Şüphesiz Allah sizin gidişinizdeki karşılığınızı siz giderken; dönüşünüzdeki karşılığınızı da dönüşünüzü yaparken kat kat vermiştir. Siz hiçbir pozisyonunuzda zorlanmış ve zora koşulmuş değilsiniz..,
- Öyleyse kaza ve kader bizi nasıl sevk ve idare ediyor?
- Yazık, sana, belkide sen kaza'yı uygulamaya zorlayıcı, kader'i de amele cebredici zannediyorsun. Eğer bu şekilde olsaydı, sevap ve azap, va'd ve vaid, emir ve nehiy anlamsız olurdu. Günah işleyene Allah'tan bir ayıplama, iyilik yapana da övgü gelmezdi. Böylece ne iyilik yapan methedilmeye kötülük İşleyenden daha layık ve ne de kötülük yapan kişi kınanmayı iyilik yapandan daha layık olurdu. Bu anlayış, putperestlerin, şeytan askerlerinin, yalan şahitlerinin ve doğruyu görmekten gözleri kör olanların anlayışıdır..
Onlar, bu ümmetin kaderiyesi ve mecusileri dir. Şüphesiz Allah, serbestçe davranmayı emretti (Yani mükellef için itaat konusunda tam serbestlik vardır). Allah bağımlılığı nehyetti (yasakladı.), kolaylaştırman işleri teklif etti. Ne mağlup asi dedi, ne de istemeyerek itaatkar saydı. Peygamberleri yaratıklarına boş yere göndermedi. Yer ve göklerle aralanndakileri düzensiz bir biçimde yaratmadı. "Bu, înkar edenlerin inancıdır. Bu yüzden inkar edenlere ateşlen bir azap vardır." (Sad 27)
Yaşlı adam:
- Öyleyse bizim rotasından çıkmadığımız kaza ve kader nedir?
Hz. Ali:
- O Allah'ın emri ve hükmünün kendisidir. Sonra şu ayeti okudu: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi., emretti." (İsra 23)