Kur'an Nedir? Tarifi Nasıldır?

Ahmet.1

Well-known member
Kur'an,

*şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi..

*ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi..

*ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri..

*ve zeminde ve gökte gizli esma-i İlahiyenin manevî hazinelerinin keşşafı.. ve sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikin miftahı..

*ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı..

*ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan ve âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatat-ı ebediye-i Rahmaniye ve hitabat-ı ezeliye-i Sübhaniyenin hazinesi..

*ve şu İslâmiyet âlem-i manevîsinin güneşi, temeli, hendesesi.. ve avalim-i uhreviyenin mukaddes haritası..

*ve zât ve sıfât ve esma ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı katı'ı, tercüman-ı sâtı'ı..

*ve şu âlem-i insaniyetin mürebbisi..

*ve insaniyet-i kübra olan İslâmiyetin mâ' ve ziyası..

*ve nev'-i beşerin hikmet-i hakikiyesi..

*ve insaniyeti saadete sevkeden hakikî mürşidi ve hâdîsi...

*ve insanlara
hem bir kitab-ı şeriat,
hem bir kitab-ı dua,
hem bir kitab-ı hikmet,
hem bir kitab-ı ubudiyet,
hem bir kitab-ı emr ü davet,
hem bir kitab-ı zikir,
hem bir kitab-ı fikir,
hem insanın bütün hacat-ı maneviyesine merci' olacak çok kitabları tazammun eden tek, câmi' bir kitab-ı mukaddes.. hem bütün evliya ve sıddıkînin ve urefa ve muhakkikînin muhtelif meşreblerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütübhane hükmünde bir kitab-ı semavîdir.

Kur'an arş-ı a'zamdan, ism-i a'zamdan, her ismin mertebe-i a'zamından geldiği için, Onikinci Söz'de beyan ve isbat edildiği gibi;


Kur'an,

*Bütün âlemlerin Rabbi itibariyle Allah'ın kelâmıdır.

*Hem bütün mevcudatın İlahı ünvanıyla Allah'ın fermanıdır.

*Hem bütün Semavat ve Arz'ın Hâlıkı namına bir hitabdır.

*Hem rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir.

*Hem saltanat-ı âmme-i Sübhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir.

*Hem rahmet-i vasia-i muhita nokta-i nazarında bir defter-i iltifatat-ı Rahmaniyedir.

*Hem uluhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır.

*Hem ism-i a'zamın muhitinden nüzul ile arş-ı a'zamın bütün muhatına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir Kitab-ı Mukaddes'tir.

Ve şu sırdandır ki, "Kelâmullah" ünvanı kemal-i liyakatla Kur'ana verilmiş ve daima da veriliyor.

Kur'andan sonra sair enbiyanın kütüb ve suhufları derecesi gelir.

Sair nihayetsiz kelimat-ı İlahiyenin ise bir kısmı dahi has bir itibarla, cüz'î bir ünvan ile, hususî bir tecelli ile, cüz'î bir isim ile ve has bir rububiyet ile ve mahsus bir saltanat ile ve hususî bir rahmet ile zahir olan ilhamat suretinde bir mükâlemedir. Melek ve beşer ve hayvanatın ilhamları, külliyet ve hususiyet itibariyle çok muhteliftir.


Kur'an,

*asırları muhtelif bütün enbiyanın kitablarını ve meşrebleri muhtelif bütün evliyanın risalelerini ve meslekleri muhtelif bütün asfiyanın eserlerini icmalen tazammun eden

*ve cihat-ı sittesi parlak ve evham u şübehatın zulümatından musaffa

*ve nokta-i istinadı bilyakîn vahy-i semavî ve kelâm-ı ezelî..

*ve hedefi ve gayesi, bilmüşahede saadet-i ebediye..

*içi, bilbedahe hâlis hidayet..

*üstü, bizzarure envâr-ı iman..

*altı, biilmelyakîn delil ve bürhan..

*sağı, bittecrübe teslim-i kalb ve vicdan..

*solu, biaynelyakîn teshir-i akıl ve iz'an..

*meyvesi, bihakkalyakîn rahmet-i Rahman ve dâr-ı cinan..

*makamı ve revacı, bilhads-is sadık makbul-ü melek ve ins ü cânn bir kitab-ı semavîdir.


Said Nursî
 
Son düzenleme:

Ahmet.1

Well-known member
Hikmet: Nereden geliyorsunuz? Nereye gidiyorsunuz? Bu dünyada işiniz nedir? Reisiniz kimdir?
Hikmet: İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. *Gözetilen fayda ve gaye. *Herkesin bilmediği gizli sebeb. *Sır. *Bilinmeyen nokta.

Bu suale, benî-Âdem namına, emsali olan büyük peygamberler gibi, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, nev'-i beşere vekaleten karşısına çıkarak şöyle cevabda bulundu:
Benî-Âdem: Âdem oğulları.
Namına: Adına.
Muhammed-i Arabî: Arap toplumundan olan Hz.Muhammed(asm).
Aleyhissalâtü Vesselâm: Salât ve selâm O'nun üzerine olsun.
Nev'-i beşer: İnsanlar, insan türü.
Vekaleten: Vekil olarak.


Ey hikmet! Bu gördüğün insanlar, Sultan-ı Ezelî'nin kudretiyle yokluk karanlıklarından ziyadar varlık âlemine çıkarılan mahluklardır. Sultan-ı Ezelî, bütün mevcudatı içinde biz insanları seçmiş ve emanet-i kübrayı bize vermiştir. Biz haşir yoluyla saadet-i ebediyeye müteveccihen hareket etmekteyiz. Dünyadaki işimiz de, o saadet-i ebediye yollarını temin etmekle, re's-ül malımız olan istidadlarımızı nemalandırmaktır. Ve şu azîm insan kervanına, bundan sonra Sultan-ı Ezelî'den risalet vazifesiyle gelip riyaset eden benim. İşte o Sultan-ı Ezelî'nin risalet beratı olarak bana verdiği Kur'an-ı Azîmüşşan elimdedir. Şübhen varsa al, oku!
Sultan-ı Ezelî: Başlangıcı olmayıp sonsuz olan Allah(cc).
Kudret: Güç.
Ziyadar: Işıklı, parlak.
Mevcudat: Varlıklar.
Emanet-i kübra: En büyük emanet, Allah(cc) tarafından verilen sınırlı kabiliyet ve sanat ölçüleriyle Allah'ın(cc) sınırsız ve sonsuz sıfat ve isimlerini anlama ve tanıtma görev ve sorumluluğu.
Haşir: Yeniden diriliş. Dünyadan ölümle ayrılanların ahirette Allah(cc) tarafından tekrar diriltilip toplanması.
Saadet-i ebediye: Bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk.
Müteveccihen: Yönelerek, dönerek, yönelmiş olarak.
Re's-ül mal: Sermaye, ana para.
İstidad: Kabiliyet, yetenek.
Nema: Gelişme, büyüme.
Azîm: Büyük, yüce.
Risalet: Peygamberlik.
Berat: Ayrıcalık ve lütuf belgesi.
Kur'an-ı Azîmüşşan: Şanı yüce Kur'an.


İşarat-ül İ'caz
 
Son düzenleme:

Ahmet.1

Well-known member
(İşarat-ül İ'caz / Ecnebi Feylesofların beyanları) ndan

Zamanlar Geçtikçe, Kur'anın Ulvî Sırları İnkişaf Ediyor
Doktor Maurice (Moris), Le parler Française Roman (Löparle Franses Roman) ünvanlı gazetede Kur'anın Fransızca mütercimlerinden Selman Runah'ın tenkidatına verdiği cevabda diyor ki:

Kur'an nedir? Her tenkidin fevkinde bir fesahat ve belâgat mu'cizesidir. Kur'anın, üçyüzelli milyon Müslümanın göğsünü haklı bir gururla kabartan meziyeti, onun her manayı hüsn-ü ifade etmesi itibariyle, münzel kitabların en mükemmeli ve ezelî olmasıdır. Hâyır, daha ileri gidebiliriz: Kur'an, kudret-i ezeliyenin, inayet ile insana bahşettiği kütüb-ü semaviyenin en güzelidir. Beşeriyetin refahı nokta-i nazarından Kur'anın beyanatı, Yunan felsefesinin ifadatından pek ziyade ulvîdir. Kur'an, arz ve semanın Hâlıkına hamd ü şükranla doludur. Kur'anın her kelimesi, her şeyi yaratan ve her şeyi haiz olduğu kabiliyete göre sevk ve irşad eden Zât-ı Kibriya'nın azametinde mündemicdir. Edebiyat ile alâkadar olanlar için Kur'an, bir kitab-ı edebdir. Lisan mütehassısları için Kur'an, bir elfaz hazinesidir. Şâirler için Kur'an, bir ahenk menbaıdır. Bundan başka bu kitab; ahkâm ve fıkıh namına bir muhit-i maariftir. Davud'un (A.S.) zamanından, Jan Talmus'un devrine kadar gönderilen kitabların hiçbiri, Kur'an-ı Kerim'in âyetleriyle muvaffakıyetli bir şekilde rekabet edememiştir. Bundan dolayıdır ki, Müslümanların yüksek sınıfları, hayatın hakikatını kavramak nokta-i nazarından ne kadar tenevvür ederlerse, o derece Kur'an ile alâkadar oluyorlar ve ona o kadar ta'zim ve hürmet gösteriyorlar.

Müslümanların Kur'ana hürmetleri daima tezayüd etmektedir. İslâm muharrirleri, Kur'an âyetlerini iktibas ile yazılarını süslerler ve o yazılar o âyetlerden mülhem olurlar. Müslümanlar, tahsil ve terbiye itibariyle yükseldikçe, fikirlerini o nisbette Kur'ana istinad ettiriyorlar. Müslümanlar, kitablarına âşıktırlar ve onu kalblerinin bütün samimiyetiyle mukaddes tanırlar. Halbuki kütüb-ü İlahiyeye nâil olan diğer milletler, ne kitablarına ehemmiyet verirler ve ne de onlara hürmet gösterirler. Müslümanların Kur'ana hürmetlerinin sebebi; bu kitab payidar oldukça, başka bir dinî rehbere arz-ı ihtiyaç etmeyeceklerini anlamalarıdır. Filhakika Kur'anın fesahat, belâgat ve nezahet itibariyle mümtaziyeti, Müslümanları başka belâgat aramaktan vâreste kılmaktadır. Edebî dehâların ve yüksek şâirlerin, Kur'an huzurunda eğildikleri bir vakıadır. Kur'anın her gün daha fazla tecelli etmekte olan güzellikleri, her gün daha fazla anlaşılan fakat bitmeyen esrarı, şiir ve nesirde üstad olan müslümanları, üslûbunun nezahet ve ulviyeti huzurunda diz çökmeye mecbur etmektedir. Müslümanlar, Kur'anı tâ rûz-u haşre kadar payidar kalacak kıymet biçilmez bir hazine addeylerler ve onunla pek haklı olarak iftihar ederler. Müslümanlar, Kur'anı en fasih sözlerle, en rakik manalarla coşan bir nehre benzetirler. Şayet Monsieur Renaud (Mösyö Reno), İslâm âlemiyle temas etmek fırsatını elde edecek olursa, münevver ve terbiyeli Müslümanların, Kur'ana karşı en yüksek hürmeti perverde ettiklerini ve onun evamir-i ahlâkiyesine fevkalâde riayetkâr olduklarını ve bunun haricine çıkmamağa gayret ettiklerini görürdü. Yeni nesiller ve asrî mekteblerin me'zunları da, Kur'ana ve Müslümanlığa karşı müstehziyane bir cümlenin sarfına tahammül etmemektedirler. Çünki Kur'an, iki sıfatla bu ehliyeti haizdir:

Bunların birincisi: Bugün ellerde tedavül eden Kur'anın Hazret-i Muhammed'e (A.S.M.) vahiy olunan kitabın aynı olmasıdır. Halbuki İncil ile Tevrat hakkında birçok şübheler ileri sürülmektedir.

İkincisi:
Müslümanlar, Kur'anı Arabçanın en kuvvetli muhafızı ve esasat-ı diniyenin amelî bir mahiyet almasının en kuvvetli menbaı telakki ederler. Binaenaleyh Monsieur Renaud (Mösyö Reno) eserini tashih edecek olursa, bu tercümesiyle, insanları tenvir hususunda insanlığa büyük bir muavenette bulunur ve bâtıl itikadların hududlarını târumâr etmeye hâdim olur.

Doktor MAURİCE​
 

Ahmet.1

Well-known member
Mister John Davenport, "Hazret-i Muhammed (A.S.M.) ve Kur'an-ı Kerim" ünvanlı eserinde Kur'an-ı Kerim'den bahsederken, şu sözleri söylüyor:

Kur'anın sayısız hususiyetleri içinde bilhâssa ikisi fevkalâde mühimdir:

1- Zât-ı Kibriya'yı ifade eden âyâtın ahengindeki ulviyettir. Kur'an-ı Kerim, beşerî za'flardan herhangi birisini Zât-ı Kibriya'ya isnaddan münezzehtir.

2- Kur'an -başından sonuna kadar- gayr-ı belig, gayr-ı ahlâkî, yahut terbiyeye muhalif fikirlerden, cümlelerden ve hikâyelerden tamamen münezzehtir.

Halbuki bütün bu nakîsalar, Hristiyanların ellerindeki muharref kitab-ı mukaddeste mebzuliyetle vardır.

JOHN DAVENPORT
 

Ahmet.1

Well-known member
Carlyle (Karlayl) şöyle diyor:
Kur'anı bir kerre dikkatle okursanız, onun hususiyetlerini izhara başladığını görürsünüz. Kur'anın güzelliği, diğer bütün edebî eserlerin güzelliklerinden kabil-i temyizdir. Kur'anın başlıca hususiyetlerinden biri, onun asliyetidir. Benim fikir ve kanaatıma göre, Kur'an serapa samimiyet ve hakkaniyetle doludur. Hazret-i Muhammed'in (A.S.M.) cihana tebliğ ettiği davet, hak ve hakikattır.


İşarat-ül İ'caz​
 

Ahmet.1

Well-known member
Kur'an öyle bir Peygamber sesidir ki, onu bütün dünya dinleyebilir. Bu sesin aksi saraylarda, çöllerde, şehirlerde, devletlerde çınlar!..

Kur'an şiir midir? Değildir, fakat onun şiir olup olmadığını tefrik etmek müşkildir. Kur'an şiirden daha yüksek bir şeydir. Maamafih Kur'an ne tarihtir, ne tercüme-i haldir, ne de İsa'nın (A.S.) dağda îrad ettiği mev'ize gibi bir mecmua-i eş'ardır. Hattâ Kur'an, ne Buda'nın telkinatı gibi bir mâba'de-t tabiiye yahut mantık kitabı, ne de Eflatun'un herkese îrad ettiği nasihatlar gibidir. Bu bir Peygamberin sesidir. Öyle bir ses ki, onu bütün dünya dinleyebilir. Bu sesin aksi saraylarda, çöllerde, şehirlerde, devletlerde çınlar! Bu sesin tebliğ ettiği din, evvelâ naşirlerini bulmuş, sonra teceddüdperver ve imar edici bir kuvvet şeklinde tecelli etmiştir. Bu sayededir ki; Yunanistan ile Asya'nın birleşen ışığı, Avrupa'nın zulümat-âbâd olan karanlıklarını yarmış ve bu hâdise, Hristiyanlığın en karanlık devirlerini yaşadığı zaman vuku' bulmuştur.


Dr. JOHNSON
 

Ahmet.1

Well-known member
Nisâ, 82. Ayet: Hâlâ Kur'an'ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı.
 

Ahmet.1

Well-known member
Kur’an, ism-i a’zamdan ve her ismin a’zamlık mertebesinden gelmiş. Hem bütün âlemlerin Rabb’i itibarıyla Allah’ın kelâmıdır. Hem bütün mevcudatın ilahı unvanıyla Allah’ın fermanıdır. Hem semavat ve arzın Hâlık’ı haysiyetiyle bir hitaptır.

(Sözler, Risale-i Nur)
 
Üst