Kütüb- ü sitte- Ölüm

müdavim

Üye Sorumlusu
İBNETU'L-CEVN

5583 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "İbnetu'l-Cevn Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına girince: "Senden Allah'a sığınırım!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da:

"Gerçekten büyüğe sığındın. Ailene dön!" buyurdular."

Buhari, Talak 3; Nesai, Talak 14, (6, 150).

ÜMMÜ ŞERÎK

5584 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nın anlattığına göre, "Ümmü Şerik, Aleyhissalâtu vesselâm'a nefsini hibe edenlerdendir."

(Teysir, hadisin kaynağını Nesai olarak gösterir ise de, Nesai'nin el-Mücteba olarak meşhur olan Sünen'inde mevcut değildir, es-Sünenü'l-Kübâ'sında olabilir.)

5585 - Sâbit rahimehullah anlatıyor: "Ben Hz. Enes radıyallahu anh'ın yanında idim. Onun yanında bir kızı vardı. Enes dedi ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir kadın gelerek nefsini ona arzetti ve: "Ey Allah'ın Resûlü! Senin bana ihtiyacın var mı?" dedi. Bunun üzerine Enes'in kızı: "Bu kadının hayası ne kadar az! Ne ayıp, ne ayıp!" dedi. Enes:

"Hayır, o senden daha hayırlı! Resûlullah'a rağbet ve arzu duydu ve nefsini ona arzetti" buyurdu."

Buhari, Nikah 32, Edeb 79; Nesâi, Nikah 25, (6, 78-79).

5586 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh gelip (Hz. Peygamber'in huzuruna girmek için) izin istedi. kapıda oturmuş bekleyen insanlar vardı. Onlara izin verilmemişti. Hz. Ebu Bekr'e izin verildi, o da girdi. Girince, Aleyhissalâtu vesselâm'ı etrafında zevceleri toplanmış olduğu halde sessiz oturuyor buldu. Derken Hz. Ömer de izin istedi, ona da aynı halde iken izin verdi. Hz. Ebu Bekr: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı güldürecek bir şey söyleyeceğim!" dedi ve sordu:

"Ey Allah'ın Resûlü! Hârice'nin kızı benden nafaka istese ben de kalkıp boğazını kessem ne dersiniz?" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm güldü ve: "Şu etrafında gördüklerinin hepsi benden nafaka istiyorlar!" dedi. Ömer, hemen kalkıp boğazını kesmek üzere Hafsa'ya yöneldi. Hz. Ebu Bekr de kalkıp boğazını kesmek üzere Aişe'ye yöneldi. Her ikisi de:

"Demek siz Resûlullah'tan onda olmayan şeyi istiyorsunuz ha!" diyordu. Onlar: "Allah'a yemin olsun! Biz ondan asla olmayan şeyi istemiyoruz!" dediler. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onlardan bir ay ayrı durdu. Arkadan şu ayet nâzil oldu. (Meâlen): "Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: "Eğer dünya hayatını ve zevkini istiyorsanız, gelin boşanma bedelini verip sizi güzellikle serbest bırakayım. Eğer Allah'ı, Resûlünü ve âhiret yurdunu istiyorsanız, şüphesiz ki, sizden iyilik yapan ve iyi kullukta bulunanlar için Allah pek büyük bir mükâfaat hazırlamıştır" (Ahzâb 28-29)

Hz. Câbir devamla der ki: "Bunun üzerine Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hz. Aişe radıyallahu anhâ'dan başlayarak şöyle dedi:

"Ben sana bir husus arzedeceğim. Cevap vermede acele etmemeni dilerim, ebeveyninle de istişâre ettikten sonra cevap ver."

"O husus nedir ey Allah'ın Resûlü?" diye Aişe sorunca, Aleyhissalâtu vesselâm ayeti tilavet buyurdu. Bunun üzerine Hz. Aişe hemen: "Yani sizi tercih meselesinde mi âilemle istişâre edeceğim? Asla! Ben Allah'ı ve Resûlünü ve âhiret yurdunu tercih ediyorum. Senden ricam, kadınlarından hiçbirine benim şu söylediğimi haber vermemendir!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Onlardan biri sormaya görsün, ben hemen cevap veririm. Zira Allah beni zorlaştırıcı ve şaşırtıcı olarak değil, öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi!" buyurdular."

Müslim, Talak 29, (1428).

EVLENMEYE TEŞVİK VE TERĞİB

5587 - Ma'kıl İbnu Yesâr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir adam gelerek: "Ben (evlenmek üzere) asaletli ve güzel bir kadın buldum. Ancak kısırdır, çocuk doğurmuyor. Onunla evleneyim mi?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Hayır evlenme!" buyurdular. Sonra adam ikinci sefer geldi, yine aynı cevabı aldı. Adam üçüncü sefer de gelince: "(Ey insanlar!) vedûd (çok seven) ve velûd (çok doğuran) olanla evlenin. Zira ben (Kıyamet günü) diğer ümmetlere karşı çokluğunuzla övüneceğim" buyurdular."

Ebu Davud, Nikah 4, (2050); Nesâi, Nikah 11, (6, 65-66).

5588 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Dünya bir meta'dır. Dünya metâının en hayırlısı saliha kadındır."

Müslim, Radâ' 64, (1467); Nesai, Nikah 15, (6, 69).

5589 - İbnu Ebi Necih rahimehullah anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Kadını olmayan erkek miskindir, miskindir!" buyurmuşlardır. Yanındakiler:

"Çokça malı olsa da mı?" dediler.

"Evet çokça malı olsa da!" buyurdular. Sözlerine devamla: "Kocası olmayan kadın da miskînedir miskînedir!" buyurdular. Yanındakiler:

"Çokça malı olsa da mı?" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Evet kadının çok malı olsa da!" buyurdular.

Rezin tahric etti.

5590 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kadın dört hasleti için nikâhlanır: Malı için, haseb ve nesebi için, güzelliği için, dini için. Sen dindarı seç de huzur bul."

Buhari, Nikâh 15; Müslim, Radâ' 53, (1466); Ebu Dâvud, Nikâh 2, (2047); Nesâi, Nikâh 13, (6, 68).

5591 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Evlendiğim zaman Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana:

"Nasıl biriyle evlendin (dulla mı bakire ile mi?) diye sordular.

"Bir dul aldım!" dedim.

"Niye bâkire değil? O seninle sen de onunla mülâtefe ederdiniz!" buyurdular."

Buhari, Nikah 10; Müslim, Radâ' 54, (715); Ebu Dâvud, Nikâh 3, (2048); Tirmizi, Nikâh 4, 13 (1086, 1100); Nesâi, Nikâh 6, 10 (6, 61-65).

5599 - Hz. Muğire radıyallahu anh'ın anlattığına göre, o bir kadın istemiştir. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kendisine: "Ona bak! Zira bakman, aranızdaki uyum için daha muvafıktır!" buyurdular."

Tirmizi, Nikâh 5, (1087); Nesai, Nikâh 17, (6, 69).
 

müdavim

Üye Sorumlusu
NİKÂH ÂDABI

5600 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Nikâhı ilân edin, onu mescidlerde yapın. Üzerine de def vurun."

Tirmizi, Nikâh 6, (1089).

5601 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Bir kadını, ensârdan bir erkekle evlendirmiştik. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Ey Aişe! Eğlenceniz yok mu? Zira ensâr eğlenceyi sever!" buyurdular."

Buhari, Nikah 63.

5602 - Muhammed İbnu Hâtıb el-Cumahi anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Nikâh'da) haramla helâli ayıran fark, def ve sestir."

Tirmizi, Nikâh 6, (1088); Nesâi, Nikah 72, (6, 127, 128).

5603 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Biriniz bir kadınla evlenir veya bir köle satın alırsa şöyle dua etsin: "Allahım, ben bunun hayırlı olmasını ve hayırlı bir yaratılış üzere olmasını diliyorum. Onun şerrinden ve şerli bir tabiat üzere olmasından sana sığınıyorum.

Eğer bir deve satın alırsa, eliyle hörgücünün üstenden tutup aynı şeyi söylesin."

Ebu Dâvud, Nikâh 46, (2160).

5604 - Zeyd İbnu Eslem radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Biriniz bir kadınla evlenir veya bir hizmetçi (köle) satın alırsa, perçeminden tutup ona bereketle dua etsin. Bir deve satın alınca hörgücünün tepesinden tutup, şeytân-ı racîm'e karşı Allah'a istiâzede bulunsun."

Muvatta, Nikâh 52, (2, 547).

5605 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, evlenen bir kimseyi şöyle tebrik ederdi: "Allah sana (evliliği) mübarek kılsın, üzerine bereket indirsin, ikinizin arasını hayırda birleştirsin."

Ebu Davud, Nikâh 37, (2130); Tirmizi, Nikâh 7, (1091).

5606 - Hasan(-ı Basrî) anlatıyor: "Akil İbnu Ebi Tâlib radıyallahu anh, Beni Cüşem'den bir kadınla evlenmişti. Onu: "Kaynaşma ve oğullar" dileyerek tebrik ettiler. Fakat o: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın kullandığı tabirlerle dua edin: "Allah size (evliliği) mübarek etsin ve size bereket versin" deyin!" dedi."

Nesai, Nikah 73, (6, 128).

5607 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm benimle Şevvâl'de nikâh yapmıştı. Şevvâl'de gerdek yaptı. Yanında hangi kadını benden daha bahtlı idi?"

(Urve der ki: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ) yakınlarından olan kadınları şevvâl ayında gerdeğe sokmayı müstehab addederdi."

Müslim, Nikah 73, (1423); Tirmizi, Nikah 9, (1093); Nesai, Nikah 77, (6, 130).

5608 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Sizden kim hanımına temas etmek isteyince: "Allah'ın adıyla! Allahım, bizi şeytandan uzak tut ve şeytanı da bize vereceğin nasipten uzak tut!" dese, sonra da Allah bu temastan onlara bir evlad nasip etse, şeytan ona ebediyen zarar vermez."

Buhari, Bed'ü'l-Halk 11; Müslim, Nikâh 116, (1434); Ebu Dâvud, Nikâh 46, (2161); Tirmizi, Nikâh 8, (1092).

NİKÂH AKDİ

5609 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte gazveye çıkmıştık. Beraberimizde kadın yoktu. "Husyelerimizi aldırmayalım mı?" diye sorduk. Bizi bundan yasakladı, sonra da muvakkat istifade hususunda bize ruhsat tanıdı. Herhangi birimiz, bir elbise mukabilinde kadınla, bir müddet için nikâh yapıyorduk."

Buhari, Tefsir, Mâide 9, Nikah 6, 8; Müslim, Nikâh 38, (1404).

5610 - Seleme İbnu'l-Ekvâ radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Evtas gazvesi yılında mut'aya ruhsat verdi, sonra da onu yasakladı."

Buhari, Nikâh 31 (tâ'lik olarak); Müslim, Nikah 18, (1405).

5611 - İbnu Abbas radıyallahu anhümâ anlatıyor: "İslâm'ın evvelinde mut'a vardı. Kişi, hakkında bilgisi olmayan (tanımadığı) bir beldeye gelince, oradan yerli bir kadınla, orada kalacağını tahmin ettiği müddet miktarınca nikâh yapardı. Kadın, böylece onun eşyasını muhafaza eder, gerekli işlerini görürdü. Bu hal: "Onlar namuslarını korurlar. Ancak "hanımlarına" ve "câriyelerine" karşı müstesna, bunlarla olan yakınlıklarından dolayı kınanmazlar" (Mü'minûn 6) meâlindeki ayet nazil oluncaya kadar devam etti. (Bu ayet gelince mut'a haram ilân edildi.)

İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ der ki: "Bu ikisi dışındaki bütün fercler (cinsi tatmin yolları) haramdır."

Tirmizi, Nikâh 28, (1122).

5612 - Muhammed İbnu'l-Hanefiyye anlatıyor: "Hz. Ali, İbnu Abbas radıyallahu anhüm'e dedi ki:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hayber gazvesi günü, kadınlarla mut'ayı, ehlî eşek etlerinin yenmesini haram kıldı."

Buhari, Megazi 38, Nikâh 31, Zebâih 28, Hiyel 3; Müslim, Nikâh 29, (1407); Muvatta, Nikâh 41, (2, 542); Tirmizi, Nikah 28, (1121); Nesai, Nikah 71, (6, 125, 126).

5613 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ve Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh zamanında bir avuç hurma ve un mukabilinde birkaç gün boyu devam eden mut'a nikahı yapardık. Bu hal, Hz. Ömer radıyallahu anh'ın Amr İbnu Hureys hâdisesi vesilesiyle mut'ayı yasaklamasına kadar devam etti."

Müslim, Nikah 16, (1405).

5614 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şiğâr nikahını yasakladı. Bu, kişinin kızını veya kızkardeşini, karşılığında kızını veya kız kardeşini almak üzere bir erkeğe vermesi, aralarında mehir ödemeyi kaldırmalarıdır."

Buhari, Nikah 28, Hiyel 3; Müslim, Nikâh 57, (1415); Muvatta, Nikâh 24, (2, 535); Ebu Davud, Nikah 15, (2074); Tirmizi, Nikah 29, (1124); Nesai, Nikah 60, 61, (6, 111, 112).

5615 - Urve rahimehullah anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ bana anlattı ki: Cahiliye devrinde dört çeşit nikâh mevcuttu: Bunlardan biri, bugün (dinimizin meşru kıldığı ve) herkesçe tatbik edilen nikâhtır: Kişi, kişiden kızını veya velisi bulunduğu kızı ister, mehrini verir, sonra onunla evlenir.

Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: Kişi, hanımı hayızdan temizlenince: "Falancaya git, ondan hamilelik talep et" der ve hanımını ona gönderirdi. -Kadının o yabancı erkekten hâmile kaldığı anlaşılıncaya kadar, kocası ondan uzak durur, temasta bulunmazdı. O adamdan hamileliği açıklık kazanınca, zevcesi dilerse onunla zevciyât muamelelerine başlardı. Bu nikâh çeşidine asaletli bir evlat elde etmek için başvurulurdu. İşte bu nikaha nikahu'l-istibza denirdi.

Diğer bir nikâh çeşidi şöyleydi: On kişiden az bir grup toplanır, bir kadının yanına girerler ve hepsi de ona temasta bulunurdu. Kadın hâmile kalıp doğum yaparsa, doğumdan birkaç gün sonra, kadın onlara haber salar, hepsini çağırırdı. Hiçbiri bu davete icabet etmekten kaçınamaz, kadının yanına gelirdi. Kadın onlara: "Hadisenizi hatırlamış olmalısınız. İşte şimdi doğum yaptım. Ey falan, çocuk senindir" der, çocuğu bunlardan dilediğine nisbet ederdi. Adamın buna itiraz etmeye hakkı yoktu.

Diğer dördüncü nikâh çeşidi şöyleydi: Çok sayıda insan toplanıp bir kadının yanına girerlerdi. Kadın gelenlerden hiçbirine itiraz edemezdi. Bu kadınlar fahişe idi. Kapılarının üzerine bayraklar dikerlerdi. Bu kadınlarla temas arzu eden herkes bunların yanına girebilirdi. Bunlardan biri hamile kaldığı takdirde, çocuğunu doğurduğu zaman, o adamlar kadının yanında toplanırlar ve kâifler çağırırlardı. Kâifler bu çocuğun, onlardan hangisine ait olduğunu söylerse nesebini ona dâhil ederlerdi. Çocuk da ona nisbet edilir, onun çocuğu diye çağrılırdı. O kimse bunu reddedemezdi.

Muhammed aleyhissalâtu vesselâm hak ile gönderilince, bütün cahiliye nikâhlarını yasakladı, sadece insanların bugün tatbik etmekte olduğu nikâhı bıraktı."

Buhari, Nikah 36; Ebu Davud, Talak 33, (3272).
 

müdavim

Üye Sorumlusu
VELİLER VE ŞÂHİDLER

5616 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm: Hangi kadın velisinin izni olmaksızın nikâhlanırsa onun nikâhı

bâtıldır!" buyurdular ve bunu üç kere tekrar ettiler. Devamla: "Eğer kocası zifaf yaptıysa, kadının fercinden helal addetmiş olması sebebiyle mehir kadınındır. Eğer (veliler) ihtilafa düşerlerse, sultan, velisi olmayanların velisidir"

Ebu Davud, Nikâh 20, (2083); Tirmizi, Nikâh 14, (1102).

5617 - Yine Ebu Dâvud ve Tirmizi'de Ebu Musa radıyallahu anh'tan gelen bir rivayette: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam: "Velisiz nikâh yoktur!" demiştir."

Tirmizi, Nikâh 14, (1101); Ebu Dâvud, Nikah 20, (2085).

5618 - Hz. Semüre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu

vesselâm buyurdular ki:

"Hangi kadını, (seviyesi eşit) iki veli (iki ayrı şahsa) nikâhlamışsa, kadın

o iki veliden önce davranana aittir. Kim iki kişiye bir şey satmışsa, o satılan şey birinci kimseye aittir."

Ebu Dâvud, Nikâh 22, (2088); Tirmizi, Nikâh 19, (1110); Nesâi , Büyü' 96, (7, 314).

5619 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Hangi köle, efendilerinin izni olmadan evlenirse zânidir."

Ebu Dâvud, Nikâh 17, (2078); Tirmizi, Nikâh 20, (1111, 1112).

5620 - Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Dul nefsine velisinden ehaktır. Bakireden nefsi hususunda izin alınır, onun izni sükütudur."

Müslim, Nikâh 66, (1421); Muvatta, Nikâh 4, (2, 524); Tirmizi, Nikâh 12, (1108); Ebu Dâvud, Nikâh 26, (2098); Nesâi, Nikah 31, 32, (6, 84).

5621 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam: "Dul kadın kendisiyle istişare edilmeden nikâhlanamaz, bâkire de izni sorulmadan nikahlanamaz" buyurmuşlardır. Ashabı sordu:

"Ey Allah'ın Resülü! Onun izni nasıl olur?"

"Sükut etmesiyle!" buyurdular."

Buhari, Nikah 41, Hiyel 3; Müslim, Nikâh 64, (1419); Tirmizi, Nikah 17, 18, (1107, 1109); Ebu Dâvud, Nikâh 24, (2092, 2093); Nesâi, Nikah 33, (6, 85).

5622 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bâkire bir kız, Resülullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek, kendisi istemediği halde, babasının evlendirdiğini söyledi. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm, (bu nikahı) kabul edip etmemede kızı muhayyer bıraktı."

Ebu Dâvud, Nikah 25, (2096).

5623 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Bir genç kız Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Babam beni kendisinin oğluna nikâhladı, ta ki benimle onun alçaklığını gidersin. Ama ben istemiyorum" dedi. Aleyhissalâtu vesselam, babasına adam göndererek getirtti ve evlenme işini kıza bıraktı. Bunun üzerine kız: "Ey Allah'ın Resülü! Ben şimdi, babamın yaptığına izin verdim. Esasen, ben kadınlara bu meselede babalara (icbar) yetkisi olmadığını göstermek istedim!" dedi."

Nesâi, Nikah 36, (6, 87); İbnu Mace, Nikâh 12, (1874).

5624 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kızları hakkında kadınlarla istişare edin!"

Ebu Davud, Nikâh 24, (2095).
 

müdavim

Üye Sorumlusu
KÜFÜVLÜK (DENKLİK)

5625 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:

"Dini ve ahlâkı sizi memnun eden birisi kız talep ederse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız, yerzüzünde fitne ve geniş bir fesad çıkar."

Tirmizi, Nikâh 3, ( 1084.

5626 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Hind, Resülullah'ı bıngıldak kısmından hacamat etmişti. Aleyhissalatu vesselâm:

"Ey Beni Beyâza, Ebu Hind'i evlendirin, onunla evlenin!" buyurdu ve şunu ilave etti: "Eğer tedavi için başvurduğunuz şeylerin birinde hayır varsa bu hacâmattır:

Ebu Dâvud, Nikâh 27, (2102).

5627 - Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:

"Dünya ehlinin değer verdiği, peşinden koştuğu şey maldır."

Nesai, Nikah 9, (6, 64).

5628 - Hz. Aişe radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Huzeyfe İbnu Utbe İbni Rebi'a İbni Abdi Şems radıyallahu anh -ki bu zat Bedir gazvesine katılmıştı- Sâlim'i evlat edinmiş ve kardeşinin kızı Hind Bintu'I-Velid İbni Utbe İbni Rebi'a ile evlendirmişti. Sâlim ise, ensardan bir kadının azadlısı idi: Nitekim, Resülullah aleyhissalâtu vesselam da Zeyd radıyallahu anh'ı evlat edinmişti. Cahiliye devrinde kim bir adamı evlat edinirse, halk bu adamı evlat edinen kimseye nisbet ederek çağırırdı. O, ayrıca yeni babasına varis de olurdu. Bu tatbikat Rab Teâla'nın şu kavl-i şerifleri nazil oluncaya kadar devam etti. (Meâlen): "Onları kendi babalarına nisbet edin. Allah katında doğru olanı budur. Eğer babalarının kim oI duğunu biliyorsanız, zaten onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. (Ahzab 5)

Buhari, Nikâh 15, Megazi 11; Nesâi, Nikâh 8, (6, 63-64); Ebu Dâvud, Nikah 10, (2061).

5629 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Celde ile cezalandırılmış zâni kimse ancak kendisi gibi biriyle evlen(ebil)ir."

Ebu Davud, Nikah 5, (2052).

MÜEBBED HARAMLIK

5630 - İbnu Abbas radıyallahu anhümâ'dan nakledildiğine göre: "Nesebten yedi, sıhriyetten de yedi kişi haram edilmiştir" demiş ve şu ayeti okumuştur. (Mealen): "Size şu kadınları nikahlamak haram kılındı: Anneleriniz, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kızkardeşlerinizin kızları, sizi emzirmiş olan süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, aranızdan zifaf geçmiş olan kadınlarınızdan doğan üvey kızlarınız. Eğer zifaf geçmemişse onların kızlarını nikâhlamakta size günah yoktur. Öz oğullarınızın hanımlarını nikâhlamanız ve iki kızkardeşi birden nikahınız altına almanız da size haram kılındı..." (Nisa 23).

Buhâri, Nikâh 24.

5631 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Bir erkek bir kadınla nikâh yapar ve temasta bulunursa, artık o kadının kızını nikahlaması ona helal olmaz. Eğer kadına temas etmemişse kızını nikahlayabilir. Bir erkek bir kadını nikahlarsa, kadına temas etmiş olsa da olmasa da kadının annesiyle artık nikahlanamaz."

Tirmizi, Nikah 25, (1117).

5632 - Hz. Ali radıyallahu anh şöyle dediler: "Kadınların anneleri, kızla olan nikâh akdine vaty (temas) inzimâm etmedikçe haram olmaz. Anneye duhûl (temas) olmadıkça da kız haram olmaz."

Hadisin kaynağı Teysir'de sehven Tirmizi olarak zikredilmiştir. Câmi'u'I-Usul'de Rezin'in ilavesi olduğu belirtilmiştir.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
RADA' (SÜT EMME)

5633 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Aziz ve Celil olan Allah, nesebten haram ettiğini sütten de haram etti."

Tirmizi, Radâ' 1, (1146).

5634 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Ebu'l-Ku'ays'ın kardeşi Eflah, örtünmeyi emreden ayet indikten sonra yanıma girmek için izin istedi. Ben:

"Allah'a yemin olsun, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'dan izin istemedikçe ben ona girme izni vermeyeceğim! Çünkü onun kardeşi Ebu'l-Ku'ays beni emziren kimse değildir, beni Ebu'I-Ku'ays'ın hanımı emzirdi!" dedim. Derken yanıma Aleyhissalâtu vesselâm girdiler.

"Ey Allah'ın Resulü dedim, Ebu'l-Ku'ays'ın kardeşi EfIah yanıma girmek için izin istedi. Ben sizden sormadıkça izin vermekten imtina ettim!" dedim. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm: "Amcana izin vermekten seni alıkoyan sebep ne?" buyurdular. Ben:

"Ey Allah'ın Resülü! dedim. Beni emziren erkek değil. Beni onun hanımı emzirdi" dedim. Resûlullah yine:

"Sen onun girmesine izin ver. Zira o senin amcandır, Allah iyiliğini versin" buyurdular.

(Urve devamla der ki) İşte bu sebeple Hz. Ayşe radıyallahu anhâ:

"Neseb sebebiyle haram kıldıklarınızı emme sebebiyle de haram kılın!" derdi."

Buhâri, Humus 4, Şehâdat 7, Nikâh 20; Müslim, Radâ' 2, (1444); Muvatta, Radâ' 2, (2, 601,602); Tirmizi, Radâ' 1, (1147); Ebu Dâvud, Nikâh 7, (2055); Nesâi, Nikâh49, (6, 99).

5635 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Ben: "Ey Allah'ın Resûlü! Siz niye bizi bırakıp da Kureyş'e rağbet gösteriyorsunuz?" demiştim. Bana:

"Yanınızda rağbet göstereceğim bir (kadın) var mı?" dedi. Ben:

"Elbette! Hamza'nın kızı var!" dedim. Bunun üzerine:

"O bana helal olmaz. Çünkü o, benim süt kardeşimin kızıdır" buyurdular."

Müslim, Radâ' 11, (1446); Nesâi, Nikah 50, (6, 99).

5636 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Yanımda oturan bir erkek olduğu halde, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm odama girdi. Bu hal, ona bir hayli ağır geldi (ve rengi değişti), öfkesini yüzünden okudum. Bunun üzerine:

"Ey Allah'ın Resûlü! Bu benim süt kardeşimdir!" dedim..

"Siz kadınlar süt kardeşlerinizi iyi düşünün! Çünkü süt kardeşliği, açlıktan dolayı hasıl olur!" buyurdular. "

Buhâri, Nikâh 21, Şehâdât 1; Müslim, Radâ' 32, (1455); Ebu Dâvud, Nikâh 9, (2058); Nesâi, Nikâh 51, (6, 102).

5637 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Bir veya iki emme ile (süt kardeşliği) haramlığı hâsıl olmaz."

Müslim, Radâ' 17, (1450); Tirmizi, Radâ' 3, (1150); Ebu Davud, Nikâh 19, (2063); Nesâî, Nikâh 51, (6, 201).

5638 - Katâde anlatıyor: İbrahim en-Nehâ'î'ye yazarak emme (radâ') hakkında sordum. Bana: "Şureyh bize Hz. Ali ve İbnu Mes'ud radıyallahu anhümâ'nın, "Emmenin azı da çoğu da haramı sabit kılar" dediklerini yazdı." Ebuş-Şa'şa el-Muhâribi ise: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'dan: "Resülullah'ın: "Bir iki emme harama sebep olmaz" dediğini rivayet etmiştir" dedi."

Nesai, Nikah 51, (6, 102).

5639 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Kur'ân olarak inenler meyanında "Ma'lüm on emme ile haram sabit olıur" âyeti de vardı. Sonra (Rab

Teâla) onları, malum beş emme ile neshetti. Bu (beş emme) âyetleri, Kur'ân'ın okunan ayetleri arasında iken Aleyhissalâtu vesselâm vefat etti."

Müslim, Radâ' 24, (1452); Muvatta, Radâ' 17, (2, 608); Ebu Dâvud, Nîkâh 11, (2062); Tirmizi, Radâ' 3, (1150); Nesâî, Nikâh 51, (6,100).

5640 - Hz. İbnu Abbas radıyallahu anhümâ demiştir ki: "İki yıl içerisindeki emme tek bir emmeden ibaret de olsa bu, (evlenmeyi) haram kılar."

Muvatta, Radâ' 4, (2, 602).

5641 - Abdullah İbnu Dinâr anlatıyor: "Bir adam İbnu Ömer radıyallahu anhüma'ya büyüğün emmesinden sormuştu. Şu cevabı verdi:

"Bir adam Ömer radıyallahu anh'a gelip: "Benim, kendisine temasta bulunduğum bir cariyem vardı. Hanımım bunu önlemeye azmetti ve cariyeyi emzirdi ve bana da: "Sakın ha! Vallahi ben cariyeni emzirdim!" dedi. (Şimdi ne yapmalıyım?" diye) sordu. Babam Ömer ona şöyle cevap verdi:

"Hanımını çatlat: Git cariyene temasta bulun. Çünkü (harama sebep olan) emme küçüklükte olan emmedir."

Muvatta, Radâ' 13, (2, 606).

5642 - Yahya İbnu Sa'îd anlatıyor: "Bir adam gelerek Ebu Musa radıyallahu anh hazretlerine şöyle bir soru sordu:

"Ben hanımımın memesinden bir miktar süt emdim ve bu mideme kadar ulaştı. (Hanım bana haram mı oldu?)" Ebu Musa:

"Ben hanımının sana haram olmasından başka bir şey görmüyorum!" dedi. İbnu Mes'ud da vardı. Araya girip: "Adama verdiğin fetvaya bak!" dedi. O da:

"Pekiyi, sen ne diyorsun?" dedi. İbnu Mes'ud:

"İki yaş içerisinde olan emme için haram vardır!" buyurdu. Bunun üzerine Ebu Musa radıyallahu anh:

"Şu âlim, aranızda olduğu müddetçe bana bir şey sormayın!" dedi."

Muvatta, Radâ' 14, (2, 607); Ebu Dâvud, Nikâh 213, (2059, 2060).

5643 - Ümmü Seleme radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Evlenmeyi haram kılan emme, çocuk memede iken, barsağı yoracak kadar olan emmedir. Bu da, sütten kesmenin şer'î müddetin)den önce olmalıdır."

Tirmizi, Radâ' 5, (1152).

5644 - Ukbe İbnu'l-Hâris radıyallahu anh'ın anlattığına göre, "Ukbe, Ebu İhâb İbnu Aziz'in kızı (Ümmü Yahya) ile evlenmişti. Kendisine (siyah) bir kadın gelerek:

"Ben Ukbe'yi ve onun evlendiği kızı emzirmiştim!" dedi. Ukbe kadına:

"Ben senin onu (gerçekten emzirdiğini bilmiyorum. Bana (daha önce) söylemedin de!" dedi. (Ebu İhab ailesine gidip sordu. Onlar bilmediklerini söylediler. Ukbe bunun üzerine) bineğine atlayarak Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı görmek üzere Medine'ye gitti. Aleyhissalâtu vesselâm:

"(Süt kardeşi olduğunuz) söylendikten sonra nasıl beraberliğiniz devam eder? (Onu derhal bırak!)" buyurdular. Ukbe hemen hanımından ayrıldı. Kadın da bir başka koca ile nikâh yaptı."

Buhari, Şehâdâd 4, 13, 14, İlm 26, Büyü' 3, Nikâh 23; Tirmizi, Radâ' 4, (1151 ); Ebu Dâvud, Akdiye 18, (3603, 3604); Nesâi, Nikah 57, (6,109).

5645 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ'nın anlattığına göre: "Kendisine, iki hanımı olan bir adamdan sorulmuş, "Bu adamın hanımlarından biri bir

kızı, diğeri de bir oğlanı emzirmiştir. Acaba; bu kızla oğlan birbirlerine helal olur mu?" denmiştir. İbnu Abbâs:

"Hayır, çünkü erkeğin suyu birdir!" demiştir."

Muvatta, Radâ 5, (2, 602, 603); Tirmizi, Radâ' 2, (1149).

5646 - Haccâc İbnu Haccâc, babası radıyallahu anh'tan anlatıyor:

"Ey Allah'ın Resûlü dedim, benden emmenin üzerinde kalan hakkını giderecek olan şey (kefâret) nedir?"

"Erkek veya kadın bir köle (azadı)dır!" buyurdular."

Ebu Davud, Nikâh 12, (2064); Tirmizi, Radâ' 6, (1153); Nesâî, Nikâh 56, (6, 108).
 

müdavim

Üye Sorumlusu
MÜEBBED HARAM GEREKTİRMEYEN DURUMLAR

5647 - İbnu Ahbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "ResûIullah aleyhissalâtu vesselâm hala ile teyzenin teyze ile teyzenin veya hala ile halanın aynı adamın nikâhında birleştirilmesini mekruh addetti."

Ebu Dâvud, Nikâh 13, (2067); Tirmizi, Nikâh 30, (1125).

Bir rivayette: "(Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm) kadının halası veya teyzesi üzerine nikâhlanmasını yasakladı" denmiştir.

5648 - Şa'bî anlatıyor: "Hz. Câbir radıyallahu anh'ı dinledim. "Resulullah aleyhissalâtu vesselam kadının halası veya teyzesi üzerine nikahlanmasını yasakladı" demişti."

Buhari, Nikah 27; Nesai, Nikah 48, (6, 98).

5649 - Altı kitapta da Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan şu hadis kaydedilmiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kadının halası üzerine, kadının teyzesi üzerine nikahlanmasını yasakladı."

Ravi devamla dedi ki: "Biz, kadının babasının teyzesini de aynı makamda görürüz."

Buhâri, Nikâh 27; Müslim, Nikâh 37, (1408); Muvatta, Nikâh 20, (2, 532); Ebu Dâvud, Nikâh 13, (2065, 2066); Tirmizi, Nikah 30, (1126); Nesai, Nikah 47-48, (6, 96-98).

5650 - Dahhâk İbnu Firuz babasından naklen diyor ki: "Ey Allah'ın Resülü, dedim. Ben müslüman olduğum zaman nikâhımda iki kızkardeş vardı,

(ne yapayım?)"

"Onlardan dilediğin birini boşa!" emrettiler."

Ebu Dâvud, Talâk 25, (2243); Tirmizi, Nikâh 34, (1129).

5651 - Kabîsa İbnu Zaeyb anlatıyor: "Hz. Osman radıyallahu anh 'a bir adam: "Köle olan iki kızkardeş, bir kişinin nikahı altında birleştirilebilir mi ?"

diye sordu. Hz. Osman:

"Onların bu şekilde nikâhlanmasını bir âyet helâl, bir ayet de haram kıldı. Ben ise, böyle bir şeyi yapmayı sevmem!" dedi. Adam Hz. Osman'ın yanından çıktı. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabından bir kimseye rastladı. Bu meseleyi ona da sordu. O da:

"Bana gelince, yetki benim elimde olsa, bunu yapan birini bulduğum taktirde ona mutlaka ibretâmiz bir ceza veririm!" dedi.

İbnu, Sihâb rahimehullah: "Bu cevabı veren zâtın Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh olduğunu zannediyorum" dedi. İmâm Mâlik: "Böyle bir sözü Zübeyr radıyallahu anh'ın söylediği bana ulaştı" demiştir."

Muvatta, Nikâh 34, (6, 538-539).

5652 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Bir adam hanımını üç talakla boşadı. Kadınla bir başka adam evlendi, ancak bu adam da kadını temasdan önce boşadı. (Kadın tekrar önceki kocasına dönmek istemişti.) Resûlullah aleyhisalâtu vesselâm'a bu hususta soruldu:

"Hayır! İkincisi kadının balcığından tatmadıkça önceki tadamaz!" buyurdular."

Buhari, Libas 6, Şehâdât 3, Talâk 4, 7, 37, Edeb 68; Müslim, Nikâh 115, (1433); Muvatta. Nikâh 18, (2, 531); Ebu Dâvud, Talâk 49, (2309);Tirmizi, Nikâh 26, (1118); Nesai, Talâk 9, 10, (6, 146, 147).

5653 - Zübeyr İbnu Abdirrahman İbnü'z-Zübeyr el-Kurazî anlatıyor: "Rifâ'a İbnu Simvâl, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zamanında, hanımını üç talakla boşadı. Ondan sonra kadın Abdurrahman İbnu'z-Zübeyr'le evdendi. Abdurrahman, kadına temasa muktedir olmadığı için, ondan yüz çevirdi ve ayrıldılar. Kadını boşamış olan eski kocası Rifa'a kadınla yeniden nikâhlanmak istedi. Arzusunu Resûlullah'a açtı. Aleyhissalâtu vesselâm Rifa'a'ya onunla evlenmesini yasakladı ve "Kadın balcığı tadıncaya kadar, sana helal olmaz" buyurdu."

Muvatta, Nikâh 17, (2, 531).

5654 - Zeyd İbnu Sâbit radıyallahu anh'ın anlattığına göre, "kendisi bir cariyeyi üç kere boşayıp sonra satın alan bir adam hakkında "Bu cariye, bir başka kocaya varmadıkça ona helal olmaz" diyordu."

Muvatta, Nikah 30, (2, 537).

5655 - İbnu Muhammed İbni İyâs anlatıyor: "İbnu Abbâs, Ebu Hureyre

ve İbnu'l-As radıyallahu anhüm'den kocası tarafından duhûlden (temastan) önce üç talakla boşanan bâkire kız (bu ilk kocası ile yeniden nikah yapmak istese nasıl olur? diye) soruldu. Hepsi de:

"Bir başka zevce ile evlenmedikçe eskisine helal olmaz!" dediler."

Muvatta, Talâk 37, (2, 570).

5656 - Hz. Ali, Hz. Câbir ve Hz. İbnu Mes'ud radıyallahu anhüm, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın "hulle yapana da hulle yaptırana da lanet

ettiğini" anlattılar."

Tirmizi, Nikâh 27, (1119,1120); Ebu Dâvud, Nikâh 16, (2076, 2077); Nesâî, Talâk 13, (6,149).

5657 - Misver İbnu Mahreme radıyallahu anhüm anlatıyor: "Hz. Ali radıyallahu anh nikâhı altında Fatma radıyallahu anh olduğu halde Ebu Cehl'in kızına tâlib oldu. Bunu işiten Hz. Fâtıma, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:

"Kavmin, kızları için senin hiç gadablanmayacağını zannediyor. İşte Ali, Ebu Cehl'in kızıyla evlenecek!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm kalktı (minbere çıktı) şehadet getirdi ve şu hitabede bulundu:

"Emmâ ba'd! Ben Ebu'l-Âs İbnu'r-Rebî'e (kızımı) nikâhladım. Bana konuştu ve doğruyu söyledi (vaadetti ve vaadini tuttu.Şurası muhakkak ki ben helal olanı haram kılmıyorum, haramı da helal kılmıyorum). Fâtıma benden bir parçadır. Onu üzen beni de üzer. Allah'a yemin olsun Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın kızı Allah düşmanının kızıyla ebediyyen biraraya gelmeyecektir!"

Râvi der kî: "Ali istemekten vazgeçti."

5658 - Bir diğer rivayette şöyle gelmiştir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın minberde şöyle söylediğini işittim:

"Benî Hişam İbnu'l-Muşre ailesi, kızlarını Ati İbnu Ebi Talib'le eşlendirmek için benden izin istiyor. Ben izin vermedim, vermiyorum ve vermeyeceğim! Ancak, Ebu Tâlib'in oğlu kızımı boşayıp, kızlarını almak isterse o başka! Şunu iyi bilin, Fâtıma benden bir parçadır. Onu üzen beni de üzer. Ona eziyet olan bana da eziyet olur."

Buhârî, Fezâilu'l-Ashab 16, 12, 29, Cum'a 29, Humus 5, Nikâh 109, Talâk 13; Müslim, Fezâilu's-Sahâbe 96, (2449); Ebu Dâvud, Nikâh 13, (2071); Tirmizi, Menâkıb, (3866).

5659 - İbnu şihâb anlatıyor: Âbdullah İbnu Âmir, Hz. Osman radıyallahu anh'a bir cariye hediye etti. Bu cariyeyi Basra'da satın almıştı ve onun kocası da vardı. Osman: "Ben ona yaklaşmam, onun kocası var!" dedi. Bunun üzerine İbnu Âmir, kocasını râzı etti ve cariyeden ayırdı."

Muvatta, Büyü' 7, (2, 617).

5660 - İmam Mâlik'e ulaştığına göre, "İbnu Abbas ve İbnu Ömer radıyallahu anhüm'e, nikahı altında hür bir kadın olduğu halde bunun üzerine bir

cariye nikâhlamak isteyen bir adam hakkında soruldu. Bunlar, adamın ikisini cemetmesini mekruh addettiler."

Muvatta, Nikâh 31, (2, 536).
 

müdavim

Üye Sorumlusu
NİKÂHl FESHEDEN ŞEYLER, FESHETMEYEN ŞEYLER

5661 - İbnu'l-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh dedi ki: "Kim, kendisinde delilik veya cüzzam veya baras (alaten) bulunan biriyle evlenir ve temasta da bulunursa, mehir tamamiyle kadının olur. Ancak bu, kadının velisi üzerinde erkeğe bir borç olur."

(Muvatta, Nikâh 9, (2, 526).

5662 - Yine İbnu'l-Müseyyeb anlatıyor: "Hz. Ömer radıyallahu anh buyurdular ki: "Bir kadın kocasını kaybeder, nerede olduğunu da, bilemezse dört yıl bekler, sonra dört ay on gün oturur, sonra nikâhı (başkasına) helal olur."

Muvatta, Talâk 52, (2, 575).

5663 - Yine İbnu'l-Müseyyeb, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabından, Nadre İbnu'l-Ektem denen ensârdan bir zattan naklen kaydettiğine göre, demiştir ki:

"Ben bâkire bildiğim bir kadınla evlendim, gerdeğe girince hâmile olduğunu gördüm. (Durumu Resûlullah'a arzettiğim vakit) Aleyhissalâtu vesselâm:

"Fercinden istifaden sebebiyle mehir onundur, çocuk da sana köledir" buyurdu ve aramızı ayırdı. İlâveten: "Çocuğu doğurunca had uygulayın!" emretti."

Ebu Davud, Nikâh 38, (2131, 2132).

5664 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir hıristiyan kadın, bir zımmînin nikâhı altında iken, kocasından bir müddet önce müslüman olsa, artık kocasına haram olur."

Buhari, Talâk 20.

5665 - Yine İbnu Abbâs radıyallahu anhüm anlatıyor: "Bir adam önce kendisi müslüman olup geldi; sonra da hanımı müslüman olup geldi. Kocası:

"Ey Allah 'ın Resulü! Hanımım da benimle birlikte müslüman olmuştu!" dedi. Aleyhissalatu vesselâm, hanımını kendisine iade etti."

Ebu Dâvud, Talâk 23, (2238); Tirmizi, Nikâh 43, (1144).

5666 - Yine İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir kadın müslüman oldu ve (yeni bir erkekle) evlendi. Bunun üzerine (eski) kocası Resûlullah

aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:

"Ey AIlah'ın Resulü! Ben de müslüman olmuştum. Hanımım müslüman olduğumu da biliyor" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm, kadını ikinci kocasından ayırıp eski kocasına iade etti."

Ebu Dâvud, Talâk 23, (2239); İbnu Mâce, Nikah 60 (2008).

5667 - Yine İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kızı Zeyneb'i, Ebu'l-As İbnu'r-Rebî'e, altı yıl sonra eski nikâhı ile geri verdi, (ne nikâh, ne mehir) hiçbir şeyi yenilemedi."

Ebu Dâvud, Talâk 24, (2240); Tirmizi, Nikâh 43, (1143).

5668 - Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (kızı) Zeyneb radıyallahu anhâ'yı kocası (Ebu'l-Âs'a) yeni bir nikah, yeni bir mehirle iade etti."

Tirmizi, Nikâh 43, (1142); İbnu Mace, Nikâh 60, (2010).

5669 - İbnu Şihâb anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zamanında, birkısım kadınlar, kendi yurtlarında müslüman oldular. Bunlar hicret de

etmediler. Bunlar İslâm'a girdikleri zaman kocaları kâfir idiler. Bunlardan biri Velîd İbnu'I-Mugîre'nin kızıydı. Bu kadın Safvân İbnu Ümeyye'nin nikâhı altında idi. Bu hanım Fetih günü müslüman olmuş, kocası Safvân da İslâm'dan kaçmıştı. Aleyhissalâtu vesselâm peşinden amcasının oğlu Vehb İbnu Umeyr'i, kendisine bir emân alâmeti olarak şahsi rıdasıyla birlikte gönderdi. (Resülullah onu İslâm'a çağırıyor ve yanına gelmeye davet ediyordu; (gelince bakacak), İslâm hoşuna giderse kabul edecekti, gitmezse kendisine iki ay müsaade edecekti.

Safvân, Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına rıdasıyla birlikte gelince, yüksek sesle (halkın arasında) bağırarak:

"Ey Muhammed! İşte Vehb İbnu Umeyr! Senin rıdanı bana getirdi ve senin beni yanına davet ettiğini, İslâm hoşuma giderse kabul edeceğimi, gitmezse bana iki ay mühlet tanıyacağını söyledi" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kalkıp: "Ey Ebu Vehb (devenden) in!" buyurdu. Fakat o:

"Hayır, vallahi, meseleyi benim için açıklığa kavuşturmadıkça inmem!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "Sana, daha fazla, dört ay mühlet tanıyorum" buyurdular.

Sonra Resülullah Havâzin tarafına Huneyn seferine çıktı. (Sefer hazırlığı sırasında) Safvân'a adam göndererek çağırtıp, emaneten silah ve başka harp malzemesi vermesini talep etti. Safvân:

"Zorla mı, gönül rızasıyla mı istiyorsun?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Gönül rızasıyla!" buyurdu. Safvân (yanında bulunan) silah vs.yi iane olarak verdi. Sonra Safvân kâfir olduğu halde Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte döndü. Huneyn gazvesine, Tâif'in fethine katıldı. Bu esnada henüz kâfirdi. Ama hanımı müslüman olmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm aralarını ayırmadı. Bu hal Safvân radıyallahu anh'ın müslüman oluşuna kadar devam etti. Müslüman olduktan sonra hanımı eski nikâhıyla onun yanında kaldı. Safvân ile hanımının müslüman oluşu arasında iki ay kadar bir zaman mevcuttur."

Muvatta, Nikah 44, (2, 543, 544).

5670 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ, bir kölenin nikâhı altında bulunan bir cariye, hürriyetine kavuşacak olursa, (bu azadlıktan sonra) kendisine

kocası temas etmedikçe (bu evliliğe devam edip etmemede) muhayyer olduğunu söylerdi."

Muvatta, Talâk 26, (2, 562).

5671 - İmam Mâlik rahimehullah'a ulaştığına göre, "Hz. Ömer veya Hz. Osman- radıyallahu anhümâ, bir erkeği "hürüm" diye nefsiyle aldatıp evlenen ve birçok çocuk doğuran cariye hakkında "adam, çocukların, köle emsalleriyle fidyelerini öder" diye hükmetmiştir." İmâm Mâlik; "Bu kıymet, nazarımda en adilidir" demiştir. Rezin tahric etmiştir.

Muvatta, Akdiye 23, (2, 741).
 

müdavim

Üye Sorumlusu
KADINLAR ARASINDA ADALET

5672 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki:

"Kimin iki hanımı olur ve aralarında adaletli davranmazsa Kıyamet günü (vücudunun) yarısı düşük olarak gelir."

Diğer bir rivayette "Bir tarafı eğri (mefluç) olarak" denmiştir."

Ebu Dâvud, Nikâh 39, (2133); Tirmizi, Nikâh 42, (1141); Nesâi, İşretü'n-Nisâ 2, (63).

5673 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm gece taksiminde adalete riayet eder ve derdi ki:

"Ey Allahım! Bu taksim benim iktidarımda olanda yaptığım bir taksimdir. Senin muktedir olup benim muktedir olmadığım şeyden dolayı beni levmetme!" Benim muktedir olmadığım" dediği şeyle kalbi kastederdi."

Ebu Dâvud, Nikâh 39, (2134); Tirmizi, Nikâh 42, (1140); Nesâi, İşretu'n-Nisâ 2, (7, 64)

5674 - Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Sevde Bintu Zeme'a radıyallahu anhâ, gününü Aişe'ye hibe etti. Böylece Resülullah aleyhissalâtu vesselâm Aişe'ye iki gün ayırıyordu. Bir kendi günü, bir de Sevde'nin günü."

Buhari, Nikâh 98; Müslim, Radâ' 47, (1463).

5675 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hastalandığı zaman kadınlarını çağırdı, yanında toplandık.

"Ben sizleri teker teker dolaşacak durumda değilim. Uygun görürseniz Aişe'nin yanında kalmama müsaade edin, orada kalayım" buyurdular. Kadınlar da kendisine izin verdiler."

Ebu Dâvud, Nikâh 39. (2137).

5676 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında dokuz hanım vardı. Kadınlara uğrama işini sıraya koyunca, birinci kadına ikinci bir uğrayışı dokuz gün sonra oluyordu. kadınlar, her akşam, Resûlullah'ın o gün geleceği odada toplanıyorlardı. (Bir gün) toplanma yeri Hz. Aişe'nin odasıydı. Zeyneb gelmişti. Resûlullah ona elini uzâttı. Hz. Aişe:

"Bu Zeyneb'tir, (bilmiyor musun)?" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da elini geri çekti. Derken Hz. Aişe ile Hz. Zeyneb birbirlerine çıkıştılar. Karşılıklı çekişme birbirlerinin yüzüne toprak atmaya kadar gitti. (Bu esnada mescidde) ikaamet getirildi. Bu sırada Hz. Ebu Bekir geçiyordu, onların seslerini işitti.

"Ey Allah'ın Resulü! Çık ve şunların ağızlarına toprak saç!" dedi. Aleyhissalatu vesselam çıktı."

Müslim, Radâ' 46, (1462).

5677 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, hanımlarına gece ve gündüzleyin aynı saatlerde ziyarette

bulunurdu. Onlar onbir tane idiler. Enes'e: "Buna takat getirebiliyor muydu?" denmişti. O: "Biz ona otuz kişinin gücü verildiğini konuşurduk" diye cevap verdi."

Buhârî, Gusl 12; Nesâî, Nikah, 1, (6, 53, 54).

5678 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bâkire, dul üzerine nikâhlanırsa, bakirenin yanında yedi gün kalınması, sonra taksimat yapılarak sıraya konması; dul nikâhlandığı zaman, yanında üç gün kalıp sonra taksimat yapılıp sıraya konması sünnettendir."

Buhâri, Nikâh 100, 101; MüsIim,Radâ' 44, (1461); Muvatta, Radâ`15, (2, 530); Ebu Dâvud, Nikah 35; (2124); Tirmizi, Nikâh 41, ( 1139).

5679 - Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Safiyye radıyallahu anhâ'yı aldığı zaman yanında üç gece ikamet etti. Safiyye dul idi."

Ebu Dâvud. Nikâh 35. (2123).

5680 - Ebu Bekr İbnu Abdirrahmân, Ümmü Seleme radıyallahu anhâ'dan anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm benimle evlendiği zaman, yanımda üç gün ikâmet etti ve dedi ki:

"Sana ehlinden bir tahkir sözkonusu değil. Dilersen senin yanında yedi gün ikamet ederim. Ancak seninle yedi gün kalırsam diğer hanımlarımın yanında da yedi gün kalırım."

Müslim, Radâ' 41, (1460); Muvatta, Nikâh 14, (2, 529); Ebu Dâvud, Nikah 35; (2122).

AZL VE GAYLE HAKKINDA

5681 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte Beni'I-Müstalik gazvesine çıktık. Arap esirlerinden çokça esir ele geçirdik. Kadınlara karşı arzu duyduk. Çünkü üzerimizde bekarlık şiddet kesbetmişti. Hep azil yapmak istiyorduk ve: "Aramızda Resûllullah aleyhissalâtu vesselâm varken, ona sormadan azil yapmak olur mu?" dedik ve sorduk.

"Hayır! buyurdular. Bunu yapmamanız gerekir. Kıyamete kadar geleceği takdir edilen her canlı mutIaka yaratılacaktır (siz tedbirinizle önüne geçemezsiniz)."

Buhâri, Nikâh 96, Buyü' 109, Itk 13, Megâzi 32, Kader 4, Tevhid 18; Müslim, Nikah 125, (1438); Muvatta, Talâk 95; Ebu Dâvud, Nikah 49, (2171); Tirmizi, Nikâh 40, (1138); Nesâi, Nikah 55, (6,107).

5682 - Esmâ Bintu Yezid İbnu's-Seken radıyallahu anha anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Çocuklarınızı gizlice öIdürmeyin. Çünkü gayl, biniciye atının üzerinde ulaşır ve atından aşağı atar" dediğini işittim."

Ebu Davud, Tıbb 16, (3881); İbnu Mâce, Nikâh 61, (2012).

NÜŞUZ (DİKBAŞLILIK)

5683 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ: "Eğer bir kadın kocasının geçimsizliğinden veya kendisinden yüz çevirmesinden korkarsa, bazı fedâkarlıklarla sulh olup aralarını düzeltmelerin de onlar için bir günah yoktur. Sulh ise daha hayırlıdır.." (Nisa 128) ayeti hakkında dedi ki: "Bu âyet, şöyle bir kadın hakkında inmiştir: "Bir erkeğin nikâhı altındadır, ancak erkek onunla beraberliği fazla istememektedir, onu boşayıp bir başkasıyla evlenmeyi arzulamaktadır. Ona kadın: "Beni boşama, yanında tut, dilersen bir başkasıyla da evlen. Sen bana infak ve gece ayırma hususunda serbestsin" der. İşte ayette geçen şu meal bu mânayadır: "Bazı fedakârlıklarla sulh olup aralarını düzeltmelerinde onlar için bir günah yoktur. Sulh ise hayırlıdır."

Buhâri, Sulh 4, Mezâlim 11, Tefsir, Nisâ 23, Nikâh 95; Müslim, Tefsir 14 (3021)
.
 

müdavim

Üye Sorumlusu
NİKÂH MEVZUUNA GİREN BAŞKA MESELELER

5684 - Hz. Ömer radıyallahu anh demiştir ki: "Bir adam bir kadınla eşlenir, nikâh sırasında kadını kendi memleketinden dışarı çıkarmama şartını kabul ederse, bilahare kadın razı olmadıkça, onu dışarı çıkaramaz."

Tirmizi, Nikâh 31, (1127).

5685 - Hz. Ali radıyallahu anh'dan anlatıldığına göre: "Bu meseleden (nikâhta koşulan şarta uyma meselesinden) sorulmuştur da, o şu cevabı vermiştir: "Allah Teâla hazretlerinin şartı kadının koştuğu şarttan da, onun şartını kabul edenden de önce gelir!"

Tirmizi, Nikâh 31, (1127).

5686 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:

"Ey Allah'ın Resûlü! Hanımım değen eli reddetmiyor!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "Onu uzaklaştır!" emretti. Adam: "Nefsimin ona takılmasından korkuyorum" deyince:

"Öyleyse ondan faidelen!" buyurdular."

Ebu Dâvud, Nikâh 4, (2049); Nesâi, Nikah 12, (6, 67).

5687 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Kadın kadına bir örtünün altında mübaşeret etmemelidir, onu tutup kocasına vasfeder de adam görmüş gibi olur."

Ebu Dâvud, Nikâh 44, (2150); Tirmizî, Edeb 38, (2793); Buhârî, Nikâh 118).

5688 - Atâ İbnu Yesâr rahimehullah anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Hz. Fatıma radıyallahu anhâ'ya çehiz olarak kadife bir örtü, bir su kabı ve içerisi izhirle doldurulmuş bir minder verdi."

Nesâî, Nikâh 81, (6, 135).

5689 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü dedim, ben genç bir insanım, günahtan korkuyorum, evlenecek maddi imkân da bulamıyorum, hadımlaşmayayım mı?" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm bana cevap vermedi. Ben bir müddet sonra aynı şeyi tekrar söyledim. Yine cevap vermedi. Sonra:

"Ey Ebu Hureyre! buyurdu. Senin karşılaşacağın şey hususunda artık kalem kurumuştur. Bu durumda ister hadımlaş ister bırak."

Buhârî, Nikâh 8; Nesâî, Nikâh 4, (6, 59).

5690 - Ma'mer anlatıyor: "Süfyan-ı Sevrî merhum (bir gün) bana:

"Ailesinin bir yıllık -veya yarı yıllık yiyeceğini cemeden kimse hakkında bir şey işittin mi?" diye sormuştu. O anda ne söyleyeceğim aklıma gelmedi. Ama sonradan İbnu Ş'ihâb'ın bize tahdis ettiği bir hadisi hatırladım. Hâdis İbnu Şihâb'a Mâlik İbnu Evs'ten, ona Hz. Ömer radıyallahu anh'tan gelmişti. Hadiste Aleyhissalâtu vesselâm'ın, Beni'n-Nadir hurmalığını satıp ailesi için bir yıllık yiyeceklerini ayırdığı belirtilmekte idi."

Rezin tahric etti. Buhari, Nafakât 3; Müslim, Cihâd 49, (1757).

VAAD

"Abdullah İbnu Ebi'l-Humsâ radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a daha bi'set (peygamberlik) gelmezden önce bir şey satın almıştım. O alış-verişten ona hâla bir miktar (borç) bakiyesi kalmıştı. Ben o kalanı, kendisine yerinde vermeyi vaadettim. Ama bunu unuttum. Üç gün geçtikten sonra hatırladım, geldiğimde o hâlâ (sözleştiğimiz) yerindeydi.

"Ey genç, bana meşakkat verdin, ben üç gündür burada seni bekliyorum!" buyurdular."

5972 - Sürâka İbnu Cu'şem anlatıyor: "Ey Allah 'ın Resulü dedim, (yapılan) amel, önceden kalemin yazıp kuruduğu, kaderin kesinleştiği şeyler cümlesinden mi, yoksa müstakbelde karşılaşacağı şeyler cümlesinden mi?

Aleyhissalâtu vesselâm şu cevabı verdi: "Amel, kaderin tesbit ettiği, kalemin de yazıp kuruduğu şeyler cümlesindendir. Herkes yaratıldığı şeye mûyesser kılınır.
"
 

müdavim

Üye Sorumlusu
KAPLARIN ÖRTÜLMESİ

6068 - Hz. Aişe anlatıyor: "Ben Resûlullah için geceleyin, üzeri örtülü üç kap hazırlardım; birisi abdesti için, birisi misvak için, biri de içmesi için."

6069 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, ne abdest suyu (hazırlama ve dökme işini) ne de sadaka dağıtma işini başkasına bırakmaz, bizzat yapardı."

6070 - Hz. Aişe anlatıyor: "Ben ve Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ikimiz de tek bir kapta(ki suda)n abdest alırdık. Bundan önce suya kedinin değdiği de olurdu."

KEDİ ARTIĞI İLE ABDEST

6071 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "(Namaz kılanın önünden geçmekle) kedi namazı bozmaz. Çünkü o, evin (demirbaş) eşyasındandır."

NEBİZ İLE ABDEST

6074 - Abdullah İbnu Mes'ud anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bana, cin gecesi: "Yanında abdest alacak su var mı?" diye sormuştu. Ben: "Hayır, yok! Ancak bir kabın içinde bir miktar nebiz var" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir!" buyurdu ve hemen onunla abdest aldı."

6075 - Abdullah İbnu Abbas radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, cin gecesinde İbnu Mes'ud'a: "Yanında su var mı?" diye sordu. O: "Hayır su yok. Ancak bir tulumda nebiz var!" deyince Aleyhissalâtu vesselâm: "Hurma temizdir, su da temizleyicidir (binaenaleyh nebiz temizdir) bana dök (abdest alayım)" buyurdular."

DENİZ SUYU İLE ABDEST

6076 - İbnu'l-Firasî anlatıyor: "Ben ava çıkmıştım. Yanımda içine su koyduğum bir kırbam vardı. Deniz suyu ile ebdest aldım. Durumu Aleyhissalâtu vesselâm'a sordum. Bana: "Denizin suyu temizdir, meytesi (ölüsü) de helaldir!" cevabını verdi."

6077 - Resülullâh aleyhissalâtu vesselâm'ın kızı Rukiyye radıyallahu anha'nın cariyesi Ümmü Ayyâş radıyallahu anha demiştir ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm oturuyor olduğu halde ben kendim ayakta olduğum halde (gerekli hizmetleri yaparak) ona abdest aldırırdım."

UYKUDAN UYANINCA EL YIKANIR

6078 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz uyanınca elini yıkamadıkça su kabına sokmasın."

ABDESTTE BESMELE

6079 - Ebu Sa'îd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Üzerine besmele çekmeyenin abdesti yoktur."

6080 - Sehl İbnu Sa'd es Sâidi radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Abdesti almayanın namazı yoktur. Abdest alırken Allah'ın ismini zikretmeyenin de abdesti yoktur. Resülullah'a salat (u selam) okumayanın da namazı yoktur. Keza Ensarı sevmeyenin de namazı yoktur."

TEK AVUÇ SU İLE MAZMAZA İSTİNŞAK

6081 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm abdest aldı. Bu esnada bir avuç su ile üç kere mazmaza, üç kere istinşakta bulundu."

UZUVLARI BİRER KERE YIKAYARAK ABDEST

6082 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı Tebük seferi sırasında abdest uzuvlarını birer kere yıkayarak abdest alırken gördüm."

UZUVLARI ÜÇER KERE YIKAYARAK ABDEST

6083 - Abdullah İbnu Ebi Evfa radıyallahu anhüma anlatıyor: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı abdest alırken gördüm (yıkanacak uzuvlarını) üçer kere yıkamış, başına da bir kere meshetmişti."

6084 - Ebu Mâlik el-Eş'arî anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (uzuvlarını) üçer sefer yıkayarak abdest alırdı."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
UZUVLARI BİR, İKİ, ÜÇ KERE YIKAYARAK ABDEST

6085 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm (bir defasında abdest uzuvlarını) birer kere yıkayarak abdest aldı ve: "Bu abdest, Allah'ın bunsuz hiçbir namazını kabul etmeyeceği kimsenin abdestidir!" buyurdu. Sonra abdest uzuvlarını ikişer sefer yıkayarak aldı ve: "Bu abdestlerin kıymetlisidir!" buyurdu. Sonra üçer sefer yıkayarak abdest aldı ve:

"Bu, abdestin en mükemmel olanıdır. Ayrıca bu, hem benim, hem de Halilullah olan Hz. İbrahim aleyhisselâm'ın abdestidir. Kim bu şekilde abdest alır, tamamlayınca da eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Abduhu ve Resulühü "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve elçisidir" derse kendisine cennetin sekiz kapısı birden açılır, hangi kapısından dilerse ondan içeri girer!" buyurdular."

6086 - Übey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm su getirtip (uzuvlarını) birer birer yıkayarak abdest aldı.

"İşte bu abdest vazifesidir!" buyurdu. Yahut da: "İşte bu, yapmadığı taktirde, Allah'ın namazını kabul etmeyeceği, kişinin (yapması gereken asgari) abdestidir!" buyurdu. Sonra ikşer ikişer yıkayarak abdest aldı. Sonra:

"Bu da, Allah'ın ücretini iki hisse verdiği kişinin abdestidir!" buyurdu. Üçer sefer yıkayarak abdest aldı ve: "İşte bu benim ve benden önceki peygamberlerin abdestidir!" buyurdu."

ABDESTTE İKTİSAD

6087 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm abdest alan bir adam görmştü: "İsraf etme! İsraf etme!" buyurdular."

6088 - Abdullah İbnu Amr radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, abdest almakta olan Sa'd'a uğramıştı:

"Bu israf da ne?" buyurdular. Sa'd: "Abdestte dahi israf olur mu?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Evet! cevabını verdi, akan bir nehir üzerinde olsan bile!"

ABDESTTE İSBAĞ: MÜKEMMEL ABDEST

6089 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim: "Yaptığınız taktirde AIlah'ın günahlarınızı affedip, sevabınızı artırdığı ameli size söyleyeyim mi?"

"Evet ey Allah'ın Resülü, söyleyin!" dediler.

"Sıkıntıya rağmen abdesti mükemmel yapmak, mescidlere çok yürümek, bir namazdan sonra müteakip namazı beklemek."

SAKALI HİLÂLLEME

6090 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm abdest aldığı zaman mübarek parmaklarını açarak sakalını hilâller ve bunu iki sefer yapardı."

6091 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, abdest alınca, yanaklarını biraz ovduktan sonra sakalını alt kısmından (yukarı doğru) parmaklarıyla karıştırırdı."

6092 - Ebu Eyyub el-Ensari radıyallahu anh anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm 'ın abdest alınca sakalını hilallediğini gördüm."

BAŞI MESH

6093 - Seleme İbnu'l-Ekvâ' radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı abdest alırken gördüm, başını bir kere meshetmişti."

KULAKLAR BAŞTANDIR

6094 - Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Kulaklar baştan (sayılır, yüzden sayılmaz)" buyurdular."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
PARMAKLARI HİLÂLLEME

6095 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Namaza kalktığın vakit abdesti mükemmel yap. (Bu cümleden olarak) suyu ayak ve el parmaklarının arasına iyice ulaştır."

6096 - Ubeydullah İbnu Ebi Râfi' radıyallahu anh babasından naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm abdest alınca altına su ulaşsın diye yüzüğünü oynatırdı."

ÖKÇELERİ YIKAMAK

6097 - Hz. Câbir İbnû Abdillah radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Abdest sırasında yıkanmayan) ökçe üzerindeki kalın sinirlerin vay ateşten çekeceklerine!"

6098 - Halid İbnu'l-Velid, Yezid İbnu Ebi Süfyan, Şurahbil İbnu Hasene, Amr İbnu'l-As radıyallahu anhüm ecmain'den herbiri, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir: "Abdesti mükemmel alın! (Abdest sırasında iyi yıkanmayan) ökçelerin vay ateşten çekeceklerine!"

AYAKLARIN YIKANMASI

6099 - Mikdam İbnu Ma'dikerb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, abdest aldı ve ayaklarını üçer sefer yıkadı."

6100 - Rübeyyi' radıyallahu anh anlatıyor: "İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ bana gelerek, şu malum hadisten sordu. -Burada Rübeyyi' "Resûlullah abdest aldı ve ayaklarını yıkadı" şeklinde yaptığı rivayeti kasteder- ve bana dedi ki: "Halk (yani bütün ashab-ı kirâm hazeratı) ayakları yıkamaktan başka bir şeyi caiz görmezler. Halbuki ben, Kitabullah'ta sadece mesh görüyorum."

ABDESTTEN SONRA ETEĞE SU SERPME

6101 - Zeyd İbnu Hârise anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Cebrail aleyhisselam bana abdesti öğretti. Bu meyanda bana, abdestten sonra, çıkacak bevl (sızıntısından hâsıl olacak vesveseyi önlemek) için elbisemin altına su serpmemi emretti."

6102 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm abdest aldı ve fercine (ön tarafına) su serpti."

ABDEST HAVLUSU

6103 - Selmanu'l-Fârisi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm abdest aldılar. Sonra üzerindeki yün cübbesini ters çevirip (iç tarafıyla) yüzlerini sildiler."

ABDESTTEN SONRAKİ DUA

6104 - Hz. Enes anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim abdest alınca onu mükemmel kılar, sonra da üç kere: "Eşhedü enlâ ilahe illalahu vahdehu lâ şerike leh ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resülühü" derse, kendisine cennetin sekiz kapısı açılır, dilediğinden içeri girer."

TUNÇ KAPLA ABDEST

6105 - Zeyneb Bintu Cahş radıyallahu anhâ'nın anlattığına göre, "Kendisinin sarıdan (tunçtan) bir teknesi vardı ve Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın saçlarını bu leğende tarardı."

UYUYANIN ABDESTİ

6106 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) horlayıncaya kadar uyudu. Sonra kalkıp namaz kıldı.''

6107 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın o uykusu, kendisi yani Hz. Peygamber oturur iken olmuştur."

ZEKERE DEĞİNCE ABDEST Mİ?

6108 - Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz zekerine (erkeklik uzvuna) dokunacak olursa ona abdest almak gerekir."

6109 - Ümmü Habibe ve Ebu Eyyub radıyallahu anhüma'dan rivayet edildiğine göre "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Fercine (cinsiyet uzvuna) dokunan abdest alsın" dediğini işitmişlerdir."

6110 - Ebu Ümâme radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a kişinin zekerine değmesinden sorulmuştu: "O, senin vücudundan küçük bir et parçasından başka bir şey değil" buyurdular."

ATEŞTE PİŞENDEN ABDEST Mİ?

6111 - Yezid İbnu Ebi Malik'ten rivayet edildiğine göre, "Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh ellerini kulaklarının üstüne koyarak: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Ateşte pişen şeyi yiyince abdest alın" dediğini işitmemişsem kulaklarım sağır olsun!" derdi."

6112 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer ekmek ve et yediler ve abdest tazelemediler."

6113 - Süveyd İbnu Nu'mân el-Ensari"nin anlattığına göre, "Ashabtan bir grup Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte Hayber'e hareket ederler. Yolda Sahbâ nam mevkiye gelince ikindi kılınır. Aleyhissalâtu vesselâm yiyecek talep eder. Sadece kavud çıkarılır. Onlar yenilir, içilir. Sonra su talep eden Resülullah ağzını çalkayıp cemaate akşam namazı kıldırır."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
DEVE ETİ YEYİNCE ABDEST Mİ?

6114 - Üseyd İbnu Hudayr radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Koyun sütünü içince abdest almayın, deve sütünü içince abdest alın."

6115 - Abdullah İbnu Amr anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Devenin etini yeyince abdest alın, koyunun etini yeyince abdest almayın. Deve sütü içince de abdest alın, koyun sütü içince abdest almayın; koyun ağılında namaz kılın, deve ağıllarında namaz kılmayın" buyurdular."

SÜT İÇİNCE MAZMAZA

6116 - Sehl İbnu Sa'd es-Sâidi radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Süt içince ağzınızı su ile çalkalayın, çünkü o yağlıdır" buyurdular."

ÖPME ABDESTİ BOZAR MI?

6117 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hanımlarından birini öptü, sonra çıkıp namaza gitti, abdest almadı." (Ravi Urve der ki): "O mutlaka sendin!" dedim, Aişe güldü."

6118 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm abdest alır, sonra (zevcesini) öper ve abdest almadan namaz kılardı. Bunu bana yaptığı da olurdu."

ABDEST ÜSTÜNE ABDEST

6119 - Ebu Gutayf el-Huzeli anlatıyor: "Abdullah İbnu Ömer'i mesciddeki ders halkasında dinlemiştim. Namaz vakti girince, kalkıp abdest aldı ve namaz kıldı, sonra tekrar tedris halkasına döndü. İkindi vakti olunca, yine kalkıp abdest aldı, namaz kıldı, tekrar yerine geldi. Akşam vakti girince, kalkıp abdest aldı ve namaz kıldı sonra yerine geldi. Ben: "Allah seni ıslah buyursun her namaz girince abdest almak farz mı sünnet mi?" dedim.

"Sen hep beni ve yaptığımı mı gözetledin?" dedi. "Evet!" dedim. Bunun üzerine: "Hayır" dedi ve açıkladı: "Eğer sabah namazı için abdest alsam onunla bütün namazları kılabilirim, (bu caizdir), yeter ki abdestimi bozmamış olayım. Ancak Resûlullah aleyhissalâtu vesselam'ın: "Kim abdest üzerine abdest alırsa ona on hasenat vardır" dediğini işittim de bu hasenelere talip oldum."

ABDEST HADESTEN SONRA VACİPTİR

6120 - Ebu Saidi'I-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a namazda abdestin bozulduğuna dair düşülecek şüpheden sorulmuştu, şöyle cevap verdi: "Kulağına bir ses, burnuna bir koku gelinceye kadar namazdan ayrılmasın."

6121 - Muhammed İbnu Amr İbnu Atâ rahimehullah anlatıyor: "Ben, Sâib İbnu Yezid'i elbisesini koklarken gördüm ve: "Bunu niçin yapıyorsun?" diye sordum. Bana: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın "Abdest, koku veya işitmek sebebiyle vacib olur!" buyurdular" dediğini işittim, bunun için kokluyorum" dedi.

KİRLENMEYEN SUYUN MİKTARI

6122 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Su iki veya üç kulle oldu mu onu hiçbir şey kirletmez."

6123 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a Mekke ile Medine arasında bulunan ve vahşi hayvanların, köpeklerin, eşeklerin uğradıkları havuzlar ve bunların suyu ile temizlik yapılıp yapılamayacağı hususunda sorulmuştu: "Karınlarında götürdükleri onlarındır, kalan da bizimdir, temizlikte kullanabilirsiniz" dedi."

YEMEYE BAŞLAMAYAN ÇOCUĞUN SİDİĞİ

6126 - Ümmü Kürz radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Henüz yemek yemeyen) erkek çocuğun sidiğini temizlemek için su serpilir, kız çocuğunun sidiği ise yıkanarak temizlenir."

SİDİK DEĞEN TOPRAĞIN TEMİZLENMESİ

6127 - Vasile İbnu'l-Eska' anlatıyor: "Bir bedevi, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek: "Allahım, bana ve Muhammed'e rahmet kıl! Bu rahmetinde bize başkasını ortak yapma!" diye dua etti. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "Bak şu yaptığına! -veya: Yazık sana!- Sen geniş olan şeyi gerçekten daralttın!" buyurdu. Derken bedevi bacaklarını ayırıp akıtmaya başladı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabı: "Hey! (ne yapıyorsun!) deyip (telaşlandılar). Aleyhissalâtu vesselâm: "Bırakın adamı (işini tamamlasın!)" diye müdahale etti. Sonra da bir kova su getirtip üzerine döktü."

TOPRAK TOPRAĞI TEMİZLER

6128 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü biz mescide gelirken pis yerlere basıyoruz (bu durumda ne yapmamız gerekir?) diye sorulmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm şu cevabı verdi: "Yeryüzünün birkısmı (yürüyünce) diğer bir kısmını temizler."

6129 - Cabir İbnu Semüre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam hanımına temas ederken giydiği elbisesinin içerisinde (elbiseyi yıkamadan) namaz kılıp kılamayacağını sordu. Aleyhissalâtu vesselâm: "Kılabilir. Ancak herhangi bir bulaşık görürse onu yıkaması gerekir" dedi."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
MESTLER ÜZERİNE MESH

6130 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ, Sa'd İbnu Mâlik'i mestleri üzerine meshederken görür ve: "Siz demek mest üzerine meshediyorsunuz ha!" diyerek yadırgar ve birlikte Hz. Ömer'in yanına giderler. Sa'd, Hz. Ömer'e: "Şu kardeşim oğluna mestlere mesthetme hususunda fetva ver!" der. Hz. Ömer: "Biz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile beraberken, mestlerimize meshediyorduk, biz bunda bir beis görmeyiz!" der. İbnu Ömer: "Hatta, heladan gelmiş olsa da mı ?" diye sorar. Hz. Ömer "evet!" der."

6131 - Selh es-Sâidi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm mestleri üzerine meshetti, bize de mest üzerine meshetmemizi emir buyurdu."

6132 - Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Ben, bir sefer sırasında Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ile beraberdim. Bir ara "su var mı?" diyerek abdest suyu getirtti. Abdest alıp mestleri üzerine meshetti. Sonra orduya yetişerek askerlere namaz kıldırdı."

MESTİN ÜST VE ALTINA MESH

6133 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün yolda giderken) abdest almakta olan ve bu sırada mestlerini de yıkayan bir adama rastladı. Onu mestlerini yıkamaktan men edercesine eliyle işaret ederek: "Sen sadece şöyle meshetmekle emrolundun" buyurdu ve mübarek elinin parmaklarıyla ayak parmaklarının ucundan bacağın dibine (mafsal kısma) kadar çizgiler çekerek gösterdi."

ABDESTE SIKIŞAN NAMAZ KILMASIN

6141 - Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm abdest bozma hususunda darlanan kimseye (abdestini bozmadan) namaz kılmayı yasakladı."

6142 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Sizden kimse (abdest bozma) sıkıntısı varken namaza durmasın."

SARGI ÜZERİNE MESH

6151 - Hz. Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh anlatıyor: "Bilek kemiklerimden biri kırılmıştı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a (abdest sırasında ne yapmam gerektiğini) sordum. Aleyhissalâtu vesselâm bana, sargı üzerinden meshetmemi söyledi."

TÜKRÜK TEMİZDİR

6152 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı Hz. Hüseyin'i omuzunda taşırken gördüm, çocuğun tükrüğü Aleyhissalâtu vesselâm'ın üzerine akıyordu."

KABA AĞIZDAN SU DÖKMEK

6153 - Abdülcebbâr İbnu Vâil babası Vail radıyallahu anh'tan anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a (abdest için içi su dolu) bir kova getirildiğini gördüm. Aleyhissalâtu vesselâm, o sudan ağzına alıp mazmaza yaptı, misk kokulu veya miskten daha hoş kolulu olarak suyu fem-i mübareklerinden kovaya bıraktı. Sonra burnuna da su çekip bu suyu kovanın dışına attı."

HASTA ZİYARETİ

6380 - Ebu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:

"Müslüman için müslüman üzerinde dört haslet vardır: "Hapşırınca (elhamdulillah! derse) teşmit etmek (yerhamukallah! demek), davet edince icabet etmek, öldüğü zaman (cenazesinde) hazır bulunmak, hastalandığı zaman geçmiş olsun ziyareti yapmak."

6381 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir müslümanın diğer bir müslüman üzerinde beş hakkı vardır: "Selamını almak, davete icabet, cenazeye katılmak, hasta ziyareti, "elhamdulillah!" dediği taktirde hapşırana yerhamukallah (diyerek teşmitte bulunmak)."

6382 - Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, bir kimse hastalanacak olsa ona üç günden sonra geçmiş olsun ziyaretinde bulunurdu."

6383 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalaatu vesselam bir hastayı ziyaret etti ve "Canın ne çekiyor?" diye sordu. Hasta "Buğday ekmeği!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Kimin yanında buğday ekmeği varsa kardeşine göndersin!" dedi. Sonra Resulullah ilave etti: "Birinizin hastası birşeye iştah duyarsa ondan yedirsin."

6384 - Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ziyaretine gittiği bir hastanın yanına girdi ve "Bir şey canın çekiyor mu? Kek canın çekiyor mu?" diye sordu. Hasta "Evet!" deyince ona kek aradılar."

6385 - Ömer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bana: "Bir hastanın yanına girince, ondan sana dua edivermesini talep et. Çünkü onun duası meleklerin duası gibidir" buyurdular."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
ÖLECEK KİMSEYE LAİLAHE İLLALLAH TELKİNİ

6386 - Abdullah İbnu Cafer babasından radıyallahu anh naklen anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölülerinize (ölmek üzere olanlara) Lailahe illallahu'l-Halimu'l-Kerim, Subhanallahi Rabbi'l Arşi'l-Azim, Elhamdulillahi Rabbi'l-Alemin" demeyi telkin edin!" Yanındakiler: "Ey Allah'ın Resulu! Bunun sağlara telkini nasıldır?" dediler. "Daha güzeldir, daha güzeldir!" buyurdular."

ÖLECEK KİMSENİN YANINDA NE KONUŞMALI?

6387 - Muhammed İbnu'l Münkedir anlatıyor: "Hz. Cabir radıyallahu anh'ın yanına girdim. Ölmek üzereydi. "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a bizden selam götür!" dedim."

MÜ'MİN CAN ÇEKİŞME HALİNDEN SEVAP KAZANIR

6388 - Hz. Aişe radıyallahu anha'nın anlattığına göre: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir gün yanına girdiği sırada, bir yakınının nefesini ölüm kesmek üzere idi. Aleyhissalatu vesselam Hz. Aişe'nin üzüntüsünü görünce kendisine: "Şu yakının için üzülme. Zira onun şu ızdırabı hasenatındandır!" buyurdular."

6389 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'a (ölmek üzere olan bir kimsenin) insanları tanıma hali ne zaman sona erer?" diye sordum. "(Gaybi hakikatları) gördüğü zaman!" buyurdular."

ÖLÜNÜN GÖZÜ KAPATILIR

6390 - Şeddad İbnu Evs radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "ölülerinizin yanında hazır bulunduğunuz taktirde (ölünce) gözlerini kapayıverin. Çünkü göz, ruhu takip eder (ve açık kalır). Ayrıca hakkında hayır söyleyin. Çünkü melekler ev halkının söylediklerine "Amin!" derler."

ÖLÜNÜN GASLİ

6391 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüm anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "ölülerinizi güvendiğiniz kimseler yıkasın."

6392 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:

"Kim bir ölüyü yıkar, kefenler, kefenini güzel kokulu maddelerle kokulandırır, taşır ve namazını kılar, cenazeyle ilgili olarak gördüğü (kötü alametleri ölü) aleyhine yaymazsa, (bu yaptığına mükafaat olarak) günahlarından ternizlenir ve annesinden doğduğu gün gibi (tertemiz) olur."

KARI KOCAYI, KOCA KARIYI GASLEDEBİLİR

6393 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Baki'den dönmüştü. Beni, başımdaki bir ağrıdan hastalanmış ve "vay başım" çekerken buldu.

"Ey Aişe, asıl hasta benim, vay başım!" dedi ve sonra ilave etti: "Benden önce ölsen de senin başında durup seni (kendi elimle) yıkasam, kefenlesem, namazını kıldırsam ve defnetsem, senin için daha iyidir."

RASULULLAH'IN GASLİ

6394 - Büreyde radıyallahu anh anlatmıştır: "Resulullah aleyhissalatu vesselam vefat edince, yıkamak istedikleri vakit dahilden bir münadi şöyle nida etti: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın gömleğini üzerinden çıkarmayın."

6395 - Hz. Ali radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı yıkadığı zaman, ölüde aranan (idrar, gaita gibi) şeyleri aradı, fakat bulamadı. Bunun üzerine: "Babam sana feda olsun. Sen çok temizsin; hayatta iken temizdin, ölünce de temizsin!" dedi."

6396 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:

"Ben ölünce, beni Gars adlı kuyumdan yedi kırba su ile yıkayın."

6397 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Suhuliyye denen üç parça beyaz ince bez içinde kefenlenmiştir."

6398 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam üç parça giysi içerisine kefenlenmiştir: İçerisinde vefat ettiği gömleği ve Necrani (iki parçalı) hulle."

KEFENLENEN ÖLÜYE BAKMAK

6399 - Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu İbrahim vefat ettiği zaman ashabına: "Ben oğluma bakmadıkça, onu kefenlerinin içine dahil etmeyin" buyurdu. (Yıkama işi bitince kefenlemezden önce) çocuğa yaklaştı, üzerine eğilip baktı ve ağladı."

6400 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Bir cenazeyi takip eden kimse, naaşın bütün taraflarını (sırayla) omuzlasın. Zira bu sünnettir. Sonra dilerse tekrar nafile taşıması yapsın, dilerse taşıma işini terketsin."

6401 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir cenazenin sür'atle götürüldüğünü görmüştü, (müdahale ederek:) "Sükunetle gidin!" buyurdular.."

CENAZE TAŞIYANIN KIYAFETİ

6402 - İmran İbnu'l-Husayn ve Ebu Berze radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah, aleyhissalatu vesselam'la birlikte bir cenazeye gittik. (Bu esnada) Aleyhissalatu vesselam, ridalarını atıp sadece gömlekleri içerisinde yürümekte olan bir cemaat gördü ve: "Cahiliye amelini mi işliyorsunuz? Yoksa cahiliye fiilini yaparak onlara mı benzemeye çalışıyorsunuz? Şu suretinizden bir başka suretle (kabristandan) dönmeniz için hakkınızda beddua etmeyi cidden arzuladım" buyurdu. Bunun üzerine ridalarını giydiler ve bir daha bu adetlerine dönmediler."

6403 - Ebu Bürde radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh, eceli geldiği zaman (yakınlarına): "Benim cenazemi ateşle takip etmeyin!" diye vasiyet etti. Bunun üzerine Ebu Bürde'ye: "Sen bu hususta bir şey işittin mi?" diye sordular. O da: "Evet, hem de Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan" dedi."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
CENAZE CEMAATİ ÇOKSA

6404 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kimin cenazesine yüz müslüman namaz kılarsa, ona mağfiret olunur."

ÖLÜYÜ HAYIRLA YADETMELİ

6405 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanından bir cenaze geçmişti, hakkında hayırla senada bulunuldu. Aleyhissalatu vesselam: "Vacib oldu!" buyurdu. Sonra bir diğer cenazeyi getirdiler. Halk bunu kötü hasletlerle yadetti. Aleyhissalatu vesselam yine: "Vacib oldu!" buyurdu ve şu açıklamayı yaptı: "Sizler Allah'ın yeryüzündeki şahitlerisiniz!"

CENAZE İÇİN KIRAAT

6406 - Ümmü Şerik el-Ensariyye radıyallahu anha: "Resulullah bize, cenazeye (namaz kıldığımızda) Fatiha-ı, Serifeyi okumamızı emretti" demiştir."

CENAZE NAMAZINDA DUA

6407 - Hz. Cabir radıyallahu anh demiştir ki: "Ne Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam, ne Ebu Bekir, ne de Ömer radıyallahu anhüma, cenaze namazı hakkında cevaz verdikleri kadar hiçbir şey hakkında cevaz vermediler. Yani (cenaze namazını) bir vakte bağlamadılar."

CENAZE NAMAZI DÖRT TEKBİRLİDİR

6408 - Hz. Osman İbnu Affan radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Osman İbnu Maz'ün üzerine cenaze namazı kıldırdı. Namazda dört kere tekbir getirdi."

6409 - El-Heceri rahimehullah anlatıyor: "Resulullah'ın sahabisi olan Abdullah İbnu Ebi Evfa ile birlikte, onun bir kızının cenaze namazını kıldım. Abdullah dört kere tekbir getirdi. Dördüncüden sonra (selam vermeyip) biraz durdu. Ben safların muhtelif yerlerinden cemaatin onu uyarmak üzere "sübhanallah" dediklerini işittim. Sonra selam verdi ve dedi ki: "Siz benim beş kere tekbir getireceğimi mi zannediyordunuz?" Cemaat: "Evet bundan korktuk" dediler. Bunun üzerine: "Hayır bunu yapmayacağım. Ancak Resulullah aleyhissalatu vesselam dört kere tekbir getirir, sonra bir müddet durup Allah'ın söylemesini dilediği bir şeyler söyler, sonra da selam verirdi" dedi."

6410 - Kesir İbnu Abdillah'ın dedesi, "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın (cenaze namazında) beş kere tekbir getirdiğini söylemiştir."

ÇOCUK CENAZESİNE NAMAZ

6411 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "(Ölen) çocuklarınız için cenaze namazı kılın. Çünkü onlar (cennete girmede sizin öncülerinizdendir."

RESULULLAH'IN OĞLUNA CENAZE NAMAZI

6412 - İbnu Abbas radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu İbrahim ölünce, Resulullah cenaze namazı kıldı ve: "Onun cennette bir süt annesi olacaktır. Eğer yaşasaydı sıddık bir nebi olacaktı. Eğer yaşamış olsaydı kıbti dayıları azad olacaktı ve hiçbir kıbti köleleştirilmeyecekti" buyurdu."

6413 - Hüseyin İbnu Ali İbni Ebi Talib radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu Kasım vefat edince Hz. Hatice radıyallahu anha: "Ey Allah'ın Resulü! Kasım'ın sütü taştı. Keşke Allah ona, süt çağını tamamlayacak kadar ömrünü uzatsaydı" dedi. Aleyhissalatu vesselam, bunun üzerine: "O süt devresini cennette tamamlayacak!" buyurdular. Hz. Hatice: "Ey Allah'ın Resulü!, Şayet bunu bilseydim, çocuğun ölümü, nazarımda hafiflerdi" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Dilersen Allah'a dua edeyim de sana onun sesini işittireyim" dedi. Ancak Hz. Hatice: "Hayır! Ey Allah'ın Resulü! Allah ve Resulünü tasdik ediyorum" dedi."

ŞEHİTLERE CENAZE NAMAZI

6414 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Uhud günü, şehidlerin cenazeleri Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanına getirildiler. Aleyhissalatu vesselam onar onar gruplar halinde namazlarını kıldırdı. Her grup değiştikçe, Hamza yerinde sabit kalıyor (böylece her grupla birlikte ona namaz kılınıyordu)."

CENAZE NAMAZI KILINMAYAN VAKİTLER

6415 - Hz. Cabir İbnu Abdillah radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam: "ölüleriniz üzerine gece ve gündüz (cenaze) namazı kılınız (kılabilirsiniz)" buyurmuştur."

6416 - Vasile İbnu'l-Eska' radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Her ölü üzerine namaz kılın, her emirin komutası altında cihad edin."

KABİR ÜZERİNDE NAMAZ

6417 - Amir İbnu Rebia radıyallahu anh anlatıyor: "Siyahi bir kadın ölmüştü. Resulullah aleyhissalatu vesselam'a duyurulmadan defnedildi. Sonra haberdar olunca "Bunu bana niye haber vermediniz?" dedi ve ashabına: "Kadının kabri üzerinde saf tutunuz!" emrederek kadına cenaze namazı kıldırdı."

6418 - Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bir ölü üzerine, gömüldükten sonra namaz kıldı."

6419 - Ebu Said radıyallahu anh anlatıyor: "Mescidi temizleyen bir siyahi kadın vardı. Bir gece öldü. (Hemen defnedildi). Sabah olunca vefatı Resulullah'a haber verildi. "Bana niye zamanında duyurmadınız?" deyip kalktı. Ashabıyla (kabristana gitti), kadının kabri üzerinde durup, halk arkasında, tekbir getirip namaz kıldı. Sonra oradan ayrıldı."

NECAŞİ ÜZERİNE NAMAZ

6420 - Mücemmi' İbnu Cariye el-Ensari radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (bir gün) buyurdular ki: "Kardeşiniz Necaşi ölmüştür, kalkın üzerine cenaze namazı kılın!" Biz de kalktık, Aleyhissalatu vesselam'ın arkasında iki saf yaptık (namazını kıldık)."

6421 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam Necaşi üzerine (gıyabında cenaze) namazı kıldı ve dört kere tekbir aldı."

CENAZEYE KATILANIN SEVABI

6422 - Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim bir cenaze üzerine namaz kılarsa ona bir kıratlık sevab vardır, kim de defnedilinceye kadar cenazeye iştirak ederse ona iki kıratlık sevab vardır. Muhammed'in nefsi elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun.. Kırat, şu gördüğünüz Uhud dağından daha büyüktür."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
CENAZE GEÇERKEN AYAĞA KALKMAK

6423 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanından bir cenaze getirilmişti, derhal ayağa kalktı ve: "Ayağa kalkın, zira ölümde korku ve dehşet vardır" buyurdu."

6424 - Ubade İbnu's-Samit radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, bir cenazeyi teşyi edince, cenaze lahde (mezardaki hususi oyuğa) konuncaya kadar oturmazdı. (Bir defasında), bir yahudi alimi gelerek: "Ey Muhammed! (Bu sünnetin çok güzel.) Biz de böyle yapıyoruz!" dedi. Resulullah aleyhissalatu vesselam hemen oturarak, cemaate emretti: "(Oturun ve) yahudilere muhalefet edin!"

6425 - Ebu Rafi' radıyallahu anh anlatıyor: "(Vefat etmiş bulunan Sa'd radıyallahu anh'ın cesedi kabre indirileceği zaman) Resulullah aleyhissalatu vesselam, Sa'd'ın cesedini tabutun üzerinden usulca çekti, (kabre yerleştirip defnettikten sonra) kabrin üzerine su çiledi."

6426 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam (kabre indirilip defnedileceği zaman) kıble istikametinden tutularak karşılandı ve tabutun üzerinden yavaşça çekilip çıkarıldı."

6427 - Said İbnnu'I-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor: "Ben, İbnu Ömer radıyallahu anhüma ile birlikte bir cenazede beraber bulundum. Cenazeyi lahde koyunca: "Bismillahi ve fi sebilillahi, ve ala Milleti Resulillahi" dedi. Sonra lahidin önüne kerpiç dizilmeye başlanınca: "Allahümme ecirha mineşşeytani ve min azabi'l-kabri, Allahümme cafi'l-arda an cenbeyha ve sa'id ruhaha ve lakkıha minke rıdvanen, (Ey Allahım bu cenazeyi şeytanın şerrinden ve kabir azabından koru. Ey Allahım! Yeri onun yanlarından uzak tut! Ruhunu yükselt, onu katından rızaya erdir!" dedi. Ben. "Ey İbnu Ömer! Bu duayı Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan mı işittin, kendi fikrinle mi söylüyorsun?" dedim. "Bunu ben kendimden söylesem, ben söz söylemeye muktedirim demektir. Hayır! Ben onu Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan işittim" cevabını verdi."

LAHİD MÜSTEHABDIR

6428 - Cerir İbnu Abdillah el-Beceli radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Lahd (usulüyle defin) bize aittir. Şakk (usulüyle defin) başkalarına aittir."

ŞAKK

6429 - Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam öldüğü zaman Medine'de bir adam vardı. Lahid kazardı, bir başkası da şakk kazardı. Ashab: "Rabbimizden hayırlısını dileyerek ikisine de haber gönderelim, hangisi sonra gelirse onu terkeder (önce gelenin usulünce Resulullah'ı defneder)iz" dediler, ikisine de haber saldılar. Lahid kazan önce geldi. Bunun üzerine ashab, Resulullah aleyhissalatu vesselam için lahid kazdılar (ve onun usulünce defnettiler)."

6430 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam vefat ettiği zaman, (ashab, Aleyhissalatu vesselam'ın lahd veya şakk usulünden hangisiyle defnedileceği hususunda) ihtilaf ettiler. Hatta bu hususta (aralarında) konuştular, sesleri yükseldi. Bunun üzerine Hz. Ömer radıyallahu anh: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yanında ne sağ iken ne de ölmüş iken bağırmayın! -veya buna benzer bir söz- söyledi. Sözlerine devamla: "Şakk usulüyle kazan kimseye de, lahid usulüyle kazan kimseye de adam gönderin" dedi. Bunun üzerine lahid yapan erken geldi. Aleyhissalatu vesselam için bir lahid kazdı. Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam oraya defnedildi."

KABRİN KAZILMASI

6431 - el-Edra'u's-Sülemi radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gece Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı korumak üzere nöbet tuttum. Derken yüksek sesle Kuran okuyan bir adam peydah oldu. Az sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam dışarı çıktı. "Ey Allah'ın Resulü dedim, bu adam riyakardır."

Ravi Edra' devamla der ki: "Bu adam bir müddet sonra Medine'de öldü. (Defin için hazırlık yapıldı ve) tekfin işlemi bitirildi. Ashab tabutunu taşıdı. Aleyhissalatu vesselam: "Ona rıfkla muamele edin, Allah ona rıfkla muamele etti. Zira o Allah ve Resulünü severdi buyurdular. Resulullah onun kabrini kazdırdı ve "Kabrini geniş tutun, Allah ona geniş davrandı" buyurdular.

Ashabından biri: "Ey Allah'ın Resulü! Siz buna üzüldünüz" demişti, Aleyhissalatu vesselam: "Doğru üzüldüm! Çünkü o, Allah ve Resulünü seviyordu" buyurdular."

KABİR TAŞI

6432 - Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Osman İbnu Maz'ün'un kabrini bir taşla işaretledi."

KABİR ÜZERİNE BİNA YASAĞI

6433 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, kabrin üzerine herhangi bir şey yapılmasını yasakladı."

6434 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, kabir üzerine bina yapılmasını yasakladı."

KABİR ÜZERİNDE YÜRÜNMEZ

6435 - Ukbe İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir ateş koru veya bir kılıç üzerinde yürümek veya ayakkabımı ayağımla dikmek, bana bir müslümanın kabri üzerinde yürümekten daha sevimlidir. Ha kabirler arasında abdestimi bozmuşum, ha çarşı ortasında. (Nazarımda ikisi de birdir)."

KABİR ZİYARETİ

6436 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, kabir ziyaretine ruhsat tanıdı."

6437 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım, şimdi onları ziyaret edin. Çünkü bu, dünya bağını kırar, ahireti hatırlatır."

6438 - Abdullah İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Bir bedevi Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek: "Ey Allah'ın Resulü, babam sıla-i rahim yapardı... daha neler neler yapardı. O simdi nerede?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Cehennemde" diye cevap verdi.Bedevi bu cevaba öfkelenmiş gibiydi, sormaya devam ederek: "Pekala babanız nerede?" dedi. Aleyhissalatu vesselam: "Sen nerede bir mürik kabrine uğrarsan onu cehennemle müjdele!" buyurdular. Bilahare bu bedevi müslüman oldu ve dedi ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam bana cidden yorucu bir vazife yükledi, uğradığım her kafir kabrine mutlaka ateşi müjdeledim."

KABİR ZİYARETİ VE KADIN

6439 - Hassan İbnu Sabit radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam kabirleri ziyaret eden kadınlara lanet etti."

KADINLAR CENAZEYİ TEŞYİ ETMEZ

6440 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, (dışarı) çıkmıştı. Oturan bir grup kadın gördü. Onlara: "Ne sebeple oturuyorsunuz?" diye sordu. "Bir cenaze bekliyoruz" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Siz mi yıkayacaksını?" buyurdular. Onlar: "Hayır!" dediler. Siz mi taşıyacaksınız?" buyurdular. Kadınlar yine: "Hayır!" dediler. Kabre indirenlerle siz mi cenazeyi indireceksiniz?" dedi. Kadınlar yine: "Hayır!" dediler. Aleyhissalatu vesselam: "Öyleyse günah işlemiş olarak ve sevapsız olarak geri dönün!" emrettiler."

YAS YASAĞI

6441 - Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, (Mümtehine suresinin 12. ayetinde geçen "... Ma'ruf (güzel) olan hiçbir hususta sana asi olmamaları (üzerine sana biatta bulunacakları zaman sen de onlarla biatta bulun...)" ibaresini "nevh" (yani ölü üzerine bağıra bağıra ağlamak) olarak açıkladı.

6442 - Cerir Mevla Muaviye anlatıyor: "Hz. Muaviye radıyallahu anh Humus'ta halka hutbe verdi ve hutbesinde Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yas tutmayı (=nevh) yasakladığını da hatırlattı."

6443 - Ebu Malik el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Yas tutmak cahiliye işlerinden biridir. Yas tutan kadın, tevbe etmeden ölürse, Allah Teala hazretleri, ona katrandan bir elbise, cehennem alevinden de bir gömlek biçer."

6444 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Yas tutma cahiliye işlerinden biridir. Zira yas tutan kadın, ölmezden önce tevbe etmezse, Kıyamet günü, üzerinde katrandan bir gömlek ve onun üstünde de cehennem aleminden bir gömlek giydirilmiş olarak diriltilir."

6445 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, beraberinde yüksek sesle ağlayan bir kadın bulunan cenazeyi takip etmeyi yasakladı."

DÖVÜNEREK ÜST-BAŞ YIRTARAK MATEM YASAĞI

6446 - Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam yüzünü cırmalayıp yolan kadına, cebini, yakasını yırtan kadına, mahvoldum, helak oldum diyerek dövünen kadına lanet etti."

ÖLÜ ÜZERİNE AĞLAMAK

6447 - Esma Bintu Yezid radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın oğlu İbrahim öldüğü zaman Resulullah aleyhissalatu vesselam ağladı. Ona taziyede bulunan kimse -ki bu, ya Ebu Bekr ya da Ömer radıyallahu anhüma idi- "(Ey Allah'ın Resulü!) Allah'ın hakkını tazim etmeye en çok hak sahibi olan kimse sen (değil mi)sin!" dedi. Bunun üzerine Resulullah: "Göz ağlar, kalp üzülür. Biz Rabbimizin razı olmayacağı söz söylemeyiz" (dedi. Sözünü, İbrahim'e hitaben şöyle tamamladı:) "Eğer ölüm doğru bir vaad ve herkese şamil umumi bir haber olmasaydı ve arkada kalan, önden gidene hiç kavuşmayacak olsaydı ey İbrahim, biz şu anda duyduğumuzdan çok daha büyük bir üzüntü çekecektik. Biz gerçekten senin için çok hüzünlüyüz."

6448 - Hamna Bintu Cahş radıyallahu anha'dan anlatıldığına göre: "Kendisine: "Kardeşin öldürüldü" denmişti, "Allah ona rahmet etsin, inna lillah ve inna ileyhi raci'un (Allah'tan geldik, Allah'a dönücüleriz)" dedi. Arkadan "Kocan öldürüldü" dendi, bu sefer "Vah kaderim!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam: "Kadının kocasına karşı öyle bir sevgisi vardır ki, bu, bir başka şeyi için olmaz" buyurdular."

6449 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam, Uhud'da şehit olanlar için ağlayan Abdüleşhel kadınlarının yanından gelmişti. "Hamza'nın ağlayanları yok!" diye üzüntüsünü ifade etti. Bunun üzerine, Ensar kadınları toplanarak gelip Hamza için ağladılar. Bir müddet sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam uyandı ve: "Yazık şu kadınlara! Hâlâ evlerine dönmemişler! Söyleyin onlara, evlerine dönsünler! Bugünden sonrada ölen üzerine ağlamasınlar!" buyurdu."

6450 - İbnu Ebi Evfa radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam mersiyeler (ölünün iyi hallerini söyleyerek ağlamak) okumaktan men etti."

ÖLÜ YAS SEBEBİYLE AZAB GÖRÜR MÜ?

6451 - Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölüye, dirinin ağlaması sebebiyle azap edilir. Diriler: "Ey koruyucu! Ey giydirici! Ey yardımcı! Ey sığınak!" gibi (hitaplarla ölüye seslendikçe) ölü kıskıvrak tutulup çekilir ve: "Sen böyle misin? Sen böyle misin?" denilir."

Ravi Esid der ki: "(Ben, bunu işitince) "Subhanallah! Allah Teala hazretleri "Birinin günahı bir başkasına yüklenmez" buyurmadı mı!" dedim. Musa İbnu Ebi Musa: "Yazık sana! Ben sana, Ebu Musa radıyallahu anh'ın Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan anlattığını aktarıyorum. Yoksa sen Ebu Musa'nın Resulullah'a iftira ettiğini mi sanıyorsun? Veya benim Ebu Musa hakkında yalan söylediğimi mi zannediyorsun?" dedi."

MUSİBETE SABIR

6452 - Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri şöyle der: "Ey Ademoğlu! İlk sadme sırasında sabreder, buna benim mükafaat vereceğimi ümid edersen, ben cennet dışında bir sevaba razı olmayacağım."

6453 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam kendisi ile halk arasında bulunan bir kapıyı açtı -veya perdeyi kaldırdı- halkın Hz. Ebu Bekir'in arkasında namaz kıldığını gördü. Onların bu iyi hali sebebiyle ve onlarda bu gördüğünü, kendinden sonra Allah'ın devam ettireceği ümidiyle Allah'a hamd etti ve dedi ki: "Ey insanlar! İnsanlardan veya mü'minlerden her kim bir musibete düçar olursa, başına gelen musibetin şiddetini benim sebebimle maruz kaldığı musibetle hafifletsin. Çünkü, benden sonra, ümmetimden hiç kimse, benim musibetimden daha şiddetli bir musibetle karşılaşmayacaktır."

6454 - Hz. Hüseyin radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir musibete uğrayan kimse, bilahare o musibeti hatırlayarak inna lillahi ve inna ileyhi raciun diye istircada bulunsa, o musibetin vakti çoktan geçmiş bile olsa, Allah bu istircası sebebiyle, ona, musibetin geldiği ilk günün sevabını aynen verir."

MUSİBETZEDEYE TAZİYE

6455 - Amr İbnu Hazm radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Bir musibeti sebebiyle din kardeşine taziyede bulunan hiçbir mü'min yoktur ki, Allah Teala hazretleri Kıyamet günü ona bir takım keramet elbisesi giydirmesin."

ÇOCUĞUNU KAYBEDENiN SEVABI

6456 - Utbe İbnu Abdi's-Sülemi radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Buluğa ermemiş üç çocuğu ölen hiç bir müslüman yoktur ki, o çocuklar onu, cennetin sekiz kapısında karşılamasınlar. O, bu kapılardan hangisinden dilerse cennete girer."
 

müdavim

Üye Sorumlusu
DÜŞÜK SAHİBİNİN SEVABI

6457 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Önümden göndereceğim bir düşük çocuk, arkamdam bırakacağım bir atlıdan, bana şüphesiz daha sevimlidir."

6458 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:

"Allah, düşük çocuğun baba ve annesini cehenneme sokacağı zaman, düşük çocuk Rabbi ile mücadele eder. Sonunda ona: "Ey Rabbine karşı gelen düşük, haydi ebeveynini cennete sok!" denilir. Bunun üzerine düşük çocuk, onları göbek bağı ile çekerek cennete sokar."

6459 - Hz. Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Nefsim elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki, düşük çocuk, ahirette annesini göbek bağından tutup cennete çekecektir, yeter ki annesi düşük sebebiyle sevap kazanacağına inanıp sabretsin."

CENAZE EVİNDE TOPLANMA

6460 - Cerir İbnu Abdillah el-Beceli radıyallahu anh anlatıyor: "Biz (Resulullah zamanında), cenaze sahibinin evinde toplanmayı ve (ev halkının da bu toplananlar için) yemek yapmalarını, yasaklanan matemden bir parça bilirdik."

GURBETTE ÖLEN ŞEHİDDİR

6461 - İbnu Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Gurbette ölmek şehitliktir."

HASTALANARAK ÖLEN

6462 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Kim hasta halde ölürse şehit olarak ölmüştür ve kabir azabından korunmuştur, sabah-akşam cennetten rızıklandırılır."

ÖLÜNÜN KEMİĞİ KIRILMAZ

6463 - Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ölünün kemiğini kırmak günah itibariyle tıpkı dirinin kemiğini kırmak gibidir."

RESULULLAH'IN HASTALIĞI

6464 - Ümmü Seleme radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı ölüme götüren hastalığı sırasında "Namaza ve sağellerinizin malik olduğu şeylere dikkat edin" diyordu. Mübarek lisanları bunu söylemeyecek hale gelinceye kadar tekrara devam ettiler."

RESULULLAH'IN VEFATI VE DEFNİ

6465 - İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam için mezar kazmaya azmettikleri vakit Ebu Ubeyde İbnu'l Cerrah'a adam gönderdiler. O, Mekke halkının mezarı gibi şak şeklinde mezar kazıyordu. Ebu Talha'ya da adam gönderdiler. O da Medine ahalisinin mezarı gibi, lahid tarzında mezar kazıyordu. İşte bu iki zata iki ayrı elçi yola çıkarıldı. Ashab dedi ki: "Allahım, Resulün için sen tercih et" Ebu Talha'yı yerinde buldular ve (kazı yerine) getirdiler. Ebu Ubeyde (yerinde) bulunamadı. Böylece Resulullah aleyhissalatu vesselam için lahid tarzında mezar hazırlandı."

İbnu Abbas radıyallahu anhüma demiştir ki: "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın teçhizi salı günü tamamlanınca, evindeki karyolası üzerine konuldu. Sonra erkekler, gruplar halinde yanına girerek cenaze namazı kıldılar. Erkeklerin namazı bitince kadınlar gruplar halinde girip namaz kıldılar. Onlar da namazlarını tamamlayınca çocukları gruplar halinde odaya koydular. "Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın namazına kimse imamlık yapmadı (herkes müstakil kıldı).

Müslümanlar, kabrin kazılacağı yer hususunda ihtilaf etti. Bir kısmı: "Mescidine gömülsün" dedi. "Ashabıyla birlikte (Baki'e) defnedilsin" dedi. Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh: "Ben Resulullah'ın: "Her peygamber öldüğü yere defnedilmiştir" dediğini işittim" dedi.

İbnu Abbas dedi ki : "Bunun üzerine Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın, üzerinde ruh-u şerifelerini teslim ettikleri yatağını kaldırdılar ve (o yerde) mezar kazdılar. Sonra

Aleyhissalatu vesselam çarşamba gününün gece yarısında defnedildi. Resulullah'ın kabrine Hz. Ali, Fazl İbnu Abbas, kardeşi Kusam, Şükran Mevla Resulullah aleyhissalatu vesselam inmişlerdi. Evs İbnu Havli ki bu, Ebu Leyla'dır Ali İbnu Ebi Talib'e dedi ki: "Allah aşkına, Resulullah aleyhissalatu vesselam'dan bizim de hissemizi verin." Bunun üzerine Hz. Ali, ona: "(Kabre) sen de in!" dedi. Şükran, Aleyhissalatu vesselam'ın azadlısı idi. Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın giymekte olduğu bir kadife parçasını aldı, kabre yaydı ve: "Allah'a yemin olsun senden sonra kimse bunu giymeyecek!" dedi. Böylece o da Aleyhissalatu vesselam'la birlikte gömüldü."

6466 - Hz. Enes İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ölüm acısını duyunca, kızı Fatıma radıyallahu anha: "Vay babacığımın ızdırabına!" dedi. Resulullah da: "Bugünden sonra babana ızdırab yok artık! Kıyamete kadar hiç kimsenin yakasını bırakmayacak olan (ölüm), artık babana gelmiştir" buyurdular

6467 - İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: "Biz "Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında kadınlarımıza kötü söz sarfetmek ve istediğimiz muameleyi yapmaktan, hakkımızda bir vahiy geliverir endişesiyle kaçınırdık. Resullullah aleyhissalatu vesselam vefat edince, (istediğimiz gibi) konuşmaya başladık."

6468 - Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam ile beraberken biz Ashabın hedef ve gayesi tek idi. O vefat edince, kimimiz şöyle, kimimiz böyle baktı (hedefler ayrıldı)."

6469 - Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın zevce-i paklerinden Ümme Seleme Bintu Ebi Ümeyye radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam zamanında insanlar namaza durdukları vakit hiçkimsenin nazarı ayaklarını bastığı yerden ileri geçmezdi. Resulullah aleyhissalatu vesselam vefat edince insanlar namaza durunca hiçbirisinin nazarı alnını koyduğu yerden ileri geçmezdi. Sonra Hz. Ebu Bekr vefat etti, Hz. Ömer devri geldi. Bu devirde insanların nazarı kıbleden dışarı çıkmadı. Hz. Osman halife olunca fitne başladı, insanlar da sağa sola bakmaya başladı."

6470 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın vefatından sonra Hz. Ömer'e: "Bizimle gel, Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın yaptığı gibi Ümmü Eymen radıyallahu anhayı bir ziyaret edelim" dedi. Hz. Enes devamla der ki: "Ziyaretine gittiler, yanına varınca kadıncağız ağladı. Kendisine: "Niye ağlıyorsun? Allah'ın kendi nezdinde hazırladığı, Resulullah aleyhissalatu vesselam için daha hayırlıdır" dediler. Kadın onlara:

"Ben de biliyorum ki, Allah'ın yanındaki, Resulullah için elbette daha hayırlıdır. Ancak ben semadan vahyin kesilmesine ağlıyorum" cevabını verdi." (ÜmmÜ Eymen) bu sözüyle onları da ağlattı ve Ümmü Eymen'le beraberce ağladılar."

6471 - Ebu'd-Derda anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Cum'a günü bana salavatı çok okuyun. Çünkü o gün okunan salavatlar meşhuddur, melekler ona şahidlik ederler. Bana salavat okuyan hiç kimse yoktur ki, o daha okumasını bitirmeden salavatı bana ulaştırılmamış olsun." Bunun üzerine dedim ki: "Siz öldükten sonra da mı?" "Evet buyurdular, öldükten sonra da. Zira Cenab-ı Hak hazretleri toprağa, peygamberlerin cesedini çürütmeyi haram etmiştir. Allah'ın peygamberi her zaman diridir, rızka mazhardır."
 
Üst