Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
| ahmaklık: akılsızlık |
arz: yer, dünya | azamet-i mâneviye: mânevî büyüklük |
bina etmek: yapmak, inşa etmek | bünye: yapı; beden |
cesamet: büyüklük | cihazat: cihazlar, donanımlar |
daire-i vehmiye: vehmî daire; olmadığı halde var görülen daire | defter-i a'mâl: amellerin kaydedildiği defter |
emir ve irade: Allah’ın yaratılışa dair emir ve dilemesi | haml: yüklenme, üstlenme |
hasıl olmak: meydana gelmek, ortaya çıkmak | hikmet: fayda, gaye, ince sır |
hâvi olmak: ihtiva etmek, içine almak | itibarıyla: bakımından, özelliğiyle |
itikad etmek: inanmak | içtimâ: toplanma, bir araya gelme |
kader: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması | keyfiyet: özellik, mahiyet, nitelik |
kâfir: Allah’ı veya Onun kesin olarak bildirdiği şeylerden herhangi birini inkâr eden kimse | kâfirâne: kâfirce, inançsızca |
küfür: inkâr ve inançsızlık | küre-i arz: yer küre, dünya |
maahaza: bununla beraber, bununla birlikte | maddiye: maddî, maddeye ait |
maddî suret: maddî şekil, dış görünüş | medar olan: dayanak noktası olan, kaynak olan |
misal-i musağğar: küçültülmüş nümune, örnek | muhtelif: çeşitli, ayrı ayrı |
mukadderat-ı eşya: yaratılmış her şeyin ileride hangi durumda olacağının Allah tarafından bilinmesi, takdir olunması | mâkule: akıl çerçevesinde, tasavvur edilen hayal edilen, tasavvur edilen |
münkir: inkâr eden | mürur-u zaman: zamanın geçmesi |
nev’i: çeşit, tür | nihayet: sonuç |
nisbet: oran, ölçü | nâzır: bakar, yönelik |
salâhiyet: gerekli şartlara sahip olma | san’atça: san’at itibariyle |
semere: meyve | suret: biçim, şekil |
suret-i maddiye: maddî suret; maddenin dış görünüşü, biçimi | suret-i mâneviye: mânevî suret; maddî olmayan şekil, biçim |
suret-i vehmiye: vehmî suret; var olmadığı halde varsayılan suret, şekil | sür'at: hız |
takdir: herhangi bir şeyin ne ve nasıl olacağını belirleme | tarih-i hayat: bir hayat boyu yaşanan hadiseler, özgeçmiş |
tasavvur edilmek: zihinde canlandırarak düşünülmek, hayal edilmek | tedvir: döndürme, çevirme |
teşekkül etmek: belirli özelliklerle meydana gelmek, şekillenmek | tâbi olmak: uymak
|
vücud: beden, yapı | zerre: atom, maddenin çok küçük parçası |
âciz olmak: güçsüz, zayıf olmak | şecere: ağaç |