Bâni: bina eden, kuran; bütün varlıkları bina eden ve yaratan Allah | Hâlık-ı Vâhid: bir ve tek olan ve her şeyin yaratıcısı Allah |
Nakkaş-ı Ezelî: herşeyi san’atlı ve nakışlı bir şekilde işleyen, varlığı ezelî olan Allah | Sâni: san’atkâr, san’atla iş yapan; herşeyi sanatlı bir şekilde yaratan Allah |
adet: sayı, miktar | akis: yansıma |
cilve: görüntü, akis; yansıma | dalâlet: sapkınlık, doğru yoldan sapma |
düstur: kural, kanun | esmâ: isimler |
garaib: şaşkınlık ve hayret verici şeyler | hakikatte: gerçekte, aslında |
halk etmek: yaratmak | hasıl olmak: meydana gelmek |
hikmet: her şeyi bir fayda ve gayeye sevk edip yerli yerine yerleştirme sıfatı, niteliği | icab etmek: gerektirmek |
ilâh: tanrı | inayet: Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik |
istilzam etmek: gerektirmek | kader: Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması |
kanun: tabiat olaylarının bağlı olduğu İlâhî disiplin | kaza: olacağı Allah tarafından bilinen ve takdir olunan şeylerin zamanı gelince yaratılması |
kemâl-i intizam: kusursuz mükemmel düzen | keza: bunun gibi |
kitab-ı kâinat: kâinat kitabı | kàdir olmak: güç ve iktidar sahibi olmak |
kâtip: yazan, yazıcı | meşiet: irade, dileme |
muhteşem: ihtişamlı, göz kamaştırıcı, görkemli | mürekkebat: bir bütünü oluşturan parçalar; bileşikler |
müştemil olmak: içine almak, sarmak | nakış: işleme, süsleme |
namus: şeriat, maddî mânevî bütün ölçü ve keyfiyetleri düzen altına alan kalıp, kural | rahmet: İlâhî şefkat ve merhamet |
risalet: elçilik, peygamberlik | sübut: sabit olma, kesin olarak var olma |
sıfât: sıfatlar | tafsil: açıklama, ayrıntılarıyla anlatma |
tahavvül etmek: değişmek, dönüşmek | tanzim: düzenleme, düzene koyma |
tasdik: doğrulama, onaylama | teceddüd etmek: tazelenmek, yenilenmek |
telâzum: karşılıklı gerektirme, birbirini gerekli kılma | tenvir etmek: aydınlatmak |
tesis: kurma, yerleştirme | tezyin: süsleme |
tâbi: bir şeye bağlı olan | ulûhiyet: Cenâb-ı Allah’ın ilâhlığı |
vücub-u vücud: varlığının zorunlu oluşu ve var olmak için bir sebebe ihtiyacının olmayışı | vücut: varlık, var olma |
zerrat: zerreler, atomlar | ziynet: süs |
zîhayat: canlı, hayat sahibi | âdet: usul, kàide, kural |
şahit olmak: tanık olmak; görmek | şems: güneş |
şuhud: görme, müşâhede etme |
|