Cehennem-i dâime: kâfirlerin devamlı olarak kalacakları Cehennem | Cennet-i bâkiye: devamlı ve kalıcı olan Cennet hayatı |
Sultan-ı Âdil: her işini sınırsız bir adaletle ve yerli yerinde yapan Sultan; Allah | Sâni: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan Allah |
Sâni-i Zülcelâl: herşeyi san’atla yaratan, sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah | Sâni-i Âlem: bütün varlık âlemini san’atlı bir şekilde yaratan Allah |
adalet: her hak sahibine hakkının tam ve eksiksiz verilmesi, zâlimden mazlumun hakkının alınması | adalet-i hakikiye: gerçek adalet
|
celâlli: görkemli, haşmetli, yüce | delâlet: delil olma, işaret etme |
dâr-ı mükâfat ve mücâzat: mükâfat ve ceza yeri | ebedî: sonsuz |
fiil: hareket, iş, etki | fâni: geçici |
haysiyet: şeref, itibar, değer | hikmet-i âmme: herşeyi kuşatan hikmet, gaye ve fayda |
hukuk-u ibâd: kulların hakları | hâcet: ihtiyaç |
hâkimiyet: egemenlik, hükmü ve idaresi altına alma | hürmet: saygı gösterme |
hüsn-ü san'at: san’at güzelliği | ihtimam: özen, önem verme |
ihtiyac-ı fıtrî: yaratılıştan gelen doğal ihtiyaç | iktiza: gereklilik |
iltica etmek: sığınmak | imhal etmek: süre vermek |
imtisal etmek: emre uymak, itaat etmek | intizam: düzenlilik, tertip |
in’am: nimetler | istidat: kabiliyet, yetenek |
istihfaf etmek: küçümsemek, hafife almak | itaat etmek: emre uymak |
izzetli: şerefli, değerli, yüce | karargâh: karar yeri; yolculuğun bittiği yerdeki sonsuz hayat |
keza: bunun gibi | lisan: dil |
mahkeme-i kübrâ: âhirette Allah’ın huzurunda kurulacak olan büyük mahkeme | mahlûkat: yaratılmış varlıklar |
maslahat: fayda | matlup: istek |
mazhar olmak: ayna olmak, erişmek, nail olmak | menzil: durak, yer, mekân |
mevki: yer, konum | nehiy: yasak |
nur: aydınlık | rububiyet: Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması |
sehavet: cömertlik | sual etmek: istemek |
sultan: hükümdâr, hâkim | taht-ı tasarruf: dilediği gibi kullanım ve yönetimi altında bulundurma |
taltif: iyilik ve güzellikle muamele etmek | tasarrufat: tasarruflar, kullanma ve yönetme işlemleri |
tedip: edeplendirme, haddini bildirme | tehir etmek: ertelemek, sonraya bırakmak |
tâzim etmek: Allah’ın büyüklüğünü dile getirmek | ubudiyet: kulluk |
vaz etmek: koymak, yerleştirmek | zaruret: zorunluluk, mecburiyet |
ziya: ışık | âlem: dünya, evren |
ıztırar: çaresizlik | şükran: minnettarlık, teşekkür |