Sâni: herşeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah | Sâni-i Fâil: her şeyi san'atla yaratan ve bütün fiillerin sahibi olan Allah |
adem-i mutlak: sınırsız yokluk | arz etmek: sunmak |
bedel: karşılık | behemehal: ister istemez |
bilvasıta: vasıtayla | binaenaleyh: bundan dolayı |
bâki: devamlı, kalıcı, sonsuz | cemâl: güzellik |
cilve: görüntü, yansıma | devam-ı vücut: vücudun sürekliliği, varlığın devamı |
dâim olmak: süreklilik sahibi olmak | dâimî: devamlı, sürekli |
ebedî: sonsuz | ef'âl-i kerîmâne: cömertçe ve iyilik gayesi olan işler |
enzâr-ı âlem: bütün varlık âleminin bakışları | ezcümle: meselâ, örneğin |
eşcar: ağaçlar | hakaik-i sabite: değişmez gerçekler |
hikmet: herşeyin bir gaye ve maksada yönelik olarak, anlamlı ve yerli yerinde yapılması | hüsün: güzellik |
idrak etmek: anlamak, kavramak | ihsan: bağış, ikram, lütuf |
ihsan etmek: bağış ve ikramda bulunmak | iktiza etmek: gerektirmek |
in’am: nimet verme | in’am etmek: nimet vermek |
istihsan etme: beğenme, güzel bulma | istiskal etmek: soğuk muameleyle hoşlanmadığını göstermek, küçümsemek |
izhar etmek: ortaya çıkarmak, gösteriş | kemâl: fazilet, kusursuzluk, mükemmellik |
kemâlât: faziletler, iyilikler, mükemmel özellikler | kerem: cömertlik, ikram, lütuf, bağış |
kesif: yoğun, katı, saydam olmayan | keza: bunun gibi |
letâif: ince ve hoş özellikler | mahfî: gizli |
masnuat: san’at eseri varlıklar | mehâsin: güzellikler, iyilikler |
minnettar: şükran duyma | misillü: benzeri, gibi, aynısı |
mu’cize: Allah tarafından verilen ve bir benzerini yapma hususunda insanların aciz kaldığı olağanüstü hal ve özellik | mânevî: mânâya ait, maddî olmayan |
mücerred: maddî özelliği bulunmayan; hâlis, saf | münevver: aydın, nurlu |
müzeyyen: süslü | namzet olmak: aday olmak |
nihayet: son derece | sath-ı arz: yeryüzü |
sehavet: cömertlik | semere: meyve |
sermedî: daimî, sürekli | servet: zenginlik |
tahkir etmek: aşağılamak | tavsif etmek: vasıflandırmak, anlatmak, tanıtmak |
tecellî etmek: görünmek, yansımak | tezahür: ortaya çıkma, görünme |
tezahürat: görünümler | teşhir etmek: sergilemek |
zarurî: zorunlu, şart | zira: çünkü |
ziyafetgâh: ziyafet yeri, yurdu |
|