Konuya cevap cer

Cevap: Lâsiyyemalar - Sayfa: 62



dünya menzili tahavvülâta, zevale mâruzdur. Sanki misafirler için yapılmış bir handır ki daima dolup boşalıyor. Ne kendisinin sabit bir şekli vardır ve ne de içinde oturanların bir kararı vardır. Ve Sâni-i Âlemin garip ve acip san’atlarının nümunelerini teşhir ve ilân için tahavvülden hâli kalmayan bir meşherdir. Bu itibarla o handa ve o meşherde içtimâ eden insanlar sabit kalacak değiller. Çünkü meskenleri sâbit değildir.


İşte bu hal ve şu vaziyet, bu fâni menzilden sonra o sermedî saltanata karargâh olmak üzere, sabit, bâkî, ebedî, sermedî saadetlerin, Cennetlerin ve sarayların olacağına kat’î bir delâletle şehadet eder. Çünkü, fâni, bâkiye makam ve medar olamaz. Evet, bir melikin gelip giden misafirleri için yolda yaptığı şu menzile ve o menzilde oturan misafirlere bakıldığı zaman görülüyor ki, milyonlarca lirayla yapılan o menzil, pek az bir zaman içindir. Ve ondaki ziynetler, kıymetli şeyler, hep suret ve örneklerdir. Ve misafirler o nefis taam ve yemeklerin yalnız tadına bakıp, karınlarını doyuracak derecede yemiyorlar. Ve herbir misafir, hususî makinesiyle o menzildeki zînetlerin resimlerini alırlar. Ve melikin de gizli memurları onların bütün harekât, ef’al ve muamelelerini yazıyorlar. Ve o melik her mevsimde milyonlarca o ziynetleri, o güzel şeyleri yeni gelecek misafirler için tahrip ve tecdit ediyor. Ve hakeza, pek çok garip ve acip şeyler görünüyor.


İşte bu vaziyet gösterir ki, o muvakkat menzil sahibinin pek yüksek kıymetli menzilleri, daireleri ve ebedî, sermedî sarayları vardır. Bu küçük menzilde görünen şeyler, haller, misafirleri ebedî menzillerdeki yüksek şeylere teşvik için gösterilen nümunelerdir.


Kezalik, bu dünya menzilinin ve içinde oturan insanların ahvâline dikkat edilirse anlaşılıyor ki, bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. Ancak Cenâb-ı Hakkın ebedî ve sermedî olan Dârüsselâm menziline dâvetlisi olan mahlûkatın içtimaları için bir han ve bir bekleme salonudur. Bu dünya menzilinde görünen leziz şeyler, lezzet ve zevk için değildir. Çünkü, visallerinin lezzeti, firaklarının elemine mukabil gelmez.





Cenâb-ı Hak: Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce AllahDârüsselâm: esenlik yurdu, Cennet
Sâni-i Âlem: bütün evreni san’atlı bir şekilde yaratan Allahacip: hayret verici, şaşırtıcı
ahvâl: haller, durumlarbâkî: ölümsüz, devamlı, kalıcı
delâlet: delil olmaebedî: sonsuz
ef'al: fiiller, işlerelem: acı, keder
firak: ayrılıkfâni: geçici
garip: hayrette bırakıcıharekât: hareketler
hususî: özelhâkeza: böylece, bunun gibi
hâli kalma: boş kalma, onsuz olmaitibarla: özellikle
içtima: toplanmaiçtimâ eden: toplanan 
karar: değişmeyen istikrarlı durum, istikrarkarargâh: karar yeri, yolculuğun sonundaki ebedî hayat yurdu
kat'î: kesin, şüphesizkezâlik: bunun gibi, böylece
leziz: lezzetlimahlûkat: yaratılmış varlıklar
makam: konum, yermedar: dayanak, sebep, vesile
melik: hükümdarmenzil: mesken, yurt, ev
mesken: oturulan yer, mekânmeşher: sergi
muamele: iş, davranışmukabil: karşılık
muvakkat: geçicimâruz: hedef olma, yüz yüze gelme
nümune: örnek, misalsaadet: mutluluk
sabit: değişmeyensaltanat: egemenlik, hâkimiyet, sultanlık
sermedî: dâimî, süreklisuret: şekil, görüntü
taam: yemek, yiyecektahavvül: değişim
tahavvülât: değişimler, başkalaşmalartahrip ve tecdit etmek: yıkıp sonra yeniden yapmak
teşhir: sergilemevaziyet: durum
visal: kavuşmazeval: sona erme, geçip gitme
ziynet: süszînet: süs
şehadet etme: şahitlik yapma




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst