Konuya cevap cer

Cevap: Lâsiyyemalar - Sayfa: 66



ettiği o Mâlikü’l-Mülkün sözlerini tasdik etmez, kendi hezeyanına ve ahmaklığına itimat eder.


Ve keza, bu âlemde pek ihtişamlı bir rububiyet âsârıyla şâşaalı bir saltanatın şuâları görünmektedir. Evet, görüyoruz ki, koca arz, sekenesiyle beraber, ehlî, zelil, mutî bir hayvan gibi o rububiyetin emri altında beslenir. Güzde ölmesi, baharda dirilmesi ve bir Mevlevî gibi raks ve hareketi ve sair bütün işleri o emre tâbi olduğu gibi, şemsin de seyyaratıyla tanzim ve teshiri ve sair vaziyetleri o emre bağlıdır. Halbuki, azametli şu rububiyet-i sermediye ve bu saltanat-ı ebediye şöyle zayıf, zâil, muvakkat temeller ve esaslar üzerine bina edilemez. Ve bu mütebeddil, belâlı, kederli, fâni dünya üzerine kaim olamaz. Ancak, bu dünya o azametli rububiyetin pek azîm ve geniş dairesi içinde insanları tecrübe ve imtihan, kudretin mu’cizelerini teşhir ve ilân için kurulmuş muvakkat bir menzildir ki, tahrip edilip pek muazzam, geniş, ebedî ve bâki bir âleme cüz olmak için tebdil edilecektir. Binaenaleyh, bu tebeddülât ma’razı olan âlemin Sânii için, diğer tagayyürsüz, sabit bir âlemin vücudu zarurîdir. 


Maahaza, zahirden hakikate geçen ervah-ı neyyire ashabı ve kulûb-u münevvere aktabı ve ukul-ü nuraniye erbabı ve kurb-u huzur-u İlâhîde dahil olanlar, o Zât-ı Zülcelâlin, mutîler için bir dâr-ı mükâfat ve âsiler için bir dâr-ı mücâzat ihzar ettiğini ve pek metin vaadlerle şedit tehditleri olduğunu kat’î ihbar ediyorlar.





Mevlevî: Mevlevîlik tarikatına mensup kimseMâlikü'l-Mülk: herşeyin gerçek sahibi olan Allah
Sâni: herşeyi mükemmel bir san’atla yaratan AllahZât-ı Zülcelâl: sonsuz haşmet sahibi olan yüce Zât, Allah
arz: dünyaazametli: büyük, büyük heybet sahibi
azîm: büyükbina edilmek: kurulmak
binaenaleyh: bundan dolayıbâki: devamlı, kalıcı
cüz: parçadahil olmak: katılmak
delâlet etmek: göstermek, işaret etmekdâr-ı mücâzat: ceza yeri
dâr-ı mükâfat: mükâfat, ödül yeriebedî: sonsuz
ehlî: evcilervah-ı neyyire ashabı: nurlu ruh sahipleri; manevî âlemlerdeki nurlara ulaşan büyük zâtlar
esas: temelfâni: geçici
güz: sonbaharhakikat: her şeyin aslı ve esası, gerçek mahiyeti
hezeyan: boş söz, saçmalamaihbar etmek: haber vermek
ihtişamlı: haşmetli, heybetliihzar etmek: hazırlamak
itimat etmek: güvenmekkaim olmak: varlığı devam etmek, ayakta durmak
kat'î: kesinkeza: bunun gibi
kudret: Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarıkulûb-u münevvere aktabı: kalp aracılığıyla nurlara ulaşan ve manevî bir kutup hâline gelen insanlar
kurb-u huzur-u İlâhî: İlâhî yakınlığa ulaşma makamımaahaza: bununla beraber, bununla birlikte
ma’raz: bir şeylerin sergilendiği yermenzil: durak, oturulan yer, mekân
metin: sağlammuazzam: azametli, çok büyük
mutî: itaat eden, emre uyanmuvakkat: geçici
mütebeddil: değişkenraks ve hareket: oynama, düzenli bir şekilde hareket etme
rububiyet: Allah’ın bütün varlıklar üzerindeki malikiyet ve egemenliği, her varlığı yaratılış amacına hikmetle ulaştıran terbiyesirububiyet-i sermediye:  Allah’ın bütün varlıklar üzerindeki kesintisiz mâlikiyet ve egemenliği  ve her varlığı yaratılış amacına hikmetle ulaştıran kesintisiz terbiyesi
sair: başkasaltanat: egemenlik, hâkimiyet
saltanat-ı ebediye: sonsuz hakimiyet; Allah’ın sonsuz egemenliği, hâkimiyetisekene: sakinler, ikamet edenler
seyyarat: gezegenlertagayyürsüz: değişmeyen, sabit
tahrip etmek: bozmaktanzim: düzenleme
tasdik etmek: doğrulamak, onaylamaktebdil etmek: değiştirmek
tebeddülât: değişimlerteshir: boyun eğdirme, itaat ettirilme
teşhir: sergilemetâbi olmak: uymak
ukul-ü nuraniye erbabı: nuranî akıl sahipleri; akıl yoluyla manevî hakikatlerin nuruna ulaşan kişilervaad: verilen söz
vaziyet: durumvücud: varlık
zahir: dış görünüşzarurî: zorunlu
zelil: aşağı, alçakzâil: gelip gidici
âlem: dünya, evrenâsi: isyan eden
âsâr: eserlerşedit: şiddetli
şems: güneşşuâ: ışık hüzmesi, ışın
şâşaalı: gösterişli, göz alıcı




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst