Konuya cevap cer

Cevap: Lâsiyyemalar - Sayfa: 67



Malûmdur ki, vaadleri ifa etmemek bir züldür. Hâlık-ı Âlem züll ve zilletlerden münezzehtir. Ve aynı zamanda, o hakikati ihbar eden ehl-i hakikat ve enbiya ve evliya ve asfiya cemaatlerine kâinat bütün âyâtıyla, kelimatıyla, zâhir olarak ihbarlarını teyid ve takviye ediyor. Ey insan! Bu haberden daha doğru bir haber ve bu sözden daha doğru bir söz var mıdır?


Ve keza, bu âlemin mutasarrıfı, dar ve muvakkat şu arz meydanında, âlem-i âhiretin büyük meydanının çok misallerini, nümunelerini her vakit gösteriyor.


Ezcümle: Bahar mevsiminde arzın sathında yapılan nebatî haşirlere dikkat lâzımdır. Evet, altı gün zarfında, o karışık nebatatın tohumlarından ölmüş, çürümüş, kaybolmuş olan cesetleri galatsız, haltsız kemâ fi’s-sâbık inşa ve iâde etmekle, arz meydanında nebatî haşirleri yapan kudret, semâvat ve arzı altı günde halk etmesinden âciz değildir. Ve o kudrete nazaran göz işareti kadar kolay olan haşr-i insanîyi yapmamak imkânı var mıdır? Evet, haşr-i nebatîde kelimeleri, yazıları tamamen silinmiş üç yüz bin kadar sahifeleri, birlikte, bilâhalt ve bilâgalat, kısa bir zamanda eski yazılarını iâde eden bir kudrete tek bir sahifeden ibaret bulunan haşr-i insanî ağır gelir mi? Hâşa!


İşte o kudret sahibi, lisan-ı Kur’ân’la emrettiği,


فَانْظُرْ  اِلٰۤى اٰثَارِ رَحْمَتِ اللهِ كَيْفَ يُحْىِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَاۤ  اِنَّ ذٰلِكَ لَمُحْىِ الْمَوْتٰى وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ 1

âyet-i kerimesi bu meselenin hakikat olduğuna sarahatle şehadet ediyor.


Ey aziz arkadaş! Cenâb-ı Hakkın şu tasarrufatından ve şuûnatından anlaşıldı




[NOT]


Dipnot-1 “Şimdi  bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl  diriltiyor. Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir. O  herşeye hakkıyla kàdirdir.” Rum Sûresi, 30:50.




[/NOT]





Cenâb-ı Hak: Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi AllahHâlık-ı Âlem: bütün evreni ve varlık âlemini yaratan Allah
arz: dünyaasfiya: Hz. Peygamber yolundan giden ilim ve takvâ sahibi velî kullar
aziz: çok değerli, izzetlibilâgalat: hatasız, yanlışsız
bilâhalt: karıştırmadancemaat: topluluk
ehl-i hakikat: hakikat ehli; hakikatlere ulaşan veya ulaşmayı temel alanlarenbiya: nebiler, peygamberler
evliya: Allah’ın sevgili kulları, velilerezcümle: meselâ, örneğin
galatız: hatasız, yanlışsızhakikat: her şeyin aslı ve esası, gerçek mahiyeti
halk etmek: yaratmakhaltsız: karıştırmaksızın
haşir: öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah’ın huzurunda toplanmahaşr-i insanî: insanın öldükten sonra âhirette yeniden diriltilip Allah’ın huzuruna getirilmesi
haşr-i nebatî: bitkilerin öldükten sonra her baharda yeniden yaratılmasıhâşa: asla öyle değil
ifa etmek: yerine getirmekihbar: haber verme
inşa etmek: bina etmek, yapmakkelimat: kelimeler
kemâ fi’s-sâbık: aynen eskisi gibi
keza: bunun gibi
kudret: güç, iktidar; Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve muktedir olan iktidarılisan-ı Kur'ân: Kur’ân dili ve lisanı
malûm: bilinenmisal: benzer
mutasarrıf: mülkünde dilediği gibi tasarruf edenmuvakkat: geçici
münezzeh: arınmış, temiznazaran: bakarak, –göre
nebatat: bitkilernebatî: bitkisel
nümune: örneksarahatle: açık bir şekilde
satıh: yüzeysemâvat: gökler
takviye: güçlendirme, desteklemetasarrufat: tasarruflar, herşeyi dilediği gibi kullanma ve yönetmeye dair işler
teyid: doğrulamavaad: verilen söz
zillet: alçaklık, aşağılıkzâhir: açık, görünür
zül: alçaklıkâciz: güçsüz
âlem-i âhiret: öldükten sonraki hayat, âhiret âlemiâyât: âyetler, deliller
şehadet etmek: şahid olmakşuûnat: hâller, durumlar, işler




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst