Yirmidokuzuncu Lem'a [FONT="][/FONT]
ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
İfade-i Meram
Onüç seneden beri kalbim, aklım ile imtizac edip Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın
ﻟَﻌَﻠَّﻜُﻢْ ﺗَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ ٭ ﻟَﻌَﻠَّﻬُﻢْ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ ٭ ﺍَﻭَﻟَﻢْ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﺍ ﻓِٓﻰ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻬِﻢْ ﻣَﺎ ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽَ ٭ ﻟﺎَﻳَﺎﺕٍ ﻟِﻘَﻮْﻡٍ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ
gibi âyetler ile emrettiği tefekkür mesleğine teşvik ettiği ve
ﺗَﻔَﻜُّﺮُ ﺳَﺎﻋَﺔٍ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ
hadîs-i şerifi bazan bir saat tefekkür bir sene ibadet hükmünde olduğunu beyan edip, tefekküre azîm teşvikat yaptığı cihetle, ben de bu onüç seneden beri meslek-i tefekkürde akıl ve kalbime tezahür eden büyük nurları ve uzun hakikatları kendime muhafaza etmek için işarat nev'inden bazı kelimatı o envâra delalet etmek için değil, belki vücudlarına işaret ve tefekkürü teshil ve intizamı muhafaza için vaz'ettim. Gayet muhtelif Arabî ibarelerle kendi kendime o tefekkürde gittiğim zaman, o kelimatı lisanen zikrediyordum.
Bu uzun zamanda ve binler defa tekrarında ne bana usanç geliyordu ve ne de verdiği zevk noksanlaşıyordu ve ne de onlara ihtiyac-ı ruhî zâil oluyordu. Çünki bütün o tefekkürat, âyât-ı Kur'aniyenin lemaatı olduğundan; âyâtın bir hâssası olan usandırmamak ve halâvetini muhafaza etmek hâssasının bir cilvesi, o tefekkür âyinesinde temessül etmiştir.
Bu âhirde gördüm ki: Risale-i Nur'un eczalarındaki kuvvetli ukde-i hayatiye ve parlak nurlar, o silsile-i tefekküratın lem'alarıdır. Bana ettikleri tesiri başka zâtlara da edeceği düşüncesiyle, âhir ömrümde mecmuunu kaleme almak niyet etmiştim. Gerçi çok mühim parçaları risalelerde dercedilmiştir; fakat heyet-i mecmuasında başka bir kuvvet ve kıymet bulunacaktır.
Âhir-i ömür muayyen olmadığı için, bu hapisteki mahkûmiyetim ve vaziyetim ölümden daha beter bir şekil aldığından, âhir-i hayatı beklemiyerek, kardeşlerimin ısrar ve ilhahları ile, tağyir etmeyerek, o silsile-i tefekkürat "yedi bâb" üstünde yazıldı.
[Bu Lem'anın diğer altı bâbı, teksir Lem'alar mecmuasında neşredilmiştir.]
ﺍَﻟْﺒَﺎﺏُ ﺍﻟﺜَّﺎﻟِﺚُ ﻓِﻰ ﻣَﺮَﺍﺗِﺐِ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ
Otuzüç mertebesinden yedi mertebeyi zikredeceğiz. O mertebelerden mühim bir kısmı, Yirminci Mektub'un İkinci Makamında ve Otuzikinci Söz'ün İkinci Mevkıfının âhirinde ve Üçüncü Mevkıfının evvelinde izah edilmiştir. Şu mertebelerin hakikatını anlamak isteyenler, o iki Söze müracaat etsinler.
ﺍَﻟْﻤَﺮْﺗَﺒَﺔُ ﺍﻟْﺎُﻭﻟَﻰ: ﻭَ ﻗُﻞِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟَﻢْ ﻳَﺘَّﺨِﺬْ ﻭَﻟَﺪًﺍ ﻭَ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﻟَﻪُ ﺷَﺮِﻳﻚٌ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚِ ﻭَ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﻟَﻪُ ﻭَﻟِﻰٌّ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺬُّﻝِّ ﻭَ ﻛَﺒِّﺮْﻩُ ﺗَﻜْﺒِﻴﺮًﺍ
ﻟَﺒَّﻴْﻚَ ﻭَ ﺳَﻌْﺪَﻳْﻚَ ﺟَﻞَّ ﺟَﻠﺎَﻟُﻪُ ٭ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗُﺪْﺭَﺓً ﻭَ ﻋِﻠْﻤًﺎ ﺍِﺫْ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻖُ ﺍﻟْﺒَﺎﺭِﺉُ ﺍﻟْﻤُﺼَﻮِّﺭُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺻَﻨَﻊَ ﺍﻟْﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﺑِﻘُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻛَﺎﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ
ﻭَ ﻛَﺘَﺐَ ﺍﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﺑِﻘَﻠَﻢِ ﻗَﺪَﺭِﻩِ ﻛَﻤَﺎ ﻛَﺘَﺐَ ﺍﻟْﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﺑِﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟْﻘَﻠَﻢِ ﺍِﺫْ ﺫَﺍﻙَ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻢُ ﺍﻟْﻜَﺒِﻴﺮُ ﻛَﻬَﺬَﺍ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻢِ ﺍﻟﺼَّﻐِﻴﺮِ ﻣَﺼْﻨُﻮﻉُ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻣَﻜْﺘُﻮﺏُ ﻗَﺪَﺭِﻩِ ﺍِﺑْﺪَﺍﻋُﻪُ ﻟِﺬَﺍﻙَ ﺻَﻴَّﺮَﻩُ ﻣَﺴْﺠِﺪًﺍ ﺍِﻳﺠَﺎﺩُﻩُ ﻟِﻬَﺬَﺍ ﺻَﻴَّﺮَﻩُ ﺳَﺎﺟِﺪًﺍ ﺍِﻧْﺸَﺎﺋُﻪُ ﻟِﺬَﺍﻙَ ﺻَﻴَّﺮَ ﺫَﺍﻙَ ﻣُﻠْﻜًﺎ ﺑِﻨَﺎﺋُﻪُ ﻟِﻬَﺬَﺍ ﺻَﻴَّﺮَﻩُ ﻣَﻤْﻠُﻮﻛًﺎ ﺻَﻨْﻌَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﺗَﻈَﺎﻫَﺮَﺕْ ﻛِﺘَﺎﺑًﺎ ﺻِﺒْﻐَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﺗَﺰَﺍﻫَﺮَﺕْ ﺧِﻄَﺎﺑًﺎ ﻗُﺪْﺭَﺗُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﺗُﻈْﻬِﺮُ ﺣِﺸْﻤَﺘَﻪُ ﺭَﺣْﻤَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﺗَﻨْﻈِﻢُ ﻧِﻌْﻤَﺘَﻪُ ﺣِﺸْﻤَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﺗَﺸْﻬَﺪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﻧِﻌْﻤَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﺗُﻌْﻠِﻦُ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺎَﺣَﺪُ ﺳِﻜَّﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻜُﻞِّ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺟْﺰَﺍﺀِ ﺳُﻜُﻮﻧًﺎ ﺣَﺮَﻛﺔً ﺧَﺎﺗَﻤُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺠِﺴْﻢِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﻋْﻀَﺎﺀِ ﺣُﺠَﻴْﺮَﺓً ﺫَﺭَّﺓً
ﻓَﺎﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَٓﻰ ﺍَﺛَﺎﺭِﻩِ ﺍﻟْﻤُﺘَّﺴِﻘَﺔِ ﻛَﻴْﻒَ ﺗَﺮَﻯ ﻛَﺎﻟْﻔَﻠَﻖِ ﺳَﺨَﺎﻭَﺓً ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔً ﻣَﻊَ ﺍِﻧْﺘِﻈَﺎﻡٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺳُﺮْﻋَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﺰَﺍﻥٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺳُﻬُﻮﻟَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﻘَﺎﻥٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﻭُﺳْﻌَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺣُﺴْﻦِ ﺻُﻨْﻊٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺑُﻌْﺪَﺓٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﻔَﺎﻕٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺧِﻠْﻄَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﻣْﺘِﻴَﺎﺯٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺭُﺧْﺼَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﻏُﻠُﻮٍّ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ٭ ﻓَﻬَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻜَﻴْﻔِﻴَّﺔُ ﺍﻟْﻤَﺸْﻬُﻮﺩَﺓُ ﺷَﺎﻫِﺪَﺓٌ ﻟِﻠْﻌَﺎﻗِﻞِ ﺍﻟْﻤُﺤَﻘِّﻖِ ﻣُﺠْﺒِﺮَﺓٌ ﻟِـﻠْﺎَﺣْﻤَﻖِ ﺍﻟْﻤُﻨَﺎﻓِﻖِ ﻋَﻠَﻰ ﻗَﺒُﻮﻝِ ﺍﻟﺼَّﻨْﻌَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﻟِﻠْﺤَﻖِّ ﺫِﻯ ﺍﻟْﻘُﺪْﺭَﺓِ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻘَﺔِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻖُ ٭ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﺳُﻬُﻮﻟَﺔٌ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٌ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻭَ ﺍﻟﺸِّﺮْﻛَﺔِ ﺻُﻌُﻮﺑَﺔٌ ﻣُﻨْﻐَﻠِﻘَﺔٌ ٭ ﺍِﻥْ ﺍُﺳْﻨِﺪَ ﻛُﻞُّ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ﻟِﻠْﻮَﺍﺣِﺪِ ﻓَﺎﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕُ ﻛَﺎﻟﻨَّﺨْﻠَﺔِ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺨْﻠَﺔُ ﻛَﺎﻟﺜَّﻤَﺮَﺓِ ﺳُﻬُﻮﻟَﺔً ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎِﺑْﺘِﺪَﺍﻉِ ٭ ﺍِﻥْ ﺍُﺳْﻨِﺪَ ﻟِﻠْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻓَﺎﻟﻨَّﺨْﻠَﺔُ ﻛَﺎﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﻭَ ﺍﻟﺜَّﻤَﺮَﺓُ ﻛَﺎﻟﺸَّﺠَﺮَﺍﺕِ ﺻُﻌُﻮﺑَﺔً ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎِﻣْﺘِﻨَﺎﻉِ
ﺍِﺫِ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﺑِﺎﻟْﻔِﻌْﻞِ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪِ ﻳُﺤَﺼِّﻞُ ﻧَﺘِﻴﺠَﺔً ﻭَ ﻭَﺿْﻌِﻴَّﺔً ﻟِﻠْﻜَﺜِﻴﺮِ ﺑِﻠﺎَ ﻛُﻠْﻔَﺔٍ ﻭَ ﻟﺎَ ﻣُﺒَﺎﺷَﺮَﺓٍ ٭ ﻟَﻮْ ﺍُﺣِﻴﻠَﺖْ ﺗِﻠْﻚَ ﺍﻟْﻮَﺿْﻌِﻴَّﺔُ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺘِﻴﺠَﺔُ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻟﺎَ ﻳُﻤْﻜِﻦُ ﺍَﻥْ ﺗَﺼِﻞَ ﺍِﻟَﻴْﻬَﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺘَﻜَﻠُّﻔَﺎﺕٍ ﻭَ ﻣُﺒَﺎﺷَﺮَﺍﺕٍ ﻭَ ﻣُﺸَﺎﺟَﺮَﺍﺕٍ ٭ ﻛَﺎﻟْﺎَﻣِﻴﺮِ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨَّﻔَﺮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﺎﻧِﻰ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﺤَﺠَﺮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨُّﺠُﻮﻡِ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﻴَّﺎﺭَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﻔَﻮَّﺍﺭَﺓِ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﻘَﻄَﺮَﺍﺕِ ﻭَ ﻧُﻘْﻄَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺮْﻛَﺰِ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨُّﻘَﻂِ ﻓِﻰ ﺍﻟﺪَّﺍﺋِﺮَﺓِ ﺑِﺴِﺮِّ ﺍَﻥَّ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﻳَﻘُﻮﻡُ ﺍﻟْﺎِﻧْﺘِﺴَﺎﺏُ ﻣَﻘَﺎﻡَ ﻗُﺪْﺭَﺓٍ ﻏَﻴْﺮَ ﻣَﺤْﺪُﻭﺩَﺓٍ ٭ ﻭَ ﻟﺎَﻳَﻀْﻄَﺮُّ ﺍﻟﺴَّﺒَﺐُ ﻟِﺤَﻤْﻞِ ﻣَﻨَﺎﺑِﻊِ ﻗُﻮَّﺗِﻪِ ﻭَ ﻳَﺘَﻌَﺎﻇَﻢُ ﺍﻟْﺎَﺛَﺮُ ﺑِﺎﻟﻨِّﺴْﺒَﺔِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻤُﺴْﻨَﺪِ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ٭ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺸِّﺮْﻛَﺔِ ﻳَﻀْﻄَﺮُّ ﻛُﻞُّ ﺳَﺒَﺐٍ ﻟِﺤَﻤْﻞِ ﻣَﻨَﺎﺑِﻊِ ﻗُﻮَّﺗِﻪِ ﻓَﻴَﺘَﺼَﺎﻏَﺮُ ﺍﻟْﺎَﺛَﺮُ ﺑِﻨِﺴْﺒَﺔِ ﺟِﺮْﻣِﻪِ ﻭَ ﻣِﻦْ ﻫُﻨَﺎ ﻏَﻠَﺒَﺖِ ﺍﻟﻨَّﻤْﻠَﺔُ ﻭَ ﺍﻟﺬُّﺑَﺎﺑَﺔُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﺠَﺒَﺎﺑِﺮَﺓِ ﻭَ ﺣَﻤَﻠَﺖِ ﺍﻟﻨُّﻮَﺍﺓُ ﺍﻟﺼَّﻐِﻴﺮَﺓُ ﺷَﺠَﺮَﺓً ﻋَﻈِﻴﻤَﺔً
ﻭَ ﺑِﺴِﺮِّ ﺍَﻥَّ ﻓِﻰ ﺍِﺳْﻨَﺎﺩِ ﻛُﻞِّ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪِ ﻟﺎَ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺍﻟْﺎِﻳﺠَﺎﺩُ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌَﺪَﻡِ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻖِ ﺑَﻞْ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺍﻟْﺎِﻳﺠَﺎﺩُ ﻋَﻴْﻦَ ﻧَﻘْﻞِ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻤِﻰِّ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻮُﺟُﻮﺩِ ﺍﻟْﺨَﺎﺭِﺟِﻰِّ ﻛَﻨَﻘْﻞِ ﺍﻟﺼُّﻮﺭَﺓِ ﺍﻟْﻤُﺘَﻤَﺜِّﻠَﺔِ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤِﺮْﺍَﺓِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺼَّﺤِﻴﻔَﺔِ ﺍﻟْﻔُﻄُﻮﻏْﺮَﻓِﻴَّﺔِ ﻟِﺘَﺜْﺒِﻴﺖِ ﻭُﺟُﻮﺩٍ ﺧَﺎﺭِﺟِﻰٍّ ﻟَﻬَﺎ ﺑِﻜَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟﺴُّﻬُﻮﻟَﺔِ ﺍَﻭْ ﺍِﻇْﻬَﺎﺭِ ﺍﻟْﺨَﻂِّ ﺍﻟْﻤَﻜْﺘُﻮﺏِ ﺑِﻤِﺪَﺍﺩٍ ﻟﺎَ ﻳُﺮَﻯ ﺑِﻮَﺍﺳِﻄَﺔِ ﻣَﺎﺩَّﺓٍ ﻣُﻈْﻬِﺮَﺓٍ ﻟِﻠْﻜِﺘَﺎﺑَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺴْﺘُﻮﺭَﺓِ
ﻭَ ﻓِﻰ ﺍِﺳْﻨَﺎﺩِ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺎَﺳْﺒَﺎﺏِ ﻭَ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻳَﻠْﺰَﻡُ ﺍﻟْﺎِﻳﺠَﺎﺩُ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌَﺪَﻡِ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻖِ.. ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍِﻥْ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﻣُﺤَﺎﻟﺎً ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺍَﺻْﻌَﺐَ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ٭ ...
...
İtizar: Bu Arabî Lem'a, yeni yazılı Lem'alar arasına girmesi dolayısıyla, sahife numaraları, kitabın numaraları ile takib edilmesi mecburiyetinde kalındığından Arabça sahife numarası takibine uymaması cihetinin, nazar-ı müsamaha ile karşılanması rica olunur.
ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
İfade-i Meram
Onüç seneden beri kalbim, aklım ile imtizac edip Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın
ﻟَﻌَﻠَّﻜُﻢْ ﺗَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ ٭ ﻟَﻌَﻠَّﻬُﻢْ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ ٭ ﺍَﻭَﻟَﻢْ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﺍ ﻓِٓﻰ ﺍَﻧْﻔُﺴِﻬِﻢْ ﻣَﺎ ﺧَﻠَﻖَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﺍﻟﺴَّﻤَﻮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽَ ٭ ﻟﺎَﻳَﺎﺕٍ ﻟِﻘَﻮْﻡٍ ﻳَﺘَﻔَﻜَّﺮُﻭﻥَ
gibi âyetler ile emrettiği tefekkür mesleğine teşvik ettiği ve
ﺗَﻔَﻜُّﺮُ ﺳَﺎﻋَﺔٍ ﺧَﻴْﺮٌ ﻣِﻦْ ﻋِﺒَﺎﺩَﺓِ ﺳَﻨَﺔٍ
hadîs-i şerifi bazan bir saat tefekkür bir sene ibadet hükmünde olduğunu beyan edip, tefekküre azîm teşvikat yaptığı cihetle, ben de bu onüç seneden beri meslek-i tefekkürde akıl ve kalbime tezahür eden büyük nurları ve uzun hakikatları kendime muhafaza etmek için işarat nev'inden bazı kelimatı o envâra delalet etmek için değil, belki vücudlarına işaret ve tefekkürü teshil ve intizamı muhafaza için vaz'ettim. Gayet muhtelif Arabî ibarelerle kendi kendime o tefekkürde gittiğim zaman, o kelimatı lisanen zikrediyordum.
Bu uzun zamanda ve binler defa tekrarında ne bana usanç geliyordu ve ne de verdiği zevk noksanlaşıyordu ve ne de onlara ihtiyac-ı ruhî zâil oluyordu. Çünki bütün o tefekkürat, âyât-ı Kur'aniyenin lemaatı olduğundan; âyâtın bir hâssası olan usandırmamak ve halâvetini muhafaza etmek hâssasının bir cilvesi, o tefekkür âyinesinde temessül etmiştir.
Bu âhirde gördüm ki: Risale-i Nur'un eczalarındaki kuvvetli ukde-i hayatiye ve parlak nurlar, o silsile-i tefekküratın lem'alarıdır. Bana ettikleri tesiri başka zâtlara da edeceği düşüncesiyle, âhir ömrümde mecmuunu kaleme almak niyet etmiştim. Gerçi çok mühim parçaları risalelerde dercedilmiştir; fakat heyet-i mecmuasında başka bir kuvvet ve kıymet bulunacaktır.
Âhir-i ömür muayyen olmadığı için, bu hapisteki mahkûmiyetim ve vaziyetim ölümden daha beter bir şekil aldığından, âhir-i hayatı beklemiyerek, kardeşlerimin ısrar ve ilhahları ile, tağyir etmeyerek, o silsile-i tefekkürat "yedi bâb" üstünde yazıldı.
[Bu Lem'anın diğer altı bâbı, teksir Lem'alar mecmuasında neşredilmiştir.]
ﺍَﻟْﺒَﺎﺏُ ﺍﻟﺜَّﺎﻟِﺚُ ﻓِﻰ ﻣَﺮَﺍﺗِﺐِ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ
Otuzüç mertebesinden yedi mertebeyi zikredeceğiz. O mertebelerden mühim bir kısmı, Yirminci Mektub'un İkinci Makamında ve Otuzikinci Söz'ün İkinci Mevkıfının âhirinde ve Üçüncü Mevkıfının evvelinde izah edilmiştir. Şu mertebelerin hakikatını anlamak isteyenler, o iki Söze müracaat etsinler.
ﺍَﻟْﻤَﺮْﺗَﺒَﺔُ ﺍﻟْﺎُﻭﻟَﻰ: ﻭَ ﻗُﻞِ ﺍﻟْﺤَﻤْﺪُ ﻟِﻠَّﻪِ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﻟَﻢْ ﻳَﺘَّﺨِﺬْ ﻭَﻟَﺪًﺍ ﻭَ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﻟَﻪُ ﺷَﺮِﻳﻚٌ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤُﻠْﻚِ ﻭَ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﻟَﻪُ ﻭَﻟِﻰٌّ ﻣِﻦَ ﺍﻟﺬُّﻝِّ ﻭَ ﻛَﺒِّﺮْﻩُ ﺗَﻜْﺒِﻴﺮًﺍ
ﻟَﺒَّﻴْﻚَ ﻭَ ﺳَﻌْﺪَﻳْﻚَ ﺟَﻞَّ ﺟَﻠﺎَﻟُﻪُ ٭ ﺍَﻟﻠَّﻪُ ﺍَﻛْﺒَﺮُ ﻣِﻦْ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗُﺪْﺭَﺓً ﻭَ ﻋِﻠْﻤًﺎ ﺍِﺫْ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺨَﺎﻟِﻖُ ﺍﻟْﺒَﺎﺭِﺉُ ﺍﻟْﻤُﺼَﻮِّﺭُ ﺍﻟَّﺬِﻯ ﺻَﻨَﻊَ ﺍﻟْﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﺑِﻘُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻛَﺎﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ
ﻭَ ﻛَﺘَﺐَ ﺍﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﺑِﻘَﻠَﻢِ ﻗَﺪَﺭِﻩِ ﻛَﻤَﺎ ﻛَﺘَﺐَ ﺍﻟْﺎِﻧْﺴَﺎﻥَ ﺑِﺬَﻟِﻚَ ﺍﻟْﻘَﻠَﻢِ ﺍِﺫْ ﺫَﺍﻙَ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻢُ ﺍﻟْﻜَﺒِﻴﺮُ ﻛَﻬَﺬَﺍ ﺍﻟْﻌَﺎﻟَﻢِ ﺍﻟﺼَّﻐِﻴﺮِ ﻣَﺼْﻨُﻮﻉُ ﻗُﺪْﺭَﺗِﻪِ ﻣَﻜْﺘُﻮﺏُ ﻗَﺪَﺭِﻩِ ﺍِﺑْﺪَﺍﻋُﻪُ ﻟِﺬَﺍﻙَ ﺻَﻴَّﺮَﻩُ ﻣَﺴْﺠِﺪًﺍ ﺍِﻳﺠَﺎﺩُﻩُ ﻟِﻬَﺬَﺍ ﺻَﻴَّﺮَﻩُ ﺳَﺎﺟِﺪًﺍ ﺍِﻧْﺸَﺎﺋُﻪُ ﻟِﺬَﺍﻙَ ﺻَﻴَّﺮَ ﺫَﺍﻙَ ﻣُﻠْﻜًﺎ ﺑِﻨَﺎﺋُﻪُ ﻟِﻬَﺬَﺍ ﺻَﻴَّﺮَﻩُ ﻣَﻤْﻠُﻮﻛًﺎ ﺻَﻨْﻌَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﺗَﻈَﺎﻫَﺮَﺕْ ﻛِﺘَﺎﺑًﺎ ﺻِﺒْﻐَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﺗَﺰَﺍﻫَﺮَﺕْ ﺧِﻄَﺎﺑًﺎ ﻗُﺪْﺭَﺗُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﺗُﻈْﻬِﺮُ ﺣِﺸْﻤَﺘَﻪُ ﺭَﺣْﻤَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﺗَﻨْﻈِﻢُ ﻧِﻌْﻤَﺘَﻪُ ﺣِﺸْﻤَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﺗَﺸْﻬَﺪُ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﻧِﻌْﻤَﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﺗُﻌْﻠِﻦُ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﺎَﺣَﺪُ ﺳِﻜَّﺘُﻪُ ﻓِﻰ ﺫَﺍﻙَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻜُﻞِّ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺟْﺰَﺍﺀِ ﺳُﻜُﻮﻧًﺎ ﺣَﺮَﻛﺔً ﺧَﺎﺗَﻤُﻪُ ﻓِﻰ ﻫَﺬَﺍ ﻓِﻰ ﺍﻟْﺠِﺴْﻢِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﻋْﻀَﺎﺀِ ﺣُﺠَﻴْﺮَﺓً ﺫَﺭَّﺓً
ﻓَﺎﻧْﻈُﺮْ ﺍِﻟَٓﻰ ﺍَﺛَﺎﺭِﻩِ ﺍﻟْﻤُﺘَّﺴِﻘَﺔِ ﻛَﻴْﻒَ ﺗَﺮَﻯ ﻛَﺎﻟْﻔَﻠَﻖِ ﺳَﺨَﺎﻭَﺓً ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔً ﻣَﻊَ ﺍِﻧْﺘِﻈَﺎﻡٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺳُﺮْﻋَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﺰَﺍﻥٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺳُﻬُﻮﻟَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﻘَﺎﻥٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﻭُﺳْﻌَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺣُﺴْﻦِ ﺻُﻨْﻊٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺑُﻌْﺪَﺓٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﺗِّﻔَﺎﻕٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺧِﻠْﻄَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﺍِﻣْﺘِﻴَﺎﺯٍ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ﻓِﻰ ﺭُﺧْﺼَﺔٍ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٍ ﻣَﻊَ ﻏُﻠُﻮٍّ ﻣُﻄْﻠَﻖٍ ٭ ﻓَﻬَﺬِﻩِ ﺍﻟْﻜَﻴْﻔِﻴَّﺔُ ﺍﻟْﻤَﺸْﻬُﻮﺩَﺓُ ﺷَﺎﻫِﺪَﺓٌ ﻟِﻠْﻌَﺎﻗِﻞِ ﺍﻟْﻤُﺤَﻘِّﻖِ ﻣُﺠْﺒِﺮَﺓٌ ﻟِـﻠْﺎَﺣْﻤَﻖِ ﺍﻟْﻤُﻨَﺎﻓِﻖِ ﻋَﻠَﻰ ﻗَﺒُﻮﻝِ ﺍﻟﺼَّﻨْﻌَﺔِ ﻭَ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﻟِﻠْﺤَﻖِّ ﺫِﻯ ﺍﻟْﻘُﺪْﺭَﺓِ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻘَﺔِ ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍﻟْﻌَﻠِﻴﻢُ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻖُ ٭ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﺳُﻬُﻮﻟَﺔٌ ﻣُﻄْﻠَﻘَﺔٌ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻭَ ﺍﻟﺸِّﺮْﻛَﺔِ ﺻُﻌُﻮﺑَﺔٌ ﻣُﻨْﻐَﻠِﻘَﺔٌ ٭ ﺍِﻥْ ﺍُﺳْﻨِﺪَ ﻛُﻞُّ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ﻟِﻠْﻮَﺍﺣِﺪِ ﻓَﺎﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕُ ﻛَﺎﻟﻨَّﺨْﻠَﺔِ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺨْﻠَﺔُ ﻛَﺎﻟﺜَّﻤَﺮَﺓِ ﺳُﻬُﻮﻟَﺔً ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎِﺑْﺘِﺪَﺍﻉِ ٭ ﺍِﻥْ ﺍُﺳْﻨِﺪَ ﻟِﻠْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻓَﺎﻟﻨَّﺨْﻠَﺔُ ﻛَﺎﻟْﻜَﺎﺋِﻨَﺎﺕِ ﻭَ ﺍﻟﺜَّﻤَﺮَﺓُ ﻛَﺎﻟﺸَّﺠَﺮَﺍﺕِ ﺻُﻌُﻮﺑَﺔً ﻓِﻰ ﺍﻟْﺎِﻣْﺘِﻨَﺎﻉِ
ﺍِﺫِ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪُ ﺑِﺎﻟْﻔِﻌْﻞِ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪِ ﻳُﺤَﺼِّﻞُ ﻧَﺘِﻴﺠَﺔً ﻭَ ﻭَﺿْﻌِﻴَّﺔً ﻟِﻠْﻜَﺜِﻴﺮِ ﺑِﻠﺎَ ﻛُﻠْﻔَﺔٍ ﻭَ ﻟﺎَ ﻣُﺒَﺎﺷَﺮَﺓٍ ٭ ﻟَﻮْ ﺍُﺣِﻴﻠَﺖْ ﺗِﻠْﻚَ ﺍﻟْﻮَﺿْﻌِﻴَّﺔُ ﻭَ ﺍﻟﻨَّﺘِﻴﺠَﺔُ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻟﺎَ ﻳُﻤْﻜِﻦُ ﺍَﻥْ ﺗَﺼِﻞَ ﺍِﻟَﻴْﻬَﺎ ﺍِﻟﺎَّ ﺑِﺘَﻜَﻠُّﻔَﺎﺕٍ ﻭَ ﻣُﺒَﺎﺷَﺮَﺍﺕٍ ﻭَ ﻣُﺸَﺎﺟَﺮَﺍﺕٍ ٭ ﻛَﺎﻟْﺎَﻣِﻴﺮِ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨَّﻔَﺮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺒَﺎﻧِﻰ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﺤَﺠَﺮَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﺎَﺭْﺽِ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨُّﺠُﻮﻡِ ﻭَ ﺍﻟﺴَّﻴَّﺎﺭَﺍﺕِ ﻭَ ﺍﻟْﻔَﻮَّﺍﺭَﺓِ ﻣَﻊَ ﺍﻟْﻘَﻄَﺮَﺍﺕِ ﻭَ ﻧُﻘْﻄَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺮْﻛَﺰِ ﻣَﻊَ ﺍﻟﻨُّﻘَﻂِ ﻓِﻰ ﺍﻟﺪَّﺍﺋِﺮَﺓِ ﺑِﺴِﺮِّ ﺍَﻥَّ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻮَﺣْﺪَﺓِ ﻳَﻘُﻮﻡُ ﺍﻟْﺎِﻧْﺘِﺴَﺎﺏُ ﻣَﻘَﺎﻡَ ﻗُﺪْﺭَﺓٍ ﻏَﻴْﺮَ ﻣَﺤْﺪُﻭﺩَﺓٍ ٭ ﻭَ ﻟﺎَﻳَﻀْﻄَﺮُّ ﺍﻟﺴَّﺒَﺐُ ﻟِﺤَﻤْﻞِ ﻣَﻨَﺎﺑِﻊِ ﻗُﻮَّﺗِﻪِ ﻭَ ﻳَﺘَﻌَﺎﻇَﻢُ ﺍﻟْﺎَﺛَﺮُ ﺑِﺎﻟﻨِّﺴْﺒَﺔِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻤُﺴْﻨَﺪِ ﺍِﻟَﻴْﻪِ ٭ ﻭَ ﻓِﻰ ﺍﻟﺸِّﺮْﻛَﺔِ ﻳَﻀْﻄَﺮُّ ﻛُﻞُّ ﺳَﺒَﺐٍ ﻟِﺤَﻤْﻞِ ﻣَﻨَﺎﺑِﻊِ ﻗُﻮَّﺗِﻪِ ﻓَﻴَﺘَﺼَﺎﻏَﺮُ ﺍﻟْﺎَﺛَﺮُ ﺑِﻨِﺴْﺒَﺔِ ﺟِﺮْﻣِﻪِ ﻭَ ﻣِﻦْ ﻫُﻨَﺎ ﻏَﻠَﺒَﺖِ ﺍﻟﻨَّﻤْﻠَﺔُ ﻭَ ﺍﻟﺬُّﺑَﺎﺑَﺔُ ﻋَﻠَﻰ ﺍﻟْﺠَﺒَﺎﺑِﺮَﺓِ ﻭَ ﺣَﻤَﻠَﺖِ ﺍﻟﻨُّﻮَﺍﺓُ ﺍﻟﺼَّﻐِﻴﺮَﺓُ ﺷَﺠَﺮَﺓً ﻋَﻈِﻴﻤَﺔً
ﻭَ ﺑِﺴِﺮِّ ﺍَﻥَّ ﻓِﻰ ﺍِﺳْﻨَﺎﺩِ ﻛُﻞِّ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻮَﺍﺣِﺪِ ﻟﺎَ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺍﻟْﺎِﻳﺠَﺎﺩُ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌَﺪَﻡِ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻖِ ﺑَﻞْ ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺍﻟْﺎِﻳﺠَﺎﺩُ ﻋَﻴْﻦَ ﻧَﻘْﻞِ ﺍﻟْﻤَﻮْﺟُﻮﺩِ ﺍﻟْﻌِﻠْﻤِﻰِّ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﻮُﺟُﻮﺩِ ﺍﻟْﺨَﺎﺭِﺟِﻰِّ ﻛَﻨَﻘْﻞِ ﺍﻟﺼُّﻮﺭَﺓِ ﺍﻟْﻤُﺘَﻤَﺜِّﻠَﺔِ ﻓِﻰ ﺍﻟْﻤِﺮْﺍَﺓِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟﺼَّﺤِﻴﻔَﺔِ ﺍﻟْﻔُﻄُﻮﻏْﺮَﻓِﻴَّﺔِ ﻟِﺘَﺜْﺒِﻴﺖِ ﻭُﺟُﻮﺩٍ ﺧَﺎﺭِﺟِﻰٍّ ﻟَﻬَﺎ ﺑِﻜَﻤَﺎﻝِ ﺍﻟﺴُّﻬُﻮﻟَﺔِ ﺍَﻭْ ﺍِﻇْﻬَﺎﺭِ ﺍﻟْﺨَﻂِّ ﺍﻟْﻤَﻜْﺘُﻮﺏِ ﺑِﻤِﺪَﺍﺩٍ ﻟﺎَ ﻳُﺮَﻯ ﺑِﻮَﺍﺳِﻄَﺔِ ﻣَﺎﺩَّﺓٍ ﻣُﻈْﻬِﺮَﺓٍ ﻟِﻠْﻜِﺘَﺎﺑَﺔِ ﺍﻟْﻤَﺴْﺘُﻮﺭَﺓِ
ﻭَ ﻓِﻰ ﺍِﺳْﻨَﺎﺩِ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ﺍِﻟَﻰ ﺍﻟْﺎَﺳْﺒَﺎﺏِ ﻭَ ﺍﻟْﻜَﺜْﺮَﺓِ ﻳَﻠْﺰَﻡُ ﺍﻟْﺎِﻳﺠَﺎﺩُ ﻣِﻦَ ﺍﻟْﻌَﺪَﻡِ ﺍﻟْﻤُﻄْﻠَﻖِ.. ﻭَ ﻫُﻮَ ﺍِﻥْ ﻟَﻢْ ﻳَﻜُﻦْ ﻣُﺤَﺎﻟﺎً ﻳَﻜُﻮﻥُ ﺍَﺻْﻌَﺐَ ﺍﻟْﺎَﺷْﻴَٓﺎﺀِ ٭ ...
...
İtizar: Bu Arabî Lem'a, yeni yazılı Lem'alar arasına girmesi dolayısıyla, sahife numaraları, kitabın numaraları ile takib edilmesi mecburiyetinde kalındığından Arabça sahife numarası takibine uymaması cihetinin, nazar-ı müsamaha ile karşılanması rica olunur.