Huseyni
Müdavim
Kelime oyunlarıyla hak değişmez kırımlı. Süleyman Ateşe, benim yazıyı okuyup okumadığıma, verilen yazılardaki işaret olabiliyorlara takılıp kalmışsınız.
Verdiğim alıntıda "işaret olabilir" denen kısımlara değil, içindeki mantıklı izahatlara bakın. "İşaret olabilir" deyince diğer söylediklerinin hiç bir hakikatı yok manasına gelmiyor. Mesela Üstad Hazretleri de bir çok ayet ve hadisin yorumunu yaptıktan sonra "Allahu alem" diyor. Bu "dediği şey kesin yanlıştır" "bak kendi bile emin değil" diye geçiştirilecek bir şey değildir. "Allahu alem" demek, "işaret olabilir" demek ayetlerdeki kesin manayı ve gaybı kesin bilenin Allah cc. olduğunu tasdik etmektir.
Sizin de bir ayeti kafanıza göre yorumlayıp "bunun kesin manası budur" demenizle "evet kırımlı kesin böyle dediği için buna inanmak zorundayız" şeklinde bir inanç şekli yoktur. Kur'an kıyısından köşesinden kırpılarak yorumlanacak bir kitap değildir. Ona bütün olarak bakmak gerekir. Bir ayetteki manayı başka bir ayet izah ediyor olabilir. Sizin verdiğiniz iki ayette "Hazret-i İsa aleyhisselam gelmeyecek" demiyor. Yeniden tarife lüzum yok.
Hem bir şeyin varlığı sabit olduktan sonra, "yok" diyenin önce var olanı yok etmesi, sonrada olmadığını ispatlamak için, bütün var olma ihtimallerini tek tek yok etmesi gerekir. Yani sizin yaptığınız Hazret-i Peygamber aleyhissalatü vesselam en başta olmak üzere "gelecek" dedikten sonra, bununla beraber ittifak eden alimlerin de görüşlerini hiçe sayarak "ben görmüyorum" demekle gözünü kapamaktır. Görmemek basiretinizin yetersizliğindendir. "Gelmeyecek" demekle bu hakikat değişecek değildir.
Yazdıklarımı süzgeçten geçirip işinize gelenlere cevap veriyorsunuz. Ben Kur'anı kabiliyeti nisbetinde herkesin anlayabileceğini ifade etmiştim. Ancak herkesin derin manalarına vakıf olamayacağını da beyan etmiştim. Bu yüzden de en başta Efendimiz aleyhissalatü vesselam la birlikte müfessirlerin yorumuna da ihtiyaç vardır. Zaten sizin bu sözünü kendinizle çelişiyor. Ayette açıkça "gelmeyecek" demediği halde ayeti yorumlamaya kalkıyorsunuz. Madem açıklanmaya ihtiyacı yok, o halde neden izaha gerek duyuyorsunuz ? Kendi anlayışınıza göre bu bir hatadır.
Sizin Kur'an ı anlamak için başka hiçbir kaynağa, kişiye gerek yok görüşünüzü Vehhabiler de iddia ediyor. Hem şu ayetlere bir bakın ne diyor ? Süleyman Ateş meselesine çok takıldığınız için özellikle onun meallerinden seçtim. Bunlar da alıntı deyip işin içinden sıyrılmayın.
Bunlar da ayet. Şimdi inşaallah bunları da tek tek yalanlamaya kalkmazsınız. Kuranın Kurandan başka müfessire ihtiyacı yok dedikten sonra bu ayetleri nasıl izah ediceksiniz ? Ki yukarıda namaz dan bahsettim. Kur'an namaz kılın diyor peki namazda hangi sureler okunur, adabı erkanı nedir, nasıl kılınır, hangi vakit kaç rekattir bunları yazıyor mu ? Siz bu anlayışınıza göre, namaz kılmayı Kur'andan nasıl öğrendiniz izah eder misiniz ? Peygamberimizin aleyhissalatü vesselamın kıldığı gibi kılıyorsanız zaten kendinizle çelişitiğiniz sabittir. Eğer öyle değilse, gerçekten merak ediyorum nazıl bir namaz kıldığınızı, bizimle de paylaşın mümkünse..
Verdiğim alıntıda "işaret olabilir" denen kısımlara değil, içindeki mantıklı izahatlara bakın. "İşaret olabilir" deyince diğer söylediklerinin hiç bir hakikatı yok manasına gelmiyor. Mesela Üstad Hazretleri de bir çok ayet ve hadisin yorumunu yaptıktan sonra "Allahu alem" diyor. Bu "dediği şey kesin yanlıştır" "bak kendi bile emin değil" diye geçiştirilecek bir şey değildir. "Allahu alem" demek, "işaret olabilir" demek ayetlerdeki kesin manayı ve gaybı kesin bilenin Allah cc. olduğunu tasdik etmektir.
Sizin de bir ayeti kafanıza göre yorumlayıp "bunun kesin manası budur" demenizle "evet kırımlı kesin böyle dediği için buna inanmak zorundayız" şeklinde bir inanç şekli yoktur. Kur'an kıyısından köşesinden kırpılarak yorumlanacak bir kitap değildir. Ona bütün olarak bakmak gerekir. Bir ayetteki manayı başka bir ayet izah ediyor olabilir. Sizin verdiğiniz iki ayette "Hazret-i İsa aleyhisselam gelmeyecek" demiyor. Yeniden tarife lüzum yok.
Hem bir şeyin varlığı sabit olduktan sonra, "yok" diyenin önce var olanı yok etmesi, sonrada olmadığını ispatlamak için, bütün var olma ihtimallerini tek tek yok etmesi gerekir. Yani sizin yaptığınız Hazret-i Peygamber aleyhissalatü vesselam en başta olmak üzere "gelecek" dedikten sonra, bununla beraber ittifak eden alimlerin de görüşlerini hiçe sayarak "ben görmüyorum" demekle gözünü kapamaktır. Görmemek basiretinizin yetersizliğindendir. "Gelmeyecek" demekle bu hakikat değişecek değildir.
Yukarıda ayetlerle açıkladım.Allah Kuran'ı apaçık ve anlaşılabilecek şekilde indirmiştir.Kuran'ı herkes anlar.Yeter ki Kuran'da olmayan İsa'nın nüzulü gibi konularla kafalar karıştırılmasın.Hiç kimsenin de Kuran'ı anlamak için Allah'ın bir başka kuluna ihtiyacı yoktur.
Kuran'ı anlamak için başkasının açıklamalarına ihtiyaç olduğuna inanmak Allah'ın sözlerinin anlaşılmaz olduğunu söylemektir ve Allah'ı kendi yarattığı kuluna muhtaç kılmaktır.
Yazdıklarımı süzgeçten geçirip işinize gelenlere cevap veriyorsunuz. Ben Kur'anı kabiliyeti nisbetinde herkesin anlayabileceğini ifade etmiştim. Ancak herkesin derin manalarına vakıf olamayacağını da beyan etmiştim. Bu yüzden de en başta Efendimiz aleyhissalatü vesselam la birlikte müfessirlerin yorumuna da ihtiyaç vardır. Zaten sizin bu sözünü kendinizle çelişiyor. Ayette açıkça "gelmeyecek" demediği halde ayeti yorumlamaya kalkıyorsunuz. Madem açıklanmaya ihtiyacı yok, o halde neden izaha gerek duyuyorsunuz ? Kendi anlayışınıza göre bu bir hatadır.
Sizin Kur'an ı anlamak için başka hiçbir kaynağa, kişiye gerek yok görüşünüzü Vehhabiler de iddia ediyor. Hem şu ayetlere bir bakın ne diyor ? Süleyman Ateş meselesine çok takıldığınız için özellikle onun meallerinden seçtim. Bunlar da alıntı deyip işin içinden sıyrılmayın.
Açık kanıtları ve Kitapları. Sana da o Zikr'i indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, tâ ki düşünüp öğüt alsınlar. NAHL 44
Yüzleri ateşin içinde çevrildiği gün: "Eyvah bize! Keşke Allah'a itâ'at etseydik, Elçiye itâ'at etseydik!" derler. AHZAB 66
Kim Elçi'ye itâ'at ederse Allah'a itâ'at etmiş olur. Kim de yüz çevirirse (bil ki), biz seni onların üzerine bekçi göndermedik. NİSA 80
O hevâ'dan konuşmaz. O(nun okuduğu Kur'ân) kendisine vahyedilen vahiyden başka bir şey değildir. NECM 3-4
Allâh'ın, o kent halkından, Elçisine verdiği ganimetler, Allah'a, Elçiye, (ona) akrabâ olanlara, yetimlere, yoksullara (yolda kalan) yolcuya âittir. Tâ ki (o mallar), içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir şey olmasın. Elçi size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan sakının ve Allah'tan korkun. Çünkü Allâh'ın azâbı şiddetlidir. HAŞR 7
De ki: "Eğer Allâh'ı seviyorsanız bana uyun ki Allâh da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın. Allâh bağışlayandır, esirgeyendir." AL-İ İMRAN 31
Bunlar da ayet. Şimdi inşaallah bunları da tek tek yalanlamaya kalkmazsınız. Kuranın Kurandan başka müfessire ihtiyacı yok dedikten sonra bu ayetleri nasıl izah ediceksiniz ? Ki yukarıda namaz dan bahsettim. Kur'an namaz kılın diyor peki namazda hangi sureler okunur, adabı erkanı nedir, nasıl kılınır, hangi vakit kaç rekattir bunları yazıyor mu ? Siz bu anlayışınıza göre, namaz kılmayı Kur'andan nasıl öğrendiniz izah eder misiniz ? Peygamberimizin aleyhissalatü vesselamın kıldığı gibi kılıyorsanız zaten kendinizle çelişitiğiniz sabittir. Eğer öyle değilse, gerçekten merak ediyorum nazıl bir namaz kıldığınızı, bizimle de paylaşın mümkünse..