الۤرٰ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ
KUR’ÂN-I HAKÎMİN ve Kur’ân’ın müfessir-i hakikîsi olan Hadîsin bir kısım yüksek ve ulvî hakaikına çıkmak için teslim ve inkıyâdı noksan olan kalblere yardım edecek basamaklar hükmünde, o hakikatlerin bir kısım nazirelerine işaret edeceğiz. Ve hâtimesinde bir ders-i ibret ve bir sırr-ı inâyet beyan edilecek. O hakikatlerden haşir ve kıyametin nazireleri Onuncu Sözde, bilhassa Dokuzuncu Hakikatinde zikredildiği için, tekrara lüzum yoktur. Yalnız, sair hakikatlerden nümune olarak Beş Mesele zikrederiz.
[NOT]Dipnot-1 “Elif lâm râ. Bu öyle bir kitaptır ki, hikmeti herşeyi kuşatan ve herşeyden hakkıyla haberdar olan Allah tarafından, âyetleri sağlam şekilde tanzim edilmiş, sonra da tafsilâtıyla açıklanmıştır.” Hûd Sûresi, 11:1.
Dipnot-2 A’râf Sûresi, 7:54.
Dipnot-3 Hac Sûresi, 22:47; Secde Sûresi, 32:5.
Dipnot-4 Meâric Sûresi, 70:4.[/NOT]
<table border="0" cellpadding="0" cellspacing="2"><tbody><tr><td>Fâtır-ı Zülcelâl: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi ve benzeri olmayan şeyleri üstün sanatıyla yaratan Allah (bk. f-ṭ-r; ẕü; c-l-l)</td><td>Hadîs: Peygamberimize ait söz, emir veya davranış (bk. ḥ-d-s̱)</td></tr><tr><td>Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân (bk. ḥ-k-m)</td><td>Zât-ı Zülcelâl: sonsuz yücelik ve haşmet sahibi olan Zât, Allah (bk. ẕü; c-l-l)</td></tr><tr><td>beyan: açıklama (bk. b-y-n)</td><td>bilhassa: özellikle</td></tr><tr><td>ders-i ibret: ibret dersi</td><td>eyyâm-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın tarif ettiği ölçülere uyan günler</td></tr><tr><td>güya: sanki</td><td>hakaik: hakikatler, gerçekler (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td>hakikat: gerçek, doğru (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td><td>hakikat-i ulviye: yüce gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td>halk etmek: yaratmak (bk. ḫ-l-ḳ)</td><td>haşir: öldükten sonra âhirette tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanma (bk. ḥ-ş-r)</td></tr><tr><td>hâtime: sonuç, son bölüm</td><td>inkıyâd: boyun eğme, itaat etme</td></tr><tr><td>kanaat getirmek: razı olmak, inanmak</td><td>kâinat: evren, yaratılmış herşey (bk. k-v-n)</td></tr><tr><td>kıyamet: dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması (bk. ḳ-v-m)</td><td>müfessir-i hakikî: gerçek müfessir; Kur’ân-ı Kerimi tam ve doğru olarak açıklayan hadis (bk. f-s-r; ḥ-ḳ-ḳ)</td></tr><tr><td>nazar-ı şuhud: şahitlerin bakışı (bk. ş-h-d; n-ẓ-r)</td><td>nazire: örnek, benzer (bk. n-ẓ-r)</td></tr><tr><td>nümune: örnek</td><td>sair: diğer</td></tr><tr><td>seyyal: akıcı</td><td>seyyar: gezici</td></tr><tr><td>sırr-ı inayet: inayet sırrı; bütün yararların, hikmetlerin ve faydaların kaynağı olan düzenlilik (bk. a-n-y)</td><td>ulvî: yüce</td></tr><tr><td>zikretmek: anmak, belirtmek</td><td>âlem: dünya (bk. a-l-m)</td></tr></tbody></table>