Huseyni
Müdavim
Cevap: Açıklamalı Risale Dersleri 32 - Ölüm Son Değildir, Ölüm Nimettir..!
[NOT] Amma mevt nimet olduğunun ciheti ise, çok vücuhundan dört vechine işaret ederiz.
Birincisi: Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i hayatiyeden âzâd edip, yüzde doksan dokuz ahbabına kavuşmak için âlem-i berzahta bir visal kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir.[/NOT]
Evet ölümün bir bitiş olmadığını izahtan sonra, Üstadımız onun bir de nimet cihetinden bahsediyor. Ölüm bir son, hiçlik olmadığı gibi, aynı zamanda da bir nimettir.
Hayat hareket ister. Çalışmak, çabalamak, gayret, sabır ister. Her canlı hayatını devam ettirebilmek için mücadele vermek zorundadır. İşte zaman oluyor ki bu hayatın getirdiği yükümlülükler artıyor. Hayatın önümüze şart olarak koyduğu vazifelere muvaffak olmakta zorlanabiliyoruz. Sevdiklerimizin birçoğu ise, kabir kapısının arkasında bizi bekliyor.
Ölüm hem hayatın getirdiği ağır tekliflerden kurtulmak, hem de kabrin diğer tarafına geçmiş ahbablara kavuşmak cihetinden en büyük nimetlerdendir.
Ankara'da olan bir insanın ahbabının büyük bir kısmı İstanbul'a gitmiş olsa, Ankara'da sadece bir kaçı kalmış olsa ve İstanbul'dan o kişiye bir davet gelse, elbetteki oradaki ahbablara kavuşmak için hiç tereddüt göstermeyecek. Ölüm de bu şekilde bizi sevdiklerimize kavuşturacak bir fırsat. Madem ki ecel kapıya gelmiş, gülerek karşılamak gerek. En başta Efendimiz a.s.m. a kavuşturacak ölüm, gülerek karşılanmaya değmez mi ?
Daha nice nebiler, sahabiler, alimler, evliyalar, kutuplar, müçtehidler (Allah cc. hepsinden ebeden razı olsun. Selam onlara olsun.) belki milyarlarca Allah'ın sevgili kulları kabrin diğer tarafında. Ölüm kötü olsaydı Allah en başta onların canlarını almazdı. Demek ki ölüm firak ve zevalden ziyade, bir kavuşmak, visal manasına geliyor.
[NOT] Amma mevt nimet olduğunun ciheti ise, çok vücuhundan dört vechine işaret ederiz.
Birincisi: Ağırlaşmış olan vazife-i hayattan ve tekâlif-i hayatiyeden âzâd edip, yüzde doksan dokuz ahbabına kavuşmak için âlem-i berzahta bir visal kapısı olduğundan, en büyük bir nimettir.[/NOT]
Evet ölümün bir bitiş olmadığını izahtan sonra, Üstadımız onun bir de nimet cihetinden bahsediyor. Ölüm bir son, hiçlik olmadığı gibi, aynı zamanda da bir nimettir.
Hayat hareket ister. Çalışmak, çabalamak, gayret, sabır ister. Her canlı hayatını devam ettirebilmek için mücadele vermek zorundadır. İşte zaman oluyor ki bu hayatın getirdiği yükümlülükler artıyor. Hayatın önümüze şart olarak koyduğu vazifelere muvaffak olmakta zorlanabiliyoruz. Sevdiklerimizin birçoğu ise, kabir kapısının arkasında bizi bekliyor.
Ölüm hem hayatın getirdiği ağır tekliflerden kurtulmak, hem de kabrin diğer tarafına geçmiş ahbablara kavuşmak cihetinden en büyük nimetlerdendir.
Ankara'da olan bir insanın ahbabının büyük bir kısmı İstanbul'a gitmiş olsa, Ankara'da sadece bir kaçı kalmış olsa ve İstanbul'dan o kişiye bir davet gelse, elbetteki oradaki ahbablara kavuşmak için hiç tereddüt göstermeyecek. Ölüm de bu şekilde bizi sevdiklerimize kavuşturacak bir fırsat. Madem ki ecel kapıya gelmiş, gülerek karşılamak gerek. En başta Efendimiz a.s.m. a kavuşturacak ölüm, gülerek karşılanmaya değmez mi ?
Daha nice nebiler, sahabiler, alimler, evliyalar, kutuplar, müçtehidler (Allah cc. hepsinden ebeden razı olsun. Selam onlara olsun.) belki milyarlarca Allah'ın sevgili kulları kabrin diğer tarafında. Ölüm kötü olsaydı Allah en başta onların canlarını almazdı. Demek ki ölüm firak ve zevalden ziyade, bir kavuşmak, visal manasına geliyor.