Risale-i Nur'da Ahmed Hüsrev Efendi (rh)

Nur_Yazar

Well-known member
Risale-i Nur'da ismi en çok zikredilen talebenin Ahmed Hüsrev Altınbaşak olduğunu biliyor muydunuz ? (477 defa)

Asr-ı saadetten beri böyle hârika bir surette mu'cizeli olarak yazılmasına hiç kimse kadir olmadığı halde Risale-i Nur'un kahraman bir kâtibi olan Hüsrev'e "Yaz" emir buyurulmasıyla, Levh-i Mahfuz'daki yazılan Kur'an gibi yazılması
(Şualar - 276)

Kardeşlerim!

Ben kalben arzu ederim ki; çelik ve demir gibi sebatkâr Isparta ve civarındakiler gibi metin kahramanlar (Hüsrevler, Hâfız Ali'ler gibi) Kastamonu tarafından dahi burada görünsün
(Şualar - 311)

Bazı esbaba binaen, ben en ziyade Hüsrev'i ve Hâfız Ali, Tahirî'yi (R.H.) sıkıntıda tahmin ettiğim halde, en ziyade temkin ve teslim ve rahat-ı kalb, onlarda ve beraberlerinde bulunanlarda görüyordum. "Acaba neden?" der idim. Şimdi anladım ki; onlar hakikî vazifelerini yapıyorlar, malayani şeylerle iştigal etmediklerinden ve kaza ve kaderin vazifelerine karışmadıklarından ve enaniyetten gelen hodfüruşluk ve tenkid ve telaş etmediklerinden, temkinleriyle ve metanet ve itminan-ı kalbleriyle Risale-i Nur şakirdlerinin yüzlerini ak ettiler, zındıkaya karşı Risale-i Nur'un manevî kuvvetini gösterdiler.
(Şualar - 318)

Aziz kardeşlerim!

Bu fecirde birden bir fıkra ihtar edildi. Evet ben de Hüsrev'in zelzele hakkında tafsilen yazdığı keramet-i Nuriyeyi tasdik ederim ve kanaatım da o merkezdedir.
(Şualar - 324)

Şimdiye kadar Kur'an harfleri ve hattı, Türk milletinin hatt-ı kadîmi olduğu halde; latin harflerini, Türk harfleri deyip Kur'an harfleriyle Asâ-yı Musa'yı yazan Hüsrev'i mes'ul etmek birkaç vecihte yanlış olduğunu ehl-i insaf anlar.
(Şualar - 415)

[Tekbirat-ül Hüccac mektubumda hakikat ve izahıma karşı tenkidlerine, Hüsrev'in âhirdeki haşiyesi tam cevabdır.]
(Şualar - 441)

Şimdi Hüsrev gibi Nur kahramanı size ihsan edildi. İnşâallah bu medrese-i Yusufiye dahi, Medreset-üz Zehra'nın bir mübarek dershanesi olacak. Ben şimdiye kadar Hüsrev'i ehl-i dünyaya göstermiyordum, gizlerdim. Fakat neşredilen mecmualar, onu ehl-i siyasete tamamıyla gösterdi, gizli birşey kalmadı. Onun için ben onun iki-üç hizmetini has kardeşlerime izhar ettim.
(Şualar - 486)

Müjdeli ve tabiri çıkmış latif bir rü'ya

Bana hizmet eden Ali geldi, dedi: "Ben rü'yada gördüm ki, sen Hüsrev'le beraber Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın elini öptün." Birden bir mektub aldım ki, Hüsrev'in hattıyla yazılan Asâ-yı Musa mecmuasını kabr-i Muhammedî Aleyhissalâtü Vesselâm üzerinde hacılar görmüşler. Demek benim bedelime Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın manevî elini, Hüsrev kaleminin vasıtasıyla öpmüş ve rıza-yı Nebeviyeye mazhar olmuş.
(Şualar - 488)


Evet bizim en kuvvetli nokta-i istinadımız olan hakikî tesanüd ve birbirinin kusuruna bakmamak ve Hüsrev gibi Nur kahramanından -benim yerimde ve Nur'un şahs-ı manevîsinin çok ehemmiyetli bir mümessili olmasından- hiç bir cihetle gücenmemek elzemdir.
(Şualar - 499)

gizli düşmanlarımız iki plânı takib edip.. biri beni ihanetlerle çürütmek; ikincisi, mabeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkid ve itiraz ve gücenmek ile bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki; Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünki şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir
(Şualar - 517)

(Haşiye): Bundan sonraki kısmı, bütün ömrümde görmediğim dehşetli ve semli bir hastalık içinde yazılmış. Kusuratıma nazar-ı müsamaha ile bakılsın. Hüsrev, münasib görmediği kısmı ta'dil, tebdil, ıslah edebilir.
(Şualar - 641)


(*): Pek şiddetli hastalığım müsaade etmiyor. Hüsrev'in tercüme vazifesine yalnız bir me'haz ve yardımdır.
(Şualar - 646)


Risale-i Nur'un şakirdleri içinde Cenab-ı Hakk'ın nimetlerine mazhar bazı zâtlar (Hüsrev, Re'fet gibi), iktiranı illetle iltibas etmişler; Üstadına fazla minnetdarlık gösteriyorlardı. Halbuki Cenab-ı Hak onlara ders-i Kur'anîde verdiği nimet-i istifade ile, Üstadlarına ihsan ettiği nimet-i ifadeyi beraber kılmış, mukarenet vermiş. Onlar derler ki: "Eğer Üstadımız buraya gelmeseydi, biz bu dersi alamazdık. Öyle ise onun ifadesi, istifademize illettir." Ben de derim: "Ey kardeşlerim! Cenab-ı Hakk'ın bana da sizlere de ettiği nimet beraber gelmiş, iki nimetin illeti de rahmet-i İlahiyedir. Ben de sizin gibi iktiranı illetle iltibas ederek, bir vakit Risale-i Nur'un sizler gibi elmas kalemli yüzer şakirdlerine çok minnetdarlık hissediyordum. Ve diyordum ki: Bunlar olmasaydı, benim gibi yarım ümmi bir bîçare nasıl hizmet edecekti? Sonra anladım ki, sizlere kalem vasıtasıyla olan kudsi nimetten sonra, bana da bu hizmete muvaffakıyet ihsan etmiş. Birbirine iktiran etmiş, birbirinin illeti olamaz. Ben size teşekkür değil, belki sizi tebrik ediyorum. Siz de bana minnetdarlığa bedel, dua ve tebrik ediniz."
(Mesnevi-i Nuriye - 174)




Mâşâallah, bârekâllah Keramat-ı Aleviye'nin Risalet-in Nur'a imzasını bu zamanda tam tasdik ettiren keramat-ı kalem-i Alevî (Ali) ve Kur'an'a çok kıymetdar hizmeti ve Mu'cizat-ı Ahmediye'nin (A.S.M.) hârika bir kerametini gözlere gösteren ve Kur'anın altun bir anahtarı olan kalem-i Hüsrevî; değil yalnız bizleri, belki ruhanîleri ve melekleri de sevindiriyorlar.
(Kastamonu Lahikası - 6)

Hüsrev kardeş! Beşinci Şua'ın kıymetini tam beyan ve takdirin beni çok mesrur etti. İkinci defa yaldızlı bir Kur'anı yazdığın, beni fevkalâde müferrah etti. Hem benim için de yeni risaleleri mübarek kaleminle (Haşiye) istinsah ettiğin, beni minnetdarlık hissinden mesrurane ağlattı.
(Haşiye): Medar-ı hayret bir lütf-u bereket: Gül fabrikasının kâtibliğiyle Risalet-in Nur'a intisab eden Hüsrev, iki buçuk sene evvel bir küçük şişe gülyağı göndermişti. Mütemadiyen istimal ettiğim halde daha bitmedi, devam eder. Kardeşiniz Emin yanımdadır, bu berekete şehadet eder, hem size selâm eder.


(Kastamonu Lahikası - 9)


Hüsrev kardeş! Senin, umum kardeşlerin namına bayram tebriki hesabına başta Kur'anın baştaki çok şirin ve güzel cüz'leri olarak Mektubat'ın kısm-ı a'zamını hediye etmekliğiniz, bin tebrik hükmünde oldu. Bin bârekâllah.
(Kastamonu Lahikası - 20)

Hüsrev'in çok şirin ve fevkalâde yazdığı Hastalar Lem'ası ile Esma-i Sitte Lem'ası, benim nazarımda elmasla yaldızlı yazılan ve onlar kadar uzun iki mektub-u sadakatmedar hükmünde bana göründü; Risale-i Nur'a çok ehemmiyetli hizmetlerini göz yaşıyla hatırlattı ve Firdevsî hediyenizdeki risalelerin harfleri adedince, Cenab-ı Erhamürrâhimîn sizlere rahmet, bereket, saadet ihsan eylesin. Âmîn.
(Kastamonu Lahikası - 33)

Hüsrev kardeş! Kasem ederim benim elimden gelseydi, yalnız bu defa altun yaldızla yazdığın Mu'cizat-ı Ahmediyeye mukabil sahifesine, yalnız maddî bir ücret olarak birer altun hediye edecektim. Hakikaten ebedî bir gül fabrikasına kâtib tayin edildiğinize kanaatım kat'iyyet kesbetti. Rabb-ı Rahîm'e hadsiz hamd ü sena olsun.
(Kastamonu Lahikası - 37)

O, Risalet-ün Nur hakkında kerametli ve dikkatli ve isabetli ve keskin Hüsrev'in nazarı doğrudur. Bâki bir eserde muvakkat ve cüz'î ve hususî kelimeler tayy edilse daha iyidir.
(Kastamonu Lahikası - 57)

Evet Üstadım bana Mu'cizat-ı Ahmediye'yi, kardeşim Hüsrev tarzında yazdırıyordu.
(Kastamonu Lahikası - 62)

Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın ve Risale-i Nur'un hazinelerinin kerametli ve yaldızlı bir anahtarı olan kalem-i Hüsrevî, elhak Mu'cizat-ı Ahmediye'nin (A.S.M.) gizli güzelliğini her göze gayet parlak ve güzel gösteriyor. Cenab-ı Hak bu kalemi, bu hizmette muvaffak ve daim eylesin, âmîn.
(Kastamonu Lahikası - 84)


Hüsrev'in kalemi gibi; fikri, kalbi de o nisbette hârika diyebiliriz. Risale-i Nur'a karşı irtibatı ve iştiyakı ve kanaatı gittikçe terakki ve inkişaf ediyor. Hiçbir hâdise onu sarsmıyor, fütur vermiyor.

Hem onun bir hârikası odur ki: Risale-i Nur'a beş sene yabanî kaldığı halde birden intisab edip, bir ay zarfında ondört risaleyi Risale-i Nur'dan yazmış.

Hem Kur'anın gözle görülen bir nevi lem'a-i i'caziyeyi, beş-altı mushafta işaretler yaptım, hatt-ı arabî-i Kur'anîleri mükemmel olan kardeşlerime taksim ettim. Bunların içinde hatt-ı arabî-i Kur'an'da Hüsrev onlara yetişemediği halde, birden umum o kâtiblere ve hatt-ı arabî muallime tefevvuk eyledi. Ve hatt-ı arabîde, en mümtaz kardeşlerimizden on derece geçti. Umumen onlar tasdik edip: "Evet bizden geçti, biz ona yetişemiyoruz" dediler. Demek Hüsrev'in kalemi, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın ve Risale-i Nur'un mu'cizevari kerametleri ve hârikalarıdır.

Kardeşiniz

Said Nursî
(Kastamonu Lahikası - 109)


Aziz, sıddık kardeşlerim!

Cenab-ı Hakk'a hadsiz şükür olsun ki; bu gaflet mevsimi olan baharda ve derd-i maişet belasında, Risale-i Nur fütuhatında devam ediyor. İstanbul'dan yazıyorlar ki; oraya giden, başta Hüsrev'in Mu'cizat-ı Ahmediye'si olarak, risaleleri her kim görmüş ve okumuş ise, başta Fetva Emini Ali Rıza olarak herkes hayret ve istihsan ile "Bu tarz-ı ifade ve isbat ve beyan, hiçbir kitabda bulmamışız. Bu şerait içinde böyle eserler hiç kimseye müyesser olmamış." deyip kemal-i iştiyak ile karşılıyorlar.
(Kastamonu Lahikası - 235)

Aziz, sıddık, mübarek, Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın bir vech-i i'cazını hârika kalemiyle gösteren ve mütemadiyen defter-i hasenatına, o yazdığı Kur'an'ları okuyanların sevabları yazılan kıymetdar Hüsrev!
(Kastamonu Lahikası - 236)


Hüsrev'le beraber bu büyük ve ağır ve kıymetdar hizmet-i Kur'aniyeye kemal-i tesanüdle çalışmak lâzımdır.
(Kastamonu Lahikası - 236)

Hüsrev'in hakikaten tedbirce bana ihtiyaç bırakmayacak bir derecede tedbir ve dirayeti
(Kastamonu Lahikası - 242)

Hâfız Ali'nin ihlasından gelen ifadesi ve Hüsrev'i fevkalâde ihlas noktasında takdir etmesi; ve Hüsrev de gayet büyük ve bâki bir hissesini bırakıp benim eskiden beri tekrar ettiğim bir davam ki; "Risale-i Nur'un hakikî şakirdleri hizmet-i imaniyeyi herşeyin fevkinde görür, kutbiyet de verilse ihlas için hizmetkârlığı tercih eder" beni o davada bilfiil tasdik etmesi cihetinden, bütün kuvvetimizle bu gibi kardeşlerimizi tebrik ediyoruz.
(Kastamonu Lahikası - 251)


Gül fabrikası gülistanlarını ve merhum bedevi bülbüllerini konuşturan Hüsrev kardeş!
(Kastamonu Lahikası - 258)

Bahtiyar kardeşim Hüsrev!

Şu risale (*), bir meclis-i nuranîdir ki, Kur'an'ın şu münevver, mübarek şakirdleri, içinde birbiriyle manen müzakere ve müdavele-i efkâr ediyorlar. Ve yüksek bir medrese salonudur ki, Kur'an'ın şakirdleri onda her biri aldığı dersi arkadaşlarına söylüyor. Ve Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın hazine-i kudsiyesinin sandukçaları olan risalelerin satıcı ve dellâllarına muhteşem ve müzeyyen bir dükkân ve bir menzildir. Her biri aldığı kıymetdar mücevheratı birbirine ve müşterilerine orada gösteriyor. Bârekâllah, sen de o menzili çok güzel süslendirmişsin.
(*): Yani Yirmiyedinci Mektub'un umumu.

Said Nursî
(Barla Lahikası - 65)

tevafuk Hüsrev'in tarzında var. Onun için Hüsrev'in bir mehareti varsa tevafuku bozmamış.
(Barla Lahikası - 125)

Cenab-ı Hak, böyle Hüsrev'lerin adedini çoğaltsın ve daim arttırsın. Âmîn!
(Barla Lahikası - 128)


mübarek Hüsrev'in çok mükemmel bir tarzda istinsah ettiği Yirmidokuzuncu Söz ile, melfufu cidden çok mühim mes'eleleri câmi' ve bedî' cevabları hâvi Onaltıncı Lem'ayı ve benim gibi tenbellere mükemmel bir ders-i ikaz olan mektubu almakla bahtiyar ve çoktandır mahrum kaldığım Nurlara kavuşmaktan mütevellid nimete mazhariyetten dolayı, Cenab-ı Hallak-ı Rahîm'e teşekkürden âcizim.
(Barla Lahikası - 295)

Talebeliğin hassası şudur ki, yazılan Sözler'e kendi malı gibi sahib olmalıdır. Kendisi te'lif etmiş ve yazmış nazarıyla bakıp neşrine ve ehil olanlara iblağına çalışmaktır. Mâşâallah hattın güzeldir. Vakit bulursan bir kısmını yazın. Bir kısmını Hüsrev gibi ciddî talebeler yazar, onlardan bilâhere alır yazarsınız ve onlarla teşrik-i mesaî edersiniz.
(Barla Lahikası - 328)

Hüsrev kerametli kalemiyle, bana yazdığı gayet kıymetdar bir nüshayı, aynen ve tam tamına muvafık gelmek şartıyla size yazdırıldı, yakında göndereceğim. Yanınızda yeni yazılan İ'caz-ı Kur'aniye gibi, bana bir nüsha lâzımdır. Fakat Hâfız'ın kalemi oradaki mevcud tevafuku tamamen muhafaza edememiş. Tevafukçu Hüsrev'in taht-ı nezaretinde, mabeyninizde taksim edip, bana yadigâr bir İ'caz-ı Kur'anî'yi müştereken yazsanız çok iyi olur.
(Barla Lahikası - 336)


Hüsrev'in yazıları beni hiç yormuyor. Çünki yanlışları azdır. Fakat başkalar, bir defa kendileri tashih etmeden bana geliyor. Hâfızama itimad edip, yalnız tashih edip yoruluyorum. Sairlerin yazdıklarını sizler mukabele edip, ba'dehu bana gönderseniz daha iyi olur.
(Barla Lahikası - 341)


Merhum Hâfız Ali ve Hüsrev gibi Risale-i Nur'un kahramanlarıyla beraber manevî kazançlarıma, dualarıma şerik etmişim; hem devam edecek.
(Emirdağ - 1 - 45)

Aziz, sıddık, çok mübarek, çok faal, çok hâlis, çok kıymetdar kardeşim Hüsrev!
(Emirdağ - 1 - 72)


Gül ve Nur fabrikası namına Hüsrev'in tebrik mektubu, beni sevinçle ağlattırdı. Zâten Hüsrev'in mümtaz bir hasiyeti budur ki; şimdiye kadar bana gelen bütün mektublarının hiçbirisi beni incitmiyor.. elîm zamanlarımda da yumuşak geliyor, ruhumu okşuyor. Bu cihette dahi ona şahsım itibariyle çok minnetdarım.
(Emirdağ - 1 - 95)

VASİYETNAMEMDİR

Aziz, sıddık kardeşlerim ve vârislerim!

Ecel gizli olmasından, vasiyetname yazmak sünnettir. Benim metrukâtım ve Risale-i Nur'dan olan benim hususî kitablarım ve güzel cildlenmiş mecmualarım vesair şeylerimin bütününü, Gül ve Nur fabrikalarının heyetine, başta Hüsrev ve Tahirî olarak o heyetten oniki (*) kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki; emr-i hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukâtım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.
(Emirdağ - 1 - 136)


Risale-i Nur'un kahramanı Hüsrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimî ve ciddî istiyor. Ben de derim: Te'lif zamanı değil, şimdi neşir zamanıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyade ve neşre faideli ise, hayatın dahi hizmet-i Nuriyede benim bu azablı hayatımdan o derece faidelidir. Eğer benim elimden gelseydi, hayatımdan ve sıhhatimden size memnuniyetle verirdim.
(Emirdağ - 1 - 139)


Hüsrev'i tashihte ve tevzi'de ve tedbirde ve muhaberede ve Nurların neşir ve yetiştirmesinde tebrik ve muvaffakıyetine dua ederiz. Bu ehemmiyetli vazifelerle beraber; yine o şirin ve parlak kaleminin yazılarını çok nüshalarda görüyoruz; hem müstakil nüshaları da yazıyor, mektubundan anlıyorum.
(Emirdağ - 1 - 170)


Zülfikar ve Asâ-yı Musa'nın âhirinde Hüsrev'e ve yardımcılarına olan aynı duayı Mustafa Gül ve refiklerini ilâve ile Sözler mecmuasının âhirinde yazınız. Bâki umumunuza selâm.
(Emirdağ - 2 - 40)


Medreset-üz Zehra erkânlarının, hususan Hüsrev'in bu vatan ve millet ve âlem-i İslâm'a hizmet-i imaniyeleri ve tahribçi dinsizlerin desiselerine sed çekmeleri o kadar büyük bir hasenedir ki, farz-ı muhal binler seyyie olsa afvettirir. Öyle ise, başta Hüsrev olarak o erkânların hiçbir hareketini tenkid etmemek ve kemal-i ihlas ve samimiyet ile onlara tesanüd ve tam kardeş olmak lâzımdır
(Emirdağ - 2 - 46)

Nur kahramanı Hüsrev'in ve Medreset-üz Zehra erkânlarının re'yine havale ediyoruz.
(Emirdağ - 2 - 47)





bsn3.jpg



 
Üst