Cevap: Şemme - Sayfa: 258
da bast-ı zaman,HAŞİYE-1 tayy-ı mekân meselesi şöhret bulmuştur. Ezcümle: Kitab-ı Yavâkit’in rivayetine göre, İmam-ı Şa’rânî bir günde iki buçuk defa kocaman Fütuhat-ı Mekkiye namındaki büyük mecmuayı mütalâa etmiştir. Bu gibi vukuat istiğrabla inkâr edilmesin. Zira bu gibi garip meseleleri tasdike yaklaştıran misaller pek çoktur. Meselâ, rüyada bir saat zarfında bir senenin geçtiğini ve pek çok işler görüldüğünü görüyorsun. Eğer o saatte o işlere bedel Kur’ân okumuş olsaydın, birkaç hatim okumuş olurdun. Bu hâlet evliya için hâlet-i yakazada inkişaf eder. Zaman inbisat eder. Mesele ruhun dairesine yaklaşır. Ruh zaten zamanla mukayyed değildir. Ruhu cismâniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sür’at-i ruh mizanıyla cereyan eder.
İ’lem eyyühe’l-aziz! Bir burhanla elde edilen netice-i tevhidi bazı insanlar isti’zamla dar zihinlerine sıkıştıramazlar. Veya bozuk hayalleri tahammül edemez. Bu hale karşı o kat’î, sahih burhanı reddetmek üzere, “Bu neticeyi, bu kadar
[NOT]Haşiye-1 Bast-ı zaman sırrıyla çok seneler hükmünde olan birkaç dakikalık zaman-ı Mirac, bu hakikatın vücudunu ispat eder ve bilfiil vukuunu gösteriyor. Mirac’ın birkaç saat müddeti, binler seneler hükmünde vüs’ati ve ihatası ve uzunluğu vardır. Çünkü, Mirac yoluyla beka âlemine girdi. Beka âleminin birkaç dakikası bu dünyanın binler senesini tazammun etmiştir. Hem, bu hakikate binaen, bazı evliya bir dakikada bir günlük işi görmüş. Bazıları, bir saatte bir senelik vazifesini yapmış. Bazıları, bir dakikada bir hatme-i Kur’âniye’yi okumuş oldukları gibi, Risale-i Nur’un telifinde de bu bast-ı zaman hakikati çok defa vukua gelmiş. Ezcümle: On Dokuzuncu Mektup yüz elli sahifedir. Üç yüzden fazla mu’cizatı, kitaplara müracaat edilmeden, ezber olarak, dağ, bağ köşelerinde dört gün zarfında hergün üçer saat meşgul olmakla, mecmûu on iki saatte telif edilmesi; Ramazan Risalesi kırk dakikada telif edilmesi; Yirmi Sekizinci Söz, yirmi dakikada telif edilmesi, bast-ı zamanın vukuunu ispat etmiştir. 1 قَالَ قَاۤئِلٌ مِنْهُمْ كَمْ لَبِثْتُمْ قَالُوا لَبِثْنَا يَوْمًا اَوْ بَعْضَ يَوْمٍ âyeti tayy-ı zamanı gösterdiği gibi, 2 وَاِنْ يَوْمًا عِنْدَ رَبِّكَ كَاَلْفِ سَنَةٍ مِمَّا تَعُدُّونَ âyeti de bast-ı zamanı gösterir.
1 “İçlerinden söze başlayan biri, ‘Bu halde ne kadar kaldık?’ diye sordu. ‘Bir gün, yahut daha da az’ dediler.” Kehf Sûresi, 18:19.
2 “Lâkin Rabbinin katında bir gün, sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir.” Hac Sûresi, 22:47.
[/NOT]
Fütuhat-ı Mekkiye: (bk. bilgiler) | Kitâb-ı Yavâkit: İmâm-ı Şa’rânî’nin eseridir. Kitabın tam adı el-Yevakit ve’l-Cevahir fî Beyani Akaidi’l-Ekâbir’dir. |
Mirac: Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk | bast-ı zaman: az bir zaman dilimi içine uzun bir zamanı sığdırmak ve onu yaşamış gibi olmak |
beka âlemi: sonsuzluk âlemi, âhiret hayatı | bilfiil: fiilen, gerçekte |
binaen: -dayanarak | burhan: güçlü, açık delil |
cereyan etmek: meydana gelmek | cismâniyet: maddî vücuda sahip olma |
evliya: Allah dostları velîler | ezcümle: meselâ, örneğin |
galip olmak: üstün gelmek | hakikat: gerçek, doğru |
hatme-i Kur’âniye: Kur’ân’ın tamamını okumak, hatim | haşiye: dipnot, açıklayıcı not |
hâlet: durum, hâl | hâlet-i yakaza: uyanıklık hali |
ihata: içine alma, kapsama | inbisat etmek: genişlemek, yayılmak |
inkişaf etmek: açığa çıkmak | istiğrab: garip görme, acayip bulma |
isti’zam: büyütme | i’lem eyyühe’l-aziz: ey aziz kardeşim bil ki |
kat’î: kesin, şüphesiz | mecmua: kitap |
mecmûu: bütünü, tamamı | misal: örnek |
mizan: ölçü, denge | mukayyed: kayıtlı, sınırlı |
mu’cizat: mu’cizeler | müddet: süre |
müracaat etmek: başvurmak | mütalâa etmek: dikkatle okumak, incelemek |
namında: isminde | netice-i tevhid: birleme, her şeyin bir olan Allah’a ait olduğu sonucuna ulaşma |
rivayet: bir sözü nakletme | sahih: doğru, güvenilir |
sür’at-i ruh: ruhun hızı | tahammül etmek: yüklenmek |
tayy-ı mekân: mekânı ortadan kaldırmak, bir şahsın bir anda çok uzak yerlere gidebilmesi | tayy-ı zaman: zamanı ortadan kaldırma, kısaltma |
tazammun etmek: içermek, içine almak | telif: yazma; yazılma |
vuku: gerçekleşme, meydana gelme | vukua gelmek: meydana gelmek |
vukuat: meydana gelen olaylar | vücud: varlık |
vüs’at: genişlik | zaman-ı Miraç: Miraç zamanı; Peygamberimizin (a.s.m.) Allah’ın huzuruna yükselişi ve bütün kâinat âlemlerini gezdiği yolculuk süresi |
âyet: Kur’ân’ın her bir cümlesi | İmam-ı Şa’rânî: (bk. bilgiler – Şa’rânî) |