Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Blog
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Vatan-ı asla eriş
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ABDULLAH4" data-source="post: 290682" data-attributes="member: 1004566"><p><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-size: 18px"><span style="color: #800080">Vatan-ı asla eriş</span> </span></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong><span style="font-size: 18px"></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 12px"><strong></strong></span><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">Yalnız cana,</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Kendi özünüzde de nice âyetler var; hâlâ görmeyecek misiniz? [Zâriyât, 21] </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Nere baksa gözümüz vech-i dilârâda kalır</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Kande olsak arzumuz sâki-i sahbâda kalır</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Ey garip halini bil var vatan-ı asla eriş</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Bu serâba güvenen teşne bu sahrada kalır</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Er geç bir gün bu cemiyyet-i âlem dağılır</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Yâr ile sürdüceğin dem içtiğin bâde kalır</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Aşkı bülbül gibi beyân edelim</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Hâlimiz gül gibi ayân edelim</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>“Dünyada kendimi cennete sansam” diye başladığımız bir kutlu seferden döndük erenlerim, Arafat vadisinden, Aşk meydanından geçip geldik huzurlarınıza, o demden ayrı düşmenin tatlı hüznüyle, bir Cuma daha canları bir edene, dîlde dîlberi bir edene binler şükürler olsun efendim…</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Vakfe vakti öyle âzim bir ilahi nur tecelli ediyor ki Arafat’a çıkınca, Cenab-ı Hak rahmetiyle birinci kat semaya tecelli eder ve meleklerine şöyle buyurur: <span style="color: #804080">Şu tozlara-toprağa bulanmış kullarıma bakın ey meleklerim! Ve şahidim olun ki, onların günahları göklerdeki damlaları yeryüzündeki mevcudat kadar bile olsa ben onları afv eyledim. Onlar evlerine annelerinden doğdukları gibi pırıl pırıl olarak döneceklerdir. </span>[Müslim-Sahih, Hac-48]</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Öyle ya Arafat ki Cenab-ı Mevlanın, davete icabet eden kullarına nazar edip meleklerine karşı iftihar vakti: Halbuki siz: <span style="color: #804080">“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”</span> dediğim vakit <span style="color: #804080">“Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz”</span> [Bakara, 30] demiştiniz. </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>O demden ayrı düşmenin sızısı bize garipler sema’ını hatırlatıyor…</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Mevlevihanenin kapıları sırlanıp mumlar dinlendirildiğinde,</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Asırlardır ziyaretçisi olmayan bir sema başlar meydan-ı şerifte,</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Tıpkı vaktiyle Hz. Pir’in yaptığı gibi, eller niyaz vaziyetinde</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Bütün bir beden, kainatın ahengiyle hem-aheng olup tevhid eyler</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Dilsiz dudaksız: Allah, Allah, Allah… der</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Bülbülleri hâr ağlatır, aşıkları yâr ağlatır…</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Aah neyleyeyim şu gönlüme hasret kaldım sevdiğime;</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Bülbülüm altın kafeste öter aheste aheste [263. mestmp3] </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>[Nev-Niyâz ve <span style="color: #804080">Dedesi</span>]</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Hoş Safalar getirmişsiniz, haccınız mebrur ola</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Aslımızdan koparılıp geldik amma bir yanımız oralarda kaldı dedem </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Öyle ya bir gönle girdin ki erenlerim, bin kâbeden evlâdır. Kâbe’ye gitmek için ihrama büründün sen yani cümle esvaplarından soyundun, gönül kabesine teveccüh eden aşıklar ise iki cihandan soyunurlar, onların ihramı dünya ve ukba gamından uzak olmaktır.</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Ama Kâbe Hakkın rızası mahalli değil midir? Çünkü oraya Allah’ın rızası için gidilir.</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Gönül ise Rahman’ın müşâhade edildiği yerdir. Bir gönül, yerler ve göklerden, dünya ve kainattan, Kâbe-i âlîşân’dan daha yücedir. Ne mutlu o kimseye ki hakiki Arafat olan ârif-i billâhı bulur ve onda Hakk’ın cemâlini seyreyler. </span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Yürü “İnsanı en güzel şekilde yarattık” ayetini oku! Ey dost! En değerli inci cândır. İnsan gerçi beden olarak bir hamur teknesi boyundadır ancak en güzel şekil olan insan şekli, Arş’tan da üstündür, düşünceye de sığmaz. Hem gönül öyle bir varlıktır ki bu yedi gök gibi yedi yüz tanesini oraya koysan kaybolur gider. Bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem, ben de yanarım duyan da yanar</em>.</span> [Hz. Pir Mevlana]</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Sonra kitabın öyle bir yerini açtın ki [Bakara, 30] Orada, ilahi hikmetin melekte ve insanda tecellileri, orada bin alem saklı…</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Sedefi araladınız madem inciyi de çıkarasınız… </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">İş Hazreti Pir Mevlana’nın buyurduğu gibidir: Her kim aslından uzak düşerse hasret kaldığı o visâli özleyici olur, asla dönmek için bir uygun yol, gün arar…</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Asıldan maksat nedir?</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- </strong><strong><span style="color: #804080">Âyan-ı sâbitesidir; Allah’ın isimlerinin türlü tecellileri, görünüşleridir… Küllî ve cüz’î oluşlardan her bir şey, Hakkın isimlerinden bir veya birkaçına mazhardır. Nasıl ki melekler selbî isimlerin mazharıdır ve Cenab-ı Hakkı: “Nahnu nusebbihu bihamdike…” [Bakara, 30] diye tesbih ederler. Şeytan da Mudill, Mutekebbir isimlerinin mazharıdır. Cenab-ı Hakka: “Febi izztike…” [Sad, 82] diye yemin ettikleri için haklarında “Ben Adem’e secde edin deyince baş çektiler ve kibrettiler…” [Bakara, 34] ayeti nazil oldu. </span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">Bu babdan anlatılır: Resûlullah Efendimiz şeytanı görüp nereye gittiğini sordu. Şeytan, birisini dalâlete düşürmeye, yoldan çıkarmaya gidiyorum, dedi. Bunun üzerine Efendimiz: Ben Allah’ın emir ve hükümlerini tebliğ için gönderildim. Fakat bende hidâyetten bir şey yoktur. Şeytan da dalâlete düşürücü, günah işletici olarak halkoldu; fakat onda da dalâletten bir şey yoktur, buyurdular.</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Cenab-ı Hak Hz. Adem’e bütün esmayı öğretti ve onları meydana çıkar dedi. Melekler ise ancak bir iki ismin mazharı idiler. Hz. Adem deki bu zenginliği görünce hayrette kaldılar ve “Ya Rabbi, senin öğrettiğin kadarını bilebiliriz” [Bakara, 32] diye acziyetlerini ortaya koydular…İşte böyle insanın hakikatı bütün isimlere birden mazhar olmuştur. Bunun için kâh Mudill kâh Hâdî kâh Selâm … isimleriyle tecelli eder. Her mevcut, mazhar olduğu isme tabi ve onun hükmüne mahkumdur. O isim ona der ki: Hele birkaç gün istediğin yere git… Dönüp dolaşacağın yer gene benim!</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Madem, insan kopup geldiği makam itibariyle -ki siz buna “ayan-ı sabite” buyurdunuz- bir ismin mazharıdır, onun o isme ulaşabilmesi, aslına kavuşması mıdır?</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Eyvallah… Aslını bulmak demek bir kimsenin zuhur ettiği mertebeye kavuşabilmesi demektir.</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Buna ermek ya nice mümkündür?</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Geçici olan bilcümle alakalardan uzaklaşıp ilimde hakikat mertebesine ulaşmak gerek… Buna ermek ancak “yakîn” ile yani gönül bilgisi ile olur. İnsan, kesret gecesinin karanlığının sonu ve vahdet günü nurunun başlangıcı olması dolayısıyla garip bir noktadadır. </span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Af buyrun burasını pek anlayamadık?</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">İnsaniyet mertebesini bulmadan evvelki maddi sıfatlar, nebatî ve hayvanî mertebeler dahi hep gecenin karanlığı demektir. Ancak “Hazreti insan”a erişince vahdet gününün nuru ışıldamaya başlar. İşte o vakit insan aslına vuslat için kabiliyet kazanır. </span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Hangi yoldan gitmeli?</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Aslına erişmek iki seyirle olur bunun biri “ıztırârî” yani elinde olmayan, diğeri “ihtiyârî” yani arzusuyla yaptığı seyirdir. Iztırâri seyirde mesela “Hâdî” isminin tesiriyle nefsinin icapları üzere ölüm gelecek ve kendini kendinden alacak olursa hakikati göremez. Yalnız bu dünyada hayır ve şerden ne işlediyse onu bulur, ona kavuşur, aslına kavuşamaz. Aslına vusûle kâbiliyet mertebesi olan “insan vücudunu” giymişken burada o insanlığa yakışmayan tutumundan dolayı ıztırârî mevt gelip de ölünce aslına kavuşamaz. </span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Bir de “ikinci seyri” seyretsek?</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Bu ihtiyârî olanıdır. Cenab-ı Hak ezelden o kimsenin kalbine muhabbet meylini vermiş olduğundan aslını arama şevkini tattırmakla: “Ben bir gizli hazineydim, istedim ki bilineyim” sırrı zahir olarak o kimsede “aslını aramak iştiyakı” uyanıyor ve arayıcı oluyor. </span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Arayan neyi bulmaz, yeter ki “neyi kaybettiğini” hatırlasın, dünya ile avunmasın…</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Mevlasını da bulur, belasını da… Cenab-ı Hak’ta bu arayıcı kuluna mürşid suretinde tecelli ederek onu madde, nebat ve hayvan mertebesinden geçirir. İçini arıtıp temizletir. Bu suretle dünyada iken aslı ile aşinalık eder. Bulacağını bulur, göreceğini görür. Yani kendi arzusuyla ölerek nefsinin esaretinden kurtulup Hakk’ın esrârı, mahremi, yârı olur ve doğrudan doğruya aslını bulur. </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>… <span style="color: #804080">Biz Allah’a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz…</span> [Bakara, 156]</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- <span style="color: #804080">Aah erenlerim, dünyada iki büyük âmil vardır: Biri mârifet biri aşktır. Aşka mazhar olmayan bir insan yeryüzünde daimi surette vücudu zindanında mahpus kalmaya mahkumdur.</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Bir niyaz vardı eski zaman tekkelerinde asılı duran: İlahî ente maksudî ve rizake matlubî; âtini muhabbetike ve marifetike… Ya Rabbi maksudum sensin senin hoşnutluğunu taleb ederim, bize aşkını ve marifeti ikram eyle mealinde… </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><img src="http://umutrehberi.files.wordpress.com/2010/11/ilahi_ente_maksudi.jpg?w=154&h=215" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong><strong><span style="color: #804080"><em>Ârife eşyâda esmâ görünür,</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Cümle esmâda müsemmâ görünür,</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Bu Niyâzi’den de Mevlâ görünür,</em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Âdem isen “semme vechu’llâh”ı bul, </em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"><em>Kande baksan ol güzel Allâhı gör. </em></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">…Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (zatı) oradadır…</span> [Bakara, 115]</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>- Eyvallah, işte böylece aslını bulmak, bir kamil rehber bulmakla olur. Onu burada hayatta iken bulursan maksat hasıl olur, veyahut bulmak ve aramak yolunda o şevk ve o taleple ölürsen orada da bulursun inşallah.</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Ya Rabbi, Ademzede olan bizler için babamızın ilim mirâsına konup onun halifeliğini icra edenlerden, aynı suretle esma-i ilahiyeye varis olanlarda eyle, Zaten bizleri “insan” suretinde yaratmışsın meded ü inayet eyleyiver de alem sahnesinde “insan-lık” yapalım.</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân,</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, aleme bayram olan Cuma,</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet,</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>zahir ve batınlarımız hayrola, </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong><strong><span style="color: #804080">Aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah,</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">Muhabbettullah, Marifetullah,</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080"></span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .</span></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Yüksek müsaadelerinizle</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>huzur bulasınız efendim</strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="color: #804080">BİR </span>ÜMİT . </strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong></strong></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong>alıntı</strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ABDULLAH4, post: 290682, member: 1004566"] [SIZE=3][B][SIZE=5][COLOR=#800080]Vatan-ı asla eriş[/COLOR] [/SIZE] [/B][/SIZE][SIZE=4][B][COLOR=#804080]Yalnız cana,[/COLOR] Kendi özünüzde de nice âyetler var; hâlâ görmeyecek misiniz? [Zâriyât, 21] [COLOR=#804080][I]Nere baksa gözümüz vech-i dilârâda kalır Kande olsak arzumuz sâki-i sahbâda kalır Ey garip halini bil var vatan-ı asla eriş Bu serâba güvenen teşne bu sahrada kalır Er geç bir gün bu cemiyyet-i âlem dağılır Yâr ile sürdüceğin dem içtiğin bâde kalır[/I][/COLOR] [COLOR=#804080][I]Aşkı bülbül gibi beyân edelim Hâlimiz gül gibi ayân edelim[/I][/COLOR] “Dünyada kendimi cennete sansam” diye başladığımız bir kutlu seferden döndük erenlerim, Arafat vadisinden, Aşk meydanından geçip geldik huzurlarınıza, o demden ayrı düşmenin tatlı hüznüyle, bir Cuma daha canları bir edene, dîlde dîlberi bir edene binler şükürler olsun efendim… Vakfe vakti öyle âzim bir ilahi nur tecelli ediyor ki Arafat’a çıkınca, Cenab-ı Hak rahmetiyle birinci kat semaya tecelli eder ve meleklerine şöyle buyurur: [COLOR=#804080]Şu tozlara-toprağa bulanmış kullarıma bakın ey meleklerim! Ve şahidim olun ki, onların günahları göklerdeki damlaları yeryüzündeki mevcudat kadar bile olsa ben onları afv eyledim. Onlar evlerine annelerinden doğdukları gibi pırıl pırıl olarak döneceklerdir. [/COLOR][Müslim-Sahih, Hac-48] Öyle ya Arafat ki Cenab-ı Mevlanın, davete icabet eden kullarına nazar edip meleklerine karşı iftihar vakti: Halbuki siz: [COLOR=#804080]“Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”[/COLOR] dediğim vakit [COLOR=#804080]“Â! Oradaki nizamı bozacak ve yeryüzünü kana bulayacak bir mahlûk mu yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz”[/COLOR] [Bakara, 30] demiştiniz. O demden ayrı düşmenin sızısı bize garipler sema’ını hatırlatıyor… Mevlevihanenin kapıları sırlanıp mumlar dinlendirildiğinde, Asırlardır ziyaretçisi olmayan bir sema başlar meydan-ı şerifte, Tıpkı vaktiyle Hz. Pir’in yaptığı gibi, eller niyaz vaziyetinde Bütün bir beden, kainatın ahengiyle hem-aheng olup tevhid eyler Dilsiz dudaksız: Allah, Allah, Allah… der Bülbülleri hâr ağlatır, aşıkları yâr ağlatır… Aah neyleyeyim şu gönlüme hasret kaldım sevdiğime; Bülbülüm altın kafeste öter aheste aheste [263. mestmp3] [Nev-Niyâz ve [COLOR=#804080]Dedesi[/COLOR]] - [COLOR=#804080]Hoş Safalar getirmişsiniz, haccınız mebrur ola[/COLOR] - Aslımızdan koparılıp geldik amma bir yanımız oralarda kaldı dedem - [COLOR=#804080]Öyle ya bir gönle girdin ki erenlerim, bin kâbeden evlâdır. Kâbe’ye gitmek için ihrama büründün sen yani cümle esvaplarından soyundun, gönül kabesine teveccüh eden aşıklar ise iki cihandan soyunurlar, onların ihramı dünya ve ukba gamından uzak olmaktır.[/COLOR] - Ama Kâbe Hakkın rızası mahalli değil midir? Çünkü oraya Allah’ın rızası için gidilir. - [COLOR=#804080]Gönül ise Rahman’ın müşâhade edildiği yerdir. Bir gönül, yerler ve göklerden, dünya ve kainattan, Kâbe-i âlîşân’dan daha yücedir. Ne mutlu o kimseye ki hakiki Arafat olan ârif-i billâhı bulur ve onda Hakk’ın cemâlini seyreyler. [I]Yürü “İnsanı en güzel şekilde yarattık” ayetini oku! Ey dost! En değerli inci cândır. İnsan gerçi beden olarak bir hamur teknesi boyundadır ancak en güzel şekil olan insan şekli, Arş’tan da üstündür, düşünceye de sığmaz. Hem gönül öyle bir varlıktır ki bu yedi gök gibi yedi yüz tanesini oraya koysan kaybolur gider. Bu paha biçilmez şeyin değerini söylesem, ben de yanarım duyan da yanar[/I].[/COLOR] [Hz. Pir Mevlana] - [COLOR=#804080]Sonra kitabın öyle bir yerini açtın ki [Bakara, 30] Orada, ilahi hikmetin melekte ve insanda tecellileri, orada bin alem saklı…[/COLOR] - Sedefi araladınız madem inciyi de çıkarasınız… - [COLOR=#804080]İş Hazreti Pir Mevlana’nın buyurduğu gibidir: Her kim aslından uzak düşerse hasret kaldığı o visâli özleyici olur, asla dönmek için bir uygun yol, gün arar…[/COLOR] - Asıldan maksat nedir? - [/B][B][COLOR=#804080]Âyan-ı sâbitesidir; Allah’ın isimlerinin türlü tecellileri, görünüşleridir… Küllî ve cüz’î oluşlardan her bir şey, Hakkın isimlerinden bir veya birkaçına mazhardır. Nasıl ki melekler selbî isimlerin mazharıdır ve Cenab-ı Hakkı: “Nahnu nusebbihu bihamdike…” [Bakara, 30] diye tesbih ederler. Şeytan da Mudill, Mutekebbir isimlerinin mazharıdır. Cenab-ı Hakka: “Febi izztike…” [Sad, 82] diye yemin ettikleri için haklarında “Ben Adem’e secde edin deyince baş çektiler ve kibrettiler…” [Bakara, 34] ayeti nazil oldu. Bu babdan anlatılır: Resûlullah Efendimiz şeytanı görüp nereye gittiğini sordu. Şeytan, birisini dalâlete düşürmeye, yoldan çıkarmaya gidiyorum, dedi. Bunun üzerine Efendimiz: Ben Allah’ın emir ve hükümlerini tebliğ için gönderildim. Fakat bende hidâyetten bir şey yoktur. Şeytan da dalâlete düşürücü, günah işletici olarak halkoldu; fakat onda da dalâletten bir şey yoktur, buyurdular.[/COLOR] - [COLOR=#804080]Cenab-ı Hak Hz. Adem’e bütün esmayı öğretti ve onları meydana çıkar dedi. Melekler ise ancak bir iki ismin mazharı idiler. Hz. Adem deki bu zenginliği görünce hayrette kaldılar ve “Ya Rabbi, senin öğrettiğin kadarını bilebiliriz” [Bakara, 32] diye acziyetlerini ortaya koydular…İşte böyle insanın hakikatı bütün isimlere birden mazhar olmuştur. Bunun için kâh Mudill kâh Hâdî kâh Selâm … isimleriyle tecelli eder. Her mevcut, mazhar olduğu isme tabi ve onun hükmüne mahkumdur. O isim ona der ki: Hele birkaç gün istediğin yere git… Dönüp dolaşacağın yer gene benim![/COLOR] - Madem, insan kopup geldiği makam itibariyle -ki siz buna “ayan-ı sabite” buyurdunuz- bir ismin mazharıdır, onun o isme ulaşabilmesi, aslına kavuşması mıdır? - [COLOR=#804080]Eyvallah… Aslını bulmak demek bir kimsenin zuhur ettiği mertebeye kavuşabilmesi demektir.[/COLOR] - Buna ermek ya nice mümkündür? - [COLOR=#804080]Geçici olan bilcümle alakalardan uzaklaşıp ilimde hakikat mertebesine ulaşmak gerek… Buna ermek ancak “yakîn” ile yani gönül bilgisi ile olur. İnsan, kesret gecesinin karanlığının sonu ve vahdet günü nurunun başlangıcı olması dolayısıyla garip bir noktadadır. [/COLOR] - Af buyrun burasını pek anlayamadık? - [COLOR=#804080]İnsaniyet mertebesini bulmadan evvelki maddi sıfatlar, nebatî ve hayvanî mertebeler dahi hep gecenin karanlığı demektir. Ancak “Hazreti insan”a erişince vahdet gününün nuru ışıldamaya başlar. İşte o vakit insan aslına vuslat için kabiliyet kazanır. [/COLOR] - Hangi yoldan gitmeli? - [COLOR=#804080]Aslına erişmek iki seyirle olur bunun biri “ıztırârî” yani elinde olmayan, diğeri “ihtiyârî” yani arzusuyla yaptığı seyirdir. Iztırâri seyirde mesela “Hâdî” isminin tesiriyle nefsinin icapları üzere ölüm gelecek ve kendini kendinden alacak olursa hakikati göremez. Yalnız bu dünyada hayır ve şerden ne işlediyse onu bulur, ona kavuşur, aslına kavuşamaz. Aslına vusûle kâbiliyet mertebesi olan “insan vücudunu” giymişken burada o insanlığa yakışmayan tutumundan dolayı ıztırârî mevt gelip de ölünce aslına kavuşamaz. [/COLOR] - Bir de “ikinci seyri” seyretsek? - [COLOR=#804080]Bu ihtiyârî olanıdır. Cenab-ı Hak ezelden o kimsenin kalbine muhabbet meylini vermiş olduğundan aslını arama şevkini tattırmakla: “Ben bir gizli hazineydim, istedim ki bilineyim” sırrı zahir olarak o kimsede “aslını aramak iştiyakı” uyanıyor ve arayıcı oluyor. [/COLOR] - Arayan neyi bulmaz, yeter ki “neyi kaybettiğini” hatırlasın, dünya ile avunmasın… - Mevlasını da bulur, belasını da… Cenab-ı Hak’ta bu arayıcı kuluna mürşid suretinde tecelli ederek onu madde, nebat ve hayvan mertebesinden geçirir. İçini arıtıp temizletir. Bu suretle dünyada iken aslı ile aşinalık eder. Bulacağını bulur, göreceğini görür. Yani kendi arzusuyla ölerek nefsinin esaretinden kurtulup Hakk’ın esrârı, mahremi, yârı olur ve doğrudan doğruya aslını bulur. … [COLOR=#804080]Biz Allah’a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz…[/COLOR] [Bakara, 156] - [COLOR=#804080]Aah erenlerim, dünyada iki büyük âmil vardır: Biri mârifet biri aşktır. Aşka mazhar olmayan bir insan yeryüzünde daimi surette vücudu zindanında mahpus kalmaya mahkumdur.[/COLOR] - Bir niyaz vardı eski zaman tekkelerinde asılı duran: İlahî ente maksudî ve rizake matlubî; âtini muhabbetike ve marifetike… Ya Rabbi maksudum sensin senin hoşnutluğunu taleb ederim, bize aşkını ve marifeti ikram eyle mealinde… [IMG]http://umutrehberi.files.wordpress.com/2010/11/ilahi_ente_maksudi.jpg?w=154&h=215[/IMG] [/B][B][COLOR=#804080][I]Ârife eşyâda esmâ görünür, Cümle esmâda müsemmâ görünür, Bu Niyâzi’den de Mevlâ görünür, Âdem isen “semme vechu’llâh”ı bul, Kande baksan ol güzel Allâhı gör. [/I] …Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü (zatı) oradadır…[/COLOR] [Bakara, 115] - Eyvallah, işte böylece aslını bulmak, bir kamil rehber bulmakla olur. Onu burada hayatta iken bulursan maksat hasıl olur, veyahut bulmak ve aramak yolunda o şevk ve o taleple ölürsen orada da bulursun inşallah. Ya Rabbi, Ademzede olan bizler için babamızın ilim mirâsına konup onun halifeliğini icra edenlerden, aynı suretle esma-i ilahiyeye varis olanlarda eyle, Zaten bizleri “insan” suretinde yaratmışsın meded ü inayet eyleyiver de alem sahnesinde “insan-lık” yapalım. Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân, Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, aleme bayram olan Cuma, ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet, zahir ve batınlarımız hayrola, [/B][B][COLOR=#804080]Aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah, Muhabbettullah, Marifetullah, Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun, sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .[/COLOR] Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş; Yüksek müsaadelerinizle Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da huzur bulasınız efendim [COLOR=#804080]BİR [/COLOR]ÜMİT . alıntı[/B][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Cevap yaz
Forumlar
Tasavvuf
Ehli Sünnet Tarikat ve Cemaatler
Vatan-ı asla eriş
Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz.
Accept
Daha fazla bilgi edin.…
Üst