Muvahhid1
Well-known member
(Âyetü’l-Kübrâ)
Mühim bir ihtar ve bir ifade-i meram
Bu ehemmiyetli risalenin, herkes herbir meselesini anlamaz. Fakat hissesiz de kalmaz. Büyük bir bahçeye giren bir kimsenin, o bahçenin bütün meyvelerine elleri yetişmez. Fakat, eline girdiği miktar yeter. O bahçe yalnız onun için değil; belki, elleri uzun olanların hisseleri de var.Mühim bir ihtar ve bir ifade-i meram
Bu risalenin fehmini işkâl eden beş sebep var:
Birincisi: Ben kendi müşahedatımı kendi fehmime göre ve kendim için yazdım. Sair kitaplar gibi başkalarının fehmine ve telâkkisine göre yazmadım.
İkincisi: İsm-i Âzam cilvesiyle tevhid-i hakiki âzamî bir surette yazıldığından, meseleleri hemgayet geniş, hem gayet derin ve bazen çok uzun olduğundan, herkes birden ihata edemez.
Üçüncüsü: Herbir mesele büyük ve uzun bir hakikat olması sebebiyle, hakikatı parçalamamak için bazen bir sahife veya bir yaprak, birtek cümle olur. Birtek delil hükmünde çok mukaddemat bulunur.
Dördüncüsü: Ekser meselelerinin herbirisinin pek çok delilleri ve hüccetleri bulunduğundan, bazen on, bazen yirmi delili birtek burhan yapmak cihetiyle mesele uzunlaşır; kısa fehimler kavramaz.
Beşincisi: Ben Ramazan’ın feyziyle bu risalenin nurlarına mazhar olmaklığımla beraber, birkaç cihette halim perişan ve birkaç hastalıkla vücudum sarsıldığı bir zamanda acele yazılıp, birinci müsveddeyle iktifa edildi. Hem yazdığım vakit, irade ve ihtiyarımla olmadığını hissettiğimden, kendi fikrimle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmediğim için bir parçafehmi işkâl edecek bir vazi-yet
burhan: güçlü delil, sarsılmaz kanıt | cihet: şekil, yön |
cilve: görüntü, yansıma | ekser: çoğunluk |
fehm: anlayış, kavrayış | feyz: ihsan, bolluk, bereket |
gayet: son derece | hakikat: doğru, gerçek |
hüccet: güçlü delil, sarsılmaz kanıt | ifade-i meram: maksadı ifade etme |
ihata etmek: kuşatmak, kapsamak | ihtar: hatırlatma, ikaz |
ihtiyar: dileme, seçme, irade | iktifa etmek: yetinmek |
irade: dileme, tercih | işkâl: güçleştirme, zorlaştırma |
mazhar: erişme, nail olma | mukaddemât: önsözler, başlangıçlar |
muvafık görme: uygun görme | müsvedde: karalama, temize çekilmek üzere yazılan ilk nüsha |
müşahedat: gözlem, görülen şeyler | risale: mektup, küçük çaplı kitap |
sair: diğer, başka | suret: biçim, şekil |
tanzim: düzenleme, düzene koyma | telâkki: anlama, kabul etme |
tevhid-i hakikî: araştırarak, delilleriyle Allah’ın varlığını ve birliğini kabul etme | âyet-i kübrâ: en büyük delil |
âzamî: en fazla, en kapsamlı | İsm-i Âzam: Cenâb-ı Hakkın binbir isminden en büyük ve mânâca diğer isimleri kuşatmış olanı |
ıslah: düzeltme, iyileştirme | şuâ: bir ışık kaynağından çıkan ışık telleri |