Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 438


Onuncu Nükte







Nev-i beşerin ağlanacak gülmelerine, endişe-i istikbal ve âkıbetbînlik adesesiyle, gayet şâşaalı bir gece bayramında, hapishane penceresinden bakarken, nazar-ı hayalime inkişaf eden bir vaziyeti beyan ediyorum. Sinemada, eski zamanda mezaristanda yatanların vaziyet-i hayatiyeleri göründüğü gibi, yakın bir istikbalde mezaristan ehli olanların müteharrik cenazelerini görmüş gibi oldum. O gülenlere ağladım. Birden bir tevahhuş, bir acımak hissi geldi. Aklıma döndüm, hakikatten sordum: “Bu hayal nedir?” Hakikat dedi ki:


Elli sene sonra, bu kemâl-i neş’e ile gülen ve eğlenen zavallılardan elliden beşi, beli bükülmüş, yetmiş yaşlı ihtiyarlar gibi; kırk beşi, mezaristanda çürümüş bulunacaklar. O güzel simalar, o neş’eli gülmeler, zıtlarına inkılâp etmiş olacaklar. Küllü âtin karîb kaidesiyle, madem yakında gelecek şeylerin gelmiş gibi görülmesi bir derece hakikattir; elbette gördüğün hayal değildir.


Madem dünyanın gafletkârâne gülmeleri, böyle ağlanacak acı hallerin perdesidir ve muvakkat ve zevâle mâruzdur. Elbette biçare insanların ebedperest kalbini ve aşk-ı bekàya meftun olan ruhunu güldürecek, sevindirecek, meşru dairesinde ve müteşekkirâne, huzurkârâne, gafletsiz, mâsumâne eğlencelerdir ve sevap cihetiyle bâki kalan sevinçlerdir. Bunun içindir ki, bayramlarda gaflet istilâ edip gayr-ı meşru daireye sapmamak için, rivayetlerde, zikrullaha ve şükre çok azîm tergibat vardır. Tâ ki, bayramlarda o sevinç ve sürur nimetlerini şükre çevirip, o nimeti idame ve ziyadeleştirsin. Çünkü şükür nimeti ziyadeleştirir, gaflet ise kaçırır.



Said Nursî




 

Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî)
adese: mercek
azîm: çok büyük
aşk-ı bekà: devamlı ve kalıcı olma aşkı
beyan etmek: açıklamak
biçare: çaresiz
bâki: devamlı ve kalıcı olan
cihet: taraf, yön
ebedperest: sonsuz hayata arzulu
endişe-i istikbal: gelecek endişesi
gaflet: Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli
gafletkârâne: Allah’ın emirlerine karşı umursamaz ve duyarsız davranırcasına
gayr-ı meşru: helâl olmayan, dine aykırı
hakikat: gerçek, esas
huzurkârâne: kişinin kendisini Allah’ın huzurunda hissetmesi şeklinde
idame: devam
inkişaf eden: ortaya çıkan
inkılâp etmek: dönüşmek
istikbal: gelecek
istilâ etmek: işgal altına almak
kaide: kural
kemâl-i neş’e: tam bir neşe
küllü âtin karîb: gelecekte olacak her şey yakındır
meftun: düşkün
mezaristan: mezarlık
mezaristan ehli: mezardakiler
meşru: helal, dine uygun
muvakkat: geçici
mâsumâne: günahsız bir şekilde
müteharrik: hareketli
müteşekkirâne: teşekkür ederek
nazar-ı hayal: bir meseleye hayalen bakmak
nev-i beşer: insanlar
nimet: iyilik, ihsan
nükte: ince ve derin anlamlı söz
rivayet: Hz. Peygamberden (a.s.m.) aktarılan ifade, hadis-i şerif
sima: yüz
tergibat: teşvikler, istek uyandırıcı ifadeler
tevahhuş: korkma, ürküntü
vaziyet: durum, hâl
vaziyet-i hayatiye: hayat durumu
zevâl: gelip geçicilik, yokluk
zikrullah: Allah’ı çeşitli ifadelerle anma
ziyadeleştirmek: çoğaltmak
âkıbetbîn: âkıbeti gören; ileri görüşlü
şâşaalı: gösterişli, göz alıcı bir şekilde
şükür: teşekkür etme, Allah’a karşı minnet duyma


<TBODY>
</TBODY>






Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst