Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 441


On İkinci Nükte



Aziz kardeşlerim!


Gücenmemek şartıyla bu defa takdirkârane değil, belki tenkidkârane iki küçük meseleyi beyan edeceğim:


Birincisi: Ben, sizleri ve Risale-i Nur’u müdâfaa için çok davalarda bulundum. O davalardaki şahidlerimin birinci sınıfı sizlerdiniz. Halbuki, inkârınızla hem beni şahidsiz bıraktınız, hem de hakkımdaki ittihamı takviye ettiniz. Çünkü, sizin kaçmanız ve inkârınız, “Demek bir şey var ki, bunlar yanaşmıyorlar” diye fikir verdi. Hem ben sizlerin nasıl tebrienize çalıştım, sizden çoluk çocukları olmayan kısmı beni yalnız bırakmamak için merdâne yanaşmak lazımdı. Fakat, iş işten geçti, yeniden yanaşmağa lüzum yok.


İkinci mesele: Seciye-i âliye-i Sahabeyi ve meşreb-i nurânî-i peygamberiyi beyan eden Risale-i Nur dairesindeki feyze kanaat etmeyip, bir kısım kardeşlerimiz tarikat hevesiyle üstadının ve kardeşlerinin şahs-ı mânevîsinin rızasını ve iznini almadan başka yerde o hevesle, hem kendine faidesi olmayarak, hem bizlere, hem Risale-i Nur’a, hem musibetzede arkadaşlarımıza, Risale-i Nur’a girmeyen rüfekamıza zarar ve müteaddid ve dikkatle bizi tecessüs eden adamların nazar-ı dikkatini celbe medar bir heveste bulundular. Ben ki, her birinizi yüz hemşehrime değiştirmediğimi resmen mahkemede iddia ettim ve beni ziyaret edenlere karşı iddia etmişim ki; Risale-i Nur talebelerinin en küçüğünü, hariç bir veliden daha ehemmiyetli gördüğümü ve Kuleönlü Ali, Lütfi gibi genç ve hâlis Risale-i Nur talebelerini hariçteki büyükçe bir veliye tercih ettiğimi çok emarelerle benden anladığınız halde, nasıl oluyor ki menfaatsiz, belki zararlı bir heves yolunda arkadaşlarının şahs-ı mânevîsinin malum ve âli makamını ve Üstadınızın






 

Kuleönlü Ali: (bk. bilgiler – Küçük Ali)Lütfi: (bk. bilgiler – Abdullah Lütfi Özerdem)
Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) aziz: çok değerli, izzetli 
beyan etmek: açıklamak, izah et¬mek ehemmiyetli: değerli, kıymetli
ehl-i ilim: ilim ehli olanlar, âlimler ehl-i takvâ: takvâ sahipleri; Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyan kimseler 
emniyet: güven emâre: belirti, işaret
entrika: dalavere, dolap çevirmefaide: fayda, yarar
feyiz: ilham, irfân, bereket gücenme: darılma
hariç: bir şeyin dışında olanhemşehri: aynı şehirli olan
heves: gelip geçici arzu ve istekhuruf: harfler
hâlis: saf, samimi hükûmet: idare, yönetim 
intişar: yayılmaittiham: suçlama, suçlu duruma düşürme
kanaat etmek: yetinmekmakam: konum, derece 
malûm: bilinen, belli medar: sebep
menfaat: çıkar, kişisel yararmerdâne: mertçe
meşreb-i nurânî-i peygamberî: peygamberin nurlu yolu musibetzede: belâya, sıkıntıya düşmüş olan kimse
müdafaa: savunmamüdafaat: savunmalar
müteaddit: bir çok, çeşitli nazar-ı dikkati celb: dikkat çekme 
nazar-ı millet: milletin bakışı, düşüncesi rüfeka: refikler, arkadaşlar 
rıza: memnuniyetseciye-i âliye-i Sahabe: Sahabelerin yüksek karakteri
takdirkârâne: takdir edercesine takviye etmek: güçlendirmek, desteklemek
talebe: öğrenci tarikat: İlâhî hakikatlere ulaşmak için, şeyhin gözetiminde takip edilen yol 
tebrie: beraat ettirmetecessüs eden: casusluk yapan, gizlice araştıran
tekerrür etme: tekrarlanmatenkidkârane: eleştiri şeklinde
vasıta: aracıveli: Allah dostu 
âli: yüksekşahs-ı mânevî: belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen mânevî şahıs 


<TBODY>
</TBODY>



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst