Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 442
müsellem size karşı hayırhahlığını düşünmeyip, hariçte makamı—sizce meçhul—ve hem o bîçareye zararlı bir surette şeyhlik damarını tahrik etmek suretinde sohbet etmek muvafık değildir.
Bu tenkid—haşa—sizin umumunuza ve ekserinize ait değil, yalnız bir iki üç zatın kusurlarına da değil, kalblerinin fazla safvetinden ve tarikata ziyade heveslerindendir. Hem Isparta’nın en zaif damarı, sebeb-i ittihamımız olan tarikatı en kuvvetli sebep göstermeleri, zannederim bu mânasız tarikat hevesi sebebiyet vermiştir. Burada bu tevkifimizin en kuvvetli sebebi, bu bazı safdillerin hevesinden ve benimle de münasebetleri tarikat süsü verdiğinden tahmin ederim. Pek çok rica ederim benim bu tenkidimden gücenmeyiniz.
Said Nursî


On Üçüncü Nükte
Kardeşlerim,
Risale-i Nuru müdâfaa ve muhafazasında herkes, hatta ben de çekilsem, beş kardeşimizin çekilmemeleri gerektir. Bu arkadaşlarımız: Hüseyin Usta, Halil İbrahim, Re’fet Bey, Hüsrev ve Hakkı Efendi’lerdir. Üç evvelkilerin ihtiyarsız ihtiyatsızlığı; diğer ikisinin zâhirî düşmanlarının şahsî garazları yüzünden Risale-i Nura karşı çok fazla zarar yapılmak istenilmesine göre, Risale-i Nur ehemmiyetli bir sûrette iştihar ve intişar etmesi gibi bir nimet-i uzmâyı netice vermeseydi, bu kadar mazur ve masum Risale-i Nur şakirdlerinin teellümatına sebebiyet verdiklerinden dolayı bu kardeşlerimizin ruhları pek çok sıkılacaktı.
İşte herkesten ziyade bu beş kardeşimizin ihtiyat edip yek-vücud bulunmaları lâzımdır.


Hakkı Efendi: (bk. bilgiler – Hakkı Tığlı) | Halil İbrahim: (bk. bilgiler – Halil İbrahim Çöllüoğlu) |
Hüseyin Usta: (bk. bilgiler – Hüseyin Zevki Usta) | Hüsrev: (bk. bilgiler – Hüsrev Altınbaşak) |
Isparta: (bk. bilgiler) | Re'fet Bey: (bk. bilgiler) |
Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | bîçare: çaresiz, zavallı |
ekser: çoğunluk | evvel: önce olma |
garaz: kötü kasıt | hayırhah: başkasının iyiliğini isteyen |
hâşâ: asla öyle değil | ihtiyarsız: iradesiz, düşünmeden |
ihtiyat etmek: önlem almak, tedbirli olmak | ihtiyatsız: önlem almadan, tedbirsiz |
intişar etmek: yayılmak, dağılmak | iştihar etmek: meşhur olmak, tanınmak |
mazur: mazeretli | meçhul: bilinmeyen |
muhafaza: koruma | muvafık: uygun, yerinde |
müdafaa: savunma | münasebet: ilişki, bağlantı |
müsellem: doğruluğu şüphesiz kabul edilmiş | netice verme: sonuç verme |
nimet-i uzmâ: büyük nimet | nükte: ince ve derin anlamlı söz |
rica etmek: ummak, ümit etmek | safdil: saf kalpli, kolay aldanan |
safvet: paklık, temizlik | sebeb-i ittiham: suçlama sebebi |
sebebiyet vermek: neden olmak | suret: biçim, şekil |
tahrik etmek: harekete geçirmek | tarikat: İlâhî hakikatlere ulaşmak için, şeyhin gözetiminde takip edilen yol |
teellümat: elemler, acılar | tenkid: eleştiri |
tevkif: tutuklama | umum: bütün |
yekvücud: tek vücud | zahirî: açık, görünürde |
zaif: zayıf | ziyade: çok, fazla |
şakird: talebe, öğrenci | şeyh: bir tarikatta en üst konuma ulaşmış kimse; bir tekkede ders veren ve müritleri bulunan kimse |
<TBODY>
</TBODY>