Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 445


iki eder. Aynı tarihiyle tutturulduk. Bir kısmımız şefkat tokadına giriftâr olduk. Bir kısmımız hakkında tokat değil, belki tokada mâruz olan kardeşlerimize medâr-ı tesellî ve kendilerine medâr-ı sevab ve istifade olmak için bu musîbetin içine alındı.


Evet, ihtilâttan men olunduğum için üç aydan beri yeniden üç gündür ben, kardeşlerimin dâhilî ahvâline de muttâli oldum. Hiç hatır ve hayâlime gelmez en hâlis zannettiğim kardeşlerimde sırr-ı ihlâsa münâfi hareket vukûa gelmişti. Ondan anladım ki: 

1 فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ...اَخَذْنَاهُمْ âyetinin uzaktan uzağa bir mânâ-yı işârîsi bize de bakıyor. Ehl-i dalâlet için nâzil olan bu âyet onlara azaptır. Fakat bizim için terbiye-i nüfûs ve keffáretü’z-zünûb ve tezyîd-i derecât için şefkat tokadıdır. Biz elimizdeki kıymettar nimet-i İlâhiyeyi tam takdir etmediğimizden, tokat yediğimize bir delil şudur ki: En kudsî bir mücâhede-i mâneviyeyi tazammun eden ve sırr-ı verâset-i nübüvvetle velâyet-i kübrânın feyzine mazhar ve sahâbenin sırr-ı meşrebine medâr olan Risâle-i Nur ile hizmet-i kudsiye-i Kur’âniyemize kanâat etmeyip, menfaatı şimdilik bize pek az ve bu vaziyetimize mühim zararı muhtemel tarikat hevesinin birkaç defa şiddetle ihtarımla önü alınmasıdır. Yoksa, hem vahdetimizi bozacaktı, hem dört elifin tesânüdüyle bin yüz on birden dört kıymetine tenzil eden teşettüt-ü efkâr ve bu gayet ağır hâdiseye karşı kuvvetimizi hiçe indiren tenâfür-ü kulûba uğrayacaktı.


Gülistan sahibi Şeyh Sa’di-i Şirâzî naklediyor, der: “Ben bir ehl-i kalbi tekkede, seyr-i sülûk ile meşgul iken görmüştüm. Birkaç gün sonra onu talebeler içinde,



[NOT]Dipnot-1 Onlara ihtar ettiğimiz ders ve nasihatı unuttukları ve amel etmedikleri vakit, onları tutup musîbet altına aldık. En’âm Sûresi, 6:44. 

[/NOT]

 


 
 
 
 
 
 Gülistan
: (bk. bilgiler – Sâdi-i Şirâzî)


 
 
 
 
 
 Sahâbe
: Hz. Peygamberi (a.s.m.) hayattayken gören ve onun yolundan giden Müslümanlar

ahvâl: hâller, durumlar
azap: acı, sıkıntı
dâhilî: içteki
ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler 
ehl-i kalb: kalp yoluyla mânevî derecelere yükselen kişiler
elif: Arap alfabesinin ilk harfi (elif harfine benzemesinden dolayı (1) rakamı karşılığında da kullanılır)
feyiz: mânevî gıda, bereket 
giriftâr olmak: yakalanmak 
heves: gelip geçici arzu ve istek
hizmet-i kudsiye-i Kur’âniye: Kur’ân’a dayalı kutsal hizmet 
hâlis: samimî, ihlâslı 
ihtar: hatırlatma
ihtilât: insanlar arasına karışma
istifade etmek: faydalanmak
kanâat etmek: yetinmek
keffáretü’z-zünûb: günahların bağışlanmasına vesile 
kudsî: her türlü kusur ve noksandan uzak, kutsal 
kıymet: değer
kıymettar: değerli
mazhar: bir şeye ulaşma, bir şeyi elde etme 
medâr olmak: kaynak, dayanak olmak
medâr-ı sevab: sevap kaynağı, sebebi
medâr-ı tesellî: teselli kaynağı, sebebi
men olunmak: yasaklanmak
menfaat: fayda
muhtemel: ihtimal dahilinde
musîbet: belâ, felaket
muttalî: haberdar olma, bilgi sahibi olma
mânâ-yı işârî: işaret edilen mânâ 
mâruz olmak: bir şeyle yüz yüze gelmek
mücâhede-i mâneviye: mânevî olarak yapılan cihad 
münâfi: aykırı, zıt
nimet-i İlâhiye: Allah’ın nimeti 
nâzil olmak: inmek 
seyr-i sülûk: mânevî makamlarda yapılan seyir ve seyahat
sırr-ı ihlâs: ihlâs sırrı, esprisi 
sırr-ı meşrep: meslek sırrı
sırr-ı verâset-i nübüvvet: Peygamberlik varisliğinin sırrı 
talebe: öğrenci 
tarikat: İlâhî hakikatlere ulaşmak için, şeyhin gözetiminde takip edilen yol 
tazammun eden: içeren
tekke: tarikat ehlinin zikir ve ders için toplandıkları yer
tenzil etmek: indirmek 
tenâfür-ü kulûp: kalplerin birbirinden nefret etmesi
terbiye-i nüfûs: nefislerin terbiyesi 
tesânüd: dayanışma, karşılıklı yardımlaşma 
tezyîd-i derecât: derecelerin artması
teşettüt-ü efkâr: fikir ayrılıkları 
vahdet: birlik 
vaziyet: durum
velâyet-i kübrâ: en büyük velilik makamı 
vukûa gelmek: gerçekleşmek
âyet: Kur’ân’da yer alan her bir cümle
Şeyh Sa’di-i Şirâzî: (bk. bilgiler – Sâdi-i Şirâzî)


<TBODY>
</TBODY>



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst