Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 446
medresede gördüm. Ne için o feyizli tekkeyi terkedip, bu medreseye geldin, dedim. O da dedi ki: Orada herkes kendi nefsini—eğer muvaffak olursa—kurtarabilir. Burada ise bu âlî-himmet şahıslar kendileriyle beraber çoklarını kurtarmaya çalışıyorlar. Uluvv-ü cenâb, uluvv-ü himmet bunlardadır. Fazîlet ve himmet bunlardadır. Onun için buraya geldim.”
Şeyh Sa’dî bu vâkıayı, kısaca hülâsasını Gülistan’ında yazmıştır.
Acaba, talebelerin, نَصَرَ, نَصَرَا, نَصَرُوا, نَصَرَتْ... gibi sarf ve nahvin küçücük meseleleri tekkelerdeki virdlere râcih gelirse, Risâle-i Nur’un:
اٰمَنْتُ بِاللهِ وَمَلٰۤئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَبِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ 1
deki hakaik-ı kudsiye-i imâniyeyi en kat’î ve vâzıh bir sûrette ders verip, en muannid zındıkları ve en mütemerrid feylesofları susturup ders verirken, onu bırakıp, yahut sekteye uğratıp, veyahut kanâat etmeyip, tarikat hevesiyle Risâle-i Nur’dan izin almayarak kapanmış hangâhlara girmek, ne derece yanlış olduğunu ve bizim bu şefkat tokadına ne derece istihkak kesbettiğimizi gösteriyor.
Said Nursî


[NOT]Dipnot-1 “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe iman ettim.”
[/NOT]
Gülistan: (bk. bilgiler – Sâdi-i Şirâzî)
| Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî)
|
fazîlet: yüksek meziyet, erdem
| feyiz: mânevî gıda, bereket
|
feylesof: filozof, felsefeci
| hakaik-ı kudsiye-i imâniye: kutsal iman hakikatleri, esasları
|
hangâh: derviş evi, büyük tekke
| heves: gelip geçici arzu ve istek
|
himmet: ciddî gayret, fedakârlık
| hülâsa: özet
|
istihkak kesbetmek: hak kazanmak
| kanâat etme: yetinme
|
kat’î: kesin
| medrese: İslâm dünyasında düzenli öğretim kuruluşu, okul
|
muannid: inatçı
| muvaffak olmak: başarmak
|
mütemerrid: inatçı
| nefis: bir kimsenin kendisi
|
râcih: üstün gelen, tercih edilen
| sarf ve nahiv: Arapça dil bilgisi, gramer
|
sekteye uğratmak: engellemek
| sûret: şekil
|
talebe: öğrenci
| tarikat: İlâhî hakikatlere ulaşmak için, şeyhin gözetiminde takip edilen yol
|
tekke: tarikat ehlinin zikir ve ders için toplandıkları yer
| uluvv-ü cenâb: yüksek makam ve kişilik sahibi
|
uluvv-ü himmet: yüksek gayret ve fedakârlık
| vird: devamlı yapılan zikir
|
vâkıa: olay
| vâzıh: açık, aşikâr
|
zındık: dinsiz
| âlî-himmet: yüce himmetli
|
Şeyh Sa’di: (bk. bilgiler – Sâdi-i Şirâzî)
|
|
<TBODY>
</TBODY>