Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 449
On Sekizinci Nükte
Eskişehir Hapishanesinde yazılmış bir parça
Kardeşlerim! Müteaddit defa Risâle-i Nur’un şakirtlerini lâyık oldukları tarzda müdafaa etmişim. İnşâallah mahkemede bağırarak derim. Hem Risâle-i Nur’u, hem şâkirdlerinin kıymetlerini dünyaya işittireceğim. Yalnız size bunu ihtâr ederim ki: “Bu müdâfaamdaki kıymeti muhâfaza etmenin şartı, bu hâdisedeki ağız yanmasıyla Risâle-i Nur’dan küsmemek ve üstâdından darılmamak ve kardeşlerinden—sıkıntıdan gelen bahanelerle—nefret etmemek ve birbirine kusur bulmamak ve isnad etmemektir.” Yalnız tahattur edersiniz ki, Risâle-i Kader’de ispat etmişiz ki: “Başa gelen zulümlerde iki cihet var ve iki hüküm vardır: Biri insanın, biri kader-i İlâhînin. Aynı hâdisede insan zulmeder, fakat kader âdildir, adâlet eder. Bu meselemizde, insanın zulmünden ziyade, kaderin adâleti ve hikmet-i İlâhiyenin sırrını düşünmeliyiz.”
Evet, kader, Risâle-i Nur talebelerini bu meclise çağırdı. Ve mücâhede-i mâneviye inkişâf etmesinin hikmeti; onları, bu hakikaten çok sıkıntılı olan medrese-i Yusufiyeye sevk etti. İnsan zulmü ve bahanesi bir vesile oldu. Onun için sakınınız; birbirinize; “Böyle yapmasaydım ben tevkif olmazdım” demeyiniz.
Said Nursî


Bu parça mahkeme müdâfaatının bir parçasıdır, her nasılsa buraya girmiş, çıkarılmamış, kalmış.
Mahkemenin Reis ve Âzâlarından ehemmiyetli bir hakkımı talep ederim.
Şöyle ki:
Bu meselede yalnız şahsım medar-ı bahis değil ki, siz beni tebrie etmekle ve hakikat-i hale muttali olmanızla mesele halledilmiş olsun. Çünkü, ehl-i ilim ve ehl-i takvânın şahs-ı mânevîsi, bu meselede, nazar-ı millette ittiham altına girdiği
Eskişehir Hapishanesi: (bk. bilgiler – Eskişehir) | Risâle-i Kader: Kader Risalesi, İman esaslarından olan kaderin anlatıldığı Yirmi Altıncı Söz |
Said Nursî: (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî) | cihet: taraf, yön |
ehemmiyetli: önemli | ehl-i ilim: ilim ehli olanlar, âlimler |
ehl-i takvâ: takvâ sahipleri; Allah’tan korkup emir ve yasaklarına titizlikle uyan kimseler | hakikat-ı hal: bir durumun gerçek yönü |
hakikaten: gerçekten | hikmet: fayda, gaye |
hikmet-i İlâhiye: Allah’ın gözettiği fayda ve gaye | hüküm: karar |
ihtâr: uyarı | inkişâf etmek: açığa çıkmak |
inşaallah: Allah izin verirse | isnad etmek: dayandırmak |
ittiham: suçlama, suçlu duruma düşürme | kader/kader-i İlâhî: Allah’ın belirlediği kader programı |
kıymet: değer | medar-ı bahis: söz konusu |
medrese-i Yusufiye: Hz. Yusuf’un (a.s.) hapiste kalmasına benzetilerek, iman ve Kur’ân’a hizmetinden dolayı hapsedilenlerin kaldığı yer mânâsında hapishane | muhâfaza etmek: korumak |
muttali olma: haberdar olma, bilme | mücâhede-i mâneviye: mânevî cihad; ilimle, fikirle ve imanla yapılan mücadele |
müdafaa etmek: savunmak | müdafaat: müdafaalar, savunmalar |
müteaddit: çeşitli, birden fazla | nazar-ı millet: milletin bakışı, düşüncesi |
nükte: ince ve derin anlamlı söz | reis: başkan |
sevk etmek: yönlendirmek | tahattur etmek: hatırlamak |
talebe: öğrenci | talep etmek: istemek |
tebrie etmek: beraat ettirmek | tevkif etmek: tutuklamak |
vesile: aracı | ziyade: çok, fazla |
zulüm: haksızlık | âdil: adaletli |
âzâ: üye | üstad: hoca, öğretmen |
şahs-ı mânevî: belli bir kişi olmayıp bir cemaatten meydana gelen mânevî şahıs | şâkirt: öğrenci, talebe |
<TBODY>
</TBODY>