Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 463


Yirmi Dördüncü Nükte



Zekâi’nin Rüyası


Bu sabah rüyamda, İstanbul’un Tophane sahiline benzer, saf ve berrak bir deniz kenarındayım. Kuşluk zamanında olduğunu zannettiğim güneşin ziyası, o derya-yı azîmin üzerinde hoş parıltılar husule getiriyor. Ben deryaya müteveccihim. Denizin orta ve cenubu tarafından yüze yüze sahile gelen bir genç, omuzundaki bir sabanı sahile çıkardı. Orada bütün kardeşlerimize tahliyeden sonra istikbal edilmekteler iken, sahil boyunu takiben, garptan dolu dizgin iki atlı geliyor. “Üstad geliyor” dediler. Bu izdiham yarıldı. Hiç durmaksızın, bu mühib yağız atlı ve esmer çehreli iki zat, şarka doğru uzaklaştılar. Ben o deryaya dalmak üzere iken uyandım.




Zekâi








 
 
 
 Tophane
: (bk. bilgiler)

 
 
 
 berrak
: duru, temiz
cenub: güneyderya: deniz
derya-yı azîm: büyük deniz garp: batı
husule getirmek: ortaya çıkarmakistikbal etmek: karşılamak
izdiham: yoğun kalabalıkkuşluk zamanı: güneşin doğuşundan yaklaşık iki saat sonrasından başlayıp öğle vaktine kadar devam eden zaman dilimi
mühib: heybetlimüteveccih: yönlenmiş, yönelen
nükte: ince ve derin anlamlı sözsaban: çiftçilerin toprağı sürmek için kullandıkları bir araç
tahliye: serbest bırakılmatakiben: takip ederek
yağız: esmer, çevik ve hareketliziya: ışık
çehre: yüzİstanbul: (bk. bilgiler)
şark: doğu


<TBODY>
</TBODY>


Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst