Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 470


Yirmi Sekizinci Lem’anın Yirmi Sekizinci Nüktesi



لاَ يَسَّمَّعُونَ اِلَى الْمَلاَِ اْلاَعْلٰى وَيُقْذَفُونَ مِنْ كُلِّ جَانِبٍ دُحُورًا وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ اِلاَّ مَنْ خَطِفَ الْخَطْفَةَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ ثَاِقبٌ 1


وَلَقَدْ زَيَّنَّا السَّمَاۤءَ الدُّنْيَا بِمَصَابِيحَ وَجَعَلْنَاهَا رُجُومًا لِلشَّيَاطِينِ 2



gibi âyetlerin mühim bir nüktesi, ehl-i dalâletin bir tenkidi münasebetiyle beyan edilecek. Şöyle ki:


Cin ve şeytanın casusları, semâvat haberlerine kulak hırsızlığı yapıp, gaybî haberleri getirerek, kâhinler ve maddiyyunlar ve bazı ispritizmacılar gibi gaipten haber vermelerini, nüzûl-ü vahyin bidâyetinde, vahye bir şüphe getirmemek için onların o daimî casusluğu o zaman daha ziyade şahaplarla recm ve men edildiğine dair olan mezkûr âyetler münasebetiyle, gayet mühim üç başlı bir suale muhtasar bir cevaptır.


Sual: Şu gibi âyetlerden anlaşılıyor ki, cüz’î ve bazan şahsî bir hadise-i gaybiyeyi de haber almak için, gayet uzak bir mesafe olan semâvat memleketine casus şeytanların sokulması ve o çok geniş memleketin her tarafında o cüz’î hadisenin bahsi varmış gibi, hangi şeytan olsa, hangi yere sokulsa, yarım yamalak o haberi işitecek, getirecek diye bir mânâyı akıl ve hikmet kabul etmiyor.


Hem, nass-ı âyetle, semâvâtın üstünde bulunan Cennetin meyvelerini bazı ehl‑i risalet ve ehl-i keramet, yakın bir yerden alır gibi alıyormuş, bazan yakından


[NOT]Dipnot-1 “Onlar yüce âlemlerdeki melekleri dinleyemezler; her taraftan taşlanıp kovulurlar. Âhirette ise onlar için daimî bir azap vardır. Kulak hırsızlığı yapıp birşeyler dinleyenleri ise, delip geçen yakıcı bir yıldız takip eder.” Sâffât Sûresi, 37:8-10.Dipnot-2 “And olsun ki, dünya semâsını Biz kandillerle süsledik ve onları şeytanlar için birer taş yaptık.” Mülk Sûresi, 67:5.

[/NOT] 


 
 
 bahis
: konu


 
 
 beyan etmek
: açıklamak, anlatmak 

bidâyet: başlangıç
cüz’î: sınırlı, ferdî, kişisel 
daimî: devamlı, sürekli
ehl-i dalâlet: doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler 
ehl-i keramet: Allah’ın bir ikramı olarak, olağanüstü hâl ve hareketler gösteren kimseler 
ehl-i risalet: peygamber olarak gönderilen kimseler 
gaip: görünmeyen âlem 
gaybî: bilinmeyen, gayb âlemine ait 
hadise-i gaybiye: gayb aleminde gerçekleşen olay 
hikmet: ilim, yüksek bilgi 
ispritizmacı: ölülerin ruhlarıyla bazı şartlar altında haberleşmenin mümkün olduğuna inanan ve bu maksatla deneyler yapan kişi
kâhin: gelecekten haber veren kimse
maddiyyun: maddeciler, materyalistler
men edilmek: yasaklanmak
mesafe: uzaklık
mezkûr: zikredilen, anılan
muhtasar: kısa, özet
mühim: önemli
münasebet: bağlantı, ilişki 
nass-ı âyet: âyetin kesin ifadesi
nükte: ince ve derin anlamlı söz
nüzûl-ü vahy: Allah’ın Cebrail (a.s.) vasıtası ile emirlerini Hz. Peygamber’e iletmesi 
recim: taşlama
semâvât: gökler 
tenkid: eleştiri
vahiy: Allah tarafından gelen emir ve yasaklar 
ziyade: çok, fazla
âyet: Kur’ân’da yer alan her bir cümle
şahap: göktaşı
şahsî: kişisel


<TBODY>
</TBODY>




Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst