Konuya cevap cer

Cevap: Yirmi Sekizinci Lem'a - Sayfa 472


Raiyet ve millet bir olduğu halde, herbir hükûmet, kendi imtiyazı cihetiyle, o raiyetle münasebettardır. Birbirinden çok uzak o hükûmetlerin muamelâtı birbirine temas ediyor, her hanede birbirine yakınlaşıyor ve her adamda iştirakleri oluyor. Cüz’î meseleleri, temas noktalarındaki cüz’î bir dairede görülür. Yoksa, her cüz’î bir mesele, daire-i külliyeden alınmıyor. Fakat o cüz’î meselelerden bahsedildiği zaman, doğrudan doğruya daire-i külliyenin kanunuyla olduğu cihetiyle, daire-i külliyeden alınıyor gibi ve o dairede medar-ı bahis olunmuş bir mesele şekli verilir tarzda ifade edilir.


İşte bu iki temsil gibi, semâvat memleketi, payitaht ve merkez itibarıyla gayet uzak olduğu halde, arz memleketinde insanların kalblerine uzanmış mânevî telefonları olduğu gibi, semâvat âlemi, yalnız âlem-i cismanîye bakmıyor; belki âlem-i ervâhı ve âlem-i melekûtu tazammun ettiğinden, bir cihette perde altında âlem-i şehadeti ihata etmiştir.


Hem âlem-i bâkiden ve dâr-ı bekàdan olan Cennet dahi, hadsiz uzaklığıyla beraber, yine o daire-i tasarrufâtı, perde-i şehadet altında, her tarafta nuranî bir surette uzanmış, yayılmış. Sâni-i Hakîm-i Zülcelâlin hikmetiyle, kudretiyle, nasıl ki insanın başında yerleştirdiği duygularının merkezleri ayrı ayrı olduğu halde, herbiri umum o vücuda, o cisme hükmediyor ve daire-i tasarrufuna alabiliyor. Öyle de, bu insan-ı ekber olan kâinat dahi, mütedahil ve birbiri içinde bulunan daireler gibi, binler âlemleri ihtivâ ediyor. Onlarda cereyan eden ahvâlin ve hadiselerin küllî ve cüz’iyeti ve hususiyeti ve azameti cihetiyle medar-ı nazar olur, yani, o cüzler cüz’î ve yakın yerlerde ve küllî ve azametliler küllî ve büyük makamlarda görülür.


Fakat bazan cüz’î ve hususî bir hadise büyük bir âlemi istilâ eder. Hangi köşede dinlenilse, o hadise işitilir. Ve bazan da büyük tahşidat, düşmanın kuvvetine karşı değil, belki izhar-ı haşmet için yapılır. Meselâ, hadise-i Muhammediye






 

Sâni-i Hakîm-i Zülcelâl: herşeyi san’atla ve hikmetle yaratan, sonsuz büyüklük ve haşmet sahibi Allah ahvâl: hâller, davranışlar
arz: yeryüzüazamet: büyüklük 
cereyan eden: gerçekleşencihet: taraf, yön
cüz: kısım, parça cüz’iyet: ferdî, kişisel 
cüz’î: sınırlı, ferdî daire-i külliye: geniş ve kapsamlı daire 
daire-i tasarruf: tasarruf ve faaliyet dairesi, alanı daire-i tasarrufât: tasarruf etme dairesi, faaliyetler alanı 
dâr-ı bekà: sonsuzluk yurdu, âhiret hadise-i Muhammediye: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamber olarak görevlendirilmesi 
hadsiz: sayısızhane: ev
hikmet: Allah’ın her bir varlığı bir gaye ve faydaya yönelik olarak, tam yerli yerinde yaratması hususiyet: özel olma, hususîlik
hususî: özelihata etmek: içine almak, kapsamak
ihtivâ etme: içine almainsan-ı ekber: en büyük insan 
istilâ: işgal izhar-ı haşmet: ihtişamın, heybetin açığa vurulması 
iştirak: ortaklıkkudret: güç, iktidar 
kâinat: evren küllî: geniş ve kapsamlı 
makam: derecemedar-ı bahis: söz konusu
medar-ı nazar: dikkatin üzerinde toplanması muamelât: uygulamalar
münasebettar: ilgili, bağlantılı mütedahil: birbiri içinde
nuranî: nurlu, parlak payitaht: başkent
perde-i şehadet: görünen âlem, dünya perdesi raiyet: halk
semâvât: gökler suret: biçim, şekil 
tahşidat: yığınak yapmatarz: biçim, şekil
tazammun etmek: içermektemsil: analoji; kıyaslama tarzında benzetme 
umum: bütün, genelvücud: varlık 
âlem: dünya, evren âlem-i bâki: devamlı ve kalıcı olan âhiret âlemi 
âlem-i cismanî: maddî âlem âlem-i ervâh: ruhlar alemi 
âlem-i melekût: İlâhî hükümranlığın tam olarak tecellî ettiği, görünmeyen mânâ âlemi âlem-i şehadet: görünen alem 


<TBODY>
</TBODY>



Peygamber Efendimiz a.s.v.'ın kabri nerededir? (Sadece şehir adını küçük harfler ile giriniz)
Üst