Bu Lem'a lâakal(en azından) her onbeş günde bir defa okunmalı.
ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
ﻭَﻟﺎَ ﺗَﻨَﺎﺯَﻋُﻮﺍ ﻓَﺘَﻔْﺸَﻠُﻮﺍ ﻭَﺗَﺬْﻫَﺐَ ﺭِﻳﺤُﻜُﻢْ ٭ ﻭَ ﻗُﻮﻣُﻮﺍ ﻟِﻠَّﻪِ ﻗَﺎﻧِﺘِﻴﻦَ ٭ ﻗَﺪْ ﺍَﻓْﻠَﺢَ ﻣَﻦْ ﺯَﻛَّﻴﻬَﺎ ٭ ﻭَ ﻗَﺪْ ﺧَﺎﺏَ ﻣَﻦْ ﺩَﺳَّﻴﻬَﺎ ٭ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺸْﺘَﺮُﻭﺍ ﺑِﺎَﻳَﺎﺗِﻰ ﺛَﻤَﻨًﺎ ﻗَﻠِﻴﻠﺎً
"İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider." Enfâl Sûresi, 8:46.
"Allah için kıyamda bulunup Ona kulluk edin." Bakara Sûresi, 2:238.
"Nefsini günahlardan arındıran, kurtuluşa ermiştir. Nefsini günaha daldıran ise hüsrana düşmüştür." Şems Sûresi, 91:9-10.
"Benim âyetlerimi, az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin." Bakara Sûresi, 2:41.)
Ey âhiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur'aniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz: Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçı, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarîk-ı hakikat, en makbul bir dua-yı manevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en safi bir ubudiyet: İhlastır.
Madem ihlasta mezkûr hâssalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var.. ve madem bu müdhiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid'alar, dalaletler içerisinde bizler gayet az ve zaîf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur'aniye omuzumuza ihsan-ı İlahî tarafından konulmuş; elbette herkesten ziyade bütün kuvvetimizle ihlası kazanmaya mecbur ve mükellefiz ve ihlasın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız. Yoksa hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi' olur, devam etmez; hem şiddetli mes'ul oluruz. ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺸْﺘَﺮُﻭﺍ ﺑِﺎَﻳَﺎﺗِﻰ ﺛَﻤَﻨًﺎ ﻗَﻠِﻴﻠﺎً âyetindeki şiddetli tehdidkârane nehy-i İlahîye mazhar olup, saadet-i ebediye zararına manasız, lüzumsuz, zararlı, kederli, hodfüruşane, sakil, riyakârane bazı hissiyat-ı süfliye ve menafi'-i cüz'iyenin hatırı için ihlası kırmakla; hem bu hizmetteki umum kardeşlerimizin hukukuna tecavüz, hem hizmet-i Kur'aniyenin hizmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz.
Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umûr-u hayriyenin çok muzır manileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu manilere ve bu şeytanlara karşı, ihlas kuvvetine dayanmak gerektir. İhlası kıracak esbabdan; yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻨَّﻔْﺲَ ﻟَﺎَﻣَّﺎﺭَﺓٌ ﺑِﺎﻟﺴُّٓﻮﺀِ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﺭَﺣِﻢَ ﺭَﺑِّﻰ "Şüphesiz nefis daima kötülüğe sevk eder-ancak Rabbim rahmet ederse o başka." Yusuf Sûresi, 12:53. demesiyle, nefs-i emmareye itimad edilmez. Enaniyet ve nefs-i emmare sizi aldatmasın. İhlası kazanmak ve muhafaza etmek ve manileri defetmek için, gelecek düsturlar rehberiniz olsun.
Hizmet-i Kur'aniye: Kur'ana ait hizmet, Kur'anın hizmeti.
Uhrevî: Ahirete ait, ahiretle alakalı, öbür dünya ile ilgili.
Metin: Sağlam.
Nokta-i istinad: İstinad noktası, dayanma noktası, dayanılacak yer.
Tarîk-ı hakikat: Hakikat yolu, doğruya ve gerçeğe götüren yol.
Dua-yı manevî: Manevî dua.
Vesile-i makasıd: Gayelerin elde edilme sebebi, gayelere ulaşma sebebi.
Haslet: Ahlak, huy.
Ubudiyet: Kulluk, Allah'ın (cc) emir ve yasaklarına uymak.
İhlas: İçten, gönülden, samimi, Allah'ın (cc) emirlerini Allah (cc) emrettiğinden dolayı ve rızası için yapmak.
Mezkûr: Bahsedilmiş, anlatılmış ve belirtilmiş.
Hâssa: Özellik.
Tazyikat: Sıkıştırmalar, zorlamalar, baskılar.
Savlet: Saldırma.
Bid'a: Dine aykırı olarak sonradan uydurulan âdet ve davranışlar, anlayışlar ve hareketler. İbedetle ilgili hükümlerde yeni uydurmalar.
Dalalet: Sapıtma, doğru yoldan ayrılma, iman ve islâm yolundan sapmak.
Vazife-i imaniye: İmana ait vazife, imanla ilgili görev.
İhsan-ı İlahî: Allah'ın (cc) iyiliği.
Hizmet-i kudsiye: Kutsal hizmet, mukaddes hizmet.
Tehdidkârane: Tehdit edercesine, korkuturcasına.
Nehy-i İlahî: Allah'ın (cc) yasaklaması.
Saadet-i ebediye: Ebedî saadet, bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk.
Hodfüruşane: Kendini beğendirmeye çalışırcasına, öğünür şekilde.
Sakil: Ağır, can sıkıcı, çirkin.
Riyakârane: Riya edercesine, gösteriş yaparcasına, iki yüzlülük eder şekilde.
Hissiyat-ı süfliye: Süfli hisler, aşağılık duygular.
Menafi'-i cüz'iye: Cüzî menfaatler, sınırlı, az ve küçük faydalar.
Hakaik-i imaniye: İmana ait hakikatlar, inançla ilgili gerçekler.
Umûr-u hayriye: Hayırlı işler, iyi ve güzel işler.
Hâdim: Hizmetçi, hizmet eden.
Esbab: Sebepler.
Aleyhisselâm: Selâm O'nun üzerine olsun.
Nefs-i emmare: Kötü istek ve düşünceleri uyandırıp yapmaya kuvvetli şekilde zorlayan nefis.
ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
ﻭَﻟﺎَ ﺗَﻨَﺎﺯَﻋُﻮﺍ ﻓَﺘَﻔْﺸَﻠُﻮﺍ ﻭَﺗَﺬْﻫَﺐَ ﺭِﻳﺤُﻜُﻢْ ٭ ﻭَ ﻗُﻮﻣُﻮﺍ ﻟِﻠَّﻪِ ﻗَﺎﻧِﺘِﻴﻦَ ٭ ﻗَﺪْ ﺍَﻓْﻠَﺢَ ﻣَﻦْ ﺯَﻛَّﻴﻬَﺎ ٭ ﻭَ ﻗَﺪْ ﺧَﺎﺏَ ﻣَﻦْ ﺩَﺳَّﻴﻬَﺎ ٭ ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺸْﺘَﺮُﻭﺍ ﺑِﺎَﻳَﺎﺗِﻰ ﺛَﻤَﻨًﺎ ﻗَﻠِﻴﻠﺎً
"İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz elden gider." Enfâl Sûresi, 8:46.
"Allah için kıyamda bulunup Ona kulluk edin." Bakara Sûresi, 2:238.
"Nefsini günahlardan arındıran, kurtuluşa ermiştir. Nefsini günaha daldıran ise hüsrana düşmüştür." Şems Sûresi, 91:9-10.
"Benim âyetlerimi, az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin." Bakara Sûresi, 2:41.)
Ey âhiret kardeşlerim ve ey hizmet-i Kur'aniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz: Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçı, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarîk-ı hakikat, en makbul bir dua-yı manevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en safi bir ubudiyet: İhlastır.
Madem ihlasta mezkûr hâssalar gibi çok nurlar var ve çok kuvvetler var.. ve madem bu müdhiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukabilinde ve şiddetli tazyikat karşısında ve savletli bid'alar, dalaletler içerisinde bizler gayet az ve zaîf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır ve büyük ve umumî ve kudsî bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur'aniye omuzumuza ihsan-ı İlahî tarafından konulmuş; elbette herkesten ziyade bütün kuvvetimizle ihlası kazanmaya mecbur ve mükellefiz ve ihlasın sırrını kendimizde yerleştirmek için gayet derecede muhtacız. Yoksa hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zayi' olur, devam etmez; hem şiddetli mes'ul oluruz. ﻭَﻟﺎَ ﺗَﺸْﺘَﺮُﻭﺍ ﺑِﺎَﻳَﺎﺗِﻰ ﺛَﻤَﻨًﺎ ﻗَﻠِﻴﻠﺎً âyetindeki şiddetli tehdidkârane nehy-i İlahîye mazhar olup, saadet-i ebediye zararına manasız, lüzumsuz, zararlı, kederli, hodfüruşane, sakil, riyakârane bazı hissiyat-ı süfliye ve menafi'-i cüz'iyenin hatırı için ihlası kırmakla; hem bu hizmetteki umum kardeşlerimizin hukukuna tecavüz, hem hizmet-i Kur'aniyenin hizmetine taarruz, hem hakaik-i imaniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz.
Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umûr-u hayriyenin çok muzır manileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu manilere ve bu şeytanlara karşı, ihlas kuvvetine dayanmak gerektir. İhlası kıracak esbabdan; yılandan, akrepten çekindiğiniz gibi çekininiz. Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻨَّﻔْﺲَ ﻟَﺎَﻣَّﺎﺭَﺓٌ ﺑِﺎﻟﺴُّٓﻮﺀِ ﺍِﻟﺎَّ ﻣَﺎ ﺭَﺣِﻢَ ﺭَﺑِّﻰ "Şüphesiz nefis daima kötülüğe sevk eder-ancak Rabbim rahmet ederse o başka." Yusuf Sûresi, 12:53. demesiyle, nefs-i emmareye itimad edilmez. Enaniyet ve nefs-i emmare sizi aldatmasın. İhlası kazanmak ve muhafaza etmek ve manileri defetmek için, gelecek düsturlar rehberiniz olsun.
Said Nursi
Hizmet-i Kur'aniye: Kur'ana ait hizmet, Kur'anın hizmeti.
Uhrevî: Ahirete ait, ahiretle alakalı, öbür dünya ile ilgili.
Metin: Sağlam.
Nokta-i istinad: İstinad noktası, dayanma noktası, dayanılacak yer.
Tarîk-ı hakikat: Hakikat yolu, doğruya ve gerçeğe götüren yol.
Dua-yı manevî: Manevî dua.
Vesile-i makasıd: Gayelerin elde edilme sebebi, gayelere ulaşma sebebi.
Haslet: Ahlak, huy.
Ubudiyet: Kulluk, Allah'ın (cc) emir ve yasaklarına uymak.
İhlas: İçten, gönülden, samimi, Allah'ın (cc) emirlerini Allah (cc) emrettiğinden dolayı ve rızası için yapmak.
Mezkûr: Bahsedilmiş, anlatılmış ve belirtilmiş.
Hâssa: Özellik.
Tazyikat: Sıkıştırmalar, zorlamalar, baskılar.
Savlet: Saldırma.
Bid'a: Dine aykırı olarak sonradan uydurulan âdet ve davranışlar, anlayışlar ve hareketler. İbedetle ilgili hükümlerde yeni uydurmalar.
Dalalet: Sapıtma, doğru yoldan ayrılma, iman ve islâm yolundan sapmak.
Vazife-i imaniye: İmana ait vazife, imanla ilgili görev.
İhsan-ı İlahî: Allah'ın (cc) iyiliği.
Hizmet-i kudsiye: Kutsal hizmet, mukaddes hizmet.
Tehdidkârane: Tehdit edercesine, korkuturcasına.
Nehy-i İlahî: Allah'ın (cc) yasaklaması.
Saadet-i ebediye: Ebedî saadet, bitmez ve tükenmez sonsuz mutluluk.
Hodfüruşane: Kendini beğendirmeye çalışırcasına, öğünür şekilde.
Sakil: Ağır, can sıkıcı, çirkin.
Riyakârane: Riya edercesine, gösteriş yaparcasına, iki yüzlülük eder şekilde.
Hissiyat-ı süfliye: Süfli hisler, aşağılık duygular.
Menafi'-i cüz'iye: Cüzî menfaatler, sınırlı, az ve küçük faydalar.
Hakaik-i imaniye: İmana ait hakikatlar, inançla ilgili gerçekler.
Umûr-u hayriye: Hayırlı işler, iyi ve güzel işler.
Hâdim: Hizmetçi, hizmet eden.
Esbab: Sebepler.
Aleyhisselâm: Selâm O'nun üzerine olsun.
Nefs-i emmare: Kötü istek ve düşünceleri uyandırıp yapmaya kuvvetli şekilde zorlayan nefis.