Zârihât Sûresi: 56.57.58. Âyet

Ahmet.1

Well-known member
ﻭَﻣَﺎ ﺧَﻠَﻘْﺖُ ﺍﻟْﺠِﻦَّ ﻭَﺍْﻻ ِﻧْﺲَ ﺍِﻻ َّ ﻟِﻴَﻌْﺒُﺪُﻭﻥِ ٭
Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.

ﻣَﺎ ﺍُﺭِﻳﺪُ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻣِﻦْ ﺭِﺯْﻕٍ
Onlardan bir rızık istemiyorum,

ﻭَﻣَﺎ ﺍُﺭِﻳﺪُ ﺍَﻥْ ﻳُﻄْﻌِﻤُﻮﻥِ ٭
Beni doyurmalarını da istemiyorum.

ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ
Şüphesiz Allah

ﻫُﻮَ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ
Rızık veren odur,

ﺫُﻭ ﺍﻟْﻘُﻮَّﺓِ ﺍﻟْﻤَﺘِﻴﻦُ
O, kuvvet sahibi ve Metindir.

------------------

Yirmisekizinci Lema'dan

ﺑِﺴْﻢِ ﺍﻟﻠَّﻪِ ﺍﻟﺮَّﺣْﻤَﻦِ ﺍﻟﺮَّﺣِﻴﻢِ
ﻭَﻣَﺎ ﺧَﻠَﻘْﺖُ ﺍﻟْﺠِﻦَّ ﻭَﺍْﻻ ِﻧْﺲَ ﺍِﻻ َّ ﻟِﻴَﻌْﺒُﺪُﻭﻥِ ٭ ﻣَﺎ ﺍُﺭِﻳﺪُ ﻣِﻨْﻬُﻢْ ﻣِﻦْ ﺭِﺯْﻕٍ ﻭَﻣَﺎ ﺍُﺭِﻳﺪُ ﺍَﻥْ ﻳُﻄْﻌِﻤُﻮﻥِ ٭ ﺍِﻥَّ ﺍﻟﻠَّﻪَ ﻫُﻮَ ﺍﻟﺮَّﺯَّﺍﻕُ ﺫُﻭ ﺍﻟْﻘُﻮَّﺓِ ﺍﻟْﻤَﺘِﻴﻦُ

Şu âyet-i kerimenin zahir manası çok tefsirlerin beyanına göre yüksek i'caz-ı Kur'anîyi göstermediğinden, çok zaman zihnime ilişiyordu. Kur'anın feyzinden gelen gayet güzel ve yüksek manalarından üç vechini icmalen beyan edeceğiz.

Birincisi:
Cenab-ı Hak, Resulüne ait olabilecek bazı halleri, Resulünü tekrim ve teşrif noktasında bazan kendine isnad eder.

İşte burada da: "Resulüm size vazife-i risalet ve tebliğ-i ubudiyet hizmetine mukabil sizden bir ecr ve ücret ve mükâfat, bir it'am istemez." manasında, "Ben sizi ibadet için halketmişim; bana rızk vermek ve it'am etmek için değil." mealindeki âyet, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a ait it'am ve irzakı murad etmek gerektir. Yoksa gayet bedihî bir malûmu i'lam kabîlinden olur; i'caz-ı Kur'anın belâgatına uygun gelmez.

İkinci Vecih:
İnsan rızka çok mübtela olduğu için, rızka çalışmak bahanesi, ubudiyete mani tevehhüm edip, kendine bir özür bulmamak için âyet-i kerime diyor ki: "Siz ubudiyet için halkolunmuşsunuz. Netice-i hilkatiniz ubudiyettir. Rızka çalışmak, emr-i İlahî noktasında bir nevi ubudiyettir. Benim mahlukatım ve rızıklarını deruhde ettiğim nefisleriniz ve iyaliniz ve hayvanatınızın rızkını tedarik etmek, âdeta bana ait rızk ve it'amı ihzar etmek için yaratılmamışsınız. Çünki Rezzak benim. Sizin müteallikatınız olan ibadımın rızkını ben veriyorum. Siz bunu bahane edip ubudiyeti terketmeyiniz!"

Eğer bu mana olmazsa Cenab-ı Hakk'a rızık vermek ve it'am etmek muhaliyeti bedihî ve malûm olduğundan, i'lam-ı malûm kabîlinden olur. İlm-i Belâgat'ta bir kaide-i mukarreredir ki: Bir kelâmın manası malûm ve bedihî ise, o mana murad değil, onun bir lâzımı, bir tâbii muraddır. Meselâ, sen birisine desen: "Sen hâfızsın." O, malûmunu i'lam kabîlinden olur. Demek maksud manası budur ki: "Ben senin hâfız olduğunu biliyorum." Bildiğimi bilmediği için ona bildiriyorum.

İşte bu kaideye binaen, âyet Cenab-ı Hakk'a rızık vermeyi ve it'am etmeyi nefyetmekten kinaye olan mana şudur: "Bana ait olup ve rızıklarını taahhüd ettiğim mahlukatıma rızık yetiştirmek için halkolunmamışsınız. Belki asıl vazifeniz ubudiyettir. Evamirime göre rızka çabalamak da bir nevi ibadettir."


Üçüncü Vecih:
Sure-i İhlas'ta nasılkiﻟَﻢْ ﻳَﻠِﺪْ ﻭَ ﻟَﻢْ ﻳُﻮﻟَﺪْ "O doğmamış ve doğurulmamıştır." İhlâs Sûresi, 112:3.)
zahir manası malûm ve bedihî olduğundan, o mananın bir lâzımı muraddır. Yani: "Vâlide ve veledi bulunanlar, ilah olamazlar." manasında ve Hazret-i İsa (A.S.) ve Üzeyr (A.S.) ve melaike ve nücumların ve gayr-ı hak mabudların uluhiyetlerini nefyetmek kasdıyla, ezelî ve ebedî manasında Cenab-ı Hakk'ın ﻟَﻢْ ﻳَﻠِﺪْ ﻭَ ﻟَﻢْ ﻳُﻮﻟَﺪْ gayet bedihî ve malûm hükmettiği gibi, aynen onun gibi, bu misalimizde de "Rızk ve it'am kabiliyeti olan eşya, ilah ve mabud olamazlar" manasında, Mabudunuz olan Rezzak-ı Zülcelal sizden kendine rızık istemez ve siz onu it'am için yaratılmamışsınız mealindeki âyet; rızka muhtaç ve it'am edilen mevcudat, mabudiyete lâyık değiller, demektir.

Said Nursî​
 
Üst