Yetimin Yüreği Kristaldendir!!!
Yetim çocuklar sade babalarını kaybetmezler. Adlarını da kaybederler babalarıyla birlikte.
Ağzının dolusu, boşluğa “babaaa!” diye seslenen bir yetimin hikâyesine şahid oldunuz mu hiç? Ve bu şahidliğin insan yüreğine yüklediği ağır yükün altından kalkılmazlığının çaresizliğini yaşadınız mı?
Hiç tanımadığı babasına “babaaa!” diye yüksek sesle sesleniyor olsaydı “baba” sesi ağzından nasıl çıkardı? Kulağına nasıl gelirdi diye ortaya konan çabayı? Ya da babasının bir odada var olduğu üstüne kurulu akıl izan dışı bir istekle “babaaa!” diyerek çağırmayı denediğini ve karşılık bulamadığı seslenişlinin boşlukta yankılanıp kayboluşunun yetim yüreğine açtığı derin yarayı, hiç dinlediniz mi bir yetimin annesinden evladının çaresiz derdine derman olamayışının kahreden yürek yangını içinde?
Milyonlarca yetimin milyonlarca hikâyesinden sadece biri. Ana okuluna giden bir yetimin okulda babalarından bahseden çocuklara heveslenerek evin kapısından girer girmez “babaaa!” diye bağırdıktan sonra kolu kanadı kırık kuş gibi kalakalışı... Akıl izan dışı özlemleri vardır yetimlerin. Ayakkabısının bağcığını bir baba eli bağlasaydı nasıl bağlardı? Bağcık nasıl dururdu ayakkabısında? diye ortaya konan çabadan tutun hem annesi hem babası olmayan yetiştirme yurdundaki çocuğun düşüp elini yaraladığında sırf hemşire pansuman yaparken elini tutacak, eline dokunacak diye yaralı elinin acısını unutup da düştüğüne sevindiğini dinleyeniniz oldu mu? Ve yanında anne babasından iştahla bahseden çocuklara nasıl bir gıpta ile baktıklarını, algılarındaki seçicilin hep anne ve babasızlıkları yetim ve öksüzlükleri üstüne olduğunu...
Yetim çocuklar sade babalarını kaybetmezler. Adlarını da kaybederler babalarıyla birlikte. Ebeveynlerinin kaybıyla birlikte isimleri değişir “yetim” diye bahsedilir onlardan isimlerinin ne olduğu neredeyse unutulur “falancanın yetimleri” oluverirler. Anneleri yetim annesi… Babasını kaybeden bir çocuk çoğunluk hayatını kaybetmese de annesini de kaybeder aslında. Ya psikolojik sorunlardan duvarlar girer çocuklarla annelerinin arasına, yahut ayrılık. Yoksulluk varsa bir de hayatlarında yetimliklerinin acısı daha da katmerleşir, yaraları kanar her gün. Küllenmez yüreklerindeki yangın yeri.
Etraflarındaki katı, kayıtsız ve acımasız ortam sertleştikçe onların babasızlık acısı, hassasiyetleri de bir o kadar artar bir o kadar kırılgan olurlar. Bir cam kırıldığında parça parça olur mesela. Bir kristal cam kırıldığında ise tuz- buz... Yetimin yüreği kristaldendir kırılırsa tuz-buz olur. Bir yetim gözyaşı döktüğünde Nuh tufanı olur gözünün yaşı… Arş-ı alayı kasıp kasıp kavurur ahı…
Savaş ve işgallerin birinci elden mağdurları kadınlar ve çocuklar yetimler ve yetim anneleri. Her türlü tehlikeye, istismara açık bir arenanın ortasına bırakılıyorlar av gibi çaresizce, etraflarında aç kurtlar…
Dünyada 143 milyon yetim himayeye muhtaç, uzanacak şefkat elini bekliyor. Yılda 2 milyon çocuk kayboluyor. Çoğunluğu uygar(!) dünyanın ülkesine demokrasi armağan ederken karşılığında elinden babasını aldığı çocuklar. Sadece Irak’ta resmi rakamlara göre 5 milyon yetim olduğunu BM’nin bundan birkaç yıl önce yaptığı açıklamadan biliyoruz. 2002’den beri Irak’ta halen bombalar patlamaya, babalar ölmeye devam ediyor. Siz buna Filistinli yetimleri ekleyin, kahreden bir sessizlikle gündemimizden çıkıp giden Çeçenistan’ı ekleyin, Afganistan’ı da unutmayın tabi. Ve deprem-sel-tsunami felaketleriyle geride kalan yetimleri ekleyin. Ortalama insan ömrünün 45 ila 50 olduğu Afrika’nın yetimlerini… Milyonlarca yetim sömürgenin, işgalin ve savaşın orta yerinde insan tacirlerinin, fuhuş-organ mafyasının vahşi iştahlarını kabartıyor. Yardım çalışması adı altında misyonerlik faaliyeti yürütenlerin elindeki milyonlarca yetimi hatırlatmaya gerek var mı bilmiyorum.
Dünya Yetimlerinin ise yüreklerini avutacak tek cümleye ihtiyaçları var bu gün: “İstemez misin baban Muhammed, annen Aişe olsun?” diyen bir peygamberin ümmetinin O’ndan aldığı öğretiyle, O’na özenen nidasıyla: “İstemez misin baban ben olayım?” diyecek seslenişine… Onlara sahiplenenlerin ismi belki Muhammed belki Aişe olmayacak ama O’nun yüreğinden kopup gelen sesle ses verecek yetime ve aslında yetiminin değil kendi dünya ve ahiretini mamur edecek. Yetimin bereketiyle bereketlendirecek ömrünü ve ömrünün tüm güzelliklerini.
Demet Tezcan